Ensar Vakfı’nın adına ilk Uğur Mumcu’nun Rabıta kitabında rastlamıştık. Yani bundan yaklaşık 30 yıl önce yazılmış kitabında.
Mumcu, Suudi Arabistan kökenli ve “Müslüman ülkelerinin şeriatla yönetilmesi”ni amaçlayan Rabıta ile bağlantılı örgütlerden söz ettiği kitabında, Ensar Vakfı’na da yer veriyordu.
Ensar Vakfı’nı, AKP iktidara geldiğinden bu yana adım adım izledim. Çünkü bu vakıf, AKP kadrolarının odaklandığı vakıflardan en önde gelenlerindendi.
Diğer bir çok dinci vakıf ile birlikte Ensar Vakfı ile ilgili belirlediğim bir çok bağlantıya Rabıta’nın Zabıtası adlı kitabımda yer ayırdım.
Kitabın bu bölümü giderek genişliyor. Çünkü, AKP iktidarında Ensar Vakfı ülke gündeminden hiç çıkmıyor. En son Karaman’da Ensar Vakfı’na bağlı bir evde “öğretmen” kılığına girmiş bir sapkının, 45 küçük çocuğa tecavüz ve sarkıntılıktan tutuklanması gibi.
ENSAR’DAKİ AKP’LİLER
Gelelim, Ensar Vakfı-AKP ilişkilerine:
AKP’nin ilk Maliye Bakanı olacak Kemal Unakıtan ve Al Barakacılarla birlikte Bereket Vakfı’nın kurucusu olan Abdullah Sert, 1979’da bir grup isimle birlikte “Ensar Vakfı”nı kurmuştu. Bu isimlerin arasında AKP’den İstanbul Anakent Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş da vardı.
Ensar Vakfı kurucularından bir başka isim de, Ahmet Şişman’dı. 2011 Temmuz ayında ölen Ahmet Şişman’ın cenaze törenine dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve dönremin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da katılmışlar ve bizzat tabutunu taşımışlardı.
Bir dönem, AKP’li siyasi kadroları içinde barındıran çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın başkanlığını da üstlenen Ahmet Şişman, aynı zamanda 1990’lı yılların ortasında yayımlanan “Bilgi ve Hikmet” dergisinin sahipliğini de yapmıştı.
CUMHURİYETLE HESAPLAŞMA NİYETİ
Bilgi ve Hikmet dergisinin o dönemde Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İslamcı yazar Ali Bulaç’tı. Ankara sorumluluğunu ise, daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’a uzun süre danışmanlığını üstlenecek, daha sonra da AKP’den milletvekili ve kültür bakanı olacak olan, şu anda da AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü olan Ömer Çelik’ti. Bilgi ve Hikmet dergisi, AKP iktidara gelince Başbakanlık Müsteşarlığı, daha sonra Çalışma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı makamlarında oturan Ömer Dinçer’in, 19-21 Mayıs 1995’te Sıvas’ta düzenlenen bir sempozyumda yaptığı konuşma metnini, 12. sayısında makale olarak yayımlamıştı.
“21. Yüzyıla girerken dünya ve Türkiye gündeminde İslam” başlığını taşıyan o makalede Ömer Dinçer, “Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mânâ ifade etmediğini söylememiz de mümkündür” sözlerinin yanı sıra, şu görüşlerini de kamuoyu ile paylaşmıştı:
“Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam’la bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi bir çok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.”
Ömer Dinçer, 1997 yılı Aralık ayında İstanbul’da AKP kadrolarının odaklandığı bir başka yapı olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Demokrasi Sempozyumu”nda yaptığı bir konuşmada da, ulus devlete, demokrasiye, bürokrasiye ve modern topluma ilişkin eleştirilerini dile getirmiş, “… tarihi gelenek içinde yer alan vakıfların, cemaatlerin, özel sektörün yönetimde söz sahibi, daha da önemlisi karar verme ve politika belirlemede güç sahibi olmaları gerektiğini” vurgulamıştı.
REJİMİN YENİDEN TANZİMİ
O sempozyumun kapanış bildirisinde, “Bütün meselenin; her zaman her toplumda farklı toplum kesimlerinin, değişik inanç gruplarının, etnik, dini, kültürel ve diğer toplulukların aynı zamanda yaşayacaklarının kabul edilmesi ve rejimin bunu mümkün kılacak şekilde tanzim edilmesi” gereği vurgulanmıştı.
Ömer Dinçer’in, Yardımcı Doçent olduğu dönemde Türkçe’ye çevirdiği ve Pakitsanlı Muhammed Ekrem Han’ın “İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri” adlı bu kitabında da, “tüm bilginin İslamlaştırılması” amacının altı özenle çizilmişti.
Kendisi de Ensar Vakfı kurucusu olan Ömer Dinçer’in geçmişteki rejimin yeniden tanzim edilmesi ve tüm bilginin İslamlaştırılmasına yönelik çabalarının, büyük bir bölümünü AKP iktidarı döneminde Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra yaşama geçirdiğini bilmek gerekiyor.
Ömer Dinçer’in kurucular kurulu üyesi olduğu Ensar Vakfı’nın en önemli çalışmalarından biri, “interaktif Kur’an-ı Kerim Öğrenme CD”sinin bütün imam hatip lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hizmetine sunulmuş olmasıdır.
Ayrıca vakfın “www.dinkulturuogretmeni.com” adresindeki sitesi de ilk ve ortaöğretim din kültürü ve ahlak bilgi öğretmenleri için hazırlanmıştır. Ensar Vakfı’nın bir başka hizmeti de, “ilmihal, tefsir vb. dini ilimlerle ilgili seminerler, konferans ve yardım faaliyetleri”ni yürütmektir.
Ensar Vakfı’nın amacına gelince… Vakıf, amacını şöyle açıklıyor:
“Herkesin kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak temel misyonumuzdur. Bu konuda, kamusal alanı etkilemek ve yönlendirmek; özel alanda hizmet üstlenen kurumları desteklemek ve yardım etmek genel amacımızdır.”
Bu amaçlarını etkilemek ve yönlendirmek için Ensar Vakfı’nın AKP iktidarında eline çok büyük bir olanak geçti. O da, vakfın kurucularından Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olmasıydı.
ATATÜRK İLKELERİ MİLLİ EĞİTİM’DEN AYIKLANIYOR
Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’na atanır atanmaz, bakanlığın görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefini “kanun hükmünde kararname” ile kaldırdı…
O hedef yerine Ömer Dinçer, bakanlığın görevleri arasına “öğrencileri, bedeni, zihni, ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştirme, insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatmak” amacını yerleştirir.
Bu hedefte Dinçer’in 1995’te Sivas’ta yaptığı konuşmada yer alan “katılımcı ve adem-i merkezi” yapı “insan haklarına dayalı toplum yapısı” ifadesinde yerini buldu. “Daha Müslüman” yapı ise “ahlaki, manevi yönden geliştirme” vurgusundadır. Kısacası, “milli ve laik eğitim” yerini, “etnik ve dinsel” yelpazeye bırakacaktı.
Yani, bir başka anlatımla 90 yıllık enkaz kaldırılacaktı. Yani, Atatürk Cumhuriyeti bir enkazdı, AKP o enkazı kaldırıyordu.
Bundan bir süre önce Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da yaptığı konuşmada da bunu söylüyordu zaten.
Nerede söylüyordu bunu? Ensar Vakfı’nın toplantısında…
DİNAMİK VAKIF
“Ülke insanının manevi dinamiklerini zenginleştirmek” için kurulan Ensar Vakfı, AKP döneminde epey proje aldı. Biliyorsunuz, bizde “proje” demek, dinamik zenginlik demektir…
Ensar Vakfı da, vakıf kurucularından Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında bakanlık ile “ortak projeler” yürüttü. 8 bin 500 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, vakfın yan kuruluşu olan Değerler Eğitimi Merkezi’nin yayınları ile desteklendi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı da, “Fikrini Sen Yönet”, “Merhaba İstanbul”, “Osmanlı Sanatlarıyla Tarih Yolculuğu”, “Eğitim ve Kültür Evi” projeleri ile vakfa yardımcı oldu.
ENSAR VAKFI İKTİDARDA
Ensar Vakfı, AKP kadroları açısından da epey zengin bir vakıf:
Vakıftan Mustafa Açıkalın, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’yken genel sekreteriydi. Sonradan AKP’den milletvekili oldu.
12 Eylül darbesinden sonra Suudi Arabistan kökenli şeriatçı Rabıta örgütünün parasıyla yurtdışına gönderilen vakıf kurucularından ve Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine “ağabey” diye hitap ettiği Alaaddin Şahin, Türkiye’ye döndükten sonra Nuruosmaniye Camii imamıyken AKP döneminde İETT Müşteriler Daire Başkanlığı’na atandı.
Ensar Vakfı’nın şu andaki Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, İstanbul İl Genel Meclisi’nin AKP’li üyelerinden. Dilberoğlu, AKP döneminde THY İcra Komitesi’ne de atandı.
Vakfın Başkan Yardımcılarından Mehmet Sarımermer ise, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün damadı. Vakfın önceki sekreter üyelerinden İbrahim Bacacı, Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in Fenn Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret şirketinden ortağı.
Vakfın Mütevelli Heyeti arasında bugün AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de yer alıyor.
Daha önce AKP’li Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, AKP’li Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can vakfın yönetimindeydiler. Yalnız belediye başkanları değil, belediye başkanlarının oğulları da Ensar Vakfı’nda görev yaptılar. Örneğin, AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun oğlu Ziya Develioğlu… Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanken, Ziya Develioğlu’nun düğününe katılmış, evlenen çiftten üç çocuk yapmalarını istemişti!
Ömer Dinçer’in oğlu ve aynı zamanda bir önceki Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın damadı olan Asım Dinçer de vakfın yönetiminde yer almıştı.
Anlayacağınız, Ensar Vakfı, adeta AKP’nin bir aile kuruluşuydu… Amacı dinamikleri zenginleştirmekti…
ÇOCUK İSTİSMARININ ODAĞI
Ensar Vakfı’nın çocuk istismarının odağı olduğunu da biliyoruz artık.
Karaman’da Ensar Vakfı’nın ve Karaman İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği’nin evlerinde kalan çocuklara “öğretmen” kılığına girmiş bir sapkın 45 çocuğa tecavüz ediyor, onları istismar ediyor. Hatta onlara hayvan pornosu izletiyor!
İnancımın gereği diyerek başını bağlamış bir bakan, sözde aileden sorumlu kadın bakan da çıkıp “bir ilktir” deyip olayı örtbas etmeye çalışıyor.
Oysa hiç de öyle değil.
Gazetelere yansıdı:
Ensar Vakfı’nın Çorum Şube Başkanı olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Zekai İşler, 2008’de iki kız öğrenciye tecavüz suçlamasıyla hapis cezasına mahkum edilmişti.
Ayrıca, Rize İl Özel İdare Genel Sekreter Yardımcısı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Rize İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Ensar Vakfı Rize Şube Başkanlığı’nı yürüten Kızılay Rize Şube Başkanlığı görevlerini yürüten 56 yaşındaki Mehmet Nuri Gezmiş, küçük yaştaki 2 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklanmıştı.
AKP’nin neden Ensar Vakfı’nda gerçekleşen sapkınlıkları kamuoyunun gözünden kaçırmak, Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasını engellemek istediği şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu?
Ensar Vakfı, AKP’nin bizzat kendisi çünkü…
Işık Kansu
Basın link / link
!
“Ben diğer öğretmenlerden farklı olarak daha sevecen olabilirim” diyen sapığın akrabaları, çocuklarınızın sevgiye ihtiyacı olsaydı, onunla yalnız bırakır mıydınız? - SB
"12 kız öğrenciye cinsel istismarla suçlanan imam hatip öğretmeni: Biraz sevecen olmuş olabilirim!"
Haber linki
GÜNÜN İSYANI!
İsyanım, sapık bir öğretmenin, Ensar Vakfı’nın Karaman’da açtığı evde en az 45 erkek çocuğa tecavüz ettiğinin ortaya çıkmasından sonra bile evlatlarını bu yasadışı evlere göndermeye devam eden ailelere:
Allah size o beyni, başkalarına “salata” yaptırasınız diye mi verdi?
Mustafa Mutlu
Aydınlık
*
Ülkemizin gündeminden düşmeyen terör olaylarının yanı sıra, günlerdir çocuklara yönelik taciz olayları da gündemin ilk sıralarında yer almaktadır. Her gün gelen şehit haberleri, toplumun içini kanatırken, her türlü iğrençliklerin bir bir ortaya çıktığı çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olayları da, toplumu derinden sarsmaktadır.
Ülkemizde her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk istismarı olayı gönderilmektedir. Çocuklara yönelik cinsel istismar suçlamasıyla açılan dava sayısı 2006 yılında 2.415 iken, 2011 yılında 16.830 olmuş ve 2014 yılında 24.825 sayısına ulaşmıştır. Ülkemizde cinsel tacize maruz kalan çocukların oranı en az %25 seviyelerindedir. Türkiye’nin dünyada çocuk tacizi, özellikle cinsel taciz sıralamasında üçüncü sırada yer alması, geleceğimiz adına ürkütücüdür. Hergün yeni bir olayın ortaya çıktığı ülkemizde, Ensar Vakfı gibi kuruluşlar korunmaktadır. Birbirilerine düşman gibi görünen cemaatler, tarikatlar, gruplar, iş tacize, tecavüze gelince kenetlenmekte ve destek mesajları vermektedir.
“Her Bir Uzuv İçin Okunması Münasip Olan Şifa Ayetleri” kitabının yazarı Cübbeli Ahmet Hoca denen şarlatan din tacirini tek başına kaçak sarayda ağırlayan Tayyip Erdoğan ile, bu şarlatanı evinde ziyaret eden başbakanın tutumları, olayı gözler önüne sermektedir. Bilim insanları yerine, din tacirleriyle görüşmenin sonuçları, taciz ve tecavüzde gelinen durumun tesadüf olmadığının kanıtıdır.
Bilal Erdoğan’ın “eşimden sonra en çok görüştüğüm kişi Ensar Vakfı başkanı” söylemi, Tayyip Erdoğan’ın Ensar Vakfı genel kurullarına sık sık katılması, meşhur “enkaz” açıklamasının yapıldığı Ensar toplantıları anılarda yerini korumaktadır. Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Karaman’a ziyareti sırasında, çok sayıda çocuğun tecavüze uğradığı evlerin sahibi olan Ensar Vakfı’nca, “Ümmetin medar-ı iftiharı hoş geldiniz” pankartıyla karşılanması, nasıl bir olayla karşı karşıya olduğumuzun ve ülkeyi yönetenlerin konumunun resmidir.
Adana’da dini eğitim veren Furkan Vakfı’nda Eylül 2015 tarihinde yaşanan işkence olayının ardından, şimdi de taciz skandalı yaşandı. Vakıfta gönüllü olarak din dersleri veren bir üniversite öğrencisi, 12-13 yaş arasındaki üç erkek öğrenciye güreş yapma bahanesiyle cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Niğde’nin Çiftlik İlçesi Azatlı Beldesi’ndeki Azatlı Küllüce Ortaokulu’nda görev yapan Türkçe öğretmeni, 12 kız öğrenciyi taciz ettiği suçlamasıyla tutuklandı. Ayrıca Milli Eğitim Müdürlüğü’nce, öğretmen hakkında idari soruşturma başlatıldı.
Çorum’da 7 yaşındaki bir çocuğa babası, amcası ve ağabeyi tarafından beş yıl süreyle tecavüz yapılmıştır. İfadesinde insanlıktan utandıran, iğrenç şeyler söyleyen çocuk, amcasının, babasının ve ağabeyinin beş yıl içinde ayrı ayrı 60’dan fazla kez olmak üzere kendisine tecavüz ettiklerini anlatmaktadır.
Bu şahıslar önce tutuklanmış ve sonra “esneklik nedeniyle kızlık zarı bozulmamıştır” raporu gelince ve çocuğun psikolojisi iyi değildir raporu alınınca tutuksuz yargılanmalarına karar verilerek, topluma salınmışlardır. Bu durumdaki bir çocuğun psikolojisinin iyi olmayacağı çok açıktır ama toplumun bu tip olaylara bakışı son derece yanlıştır. Kızın, babasından hamile kaldığı ortaya çıkınca, tekrar tutuklama gerçekleşmiştir. “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir” diye fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, bu olay hakkında ne düşünmektedir? Din ile uyutulan toplumlarda, böyle saçma söylemlerde bulunulması, her türlü tacize ve tecavüze yol açmaktadır.
Ülkemizde çocuklara yönelik cinsel istismarda, özellikle ensest ilişki çok yaygındır ama gizlenmektedir. Ensest ilişki, tüm toplum ve kurumlar tarafından şiddetle kınanmalıdır ve ceza yasası değiştirilerek, özellikle çocuklara taciz ve tecavüz suçlarına verilen ceza arttırılmalı, af kapsamı dışında tutulmalıdır. Aynı şekilde kadınlara karşı yapılan taciz ve tecavüz suçları da, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Doğal olarak bu konuda eğitim de çok önemlidir.
“Dindar nesil yetiştireceğiz” söyleminin ardında ve dinin emrinde devlet yaratmanın sonucunda, laiklik ilkesinden sapılarak, dinci bir merkeze oturtulan günümüzdeki eğitim sistemi ile bu tacizlerin önlenemeyeceği çok açıktır. Anlamadığımız bir dille yapılan din eğitimi ve dini gereklerin yerine getirilmesi sonucunda, bir takım sapkın kişiliklerin daha kolay ortaya çıkması kaçınılmazdır. Öncelikle her türlü dini ibadetin kendi dilimizde, Türkçe yapılması gerekir. Çünkü anlayarak yapılan dini ibadet, toplumun motivasyonunu arttıracağı gibi, neyin, ne için ve ne adına yapılacağını da bilmemize yarayacaktır. Bu suretle dini, hedefinden saptıran yobazlar ile din tacirlerinde en az yarı yarıya azalma olacaktır.
Arapça kutsal bir dildir, o yüzden Kuran Arapça okunur diyenlerin, Ensar Vakfı’nın 2014 yılında Kürtçe Kuran bastığından haberleri bile yoktur, belki de unutmuşlardır. Açılım bahanesiyle Kürtçe ezan okunması da belleklerdedir. İran, Malezya gibi Müslüman ülkelerde ezanın Arapça değil, kendi dillerinde okunduğu da bilinmelidir.
Ensar Vakfı’nın toplantılarında cumhuriyete enkaz diyenlere, haremi savunanlara, din adına ve Tanrı adına yaptıkları tüm kirli işleri, tacizleri, tecavüzleri, yolsuzlukları örtmek isteyenlere karşı bilimin ışığında örgütlü mücadele yapılması kaçınılmazdır.
Suay Karaman
İlk Kurşun Gazetesi, 4 Nisan 2016.