"Bilfiil vatan hainliği yapanlar asılarak idam edilir."
Madde 2.
HIYANET-İ VATANİYE KANUNU
29 Nisan 1920
Saltanatı geri getirmek isteyen gericilerin çalışmaları karşısında arkadaşlarının kendisini yalnız bıraktığını gören Mustafa Kemal, 20 Mart 1923'te Konya'da yaptığı bir konuşmada Türkiye'yi Ortaçağ karanlığına çekmek isteyen gericilere karşı tutumunu açıkça şu sözleriyle belirtti:
"Eğer onlara karşı benim şahsımda bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim ulusumun hayatıyla ilgili, o adım benim ulusumun hayatına karşı bir kasıt, o adım ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımları atanları tepelemektir... Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağlıyacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam; yine tepeler ve yine öldürürüm."
Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu.
Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. Mustafa Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.
14 maddeden ibaret bulunan Hıyaneti Vataniye Kanunu'nun haini vatan sayılanları tarif eden l inci maddesi, 15 Nisan 1923 günlü ve 334 .sayılı Kanunla değiştirildi:
Saltanatın ilgasına ve hukuku hâkimiyet ve hükmüranîsinin gayri kabili terk ve tecezzi ve ferağ olmak üzere Türkiye halkının mümessili hakikisi olan Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti maneviyesinde mündemiç bulunduğuna dair 1 Teşrinisani 1338 tarihli karar hilâfına veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyanı mutazammın kavlen veya tahriren veya fiilen ankastin muhalefet veya ifsadat veya neşriyatta bulunan kesan haini vatan addolunur.
Şeyh Sait ayaklanmasıyla 25 Şubat 1925 Hıyanet-i Vataniye Kanununda Dinin politikaya alet edilemeyeceği ve bu suçun da vatan hıyaneti sayılacağına ilişkin değişiklik (556 sayılı Kanun) yapıldı.
Dini veya mukaddesatı diniyeyi siyasi gayelere esas olan veya alet ittihaz maksadiyle cemiyetler teşkili memnudur. Bu kabil cemiyetleri teşkil edenler veya bu cemiyetlere dahil olanlar haini vatan addolunur. Dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek şekli devleti tebdil ve tağyir veya cemiyeti devleti ihlâl veya dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek her ne suretle olursa olsun ahali arasına fesat ve nifak ilkası için gerek münferiden ve gerek müçtemian kavli veya tahriri veyahut fiili bir şekilde veya nutuk iradı veyahut neşriyat icrası suretiyle harekette bulunanlar kezâlik haini vatan addolunur.
*
Evet görüldüğü üzere yapısı itibariyle İstanbul'un işgalinde, Ferit Paşa kabinesine karşı konan Vatana İhanet Yasası, daha sonra bazı dini ve bölücü ayaklanmalara karşı, milli devleti korumak maksadı ile konmuş ve ülke korunmasında bu yasa ta ki "12 NİSAN 1991"e kadar bir emniyet supabı gibi hainlere karşı görevini yerine getirmiştir. Turgut Özal hükümeti, "Terörle Mücadele Kanunu'yla" ve yine Turgut Özal'ın talimatıyla yasa yürürlükten kaldırılmış, ülke bugünkü bulunduğu karanlık döneme itilmiştir.
Vatana ihanet yasası iptali sonrasında, ülkenin durumuna bakacak olursak, dinin siyasete nasıl alet edildiğini, laikliğin nasıl zedelendiğini, tarikat ve cemiyetlerin nasıl çoğaldığını, dinin devlet kademelerine kadar girdiğini, devletin yapısının nasıl yıpratıldığını, fesat ve nifak ticaretinin nasıl yapıldığını, yazılı ve sözlü yıkıcı yayınların alenen yapıldığını görmekteyiz.
Anlaşılıyor ki: Şu an için Cumhuriyetimizin hali bu gösterge ile bir vahametin içine sürüklenmiş ve ülke 1920lerden daha da geri zihniyetlerin eline geçmiştir. Vatana ihanet yasasının kaldırılması ile asıl vatana ihanet burada yapılmış ve ülke tam bir milli devletten intikam alma sahnesine dönüştürülmüştür. Yapılan bu siyasi hata Cumhuriyeti adeta şeyh Saitçi zihniyetlerin at koşturduğu siyasi arenada, değerli ordumuz da bir yıpratılma çabası içinde bırakılmış ve toplumun bazı kesimlerine laiklik düşmanlığı pompalanmıştır.
Yapılması gerekende, birçok parçalara ayrılmış ve kendini Kemalizm ilkelerine adayanların tek bir siyasi çatıda toplanmasından geçmektedir. Bu nasıl yapılır, nasıl işleve konur ve alt yapısı nasıl oluşturulur derhal buna eğilmek lazımdır. Bu zorda olsa, zoru başarmada tüm güçler birleştirilmeli, genç bir potansiyele ve genç bir yapıya sahip ülke sonuna kadar korunmalı.
Bu başarımda Ulu Önderimiz Atatürk'ün dediği gibi söylemimiz:
Ya İstiklal Ya Ölüm Olmalıdır!
alıntı:
*HIYANET-İ VATANİYE KANUNU:
*(Kanunlar Dergisi C.3, S.67 - Ayrıca 29 Nisan 1920 tarih, 2 sayılı kanun)
*güncel meydan
*atam gov
// VATANA İHANETİN BEDELİ; ASILARAK İDAM //