Translate

22 Nisan 2016 Cuma

Ege Denizi Isınıyor!...




AKP iktidarı Ege Denizi’ni tamamen Yunanistan’a terk etti. Yunanistan Cumhurbaşkanı/Başkomutanı, Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları hiçbir engelle karşılaşmadan Türk topraklarına girip çıkıyor. İşgale meşruiyet kazandırmaya çalışan Yunanistan, 8 Aralık 2015’te Hollanda Savunma Bakanı ile Hollanda Göçmen Bakanını da Aydın’ın Eşek ve Bulamaç adalarına getirdi.


Adeta tek kale maç yapıyor Yunanistan, Ege Denizi’nde…Gerçekleri avaz avaz, tekrar tekrar bağırmaya devam edeceğiz. Bitemeyen skandal ötesi durumlara bir yenisi daha eklendi;


11 Nisan 2016’da, Midilli Adası’nın Kuzeydoğusunda, Ayvalık bölgesinde ve Türk hava sahasında uçan 2 Türk F-4 savaş uçağına ve 1 Türk KC-135 tanker uçağına, Yunan savaş uçakları tarafından önleme (it dalaşı) yapıldı. Haberi Yunanistan Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesi duyuruyor. Bakın nasıl?..


Haberlere göre; 11, 12, 13 ve 14 Nisan 2016 tarihlerinde, Türk adalarının üzerinden ve Türk hava sahasında uçan Türk uçaklarının, Yunan adalarının üzerinden ve Yunan hava sahasında uçtuğu iddia ediliyor. İzmir’in Koyun Adası’nın üzerinden uçan Türk savaş uçaklarına Yunan savaş uçakları tarafından defalarca önleme (it dalaşı) yapılmış.


Yavuz hırsız misali!.. İnsanın kanı donuyor. Türkiye açısından tam bir fiyasko!..Eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’ın tercüme ettiği belgelerin alt yazılarını lütfen dikkatle okuyun.


“Vatan topraklarının Yunanistan’a peşkeş çekilmesinde yakın geçmişi (özetle) tekrar hatırlamakta fayda var!..


* Türk Karasularını ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini ihlal eden Yunan Sahil Güvenlik Botu, 15 Ocak 2016’da Aydın/Didim Tuzburnu plajında karaya oturdu.


* Yunan Savunma Bakanı Kammenos’u taşıyan Yunan helikopteri, Kardak Kayalıkları bölgesinde, 28 Ocak 2016’da Türk hava sahasını 2 mil ihlal etti. Kammenos’un helikopteri, hiçbir engelle karşılaşmadan tam 1 saat süreyle Türk hava sahasında dolaştı.


* Türk Karasularında tatbikat yapan Yunan Fırkateyninden havalanan Yunan Helikopteri,11 Şubat 2016’da Muğla’nın Ardıççık Adası’na düştü. Yunan Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanını taşıyan Yunan askeri helikopteri, 9 Mart 2016’da,Türk hava sahasını 6 mil ihlal etti ve Muğla’nın Ardıççık Adasına indi. Bakan ve beraberindeki heyet, Ardıççık Adası’nda hayatını kaybeden Yunan subayları anma törenine katıldı.


Yunan hava araçlarının Türk hava sahasını ihlal etmesi, deniz araçlarının Türk karasularını ihlal etmesi, Türk uçaklarına yapılan Yunan önlemeleri, Türk kamuoyundan gizleniyor” diyor Ümit Yalım ve soruyor;”TSK’nın görev yapmasını kim engelliyor?”


“TSK’nın görev yapmasını kim engelliyor?


“”Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, 18 Ağustos 2015 tarihinde, devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, ‘Kara, Deniz ve Hava hudutlarımızın güvenliği başta olmak üzere tüm görevlerin icrasında yasalarla tanınan her türlü inisiyatif imkan ve yetki muhakemeye dayalı cesaretle tereddütsüz kullanılacaktır’ sözü vermiştir. Ancak, Akar, bu sözü verdikten tam 3 gün sonra, 21 Ağustos 2015 tarihinde, Yunan Savunma Bakanı Kammenos ve Kara Kuvvetleri Komutanı Tellidis’i taşıyan askeri helikopter, İzmir/Koyun, Aydın/Bulamaç ve Muğla/Kalolimnoz adalarına geldi ve bu sırada Türk hava sahasını 2-3 mil ihlal etti. Daha sonrada Türk hava sahası ve Türk karasuları ihlalleri devam etti. Akar, verdiği sözü neden tutmuyor?


İç Hizmet Kanununun 35’inci maddesine göre Hükümet Direktifi verilmese dahi Silahlı Kuvvetlerin, görevini yapması, ihlalleri önlemesi ve gelişmeleri kamuoyu ile paylaşması gerekiyor. TSK’nın görevini yapmasını, ihlalleri önlenmesini ve kamuoyuna duyurulmasını kim(ler) engelliyor? Türkiye Cumhuriyeti’ne ait Koyun Adasının üzerinden uçan Türk uçaklarına önleme yapılırken eski Yunan Genelkurmay Başkanı Kostarokos da Koyun Adası’nda Yunan bayrağının altında işgalci Yunan askerleri ile poz vermişti.”


Her zaman bilgi ve belgeye dayalı konuşan Ümit Yalım’ın şu soruları ise çok can yakıcı nitelikte;


“11-13 Eylül 2015 tarihlerinde, İstanbul’da gerçekleştirilen NATO Askeri Komite Toplantısı sırasında işgalci Kostarakos’a (şu andaki görevi AB askeri komite başkanı-aht-) özel olarak Skorsky helikopter tahsis edildi mi? İşgalci Kostarakos’un şerefine Fenerbahçe Orduevi’nde ziyafet verildi mi? Soruların cevabı evet ise Kostarakos’a hangi gerekçeyle helikopter tahsis edilmiş ve hangi gerekçeyle orduevinde yemeğe alınmıştır?”


Ege ve Akdeniz’de adalarımızın, topraklarımızın Yunanistan’a teslim edilmesi belgeleriyle ortaya çıkmasına rağmen devam eden derin sessizlik çok ürkütücü. R.Erdoğan’ın “çılgın projesi”, Kanal İstanbul aklımıza daha da vahim soruları getiriyor.


Proje tamamlandığında; milletlerarası geçiş yolu olacak. Serbest geçiş hakkı istenecek. Yoksa İstanbul’a adalar statüsü mü verilecek? Deniz hukuku uzmanı vatansever hukukçular da derin uykuda mı?..


Yoksa!..Söz konusu İngiltere’nin ali menfaatleri olunca gerisi teferruat mı?..


Ahmet Takan








EGE DENİZİ HER AN ISINABİLİR


Ege Denizi’nde Devam Eden Sorunlar

Ege uyuşmazlıkların ortaya çıkışı her ne kadar 20. yüzyılın ikinci yarısına düşüyorsa da, bu sorunların kökeni Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması ve Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasına kadar uzanmaktadır. Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi'nden kaynaklanan sorunların temel nedeni, Yunanistan'ın uluslararası hukuku göz ardı ederek, Ege Denizi'ni sadece kendi egemenliğinde görmek ve tarih boyunca olduğu gibi Türkiye aleyhinde büyümek istemesi ya da kısaca İstanbul başkentli eski Bizans’ı kurma hayalinin (Megali İdea) değişmeyen devlet politikası olmaya devam etmesidir. Ege sorunlarının sadece hukuki ve siyasi yönü değil, ayrıca ekonomik yönü de vardır, çünkü uyuşmazlıkların çözümü, iki devletin ekonomik hayatına da büyük etki yapacaktır. Yunanistan'la aramızda Ege'den kaynaklanan sorunları; karasularının genişliği, kıta sahanlığının sınırlandırılması, FIR [Flight Information Region (Uçuş Bilgilendirme Bölgesi)] sorumluluğunun kötüye kullanılması başta olmak üzere hava sahası ile ilgili sorunlar, uluslararası anlaşmaların hilafına Doğu Ege adalarının silahlandırılması, Ege'de anlaşmalarla Yunanistan'a bırakılmamış ada ve adacıklara Yunanistan’ın sahip çıkması olarak sıralayabiliriz.


Ege'de Türkiye ve Yunanistan'ın karasularının genişliği 6 mildir. Buna göre Yunanistan'ın karasuları yaklaşık Ege'nin %43.6'sını, Türkiye'nin ise %7.5'ini teşkil etmektedir. Ege'nin karasuları dışında kalan yaklaşık % 50'si ise açık deniz statüsündedir. Yunanistan karasularını 12 mile çıkarmak istemektedir. Bu durumda Yunanistan Ege'nin yaklaşık %71.5'ine sahip olacaktır. Türkiye'nin payı ise sadece % 8.8'de kalacak, Ege'nin uluslararası sularının oranı ise %19.7'ye düşecektir. Böylece Ege bir Yunan denizi haline gelecek, Türkiye'nin Ege'nin açık deniz alanlarına ve Ege'den Akdeniz'e geçişi ciddi biçimde engellenecektir. Yunanistan’ın Ege’de sahip olacağı kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge, hemen hemen Ege’nin tamamını kapsayacak, Türkiye'nin Ege'den ekonomik açıdan yararlanması ve bilimsel araştırmalar yapması imkânları ortadan kalkacaktır. Batı Anadolu kıyılarının Yunan karasuları ile çevrilmesi sonucunda Türkiye, Ege’deki tüm hak ve çıkarlarından mahrum kalacaktır.


Karasularının genişletilmesi, doğrudan Kıt’a Sahanlığı ve Hava Sahası konusundaki anlaşmazlıklara da etki edecektir. Bir ülkenin hava sahası, karasularının üzerindeki sahayı ifade ettiğinden, Yunanistan’ın hava sahası6 da 12 mile çıkmış olacaktır. Türkiye’nin hak iddia ettiği kıta sahanlığı, Ege’nin toplam deniz yatağı alanına oranla otomatik olarak 16,3 oranından yüzde 9,27 oranına inecektir. Ege’de açık deniz alanları yok denecek kadar azalacak, bu denizin neredeyse bütün kaynakları Yunanistan’a kalacak, Türk Deniz Kuvvetleri’nin uluslararası sulardan geçerek Ege’den Akdeniz’e ulaşması olanaksız hale gelecek ve bu deniz ile üzerindeki hava sahasında Türkiye’nin hiçbir hakkı kalmayacaktır. 


Sorunun püf noktası Ege adalarıdır. Yunanistan adalar üzerindeki hava sahasını da 10 mile çıkardığından, karasularını aşan 4 millik Yunan hava sahasını Türkiye tanımamakta ve bu yüzden de "it dalaşı" olarak ta bilinen karşılıklı uçak tacizleri sıkça yaşamaktadır. Yunanistan, Ege adalarının da karasuları ve kıta sahanlığı olduğu iddiası yanında aidiyeti belirsiz pek çok ada, adacık ve kayalığa sahip çıkarak Ege’yi Yunan Gölü haline getirmek istemektedir. Hâlbuki Ege'de Yunanistan ile aramızda anlaşma ile tespit edilmiş bir deniz sınırı mevcut değildir. .... 


Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege'de deniz sınırlarını tespit etmemiştir. Böyle bir sınır bugüne kadar tescil edilmemiştir. Ancak, böyle bir anlaşmanın mevcut olmaması 1996’daki Kardak Krizi'nde görüldüğü gibi iki ülkeyi sıcak bir çatışmanın eşiğine getirmiştir. Bu bağlamda konu, Ege'deki statüsü tartışmalı ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti meselesi ile de yakından ilgilidir. Bu sorun tarihi süreç ve anlaşmalarla Türkiye'den Yunanistan'a devredilmemiş olup, bugünlerde Yunan egemenliği altında bulunan ada, adacık ve kayalıkların bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ege'de statüleri uluslararası anlaşmalarla belirlenen ada, adacık ve kayalıklar dışında, herhangi bir uluslararası anlaşmaya konu teşkil etmemiş ve Yunanistan'a bırakılmamış yaklaşık 150-160 civarında ada, adacık ve kayalık bulunmaktadır. Her iki ülke arasında akdedilen anlaşmalarda isimleri belirtilmediğinden hükümranlık konularında halen sorun olarak devam etmektedir. Netice olarak;



- Girit civarında ve kuzeydoğusunda 24 adet (12 ada, 11 adacık, 1 kayalık),
- Menteşe adaları civarında bulunan fakat ismi Menteşe adalarıyla zikredilmeyen ve bitişik olmayan, Menteşe adaları civarında bulunup bitişik olarak zikredilen ancak açıklanması gereken 19 Ada, 10 Adacık, 34 kayalık,
- Meis adası civarında bulunan 2 ada,
- Boğazönü ve doğu Ege adaları civarında bulunan 5 ada olmak üzere toplam 100 civarında ada, adacık ve kayalık, anlaşmalarından doğan egemenlik haklarımız nedeniyle Türkiye’nin hükümranlığı altında bulunmaktadır. 


Ege'deki egemenliği devredilmemiş adaların karasuları, diğer adıyla "gri bölge", Ege'nin yaklaşık yüzde beşini oluşturmaktadır. Bu ada, adacık ve kayalıkların egemenliklerini elde bulunduran ülkeler, karasularının üzerindeki hâkimiyetini de tescil ederler ve böylece karasular sorununun bu konuya bağlı olduğu açıkça görülmektedir. Aynı şekilde, ada, adacık ve kayalıkların ve çevresindeki karasuların üzerindeki hava sahası bu ülkenin egemenliğinde kalacaktır. Ayrıca bu egemenliği devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklarına Yunanistan sahip olduğunda, bu ada, adacık ve kayalıklarının karasuları mevcut Türkiye'nin kıta sahanlığının ve üzerindeki suların kaplama alanına gireceklerdir ve böylece kıta sahanlığı sorunu meselesi de işbu devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar sorununa bağlı olduğu anlaşılmaktadır. 


Bu adalar önemlidir çünkü Yunanistan'ın anlayışına göre sorun, sadece karasularını 12 mile çıkarmak değil, Ege kıta sahanlığının iki sahildar ülkenin (ana kıtaları arasında sınırlandırılması yerine), Doğu Ege'deki Türk kıyılarına yakın Yunan adalarıyla Anadolu sahilleri arasında ortay hattın sınır çizgisi olarak belirlenmesidir. Böylece Ege kıta sahanlığının % 97'si Yunanistan'a kalacaktır. (detaylı olarak pdf'ye bakınız)