Translate

10 Kasım 2023 Cuma

Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi

 

Cengiz Özakıncı.

Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi.

📚


UNESCO'nun Atatürk konulu ikinci etkinliği (*), 100. doğum yıldönümü kutlamalarıydı. Türkiye delegesi, Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümü etkinliklerine UNESCO'nun da katılması önerisini Almanya, Avusturya, Rusya, Bulgaristan, Portekiz, Meksika, Tunus, Pakistan, Endonezya, Nijerya'nın imzalarıyla 27.10.1978 günü Genel Direktör'e sunmuş; öneri 15 Kasım 1978 günü görüşülmüş; İngiliz Heyeti'nden B.B.Shaffer'in başkanlık ettiği oturumda yapılan oylamada, hiç olumsuz oy çıkmamış; hazır bulunan 82 ülke olumlu, bir ülke (İsveç) çekimser oy kullanmıştır. 


İsveç delegesi: "Yıldönümleri anılan insanların sayısı çoğalıyor, bu yüzden böyle oy kullandık" deyince, Sovyet Rusya delegesi; "Kemal Atatürk bu çağa damgasını vurmuş bir insan, o sayısı çok insanlardan değil" demiş; Komisyon Başkanı Shaffer de "Burada bulunan komisyon üyelerinin hepsi bu görüşü paylaşırlar elbette", diyerek İsveç'in çekimser tutumunu yadırgadıklarını belirtmişlerdir.


UNESCO'nun Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümü anmalarına katılma kararı 27 Ekim-15 Kasım 1978.


UNESCO Genel Konferansı;

- Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş seçkin kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancıyla,

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümünün 1981 yılında kutlanacağını anımsatarak;

- UNESCO'nun yetkisi içerisine giren tüm alanlarda onun olağanüstü bir reformcu olduğunu gözönünde tutarak;

- Özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan ilk savaşlardan birinin önderi olduğunun ayırdında olarak;

- İnsanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayırım gözetmeyen bir uyum ve işbirliği çağının doğacağını, tüm yaşamı boyunca savunmakla, halklar arsında karşılıklı anlayış ruhu ve dünyanın ulusları arasında kalıcı barışı teşvik konusunda seçkin bir örnek oluşturduğunu anımsatarak;


1 Türkiye Cumhuriyeti'nin her zaman barışı, insan haklarına saygıyı ve uluslararası anlayışı teşvik etmek doğrultusunda çaba göstermiş olan kurucusu Atatürk'ün çalışma ve kişiliğinin çeşitli yönlerini ortaya koymak üzere düzenlenen giderleri hükümetçe karşılanacak bir uluslararası sempozyumun 1980 organizasyonu için, UNESCO'nun Türk Hükümeti ile entellektüel ve teknik konularda işbirliği yapmasına kara verilmiştir.

2 Bu kararın uygulanması için gereken tüm düzenlemeleri gerçekleştirmesini Genel Direktör'den rica eder.

UNESCO'nun bu kararı dünyanın çeşitli ülkelerinde değişik etkinliklerle uygulandı. Örneğin, ABD'de New York Belediye Başkanı Edward Koch, New York Times gazetesinde kendi imzasıyla yayımlanan tam sayfa duyurusunda, UNESCO kararını yayımlayarak, 19 Mayıs 1981'i "Atatürk Günü" olarak ilan etmişti.

O tarihlerde Atatürk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni öven UNESCO üyesi devletler; şimdi Atatürk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk dönemindeki uygulamalarını karalama, suçlama yarışındalar... (**)



(*) Birincisi, 25 Mayıs 1962'de alınan karardır. Atatürk ölümünün 25. yılında, yani 10 Kasım 1963'te tüm dünyada anılacaktır. Basında yayımlanan haber:

"O güne dek büyük kişiliklerin ancak 50. veya 100. ölüm yıldönümlerinde anılmasına karar veren Konsey, Atatürk'ün seçkin kişiliği nedeniyle 25 seneyi yeterli görmüştür. Anma törenleri gelecek yıl 10 Kasım 1963'te yapılacaktır. Merkezi Paris'te bulunan UNESCO teşkilatı 1963 senesini Atatürk Yılı olarak ilan edecektir. Bu münasebetle, Atatürk'ün 25'inci ölüm yıldönümü için hazırlanacak Atatürk Plağı 10 Kasım'da bütün dünya radyolarında yayınlanacaktır. Bu plakta (ABD Başkanı) Kennedy, (İngiltere Başbakanı) Macmillan, General MacArthur, İran Şahı, (Almanya Başbakanı) Dr. Adenaeur ve Pakistan Devlet Başkanı Eyüp Han, Atatürk hakkında ikişer dakikalık birer konuşma yapacaklardır."


10 Kasım 1963'de bu sesli iletilere Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba, Hindistan Başbakanı Nehru, İngiltere Başbakanı Sir Home, Batı Almanya Şansölyesi Erhard'ın kendi gönderdikleri sesli iletiler de eklenmiş ve hepsi, saat 21'de Ankara radyosundan kendi sesleriyle yayımlanmıştı.

ABD Başkanı Kennedy'nin 10 Kasım 1963 günü yayımlanan ve ses kaydı John F.Kennedy Başkanlık Kütüphane ve Müzesi'nde korunan konuşması şöyleydi:

"Kemal Atatürk'ün vefatının 25'inci yıldönümünü anma törenine iştirak edebilmekten şeref duymaktayım. Atatürk adı insana bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyayı ileri görüşlü anlayışını ve bir asker lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan hür bir Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin hürriyet ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri Atatürk'ün ve Türkiye'nin giriştiği derin ve geniş devrimler kadar bir milletin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir misal mevcut değildir. Atatürk'ün bağımsız bir Türkiye'de, hür ideallere bir idare kurulması için hazırladığı sağlam temel, şimdiki sıkı ittifakımızın dayanağıdır. Bizi Atatürk'ün memleketine ve onun Türkiye'de ve dünyada yerleşmesine hizmet ettiği ideallere bağlayan bu ittifaka Amerika Birleşik Devletlerinin bir ortak olabilmesinden gurur duyuyorum. Vefatının yıldönümünde bu büyük adamı saygı ile selamlarım."


Cengiz Özakıncı

Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi.

📚




(**) Oysa;

Ülkelerin Atatürk gibi düşünüp, Atatürk gibi hareket eden siyasetçilerine ihtiyacı var.

Dünya'nın Mustafa Kemal Atatürk'e ihtiyacı var.

SB



Ufkun ötesini görebilmek...
1881 - 193∞



19 Mayıs 2023 Cuma

Söz Meclisten Dışarı - Ahmet Taner Kışlalı

 


Söz Meclisten Dışarı

Ahmet Taner Kışlalı, 1994


İşte size bir pazar bulmacası.

Aşağıdaki seçim vaatleri hangi partiye ait?


"Tekeller kamulaştırılacak... Toptancı ticaretin karı paylaştırılacak.. Büyük mağazalar küçük esnafa kiralanacak... Toprak reformu yapılacak... Üretime katkı yapmadan kazanç sağlayan 'mali kapitalizm'e karşı önlem alınacak..."


Elbette ki bunlar bir sosyalist parti'nin seçim bildirgesinden. Ama 'nasyonal sosyalist' bir partinin seçim bildirgesinden...

Adolf Hitler'in, Alman Nasyonal Sosyalist Partisi'nin...

Sol gösterip sağ vurmanın, seçmeni aldatmanın tarihteki en görkemli örneği... Partinin, bu aldatmayı içlerine sindiremeyen gençlik, örgütü eleman ve önderlerini nasıl bir gecede "temizlediği" de , Nazizmin tarihindeki bir başka "ilginç" sayfa..


Mussolini de -bacağından asılarak noktaladığı yoluna- sol yumruğunu göstererek başlayanlardandı.

Önce düzene "tepki" uyan kitleleri peşine taktı. Oyların üçte birini topladı.

Tıpkı bizim bir "rahmetli" devlet büyüğümüz gibi, "güzel" bir seçim sistemi sayesinde, üçte bir oyla meclisteki sandalyelerin üçte ikisini ele geçirdi.

Ve sonunda, o üçte ikilik çoğunluğa dayanarak, anayasayı değiştir. Diğer partileri kapattı. Tarihin karanlık bir dönemine damgasını vuracak olan "faşizm"i kurdu...

Her şey yasalara uygundu. Seçimler de, anayasa değişikliği de, yeni çıkardığı yasalar da...

Her şey kitabına uygundu, yasaldı, ama "meşru" değildi!..


Nazizmi ve faşizmi yaşayan Avrupa'nın gözleri açıldı.

İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde anayasaların çerçevesi değişti. Hak ve özgürlükleri güvence altına almaya özen gösterildi. Anayasayı değiştirmek zorlaştırıldı. Yasaların anayasaya uygunluğu "katı" kurallara bağlandı.

Daha da önemlisi...

Demokrasinin olanaklarından yararlanarak demokrasiyi yok etmenin yolları tıkandı. Özgürlükleri yok etmek özgürlüğünün olamayacağı kabul edildi!..

Batı, ateşin maşa ile tutulması gerektiğini, elini yakarak öğrendi. "Akıllı" uluslar da, onların başına gelenlerden ders alarak öğrendiler...


(Tıpkı Kemalizmin -Batı'daki gibi kuşaklar boyu kan döküp telef olmasına gerek kalmadan- Türk işçisine tüm sosyal ve siyasal hakları tanıması gibi!...)


Humeyni, İslam Cumhuriyeti'ni kurmadan önce, Paris'ten İran halkına mesajlar yolluyordu. Hemen tüm toplum kesimlerine mavi boncuklar dağıtıyordu.


"Adil ve huzurlu" bir toplum vaat ediyordu.

Şöyle diyordu:

"İslam Cumhuriyeti kurulunca, herkes yasa güvencesi altında olacaktır. Kimsenin güvenliği tehdit altında olmayacaktır. Kimsenin evine girilmeyecektir. Kimse, şüphe üzerine yakalanmayacak, tutuklanmayacaktır."


Ve zaman geçti, İslam Cumhuriyeti kuruldu.

Kendilerinden kuşkulanan kişiler tutuklanmadılar, çoğunlukla anında kurşuna dizildiler. Yanıbaşındaki eşi, kuşkulanıldığı için zorla alınıp götürülen bir yabancı işadamı, elçiliğin birkaç gün süren uğraşlarından sonra şu "resmi" yanıtı aldı: "Eşiniz fahişe sanıldığı için kurşuna dizilmiş. Bu yanlışlıktan dolayı özür diliyoruz."


Hitler komünistleri temizlerken, sosyal demokratlar belki de için için memnundular. Sosyal demokratlar feryat ederken, liberaller kulaklarını tıkamışlardı.. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" der gibi...


Sıra liberallere geldiğinde ise sesini yükseltebilecek kimse kalmamıştı zaten...

Tarihte felaket hiçbir topluma birden bire gelmez...

Adım adım, haber vere vere gelir.

Tarih yanlışlıkları affetmez! Özür dilemez!

Ve ancak "ders alınmadığı" zaman yinelenir.


Ağaçlarla uğraşmaktan ormanı göremeyenler ise, bu aymazlıklarının bedelini ağır öderler.

Ve ne yazık ki, sadece kendileri ödemekle kalmaz, tüm topluma da ödetirler!..


Ahmet Taner Kışlalı

Cumhuriyet, 27 Mart 1994

Bu yazı yerel seçimlerin yapıldığı gün yayınlanmıştır.

Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, 1997