Translate

28 Ekim 2020 Çarşamba

Azerbaycan-Ermenistan

 


Tuncay Bengin'in 10 Ekim tarihinde Milliyet'te, Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarıyla ilgili olan, benim görüşlerime de yer veren makalesi aşağıdadır: 


İşgal altındaki Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprakları olduğunu bugüne kadar defalarca tescil eden ama çözüm getirmeyen ya da getirmek istemeyen Birleşmiş Milletler şimdi arka arkaya ateşkes çağrıları yaparak krize askeri yollarla çözüm bulunamayacağını belirtiyor. Çözüm olarak önerdiği de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eş başkanları gözetiminde müzakerelere dönülmesi. Yani neredeyse 30 yıldır süren “Yalan Rüzgârı” dizisinin yeniden vizyona girmesi. Dolayısıyla, bu açıklamaların samimiyetine güvenmek ve ciddiye alınmasını beklemek görünür gerçekliğe pek uygun düşmüyor. O nedenle, buna dalga geçer gibi bir çözüm önerisi demek daha doğru. Çünkü bir yanda saldırıya uğrayan, toprakları işgal edilen,  bir milyondan fazla vatandaşı yerinden yurdundan olan ve buna rağmen masada çözüm umuduyla yıllardır sabreden Azerbaycan, diğer yanda hak, hukuk tanımayan, işgalci politikasında ısrar eden Ermenistan var. Hem de BM’nin bu konuda aldığı kararlara rağmen... Yani biri işgal altındaki topraklarını kurtarıyor, diğeri hala alçakca sivilleri vuruyor. Açıkçası BM gerçekten samimi ve kararlı olsaydı yasasının en önemli maddesi “devletlerin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünden” hareketle bugüne dek Ermenistan’a haddini bildirmesi gerekirdi. Ama yapamadı, yapmadı.


Niyesini eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı emekli Büyükelçi Onur Öymen anlatıyor:


“BM’de 1993 yılında bir yılda dört Güvenlik Konseyi kararı çıktı ve hepsinde bu toprakların Azerbaycan’ın toprağı olduğu ve işgalin sona ermesi gerektiği ve işgalci güçlerin çekilmesi gerektiği belirtiliyor. Ondan sonra 14 Mart 2008 tarihinde bu sefer BM Genel Kurulu’nda bir karar alındı, bu karar da diyor ki burası Azerbaycan toprağıdır, aynı şekilde işgalci güçler çekilmelidir. Yalnız bu oylamaya 150 ülke katıldı, bunlardan 100’ü çekimser 39’ üye evet oyu veriyor. Türkiye de var bunların içinde ama bir tane Avrupa ülkesi yok. Bir Avrupa ülkesi bile burası Azerbaycan toprağıdır diyemiyor. Ondan sonra 7 ülke hayır oyu veriyor; bu 7 ülke arasında sorunun çözümünden sorumlu Minsk Grubu’nun eş başkanları ABD, Fransa ve Rusya da var. Düşünebiliyor musunuz?


Yani çözüm istemedikleri açıkça ortada. Daha sonra birtakım temaslar oluyor; Prag da buluşuyorlar, St. Petersburg’da buluşuyorlar liderler fakat oralardan da hiçbir şey çıkmıyor. Bir şey çıkacakmış gibi yapıyorlar; mesela 5 eyalet boşaltılsın da ondan sonra Karabağ da müzakere edilsin falan gibi. Ermeniler bunu da reddediyor, mutabakata da varmadılar. Adamlar hiçbir çözüm istemiyorlar çünkü. Arkalarını dayamışlar büyük devletlere ve onların himayesinde bu toprakları zaman içinde tamamen kendilerine mal edecekler, strateji bu. Aynen Kıbrıslı Rumların yaptığı gibi, aynen Yunanlıların yaptığı gibi. Yani büyük devletlerin himayesinde hukuka anlaşmalara, BM yasasına aykırı sonuç almaya çalışıyorlar. İşin esası bu.”


Peki BM bu duruma neden seyirci kaldı ya da müdahil olmadı? Öymen devam ediyor:


“BM’nin tek başına çözme mekanizması yok. AGİT çerçevesinde bir Minsk Grubu kuruldu 1993’ten sonra fakat eş başkanları ABD, Fransa, Rusya. Çözüme bu üç ülkenin öncülük yapması lazım ancak bunlardan ikisi, Fransa ve ABD zaten iç politika, lobiler, ülkelerindeki Ermeni nüfusunun çokluğu ve seçmen oluşu nedeniyle zaten hiçbir zaman Ermenistan’ın istemeyeceği bir çözüme destek olmuyorlar. Rusya’nın da Ermenistan’la yakın ilişkileri, bir güvenlik ittifak anlaşmaları var, üssü de bulunuyor ve bu üssün süresini de şimdi 2044 yılına kadar uzattılar. Yani böyle bağları da var. Fakat bir taraftan da Rusya Azerbaycan’ı da kendisinden uzaklaştırmak istemiyor. En son olarak Paşinyan’ın da biraz ABD’ye meyletmesi ABD ile Rusya arasında denge politikası gütme izlenimi ortaya çıkınca Rusya bu sefer ona biraz katı davrandı. Bu defaki çatışmalarda beklediği desteği tam alamadı Rusya’dan.”


BM’nin işlevi yok o zaman?


“BM’nin yapabileceği iki şey var. Biri Güvenlik Konseyi’nden böyle kararlar çıkartabilir. O kararların siyasi ağırlığı da fazla ileri gidemez çünkü 5 ülkenin veto hakkı var. Ki bunların üçü de Minsk Grubu’nun eş başkanları ABD, Rusya, Fransa; üçünün de veto hakkı var. Onun için bunlardan birinin istemediği karar çıkamaz. BM’nin bir imkânı daha var; o da 7. madde. Daha doğrusu, BM yasasının 7. bölümü. Güç kullanarak meseleleri çözmek. Bir BM gücü olacak, o güç gidecek orada düzeni BM’nin kararlarına göre tesis edecek. Fakat bu uygulamayı da kimse istemiyor, bunun riskini de kimse almak istemiyor. Dolayısıyla, böyle bir karar da çıkmıyor epeydir. O zaman BM’den fazla bir şey beklemeyeceksiniz. Peki, nasıl çözülür bu? Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki diplomatik temaslarla. Türkiye de bunun için çalıştı Demirel zamanında. Biz Ter Petrosyan ile Haydar Aliyev’i iki defa bir araya getirdik ama oradan da bir şey çıkmadı. Minsk Grubu’nun yaptığı göstermelik temaslardan da bir şey çıkmadı. Yani diplomasiyle bir çözüme varılamadı. O nedenle, Azerbaycan’da halkta bu meseleyi ancak güç kullanarak çözebiliriz inancı hâkim. Karabağ’ın tamamını geri almadan biz durmayız diyor İlham Aliyev. Yani Ermenistan işgal ettiği toprakları terk ediyorum dese, o zaman zaten mesele kalmayacak ama terk etmek istemiyor.”


Tersi olsaydı, BM’nin tavrı ne olurdu?


“Tersi olsaydı tozunu üflemişlerdi Azerbaycan’ın. Yani Azeriler Ermeni toprağını işgal etseydi dünyayı ayağa kaldırmışlardı. Maalesef hayatın gerçekleri biraz böyle...”




Ermenistan'ın sivillere saldırması bir "Savaş Suçu"dur!

Bu İnsanlık Suçu sadece Ermenistan'a ait değil,

Bu suç BM'ye de ait,

Bu suç AB'ye de ait,

Bu suç Fransa'ya da ait,

Bu suç Rusya'ya da ait,

Bu suç ABD'ye de aittir.

Türklere karşı yapılan bir "Nefret Suçu"dur!


Armenia's attack on civilians is a "War Crime"!

This crime against Humanity does not belong only to Armenia,

This crime belongs also to the UN,

This crime belongs also to the EU,

This crime belongs also to France,

This crime belongs also to Russia,

This crime belongs also to USA.

This is a "Hate Crime" against Turks!


SB



Elşad Alili (19 Ekim '20)

"Qafan toponimi Kəngərli/Peçeneqlərin Kapan, ya da Kapanlı qolu ilə bağlıdır.

Qarabağda da Kapanlı adlı yer adları vardır.

Qacaran da adından bəllidi.

Bugünkü Ermənistan torpaqları Kəngərlilərin və ümumən Üç Okların qədim yurdudur."




Arılar ölüyorsa...

 


1- Arılar da ölüyorsa ....

ELEKTROMANYETİK ALANLARIN ETKİLERİ:/PDF







2 - Beyinde DNA kırığı = Kanser....

Cep telefonları ve Wi-Fi

Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi Kurucusu Prof.Dr. Nesrin Seyhan /Video




3- 5G frekanslarının O2 molekülü üzerinde etkisi var mıdır?

Cevap: 60 GHz de O2 molekülünün enerjiyi soğurduğu söylenmektedir.

(M.Yu.Tretyakov ve arkadaşları).

O2 moleküllerinin enerjiyi soğurması demek bu moleküllerin uyarılmış duruma geçmesine neden olabilir. O2 molekülleri uyarılmış durumda daha az kararlıdır ve daha kararlı olan düşük enerjili duruma dönmek için hücre içinde çarpıştığında hücre içindeki çeşitli moleküllere zarar verebilir hatta DNA da dolaylı hasara bile neden olabilir.

Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi : Link




!

"A total world population of 250-300 million people, a %95 decline from present levels, would be ideal !" 

Ted Turner / CNN Founder, 2011 /Video or Video



Globalist World Wide Take Over !... video











!



Karantina ve Sokağa Çıkma yasakları - 2010

 

Harry Vox - Gazeteci / 21 Ekim 2014


Amerikalılar için, işte asıl mesele, bunu duymaya hazır olun! Şöyle olacak...

Onların yaratmaya çalıştığı yönetme şekli...

Bizi kontrol etmek için uygulamaya koydukları yöntemlerden asla vazgeçmeyecekler. Bu zamana kadar bizi kontrol etme yöntemleri içinde uygulamaya koymadıkları tek eksik vardı:

Karantinalar ve Sokağa Çıkma yasakları!

Ve şimdi! Amerika'daki yeni düzene hoşgeldiniz! Bu öyle bir dünya ki otobüse binmek, metro istasyonuna gitmek... öncelikle bu zamana kadar ki uygulamaların eziyetli ve aşırı olduğunu düşünüyorsanız... Çok daha derini ve zorlusu geliyor... Öyle bir hale gelecek ki, daha çok, daha çok hayatlarımızı işgal eden bir hale gelecek ve yönetici sınıfın buna ihtiyacı var!

Çünkü, eğer yönetici sınıf, toplumda geniş çaplı bir huzurluk görürse, hemen arkasından Ebola'nın ortaya çıktığını görürsünüz. Onların ajandalarındaki yeni bir kontrol etme yöntemi, o kadar...

[Yani bizi susturmak için..]

Yüzde yüz eminim... Bu onların başka bir aracı!

Ebola öyle sihirli bir şekilde yayılmaya başlamadı ve şu doktorlar ortaya çıktılar birden ve dediler ki, iki tane beyaz hasta oldu ama iyileştiler ve dediler, ama hastalığı kağan bütün syahlar öldü!.. Anlıyor musunuz?

Ve bir doktor, bir Hristiyan vakıfla bağlantısı var... Bu ortaya çıkardıkları genç doktor aynı zamanda Billy Graham'ın oğlu.. Ve mümkün ki bir sivil toplum örgütü, ortalıkta dolaşanlardan bir tanesi, bu Ebola'yı yayıyor, ya da küçük bir uçaktan insanların üstüne Ebola'yı yağdırıyor.. bilmiyorum... Asıl mesele şu ki, yüz binlerce insana bulaşmasını sağlamak ve insanları kontrolün yeni aşamasına geçmek istiyorlar!


Şimdi size kanıt niteliğinde göstermek istediğim bir belge var:

Sizlere burada Rockefeller vakfının yayınladığı bir belge göstermek istiyorum: Uluslarası Gelişme ve Geleceğin Teknolojisi Senaryoları Rockefeller Vakfı ... Ve ne diyorlarmış bir bakalım. Bu 54 sayfalık bir döküman. 18. sayfaya bakmanızı istiyorum. Ben sizin için okuyacağım. Başlık şu: "Kilit Altında Tutma Aşaması", ve bu terimi 11 Eylül 2001'den sonra, bütün Amerikan sistemi ve halkının "Kilit altında" tutulmaya başlandığında kullanmıştım. Öyle ki kongrenin üstesinden gelindi, Usame bin Ladin yaptı dediler, ve insanlar ellerinde bayraklar: "Nefret ediyoruz, nefret ediyoruz" diye bağırdılar ve her şey kilit altına alındı.

Pekala... 2010'da bu Rockefeller vakfı yazısını yayınladılar (pdf) ve şöyle diyorlar, buna senaryo ismini vermişler, senaryo öyküsü bunlar! Ve geçmiş zaman kipi kullanmışlar ! :

"Sıkılaştırılmış üstten tek hükümet yönetimi dünyası ve daha otoriter bir liderlik ve kısıtlı yenileşme ve giderek artan vatandaş direnişi ! .. 2012 yılında, bütün dünyanın yıllardır beklediği pandemi vurdu ! [Kimsenin pandemi falan beklediği yoktu !!!] Sonunda vurdu !

2009'daki H1N1'in aksine bu yeni grip dalgası - vahşi bir kaz'dan yayılmıştır - hep bir vahşi hayvan buluyorlar, senaryo bunlar! [ burada bahsettikleri Ebola] - Virüs dünya çapında vurduğunda pandemiye en hazırlık ülkeler bile çok kısa bir süre yenik düştüler ve küresel nüfusun neredeyse yüzde 20'sini etkiledi, 7 ay içinde 8 milyon insanı öldürdü. Çoğunluğu da sağlıklı genç insanlardı. Pandemi'nin ayrıca ekonomiler üzerinde de ölümcül bir etkisi oldu...."

Burada ajandalarını, bütün çıplaklığıyla kontrol etme planlarını görüyoruz. Burada yazıyor ve burada yazılanları  gerçek hayata nasıl uyguladıklarını görebilirsiniz. Bu yazılanlar birebir yapacakları emirler de olsa ya da gizzli servisler bunları alıp harekete geçiyor da olsalar, bu üretildi ve işte plan bu.. Her halükarda bu hikayeler  önceden okunmalılar çünkü gizli servisler ne yapacaklarını bilmiyorlar, yardıma ihtiyaçları var ve bu yüzden bu düşünce kuruluşları böyle şeylerle ortaya çıkıyorlar. RAND şirketi, Rockefeller vakfı vs., onların düşünce bulma kuruluşları. Onlar oturup, insanlığa yardım edecek güzel yöntemler bulmakla ilgilenmiyorlar ! Okumaya devam...

"Pandemi'nin ayrıca ekonomiler üzerinde de ölümcül bir etkisi oldu. İnsanların ve malların uluslararası hareketi durma noktasına geldi..."

Zaten böyle olmasını istiyorlar. Tamamen izole olmuş bir insanlık istiyorlar.

"Turizm gibi zayıflatılan endüstriler ve küresel dayanışma ağlarını kırmak..."

Tabi ki turizmi çökertmek isterler, onlar bizi durdurmak istiyorlar çünkü onlar turizm sektöründe yoklar ve onlar seni evinde televizyonun karşısında istiyor. Böylelikle ellerindesin ! Çünkü bir kere tv izledin mi ruhuna sahip oluyorlar!

"Yerelde bile, normalde canlı olan dükkanlar ve ofis binaları aylarca boş kaldı..."


2010 yılında, bütün bunları geçmiş zamanda olmuş gibi yazmaları çok komiğime gidiyor...


"Pandemi bütün gezegeni kapladı, öyle ki Afrika, Güneydoğu Asya ve Orta Amerika'da aşırı derece ölüm oldu. Virüs kontrolden çıkmış bir yangın gibiydi.."

[Bu bir felaket filminin açılış konuşmasına benziyor! Hani filmin başında anlatırlar ya, arka planda da felaketin görüntüleri vardır! Filmin başında sanki olay gerçekmiş gibi bu şekilde açılışını yaparlar... Şunu dinle, en sağlam yeri : ]

"Gelişmiş ülkelerde bile bulaşıcılık çok zorluydu. Amerika Birleşik Devletleri'nin kendi vatandaşalarının uçakla uçmamaları için uyguladığı öncelikli politikası olan *Şiddetle Heves Kırma* politikası, *hoşgörülü bir politika* olduğunda ölümcül sonuçları olduğunu kanıtladı ve hoşgörülü olunca ölümcül sonuçları oldu. Ama virüsün yayılımını sadece Amerika'da değil sınır ötesinde de hızlandırdı. Buna rağmen, bazı ülkeler çok başarılı oldular,  özellikle ÇİN ! Çin hükümetinin hızla uyguladığı karantinaya uymayan bütün vatandaşlarını cezalandırma ve infaz politikası, özellikle de sınırlarını çok hızlı ve insan sızdırmaz şekilde kapatması milyonlarca insanın hayatını kurtardı ve diğer ülkelere oranla, virüsün yayılımını durdurdu..."

Yani burada verdikleri mesaj şu: Totaliter, baskıcı Çin rejimini kendimize örnek almalıyız. Biz de onlar gibi yapmalıyız, diyorlar ! Ve tabi bu elit yönetici sınıfı, Çin rejimine bayılıyor, çünkü bu elitler şunu ispat etmiş oldular: Çin'deki rejim, kapitalizmin en etkili halidir.  Ki buna *otoriter kapitalizm* diyoruz. Yani şöyle demeye getiriyorlar: Bizde de kapitalizm var ama işte onlardaki daha iyi !... Okumaya devam...

" Kendi vatandaşlarını virüse maruz kalmaktan ve zarar görmekten korumak için olağanüstü koruma önlemleri alan tek hükümet Çin hükümeti değildi. Pandemi sırasında, Dünya genelindeki ulusal liderler kaslarını çalıştırdılar, otoritelerini güçlendirdiler ve sımsıkı kuralları ve yasakları dayattılar..." [hazırladıkları ajandayı görüyor musunuz?...]


"MASKE TAKMA ZORUNLULUĞU ve VÜCUT ISISININ ÖLÇÜLMESİ, ORTAK ALANLARA GİRERKEN ..."


Bunu zaten yapmaya başladılar !, Girmeden önce vücut ısısını ölçmeleri, metroya girmeden önce.. Yani bu yasakların olduğu bir yere gidiyoruz...

Ve bu şu anlama geliyor: Sigara içmeden bile önce... yani demek istiyorum ki temel olarak.. Bu hepimiz için bir kuşatma ağıdır. Yani herhangi bir şey yapmadan önce [otur ve kuyruk salla... ]

"Pandemi sırasında ulusal liderler otoritelerini güçlendirdiler ve onlar ... Süpermarket girişlerinde bile vücut ısısını ölçmek diyorlar..." 


* YAPTIĞIN HER ŞEYİN BİZİM DENETİMİMİZDE OLACAĞI BİR SİSTEM İNŞA EDİYORUZ " diyorlar. Yemek bile alamazsın diyorlar. Üretici pazarına gidersem ne olacak?

Bir de şunları dinle, daha da güzelleşiyor...

"PANDEMİ YOK OLSA BİLE, BU DAHA OTORİTER KONTROL DÜZENİ İNSANLARIN VE HAREKETLERİNİN GÖZETLENMESİ DEVAM EDECEK !!! HATTA ŞİDDETLENEREK ARTACAK !!! "

İşte asıl mesele BU !

Zaten 11 Eylül sonrası başımıza gelen bu değil miydi? Hala gaddar kurallar  devam ediyor... ve daha birçok şey...

Süpermarkete bile girebilmek için vücut ısısı kontrolü yapacaklar ve "Ebola" bitse bile diyecekler ki: BU DÜZEN BÖYLE KALSIN, DAHA ÇOK SEVİYORUZ. HEM ZATEN BU KONTROL DÜZENİNİ SAĞLAMAK İÇİN KOMPLE BİR ALTYAPI KURDUK..

KONTROL ŞEBEKESİ...

"Pandemi veya uluslararası terörizm veya iklim krizleri veya artışta olan yoksulluğa karşı giderek artan bu küresel problemlerden dolayı, ülke liderleri kendilerini koruyabilmek için, güçlerini olabildiğince kullanmalılar..."

Allah aşkına, giderek yükselen yoksulluğun, giderek artan sıkı kontrollerle ya da maske taktırmakla ne alakası var??...

"Daha fazla kontrol edilmiş bir dünya fikri başlangıçta çok geniş bir kabul ve onay gördü..."

Kusura bakmayın ama hiç kimse bu şeylerden hoşlanmaz!

"Özgürlük ve mahremiyetinin bir kısmından gönüllü olarak vazgeçen vatandaşlar, bunun karşılığında daha babacan, güvenli ve istikrarlı bir düzene kavuşacaklar..."

Yani bu açık bir şekilde şu bildiğimiz söz ile çelişiyor:


GÜVENLİĞİ İÇİN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN VAZGEÇEN, İKİSİNİ DE KAYBEDER !


Hiçbir utanma ya da arlanma duymadan tam tersini söylüyorlar ve şöyle diyorlar:

"Güvenlik ve istikrar için, özgürlük ve mahremiyetimizden vazgeçiyoruz..."

AVUCUNUZU YALARSINIZ !

BUNU YAPARSANIZ KAZIĞI YERSİNİZ !

Milli Güvenlik Muhtırası 10 Kasım 1970, Henry Kissenger'in buluşu. Milli Güvenlik Muhtırası, 200. belge.. size özetleyeceğim. Şöyle diyor: 

"DÜNYA'DA ÇOK FAZLA İNSAN VAR, NÜSUFUN ÇOĞUNDAN KURTULMALIYIZ !"

Şu kelimeyi kullanıyor: " NÜFUS AZALTIMI"

Nüfus azaltımı demek, ZATEN VAR OLAN İNSANLARI ÖLDÜRMEK DEMEK !

Belgede bir de "minerallerinizi alın" diyor !...

Ana fikir şu...

Daha fazla kontrol istiyorlar.

Sokağa çıkma yasakları ve karantinalar gelecek !


Demek istediğim şu..

Amerikalılar yeni bir tür isyan etme, yeni tür bir protesto etme ve organize olma tönetmi bulmadıkları sürece .. Bu kayıtsızlığı kıramadığımız sürece, kayıtsızlık, işte bizde bu var... yoksa burası bir köleler ülkesi olacak ve yönetici sınıf şu an fazla bir direnişle karşılamıyor ve alışveriş listelerinde ne varsa hepsini uyguluyorlar ve karantina ve sokağa çıkma yasağını uzun süredir istiyorlardı ve şimdi bunu başardılar.

Ve eğer bu şekilde kandırıldığınız bir dünya istiyorsanız, çünkü "bu bizim güvenliğimiz için" ya! , evden dışarı çıkmadan önce incelenmemek için ve üzerin aranırsa, suçlu bulunabilirim diye ceplerini kontrol etmek istiyorsan, ve evden dışarı çıktın, kapıda polis var, üzerini arıyor, neden dışarı çıkıyorsun diye soruyor.. Böyle bir dünya istiyorsan, KAYITSIZ KAL ! Hiç bir şey yapma ! O DÜNYA ÇOK YAKINDA SANA GELİYOR !


EKİM 2014 / link

2010 - İtalya "Göçmen bakıcılar" boşluğunu robotlarla dolduracak
2020 - Hani İtalya'da bakım evlerinde aşırı ölümler olmuştu ya!...




2020 !!!!

Komplo Teorisiymiş! 

Akıl tutulması yaşayanların o vakitlerde söylediği buydu (bugünde diyorlar!)...

Hâlâ komplo teorisi olduğunu mu düşünüyorsunuz?...

Eğer öyle düşünüyorsanız, en özetle .... (arzu ettiğiniz sıfatı kendinize seçebilirsiniz...)...


Sonraki adımlarında biri:

"Hükumetler internet trafiğini kontrol altında tutma konusunda başarıya sahiptir, ancak bu çabalar yine de “Dünya Çapında” Web'i kırmaktadır." Rockefeller, 2010


Yani, interneti kısıtlayabilirler, sosyal ağları kapatabilirler...



The present vast overpopulation, now far beyond the world carrying capacity, cannot be answered by future reductions in the birth rate due to contraception, sterilization and abortion, but must be met in the present by the reduction of numbers presently existing. This must be done by whatever means necessary!

Şu anda dünya taşıma kapasitesinin çok ötesinde, mevcut nüfus muazzam aşırı, doğum kontrolü, kısırlaştırma ve kürtajın neden olacağı doğum kontrolü gelecekteki azalmaları yanıtlayamaz. Ancak şu anda mevcut sayıların azalmasıyla karşılanmalıdır. Bu, gerekli olan her şekilde yapılmalıdır!


!




27 Ekim 2020 Salı

Salgın - Sansür; Doktorlar ve Hukukçular (İngilizce)

 

WORLD DOCTORS ALLIANCE /LİNK

An independent non-profit alliance of doctors, nurses, healthcare professionals and staff around the world who have united in the wake of the Covid-19 response chapter to share experiences with a view to ending all lockdowns and related damaging measures and to re-establish universal health determinance of psychological and physical wellbeing for all humanity.

OPEN LETTER TO THE UK GOVERNMENT, GOVERNMENTS OF THE WORLD AND THE CITIZENS OF THE WORLD

Last update 26.10.2020

TOTAL SIGNATURES SO FAR: 27,138


INTRODUCTION

We were told initially that the premise for lockdown was to ‘flatten the curve’ and therefore protect the NHS from being overwhelmed.


It is clear that at no point was the National Health Service (NHS) in any danger of being overwhelmed, and since May 2020 covid wards have been largely empty; and crucially the death toll from covid has remained extremely low.


We now have hundreds of thousands of so-called ‘cases’, ‘infections’ and ‘positive tests’ but hardly any sick people. Recall that four fifths (80%) of ‘infections’ are asymptomatic (1) Covid wards have been by and large empty throughout June, July, August and September 2020. Most importantly covid deaths are at an all-time low. It is clear that these ‘cases’ are in fact not ‘cases’ but rather they are normal healthy people.


So-called asymptomatic cases have never in the history of respiratory disease been the driver for spread of infection. Rather it is symptomatic people who spread respiratory infections - not asymptomatic people.(2)


It is also abundantly clear that the ‘pandemic’ is basically over and has been since June 2020. (3)


We have very highly likely reached herd immunity and therefore have no need for a vaccine.


We have safe and very effective treatments and preventative treatments for covid, we therefore call for an immediate end to all lockdown measures, social distancing, mask wearing, testing of healthy individuals, track and trace, immunity passports, the vaccination program and so on.


There has been a catalogue of unscientific, non-sensical policies enacted which infringe our inalienable rights, such as - freedom of movement, freedom of speech and freedom of assembly. These draconian totalitarian measures must never be repeated.



LOCKDOWN

* Covid has proved less deadly than previous influenza seasons – There were 50,100 flu deaths from December 2017 to March 2018 in England and Wales. There were 80,000 flu deaths in 1969. To date we have circa 42,000 covid related deaths in the UK.


* We have never locked down society for a respiratory virus before.


* The basis for lockdown was a mathematical model by Professor Neil Ferguson. His modelling which predicted half a million deaths in the UK has been roundly condemned as being not fit for purpose. His estimated death figures were clearly wrong by a factor of 10 or 12 times. (1)


* Professor Ferguson’s modelling was not even peer reviewed before being acted upon by several nations. Eminent epidemiologists such as Professor Gupta from Oxford University were ignored, they estimated the death count would be far lower in the UK.


* Professor Ferguson has a long track record of woeful modelling he was entirely wrong about sars, mers, mad cow’s disease (CJD), and swine flu. Why did the world listen to him again? (2)


* Countries which did not lock down Sweden, Japan, Taiwan, South Korea and Belarus have all done significantly better than us in terms of percentage of population deaths. They also have herd immunity and intact economies.


* Lockdown did not save lives, and this has been published in the Lancet ‘….in our analysis, full lockdowns and wide-spread COVID-19 testing were not associated with reductions in the number of critical cases or overall mortality.’ (3)


* The vast majority of deaths occurred in elderly and very elderly people


* The vast majority of deaths occurred in people with pre-existing serious health issues such as cancer, cardiovascular disease, Alzheimer’s, diabetes etc


* Covid poses virtually zero risk to the under 45’s who have more chance of being struck by lightning than dying from covid.


* Covid poses a very small risk for healthy under 60 year olds who have a greater chance of accidental drowning than dying from covid.


* The entire nation was essentially placed under house arrest. We have never isolated the healthy before.


* Isolating the sick and those who are immunocompromised makes sense. Isolating the healthy has hampered the establishment of herd immunity and makes no sense.


* To put it into perspective we had 115,000 smoking related deaths in the UK in 2015 compared to the 42,000 deaths from covid.


* We usually have around 600,000 deaths every year in the UK, roughly 1600 deaths per day.



COLLATERAL DAMAGE THE CURE IS WORSE THAN THE VIRUS

* Placing the public under virtual house arrest has caused untold damage to both physical and mental health.(1)


* Ventilating patients instead of oxygenating patients proved to be a deadly policy and an unwarranted failure. Ventilation resulted in many unnecessary deaths. (2)


* Sending infected people from hospitals to care homes placed the elderly and frail under unnecessary risk and resulted in many unnecessary deaths. (3)


* Blanket Do Not Resuscitate (DNR) orders were imposed on thousands of people without their consent nor the consent of their families – this is both unlawful and immoral and lead to unnecessary deaths in care homes. (4)


* Hospitals became essentially ‘covid only’ centres vast numbers of patients were wilfully neglected, resulting in many thousands of unnecessary deaths. (5)


* The government’s own report estimates that some two hundred thousand (200,000) people will die as a direct result of lockdown – not the virus. Hospitals being closed, suicide and poverty will result in more deaths than the virus. (6)


* The cure is worse than the disease!



DEATH CERTIFICATES (1)

* The majority of people who died had significant comorbidities, such as Alzheimer’s, cancer, cardiovascular disease and diabetes.


* Counting death certificates with a ‘mention’ of covid as being a death caused by covid is a gross misrepresentation of the facts and has vastly over exaggerated the death toll.


* The rules for the signing of death certificates have been changed solely for covid by the Coronavirus 2020 Act.


* Doctors do not even need to have physically seen the patient in order to sign death certificates.


* The Act has removed the need for a confirmatory medical certificate for cremations.


* Autopsies have virtually been banned, no doubt leading to misdiagnosis of the true cause of deaths; and also reducing our understanding of the disease itself.


* Worse still, care home staff who largely have no medical training are able to give a statement as to the cause of death.


* Covid was put on death certificates merely on the ‘suspicion’ of people having covid. This may well be unlawful, since it is a crime to falsify death certificates.


* People who die within 28 days of a positive pcr test are deemed to have died from covid, even if they die in a car crash or from a heart attack; clearly over inflating the death toll (2)



ECONOMIC RUIN

* Reports now estimate that as many as six and a half million (6,500,000) people in the UK will lose their jobs as a result of lockdown. (1)


* It is well known that poverty directly adversely affects health, we can expect to see many people suffering with poor health and resulting in many premature deaths, as a direct result of lockdown.



CENSORSHIP

* Government have acted maliciously in censoring doctors, nurses and NHS staff. The people have the perfect right to hear what is going on in hospitals, and the medical profession have a duty to look after the public and to reassure them. (1)


* The medical profession have not been allowed to let the public know that covid wards have been empty for months, nor that covid deaths have reached an all-time low for months, and this has unnecessarily added to the public’s distress and anxiety.


* Doctors and scientists with views that differ from the government narrative have had their videos and articles removed from the internet



TESTING - FALSE POSITIVES

* PCR tests cannot be verified for accuracy as there is no ‘gold standard’ against which to check them. The virus has not been purified. (1)


* PCR tests cannot detect viral loads and are prone to false positives. (2)


* A positive PCR test does not mean that an individual is infected nor infective. (3)


* In fact approximately 90% of the PCR positive ‘cases’ are false positives. We therefore have no second wave and no pandemic. (4 , 5)


* The government’s report estimates a false positive rate of between 0.8 to 4.0 % using data from other viral infections – not from covid (6)


* Viral fragments may remain in people’s bodies for several weeks following recovery from infection. (7)


* The crisis will never end if we are waiting for zero positive tests. Everyone has probably had a cold caused by a coronavirus and will likely have a few viral fragments matching those of the cousin SARS-CoV-2 virus (8)


* Testing healthy asymptomatic individuals is non-sensical, unscientific and a colossal waste of money. The governments moon shot daily testing program will cost £100 Billion roughly two thirds of the annual NHS budget.


* Antibody testing is not the gold standard as many people have T-cell immunity, and antibodies may not circulate following recovery from infection.



HYDROXYCHLOROQUINE

* The controversial drug Hydroxychloroquine (HCQ) has been unfairly smeared, by the WHO, CDC, NIH and the media.


* However HCQ has very firm support from, amongst others: Professor Harvey Risch epidemiologist from Yale, The American Association of Physicians and Surgeons (AAPS), American Frontline Doctors, the Henry Ford Health System and Professor Didier Raoult microbiologist and infectious disease specialist - to name but a few. (1)


* The Lancet was even forced to retract a study on HCQ after it was revealed by the Guardian newspaper that they had been completely fabricated and written by a sci-fi writer and a porn star. Even following this astounding revelation HCQ was still banned in most countries. (2)


* HCQ according to AAPS has a ninety per cent (90%) cure rate when given early and alongside zinc (3)


* HCQ is safer than many over the counter drugs such as aspirin, Benadryl and Tylenol.


* The AAPS also point out that there has never been a vaccine as safe as HCQ. (4)


* HCQ has been licensed for over sixty years and has been safely used by billions of people worldwide. There is a very small risk of arrythmia which is easily monitored.


* Why was HCQ banned then? Could it be that there are no huge profits to be made from this out-of-patent drug?


* HCQ was used to great effect in the Sars1 outbreak of 2005 (5)


* In short had HCQ been available then there would not have been a pandemic !



PREVENTION

* Preventative measures such as hydroxychloroquine or vitamins D, C and zinc should have been recommended for the public. (1)


* Early calcifediol (25-hydroxyvitamin D) treatment to hospitalized COVID-19 patients significantly reduced intensive care unit admissions (2)


* Vit D reduces the severity of covid. (2,3)


* Voluntary isolation of the frail - should they so choose; in combination with preventative measures would have been a far better strategy. The rest of society could and should have continued as normal.



VACCINE

* A rushed vaccine is clearly not in the public’s best interest


* Indemnifying vaccine manufacturers against all liability is also clearly not in the public’s best interest



CONFLICTS OF INTEREST

* Chief Scientific Officer Sir Patrick Vallance has £600,000 worth of shares in GSK Glaxo Smith Klein. He has in recent years sold £5 million of shares in GSK which he ‘earned’ whilst chief of GSK (1)


* Sir Chris Whitty, Chief Medical Officer UK, accepted over £30 million in funding from the Bill and Melinda Gates foundation to study malaria vaccines. (2)


* It has become clear that members of SAGE, Public Health England (PHE), World Health Organisation (WHO), Centre for Disease Control (CDC), National institute for Health (NIH) etc have many conflicts of interests. They all accept very large ‘donations’ from the pharmaceutical and vaccine industry. These conflicts of interests may well have effectively corrupted their integrity. (3)


* It is also clear that governments are heavily lobbied by the pharmaceutical industry and the vaccine industry, again this may have compromised their integrity. (4)



CUI BONO? WHO BENEFITS?

* Vaccine manufacturers will make trillions from this, as will track and trace manufacturers, and the pharmaceutical industry stand to make trillions from covid testing.


* Prime minister Boris Johnson announced the new ‘moon shot’ testing will cost £100 Billion, approximately two thirds of the annual NHS budget.


* Surely these vast sums would be far better spent on treating all of the neglected patients who have been wilfully neglected during lockdown and who now face huge waiting lists.



CONCLUSIONS

We have effective and safe treatments and preventative medications for covid, therefore there is no need for any lockdown restrictions and associated measures. The pandemic is essentially over as can be seen by the consistent low death rate and hospital admissions over the past four months.


We demand the immediate and permanent ceasing of all lockdown measures.


Lockdowns do not save lives, that is why they have never been used before. Civil liberties and fundamental freedoms have been unnecessarily removed from the public and this must never happen again.


Preventative measures such as Hydroxychloroquine, vitamin C, Vitamin D and zinc must be made readily available to the public.


Isolation must be voluntary. People are perfectly capable of making their own assessment of the risks and must be free to go about their lives as they so choose. People must have the right to choose whether to isolate or not.


Likewise, businesses must have the right to remain open if they so choose.


We demand that doctors, nurses, scientists and healthcare professionals must be permitted free speech and never be censored again.


Professor Mark Woolhouse epidemiologist and specialist in infectious diseases, Edinburgh University Member of the Scientific Pandemic Influenza Group on Behaviours, that advises the Government stated that -


‘…Lockdown was a monumental disaster on a global scale. The cure was worse than the disease.’


‘I never want to see national lockdown again. It was always a temporary measure that simply delayed the stage of the epidemic we see now. It was never going to change anything fundamentally, however low we drove down the number of cases,’


‘We absolutely should never return to a position where children cannot play or go to school.’


I believe the harm lockdown is doing to our education, health care access, and broader aspects of our economy and society will turn out to be at least as great as the harm done by Covid-19.’(1)


The World Doctors Alliance agree fully with Prof Woolhouse’s assertions, he is right! We must never lockdown again!


NB the term ‘covid’ has been used to represent Sars-CoV-2 and Covid-19


SIGNED BY:

DR MOHAMMAD ADIL

PROFESSOR DOLORES CAHILL

DR. R. ZAC COX, BDS

DR. HEIKO SCHÖNING

DR. ANDREW KAUFMAN, M.D

DR. SCOTT JENSEN, M.D


REFERENCES

INTRODUCTION: 1- BMJ ; 2- CNN and WBUR ; 3- NHS

LOCKDOWN: 1- Telegraph ; 2- Times ; 3- The Lancet

COLLATERAL DAMAGE: 1- BMJ ; 2- Time ; 3- Dr Malcolm Kendrick ; 4- QNI ; 5- BBC ; 6- BBC

DEATH CERTIFICATES: 1- Spectator ; 2- Telegraph

ECONOMIC RUIN: 1- Independent

CENSORSHIP: 1- Guardian

TESTS: 1- BMJ ; 2- Spectator ; 3- CEBM ; 4- Lockdown Sceptics and DOI ; 5- ANH International ; 6- Gov.UK ; 7- Lancet ; 8- Apps Online

HCQ : 1- Newsweek ; 2- Guardian ; 3- Lancet ; 4- Apps Online ; 5- Apps Online ; 6- NIH.GOV ; 7- NIH.GOV

PREVENTION: 1- BMJ ; 2- DOI.ORG ; 3- DOI.ORG

CONFLICTS OF INTERESTS: 1- Telegraph ; 2- Telegraph ; 3- Apps Online ; 4- Statnews

CONCLUSION: 1- Express



[This video is constantly being censored / deleted !!! (SB)]


Martin Byrn (Human Rights Advocate)

My name is Martin Byrn, and I'm a lawyer and human rights advocate from Ireland. I'm speaking on my own behalf and not on behalf of any organization in my country or any other. I'm speaking out because of what I've seen from my own experience, since this crises started at the beginning of 2020.

As a lawyer I'm always interested in the perspective and views of other lawyers, especially authoritative  sources. At the start of this year I became aware of a professor in the united states who spoke out in relation to the cv, and I shared that video with professor Francis Boyle (*) in the United States University of İllinois. I shared that video with a number of my colleagues. A couple of weeks later I asked him what did they think of it, and to my suprise they replied; the link doesn't work or the video is not there !

I became concerned about that, why would the video be deleted or why would it be, perhaps censored. Then I became aware over the course of the following weeks and months of many many many authoritative sources, professors, doctors, lawyers, people who are speaking, they're sharing their views about challenging the official narrative, those videos have been deleted. And as human rights lawyer I look at that and say; well that's a breach of freedom of expression!

Freedom of expression is one of the most fundament and important fundamental rights that the human race has. Because so many rights depend upon that basic cornerstone of freedom and democracy.

Most people are not aware that the freedom of expression, includes two parts. It's like a bird with two wings, and a bird never flew on one wing. People have a fundamental right to impart information, to express information. But we also have fundamental right to receive information. So big tech giants, or governments, or vested interests interfere with that right of the public's right to receive information, we should be concerned, and we should stand up and speak out against it. Because it's against our fundamental rights and freedoms!

So my goal is to stand up and to speak out, to protect, to preserve and defend our fundamental rights and freedooms.

I'd like to repeat again, it's such an honor and privilege to be n the company of these wonderful and courageous people, and I'm delighted to be here. Thank you.

* Francis Boyle is a human rights lawyer and professor of international law at the University of Illinois.





Lawyer Dr. Reiner Fuellmich /link or link

Crimes against humanity !

DAVA linki

Türkçe altyazı ile link

[This video is also been censored / deleted !!! (SB)]



İyi akşamlar, ben Dr. Reiner Fuellmich. 26 yıldır Almanya ve Kaliforniya barolarına kayıtlı ve faal bir avukatım. Ağırlıklı olarak özellikle dolandırıcı şirketlere karşı duruşma avukatı olarak görev yapmaktayım. Örneğin, eskiden Dünya'nın en büyük ve en saygın bankalarından biri olarak bilinen, bugün ise dünyanın en toksik suç örgütlerinden biri olan Deutsche Bank ve bir zamanların en büyük ve saygın araba üreticilerinden fakat artık dizel dolandırıcılığı skandalıyla kötü bir üne sahip Volkswagen gibi. Ve Dünya'nın en büyük nakliye şirketi Kühne & Nagel aleyhine yürütülen multi milyon dolarlık rüşvet ve yolsuzluk davasında bir şirketi temsil ediyoruz.


Ayrıca 10 Temmuz 2020'den beri Alman Korona (araştırma) Komitesi'nin dört üyesinden biriyim. Bu komite Dünya çapında her gün daha çok insanın sorgulamaya başladığı mevcut krizle ilgili soruların cevaplarını bulmak için, çok sayıda uluslararası bilim insanı ve uzmanın tanıklıklarını dinliyor. Yukarıda belirtilen yolsuzzluk ve dolandırıcılık vakalarının tümü, mevcut krizin yol açtığı ve açmaya devam ettiği zararın yanında sönük kalıyor. 

Bugün sahip olduğumuz bilgilerle, bu korona krizi bir Korona Skandalı olarak yeniden adlandıırlmalı, bundan sorumlu olanlar cezai olarak yargılanmalı ve sivil taminat davası açılmalıdır. Bundan sonra siyaseten hiç kimsenin insanlığı dolandıracak bir güç konumunda olmayacağından emin olmak için gereken her şey yapılmalıdır. Bu nedenle, bugün size uluslararası bir avukatlar ağının, tüm zamanların açık ara en büyük davasını, muhtemelen şimdiye kadar işlenmiş en büyük insanlık suçuna dönüşen korona dolandırıcılığı skandalını nasıl ve nerede tartışacağını açıklayacağım. 


"İnsanlığa Karşı Suçlar", ilk olarak II.Dünya Savaşı'ndan sonrali Nürnberg davaları ile bağlantılı olarak, yani 3.Reich'in (Nazi Almanyası) başlıca savaş suçlarıyla ilgili olarak tanımlandı. "İnsanlığa Karşı Suçlar" bugün Uluslararası Ceza Kanununun 7.Bölümünde düzenlenmiştir. Korona Skandalına adli bir yaklaşım bağlamında belirleyici olan 3 ana soru şunlardır:


1- Bir Korona salgını mı var, yoksa sadece bir PCR testi salgını mı var? Pozitif bir PCR testi sonucu, test edilen kişinin kovid-19 ile enfekte olduğu anlamına mı gelir, yoksa kovid-19 enfeksiyonu ile bağlantılı olarak kesinlikle hiçbir şey ifade etmez mi?


2- Sokağa çıkma yasağı, zorunlu yüz maskeleri, karantina düzenlemeleri gibi, söde korona önlemleri, dünya nüfusunu koronadan korumaya mı hizmet ediyor? Yoksa insanların ölüm tehlikesiyle paniğe kapılıp sorgulamadan her şeye inanmalarına mı hizmet ediyor? Böylece ilaç ve teknoloji endüstrilerinin PCR testlerinden, antijen, antikor testlerinden ve aşıların satışındna devasa kazançlar elde etmeleri ve genetik parmak izlerimizin toplanması mı?


3- Bu sözde korona pandemisinin baş kahramanları olan Drosten (Robert Koch Enstitüsü viroloğu), Wieler (Robert Koch Enstitüsü Başkanı) ve Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Tedros'un, alman hükümetiyle kuvvetli lobicilik faaliyetleri yapmalarının nedeni "Almanlar disiplinlidir, eğer önlemleri burada uygulamaya koyarsak bütün dünyaya iyi bir örnek olur" görüşü müydü?


Bu üç sorunun cevabına şu nedenle ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü iddia edilen "yeni ve son derece tehlikeli koronavirüsü" dünyanın hiçbir yerinde, hele Almanya'da aşırı ölümlere (- her yılkinden fazla -) neden olmadı! Ancak, tek temeli Alman Drosten PCR testine dayanan Korona Önlemleri, bu arada sayısız insan hayatının kaybına neden oldu ve Dünya çapında sayısız şirket ve bireyin ekonomik varlığını yok etti...


Bunlar, yakında bir mahkemede veya Dünya'daki birçok mahkemede ispatlanacak Gerçeklerdir! Bunlar, bu suçtan Sorumlu olan HERKESİN yüzündeki maskesinin indirilmesini sağlayacak Gerçeklerdir! Bu Gerçekler, şu ana kadar bu yanıltıcı insanlara inanan politikacılara "Bu Şarlatan ve Suçlularla birlikte batmamaları" için, durumu yeniden değerlendirip çoktan gecikmiş bilimsel tartışmaları başlatabilmeleri için bir Can simididir!

Teşekkürler,

Dr.Reiner Fuellmich


Arka fonda gösterilen kitap :

Gerry Spence: Gunning for Justice, 1982, by Gerry Spence, Anthony Polk

"Silkwood, Kerr-McGee Şirketi'ne Karşı" açılan ve 10 ay süren davadaki Silkwood'ların baş avukatı Gerry Spence idi.

Bir nükleer santralde laborant olarak çalışan Karen Silkwood ihmal sonucu radyasyona maruz kalır. Hatasını kabul etmeyen ve yolsuzluk da yapan şirketi ifşa etmek isteyen Karen ölüm tehditleri alır ve belgeleri gazeteciye götürürken "kaza" sonucu hayatını kaybeder. Otopsi sonucuna göre plütonyum "içirilmiştir"!.. 

1983 yapımı "Silkwood" filminde Karen Silkwood'u Meryl Streep canlandırılmıştı.


* Dr.Reiner Fuellmich arka fonu için özellikle niye bu kitabı seçmişti acaba?.

Ana akım medya bu konu hakkında hiçbir şey söylemedi! Söylemez de!

Topluluklara hala "masal" anlatıyorlar!..

Doğruları söyleyen cesur tıp uzmanları ve hukukçular bu sözde salgının asıl gerçek kahramanlarıdır.


Salgın olsaydı;

1- Binlerce kez el değiştiren paralarla herkese bulaşırıdı!

2- Yüzlerce insanla yüzyüze gelen kasiyerler, veznedarlar, esnafların hepsi hastalanırdı!

3- Toplu taşıma araçlarının şöförleri hasta olur hatta hastalık taşırdı!

4- Ölüm ve iyileşenlerin oranları tam tersi olurdu! Ölüm %3 iken iyileşenlerin oranları % 97...

Yani bu oranlar tam tersi olurdu; Ölüm % 97 , iyileşen % 3 !!!


Her yıl KANSERDEN ölenlerin sayısı 7 milyon iken !
Şimdiye dek (OCAK-EKİM 2020) NORMAL MEVSİMSEL GRİPTEN ölenlerin sayısı 403 000 iken ! (worldometer)
Hâlâ Korona Salgını olduğunu mu düşünüyorsunuz?


SB


FB, Youtube, Google ve Gazeteler sürekli sansür uygulamakta ve hatta tıp uzmanlarının otaya koymuş olduğu ve gerçekleri anlatan makaleleri akademik dergilerinden bile siliniyor!

Gazeteler önceden yayınlanmış, ancak "bazıları"nın sakıncalı gördüğü makaleler kaldırılıyor!

"Bazıları" da "teyit" ettiğini söyleyerek de "yanlış bilgi" diyerek silmekte!

Kime göre "yanlış bilgi"? Kimin "teyitçisi"?

Bu uzmanlar herhangi birileri değil!

Bu uzmanlar "komplo teorisyenleri" de değil!

Akıl tutulmasından kurtulun!

Yoksa...

Kurgu olan "La Valla/İspanya" dizisini izleyin ve bizi nasıl bir gelecek bekliyor görün!...



Bunların hepsi daha önceden planlandı !...

EVENT201 - EKİM 2019

WORLD ECONOMIC FORUM - 2010