Zatı Devletleri Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı'na *
Efendim,
Gerek Türklerin ayrılmasından, gerekse üç eyalet (evliye-i selase : Kars, Batum, Ardahan; ç.notu) üzerinde iktidar kurulduktan sonra Kars Sancağında baş gösteren ve bugüne kadar da devam eden olaylardan sanıyorum haberiniz vardır.
Malumlarınız olduğu üzere adı geçen eyaletlerin ahalisi, Ermenilerin Müslümanlara karşı uyguladığı canavarca eylemlerden onları kurtaracak güç olarak iktidarın şahsında sizlere derin umut beslemiştir. Bu üç bölgedeki Müslümanların durumu ve Ermeni vahşeti hakkında aşağıdaki bilgileri arz ederken, bizler için bir kurtuluş yolu bulmanızı hassaten rica ediyorum.
1 – Türklerin Kars’tan ayrılması münasebetiyle, buranın saygın ve söz sahibi kişileri, halkın onurunu, haklarını, şahsiyetini ve malvarlığını güvence altına almak amacıyla, bir taraftan Batum, öbür yandan Şerur-Nahçıvan arasındaki sahayı içine alan bölgede Milli İslam Şurası toplanması kararı aldılar.
9 Mart 1919 tarihinde Kars’ta bir araya gelen temsilciler toplantısında 1 başkan, 6 üyeden oluşan 1,5 milyon insanın esenliği için çalışacak bir Komite seçildi. 1,5 ay sonra demiryolu hattını kontrol sıfatıyla bir İngiliz heyeti geldi, beraberinde, o zamana kadar giriş izni olmayan Ermeni memurlarını da getirmişti. Şura elbette bu gibi olaylara razı olamazdı ve bu memurların derhal uzaklaştırılmasını istedi. İngilizler bu talebi yerine getirmediler. Bu sırada Türkler Kars bölgesini tamamen boşaltmışlardı.
13 Haziran 1919 tarihinde Milli İslam Şurası “Güneybatı Kafkas Hükümeti” adını aldı. Her yerde mükemmel bir düzen hüküm sürüyordu. Yerel seçimler sonucu oluşan Meclis, ülkenin bütün yurttaşlarına karşı, hiçbir şekilde din, milliyet ayrımı yapmadan adaletli ve eşit davranmaktaydı.
2 – İngilizler, Kars’ın Ermenilere devri meselesinde, Müslümanların Ermeni hakimiyeti altında yaşamayı kabul etmeyeceklerine daha baştan kanaat getirmişlerdi, ama buna rağmen Meclisin toplandığı bir gün 30 bin İngiliz ve Hint askeri yığarak hükümet üyelerini tutukladı ve Malta Adası’na sürdü. Üç gün sonra askeri durum ilan ederek ve hakim noktaları işgal ederek Kars’ı Ermenilere teslim ettiler.
3- İngilizler bazı sebeplerden Kars’ı terk etmişlerdi. Kars’ta gıda maddelerinin ucuz olduğu düşüncesiyle şehre Erivan’dan - sayıları 20 bini bulan – Ermeni mülteci akını başlamıştı. Bunun sonucu şehirde gıda maddelerinin fiyatında korkunç bir artış oldu. Duruma hakim olduktan ve Kars’ta hala kalmakta olan kadınlı çocuklu Müslüman mültecileri sürdükten sonra (öyle ki Kars’ta 30 civarında ev kalmıştı) Ermeniler, eski intikam ve Müslümanları takip yönündeki politikalarını sürdürmeye başladılar.
4 – İngilizler Kars’ı terk etmekle birlikte, burada bir İngiliz Komisyonu kalmıştı. Bu esnada Ermeni Cumhuriyeti Başbakanı Hatisov Kars’ı ziyaret etti ve Müslümanları, Rusları, Ermenileri toplayarak ayrım gözetmeksizin herkese eşit davranılacağı, kişi ve mal güvenliğinin korunacağı sözü verdi.
Hatısov’un ayrılmasından sonra İngiliz Komisyonu ve kısa bir süre sonra da mülteciler için Amerikan Yardım Komisyonu geldi. Beraberinde tahıl ve un getirmişti. Komisyon, Müslüman mültecileri tamamen görmezden gelerek, Ermenilere bedava tayın dağıtmaya başladı. Şikayetimiz üzerine Komisyon Müslüman mültecilere bedeli karşılığında tayın verdi, ama birkaç gün sonra ekmek dağıtımı kesildi.
Müslümanlar yine aç bilaç kendilerini sokakta buldular. Civar köylerden Kars’a gıda maddesi satmak için gelenlerin mallarına şehre bir kilometre kala el konuyordu. O kadar ki, 15-16 kilogram arpanın şimdi 400 rubleye satıldığı oluyor, kaldı ki bulmak da imkansız… bizleri soğuktan öldürüyorlar, üstelik Amerikan Yardım Komisyonu, Ermeni birliklerinin tahıl ihtiyacını da karşılıyor.
Ayrıca Sarıkamış istikametindeki Akça bucağının köyleri top ateşine maruz kaldı, köyler tahrip oldu, bütün hayvanlar telef oldu. Göle’de 4 köy yıkıldı, malları talan edildi. Şöregel’de Keni köyünden 300 büyükbaş hayvan, 60 at; Gülviran köyünden 100 büyükbaş, 300 koyun; Kalo köyünde bir araba dolusu tahıl ve un götürdüler, 4 kişiyi öldürdüler. Karaca bucağında yaşlı bir dedeyi ve oğlunu öldürdüler, 10 bin rublelerini aldılar.
Şehirde dükkanlar saat 10’da açılıyor en geç 4’te kapanıyor , saat 4’ten sonra Müslümanları dışarıda göremezsiniz. Kalın’da 30 Müslüman köyü yağmalandı ve yıkıldı, sağ kalanlar Kars’a gittiler.
Özetle, Müslümanlar aç ve ölüyorlar. Şehirde ellerinde ne varsa Ermeniler yalancı tanık buldu mu, hemen gasp ediliyor.
Özetle, Müslümanların neleri var neleri yoksa; paraları, hayvanları , tahılı ellerinden zorla alınıyor. Şimdi her şeyden mahrum durumdalar.
Özetle, Kars bölgesi Müslümanlarına yardım edilmesi ve çıkarlarının korunması amacıyla bir temsilci yollamanızı özellikle rica ediyoruz.
Kars Temsilcileri (imza)
Kasım Zeynelov, Muhtar Adıgüzelov
* Rusya Toplumsal Siyasal Tarih Devleti Arşivi, fon 544,liste 13, dosya 20, yaprak 22-23'te kayıtlı belge.
"Köylüler öleceklerini ve başka yolunun kalmadığını görünce, taleplerini yerine getirecek durumda olmadıklarını kesin bir dille Ermenilere bildirmişler. Bunun üzerine Ermeniler Gülebert'e dönmüş, buradan askeri birliği alıp yeniden Olçak köyüne yönelmişler ve isteklerini kuvvet zoruyla elde etmek için köyü top ve mitralyöz ateşine tutmuşlar.
Kadınlar ve çocuklar panik ve korku içinde, mitralyöz ateşi altında dağlara kaçmaya başlamışlar. İnsanın yüreğini titreten kadın ve çocuk çığlıklarıyla ve inlemeleri uzun süre durmamış.....bunlar sözlerle anlatılmaz..."
Doktor Hacıyev
Ardahan Telgraf 21.466-13 22/13
* Rusya Toplumsal Siyasal Tarih Devleti Arşivi, fon 544,liste 13, dosya 20, yaprak 63'te kayıtlı belge.
...
Ahıska ve çevresinde Gürcü zulmü – 14 Şubat’ta Müslümanlara ait
bütün topraklar işgal edildi.
….Gürcüler bombolama sırasında her zaman camileri hedef
alıyorlardı (Hilvan, Lelevan, Kaharet, vs. köylerinde camiler böyle yıkıldı),
köyleri işgal eder etmez ateşe veriyor, her yerde kadınlara tecavüz
ediyorlardı. Tahıl, ev eşyası, geride hiçbir şey bırakmadan götürüyorlardı…..
…4 Mart’ta biz Azgur’dan geri çekildikten sonra, Gürcüler
zırhlı bir araçtan 200-250 kişilik çoluk çocuklu bir kadın mülteci grubuna
kurşun yağdırmışlar, bu belki de daha iyiydi, zira sağ kalan kadınları korkunç
bir utançla baş başa bırakarak tecavüz etmişler. Bu olaylar sadece Azgur’da
cereyan etmiyordu, diğer bütün köylerde de durum aynıydı…. Şuarskal’dan 5,
Arial’dan 6 genç kadıni Posof’tan 300 rehine götürüldü; Gürcüler bu eylemlerinden
başka gittikleri her yerde kadınlara tecavüz ettiler – bu onların usulüdür-
yağma yaptılar ; gelen şikayetlere göre sadece Posof’ta 800 bin rubleye yakın
para gasp etmişlerdi….
İngilizlerin fiilen yönetiminde olan Ahılkelek’te Gürcüler
geniş boyutta tahribat yapamadılar. Buna rağmen bir tek Okam köyünden 15 ton
kadar tahıl, her evden çift öküzlü araba talep ettiler; toplam 100 ton tahıl,
2000 büyükbaş ve 6000 küçükbaş hayvan gasp ettiler. Çatışmaya girmeyen sivil
insanlar öldürüldü (genellikle kadın ve çocuk, yaklaşık 1000-1500). Ayrıca
tanınmış 300 kişi tutuklandı, 11 genç kadın götürüldü, bir daha geri dönmediler….
...
Kars Sancağı Murahhas Temsilcisi İsmail Nazaraliyev’in
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümetine Raporu*
Şöregel ve Akbaba delegesi Kerbalay Memed Hacı Abbasoğlu;
Çıldır delegesi Doktor Esat Hacıyev ve Zaruşad delegesi Öğretmen Memed
Hocayev’den oluşan Kars Delegasyonu Bakü’ye gelmeden önce, yani 10 Şubat’tan
önce Kars bölgesinde baş gösteren olayların hikayesi Hükümet tarafından artık
bilinmektedir.
Bu zamana doğru Ermeni Hükümeti ajanları Göle’nin Kürt liderlerini
satın almışlardı ve Ardahan’ın bir kısmıyla Göle’yi Ermeniler işgal etmişlerdi.
Böylelikle Ermeniler, Ermenistan iktidarını
tanımayan bölgelere doğrudan girmişler ve Şöregel, Çıldır, Akbaba ve
Zaruşad’ın Oltu’yla bağlantısını kesmişlerdi.
Adı geçen yerlerle Oltu arasında bağlantı kesilince,
Ermenilerle yapılacak müteakip bir savaş bizler için zorlu bir sürece
giriyordu. Çok kısa bir zamanda dıştan bir yardım alınamadığı takdirde, davanın
kaybedileceğini söylemek için uzak görüşlü olmaya gerek yok ; çünkü halk sadece
kendi gücüyle Ermeni saldırılarına karşı dayanamaz.
Ermeniler bu bölgeleri ayırarak, önce işe coğrafi konumu ve
arazi yapısı itibariyle işgali kolay olan Zaruşad’tan başladılar; kaldı ki
burası Göle’ye bitişikti ve genellikle Kürtler yaşıyordu. Bu arada Gürcistan
Ardahan’ın işgal edilen kısmını berkitmeye, kuvvet ve askeri mühimmat yığmaya
başlamıştı. Zaruşad’taki kanlı çatışmalar, yukarıda belirtilen heyetin
gelişinden sonra öğrenildi.
Bazı olaylar, Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın ,
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği iki notada yer almıştı. Böylelikle
işbu rapor müteakip olayların tablosunu kronolojik gelişim düzeni içinde gözler
önüne sermektedir.
Zaruşad’ın işini bitirdikten sonra Ermenilerin Şöregel’e
karşı saldırıya geçtiğini, Kars bölgesine giderken Tiflis’te öğrendim.
Şöregel’deki Ermeni harekatı, Osipyans’ın Şahnalar halkını üç gün içinde köyü
boşaltmalarını söylediği 12 Şubat tarihinde başlamıştı.
Bu eski bir Rus köyüydü ve buraya Müslümanlar, özellikle
Erivan bölgesinden ve Gümrü şehrinden gelen mülteciler yerleşmişti. Şahnalar
halkı Osipyants’ın talebine boyun eğdiler ve hemen kadınları, çocukları, malı
mülkü tahliyeye başladılar.
Ne ki Osipyants sözünü tutmadı ve 14 Şubat’ta kalleşçe
davranarak emrindeki birlikleri ani bir baskınla köyü boşaltmakta olan sivil
insanların üzerine yönlendirdi. Bazıları kaçarak canlarını kurtardı. 100
kişiden fazla insan öldürüldü. Sağ kalanlar götürüldü, bugüne kadar da
akıbetleri bilinmiyor.
15 Şubat’ta yine Osipyants’ın birlikleri önceden haber
vermeden Karahan köyüne saldırdı. Burada top da kullanıldı, pek çok ev yandı,
yıkıldı, çocuklar, kadınlar öldü. Halk kaçmaya başladı, eksi 30 derece soğukta
ve kar fırtınasında 200’den fazla insan öldü.
Aynı gün Mükez köyü bombalanmaya başladı. Birçok ev yıkıldı,
sivil halktan 100’e yakın insan öldü.
Düzenli birliklerin bu vahşetiyle yetinmeyen Osipyants,
silahlı Ermenileri Müslümanların üzerine saldırttı. 14’ü 15’e bağlayan gece ve
15 Şubat’ta Aslanhane, Kinai, İlandı ve Aküzüm köylerine, civar köylerin
Ermenileri saldırdı.
Müslümanlar karanlık ve dondurucu bir gecede evlerinden
fırlayıp kaçmaya başladılar, kar fırtınası vardı. Yollarını kaybettiler. 300’e
yakın insan donarak öldü. Adı geçen
köylerin malı mülkü Ermeniler tarafından yağmalandı. Talana Ermeni kadınlar da
katılmıştı.
Topçu ateşiyle onlarca köy yerle bir edildi. Müslüman
ahalinin maruz kaldığı vahşeti ve aşağılanmaları sözlerle anlatmak mümkün
değildir. Köyler bütünüyle mahvediliyordu. Teslim olmaları da işe yaramıyordu.
Aralık ve Karakilise köylerinin bütün sakinleri itaat
ettikten ve silahlarını bıraktıktan bir hafta sonra düzenli Ermeni ordu
birlikleri tarafından katledildiler. Bu olay 26 Şubat’ta olmuştu.
Bundan önce, özellikle 16 Şubat’ta Şöregel halkı teslim
olacaklarına dair Ermeni komutanına bir heyet göndermişlerdi. Görüşmeler 25
Şubat’a kadar sürdü. Halk teslim oldu ve 400 civarında tüfek teslim edildi.
Silah teslimini sadece Seydi ve Dilan köyleri kabul etmemişti.
26 Şubat’ta bu iki köyün bombalanmasında Ermeniler bir sonuç
alamamışlardı. Ermeniler bunun hırsını, Ermenistan iktidarını tanıyan ve
silahlarını teslim eden köylerden çıkardılar.
Küçükkımlı, Büyükkımlı, Molla Musa, Vartanlı, Bacıoğlu,
Okçuoğlu, Memed Abad, Aralık, Karakilise köyleri bombalanmaya başladı.
Küçükkımlı köyü yerle bir oldu. Altı köy büyük tahribata uğradı.
Halk bütün malını mülkünü bırakarak kaçtı. Aralık ve
Karakilise sakinleri kaçmayı başaramadı. Aralık’ta 1000 (bin) nüfustan sadece
11’i (onbiri) kurtuldu. Karakilise halkının
neredeyse tamamı toptan katledildi, sağ kalan 260 kişi esir alınarak Gümrü’ye
götürüldü.
Mart ayının ilk günlerinde önceden haber verilmeden
Güllübulak köyü ansızın bombalanmaya başladı. Sakinleri pek çok kurban
verdikten sonra malını mülkünü bırakarak, Ermenilerin yakıp yıktıkları
köylerini terk etti. Şöregel’de 28,
Zaruşad’da 11, Çıldır’da 2 köy büyük zara gördü. Çok az insan kaçarak
kurtulmayı başardı. Kaçmaya çalışan insanlar soğuktan ve açlıktan can verdiler.
Kalın kar tabakası, kar fırtınası ve 30 derece soğuk
Ermenilerin vahşetini tamamlamıştı. Bütün yollar donmuş cesetlerle doluydu.
Ermeniler öylesine korku salmışlardı ki, halkın duyguları adeta körelmişti.
Yakınlarına merhamet duygusu silinip gitmişti. Anne babalar çocuklarıyla az
ilgileniyorlardı. Küçük yaşta çok çocuk öldü.
Kurbanlar sayılamayacak kadar çoktu. Zarar milyarları
buluyordu. Yüzlerce kadın namusundan oldu.
Ermeniler bu yöre halkına en vahşice öldürme usulerinin uyguluyorlardı.
Küçük çocuklar duvara çivileniyor, kadınların göğüsleri kesiliyordu. Hiçbir söz
bu zavallıların ıstıraplarını anlatamaz.
Dünün milyonerleri bugün dileniyorlar. Şöregel ve Zaruşad
mültecileri, Akbaba ve Çıldır’ı tam
anlamıyla istila etmişler. Barınak yeri bulamayınca nafile dolaşıyor, bir
köyden ötekine geçiyorlar. Bu boşuna uğraşı çok kişinin hayatına mal oluyor.
Halk kırılıyor.
Mart’ın ilk günlerinde Çıldır’daydım ve şöyle bir manzarayla
karşılaştım :
4 köy hariç Zaruşad bucağı ve Şöregel’in tamamı Ermeniler
tarafından işgal edilmiş. Akbaba itaatini bildirmiş ve Ermenistan
Komutanlığı’nın yetkilisi Yüzbaşı Sarkisbekyan’la silah teslimi ve yönetimle
ilgili şartlar görüşülmeye başlamış. Ermenilerle savaş durumunda olan bir tek
Çıldır kalmış.
Çıldır halkının bu mukavemetinin nedeni, sonra anlaşılacağı
gibi, Gürcülerin yardıma geleceğine bağlanan umuttu. Ama genel bir kuvvet ve
güç zafiyetini, kendi gücüne olan inancın ve umudun olmayışını, dış yardım
almadan davanın başarılamayacağı inancını burada da gözlemledim.
Meclis oturumunda ortaya çıktığı gibi, salt bu dört kazanın
işgaline ilişkin somut bir öneriyle Tiflis’e – Gürcistan Hükümetine –
gönderilen heyet geri döndü. Meclis, heyetin Gürcistan’dan eli boş döndüğünü
öğrenince, görevlerini başaramayan ve yerine getiremeyen heyetin çalışma
tarzını sertçe sorguladı. En çok da, heyetin kendi kafasına göre Azerbaycan
Hükümeti’ne, Bakü’ye gitmesine kızmışlardı.
Çıldır Meclisi, Gürcistan görüşmelerinin başarısızlıkla
sonuçlanmasını Bakü’ye gidişe bağladı. Ertesi gün, Ahıska’yı ve sonra Tiflis’e
adı geçen bölgelerin işgali için daha ısrarlı yeni bir heyet görevlendirildi.
Bu heyetin de çabaları boşunaydı. Gürcüler, güler yüzlü bir karşılama ve
belirsiz vaatlerin dışında bir şey yapmadılar.
Yukarıda anlatılan koşullarda, bizim çalışmamız, halkın ve
liderlerin, Türklerin acil müdahalesine ve düzenli kuvvetlerle Oltu bölgesinde
askeri bir harekata girişmesine bağladıkları umutlarının ayakta tutulması
suretiyle morallerinin yükseltilmesine inhisar etmekteydi.
Bundan birkaç gün önce Server Atabekov’dan bir mektup
alındı: Atabekov mektubunda Türklerin , halkın Ermenilere karşı verdiği
mücadeleye katılmak, davayı daha sağlam bir temele oturtmak ve çapını
genişletmek yönünde istekleri dikkate alınarak 25 Şubat’ta kararlaştırılan
harekatın şimdililk ertelendiğini bildiriyordu. Atabekov, bu ortak harekatın
gününü bildireceğini vaat ediyordu.
Ayrıca Azerbaycan Hükümeti’nin onlara karşı tutumundan da
yararlandılar. Azerbaycan Dışişleri Bakanının , Ermenistan Dışişleri Bakanına
gönderdiği notalar, büyük miktardaki ödenek, Karslılara yardım işinin yeniden
düzenlenmesi, yeni eğitmenlerimiz; bunların hepsi Çıldır halkına büyük moral
vermişti. Çıldır2ın savunulması işinin başında bizim bir görevlimiz vardı. Un,
mermi satın alındı. Eğitmen olarak gelen Türk çavuşlarının, ihtiyaçları,
cephelerde ve mevzilerdeki yerli askerlerin beslenmesi bizim hesabımızdan
karşılanıyordu. Milli Şura’nın, ortak düşmana acilen ve bir arada hareket
başlatmasına ilişkin çağrılarını ve ricasını iletmek amacıyla Oltu, Erzurum,
Şavşat, Pasinler Vadisi, Horasan ve Sürmeli’ye kuryeler gönderildi.
Bütün bu önlemler etkisini gösterdi. Çıldır son imkanlarına
kadar çarpışma ve dayanma kararı aldı. Bunun üzerine ben hemen Akbaba’ya
hareket ettim. Burasının teslim olması, direnen Çıldır’ın ve teslim olmayan Zaruşad
köylerinin gücünü sarsıyordu.
Ermenilerle başlatılan mücadelede bu dört kazanın halkı,
umutlarını en çok Akbaba güçlerine bağlamıştı. Ben Akbaba’ya gitmeden hemen önce, Ardahan cephesinde Çıldırlılar
Ermenilerle çarpışmaya başlamışlardı. Akbaba’ya gidişim arifesinde Çıldır’ın
Ardahan cephesinde Ermenilerle çatışmalar başladı ve bu yüzden birkaç gün
Çıldır’da kalmam icap etti. Hemen mevzilere gittim.
Çıldırlılar iki gün süren çatışmalarda başlangıçta iki zafer
kazanmışlardı, ancak destek alamayınca ikinci gün öğlene doğru geri çekilmek
zorunda kaldılar ; bir de panik başladı, cephe hemen hemen savunmasız kalmıştı.
Tam bu panik ve geri çekilme sırasında, biz birkaç takviyeyle mevzilere
gelmiştik. Büyük çabalar sonucu çok kişiyi geri döndürmeyi ve eski mevzileri
yeniden ele geçirmeyi başardık.
Ermeniler bu cephede artık yeni taarruzlar
gerçekleştirmediler. Askerlerin lojistik
ikmaldeki bazı yetersizliklerini giderdikten ve her yerde denetimi sağladıktan
sonra savaşın üçüncü günü 9 Mart’ta Akbaba’ya geldim.
Bundan birkaç gün önce ise, eski Rus ordusundan Albay
Yedigarov İsrafil bey, Binbaşı Hurşit Bey, Şöregel ve Akbaba milli Şuraları
delegasyon üyesi Kerbelayi Mehmed Hacı
Abbasoğlu buraya gelmişlerdi. Benim gelişim öncesinde Akbaba halkı artık 400 kadar tüfek teslim etmişti. Ermeniler itaat
talebini 1500 tüfek (1000 adet 5
atımlık, 500’de berdanka tüfeği) teslim edilmesi şartına bağlamıştı. Akbaba’da
tam bir perişanlığın, tam bir örgütlenme bozukluğunun yaşandığı, etkin biçimde
savunma arzusu ve görüş birliğinin olmadığını, aynı şekilde silah tesliminde de
isteksizce davranıldığını gördük. Milli Şura yoktu.
Türk düzenli birliklerinin Ermenilere karşı Kars’a doğru
harekat başlatacağı haberi dışında, durumu kurtaracak bir kuvvet göremeyince,
Oltu’dan ve Türkiye’den yardımın da acilen gelebileceğini ummadığımdan, bütün
çabamı silah teslimini geciktirmeye yönelttim. İki heyet gönderildi.
Birincisi, Ermeni Kurmay Yüzbaşı Sarkisbekyan’a, ikincisi
Gümrü’ye. Birinci heyet silah teslimini dört gün uzatmayı başardı. İkinci heyet
de dört gün süre daha alabildi ve Akbaba’nın silah teslim tarihi olarak 20 Mart
gece saat 12:00 olarak belirlendi. Bu arada Çıldır’ın Zaruşad cephesinde
çatışmalar başladı. Top sesleri üç gün dinmedi. Dördüncü gün ortalık sakinleşti.
Çıldır’dan Doktor Esat Hecıyev, Ermenilerin bu üç gün içinde
Zaruşad’ın Çıldır’a bitişik dört köyünü işgal ettiklerini, köyleri ateşe
verdiklerini, malı mülkü yağmaladıklarını, sivil insanları katlettiklerini ve
hemen Zaruşad (Grenaderskaya) köyüne, 20 kilometre kadar geri çekildiklerini
bildirdi.
Doktor Hacıyev, Ermenilerin bu tavrını müttefiklerin
Çıldır’ı Gürcistan’a teslim etme kararına bağlıyor. Ancak 19 Mart günü,
Ermeniler Gümrü tarafından Akbaba sınırlarına girmeye başladıklarında ve ben
(Çıldır’da bulunan 100 askerle birleşmek ve Ermeni hattını yararak Oltu’ya
geçmek amacıyla) Akbaba’da bulunan 40 Türk çavuşu ve askeriyle birlikte burayı
terk ettiğimde, henüz yoldayken bir çavuştan (ki daha önce oraya gönderilmişti)
Çıldır’ın artık üç gündür Ermeniler tarafından işgal edilmiş olduğunu öğrendim.
Albay Mazmanov 6 topun eşliğinde 300 piyade ve 60 atlıyla Çıldır’ı işgal etmiş.
Meclis Başkanı Kamil Prutski’yi tutuklamış ve sözde
Azerbaycan’ın gönderdiği 3 milyon rubleyi istemiş. Doktor Haciyev ve pek çok
kişi Gürcistan’a kaçmış. Çıldır’ın Ermenilerce hangi şartlar altında işgal
edildiği hakkında resmi bilgilere sahip değilim, zira derhal Akbaba’ya dönmem
ve Türk askerlerinin kurtarılmasıyla ilgilenmem gerekiyordu.
Akbaba’ya Ermeni milisler gelmişti ve ertesi gün buranın
bütün sınırlarını Ermenilerin işgal edeceği bekleniyordu : Onların ve bizim
kurtulmamız için sadece bir günümüz kalmıştı. Aynı gün askerlere Akbaba
sınırlarını terk etme ve mülteci sıfatıyla Ahıska kazasına geçmeleri emri
verildi. Biz kendimiz de Mart 23’ü 24’e
bağlayan gece Akbaba’yı tamamen terk
ederek Ahılkelek’e geçtik. Burada iki gün boyunca mültecilere yardım sağlanması
ve bu yardımların bölgelere dağıtılması faaliyetiyle ilgilendik.
Kars havalisinde Ermeni başarılarının belli başlı nedenleri
şöyle sıralanabilir:
Türklerle Kürtler arasında işbirliğinin bulunmaması ve
Kürtlerin Türklere karşı açık düşmanlığı ;
Kürtlerin Ermeniler tarafına geçmesi ve Kürtlerin akınına
uğrayan Göle’nin bu şekilde işgal edilmesi (Kürt şefleri Ermenilerin tarafından
satın alınmıştı, Ermeniler ihtiyaç duyduklarında insan satın almada paraya
acımıyorlardı);
Göle’nin Ermeniler tarafından işgal edilmesiyle Oltu’yla
bağlantının kesilmesi;
Sert kış koşulları, şiddetli don, kalın kar;
Uygun ulaşım yollarının ve düzenli askeri birliklerin
bulunmaması;
Ermenilerde topçu birliklerinin fazlalığı, bizdeyse hiç
olmaması;
Ermeni ajanlığını kabul eden Kars İli Milli İslam Şurası
Başkanı Meşedi Samed Hacıyev’in ihaneti;
Birçok yönetici ve zengin Müslümanın gizlice Ermeniler
tarafına geçmesi;
İyi örgütlenmiş casus teşkilatı ve her gizli faaliyetimizin
Ermenilere iletilmesi (casus olarak genellikle Kürtler kullanılıyordu, yerli
Türkler de az değildi);
Örgütümüzün Bakü’de uzun süre gecikmesi;
Şöregel olayları yoğun döneminde Kerbelayi Memed Hacı
Abbasoğlu’nun Şöregel ve Akbaba’da bulunmaması;
En kötüsü de , Müslüman yığınların bilinçsizliği.
Kars bölgesinde şu anda sadece Oltu sancağının tamamı ve
Kağızman’ın Horasan kazasının bir kısmı işgal edilmemiş durumdadır. İşin başında
dinamik bir örgütleyici olan Ayrımlı Şamil Bey’in bulunduğu Sürmeli kazasının
bir kısmı da mücadeleyi sürdürüyor.
Muhtemelen Ermeniler bu bölgelerden vazgeçecekler veya bir
girişimde bulunsalar bile düzenli ordunun asgari katılımı ve esasen yerli Ermeni güçlerini kullanacaklar ; zira
ajanımızın bana ilettiği güvenilir bilgilere göre, Ermeni birlikleri Gümrü’den Zengezur’a ve genel
olarak Azerbaycan sınırlarına hareket etmiştir.
Karabağ’da oluşan durumla ilgili olarak Azerbaycan’ın hayati
çıkarları, Oltu, Sürmeli, Vedibasaar, Zengibasar ve hatta Nahçıvan’la birlikte
Şura’nın Ermenilere baskı uygulamasını, Ermenilerin dikkatinin bir kısmının
Karabağ’daki olaylardan başka yöne çekilmesini gerektiriyor.
Bu sebeple Oltu’ya gitmeyi çok gerekli görüyorum, zira
burası bizim üssümüz durumundadır ve az önce saydığım yerlerdeki – Nahçıvan
hariç – harekat düzenlemelerinin buradan yönetilmesi uygundur. Bir dakika bile
gecikmeden Sürmeli’ye, Şamil Bey’in yardımına yetişmek lazım, ona acil para
yardımı yapılmalı, özellikle de cephane.
Raporumu bağlarken söylemem gerekir ki, derin inancıma göre
Kars Müslümanlarının kurtarılması ve onların Taşnakların pençelerinden
koparılması düzenli Türk birliklerinin katılımı olmadan başarılamaz, bu nedenle
Hükümetin bu konuda zaman geçirmeden Erzurum’da Türklerle sıkı bir bağlantı
kurması ve çalışmalarımızı da, edindiğim sağlam bilgilere göre Türk
birliklerinin bulunduğu ve yerli örgütlerin hemen hemen feshedilmiş olduğu
Oltu’ya kaydırması gerekmektedir.
İmza
İngilizlerin Mavi Kitap’ına Sovyetlerin Yanıtı
KIZIL KİTAP
Güneybatı Kafkas’ta Taşnak Mezalimi
Çev: Kayhan Yükseler , Kaynak Yayınları
*****
Tacettin DURMUŞ / KARS
Kars Valiliği tarafından 1992 yılında dikilen anıt, Kars - Ani Antik Kenti yolu üzerinde köyün girişinde bulunuyor. Anıtın çeşitli yerlerinde oluşan tahribatlar ve dökülmeler nedeniyle yapılan çalışmalar, Kars İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştiriliyor. Ani’yi ziyaret eden yerli ve yabacı kişilerinin dikkatini çeken anıtın üzerindeki yazılanlar ise o dönem bölgede, Ermeniler ile Türkler arasında yaşananları olduğu gibi anlatıyor.
Birinci Dünya Savaşı sonunda ilan edilen Brest Litovsk anlaşmasından sonra Rusların yöreden çekilmesinin ardından meydanı boş bulan Ermeniler, Arpaçay’ın batısında ki birçok köyde katliam yaptıkları biliniyor. Yöre halkından yaşlı insanların anlattıklarına göre Ermeniler, diğer köylerde olduğu gibi 24 Nisan 1918’de Subatan Köyüne de girerek halkı bir araya topluyor. Köylülerin önce kıymetli takı ve eşyalarını ellerinden alan Ermeniler, daha sonra 570 kişiyi samanlıklara doldurduktan sonra üzerlerine gaz yağı döküp yakıyor ve bu kişilerin tamamı o gün hayatını kaybediyor. Katliamın ardından 570 kişinin can verdiği bu samanlık da toplu mezar haline getiriliyor.
1918 yılında yapılan katliamları belgelemek içinde, bu köyde 20 Haziran 1991 tarihinde kazı yapıldı. Şehitlik kazısına Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Azmi Süslü, Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Enver Konukçu da katıldı. Kazıda çıkarılan etnografik elbise parçaları, kolye, sigara ağızlığı, tespih ve gümüş kemerler gibi eşyalar da tarihe ışık tutması açısı nedeniyle Erzurum Müzesi'ne teslim edilmişti.
KARS’TA 82 AÇILMAMIŞ TOPLU MEZAR VAR
Kars ve çevresinde Ermeniler tarafından katledilen Türklere ait 82 toplu mezarın olduğu biliniyor. Fakat bugüne kadar sadece Subatan, Derecek ve son olarak ta Küçük Çatma köylerinde bulunan üç toplu mezar resmi olarak Devlet tarafından açıldı. Açılan bu mezarlarda toplam 1093 Türkün kemiklerine ulaşıldı.
İlk toplu mezar kazısı, 1991 yılında Subatan’da yapıldı. Bu kazıda 570 Türk’e ait kemikler gün yüzüne çıkartıldı.
2003 yılında da Kars’ın merkeze bağlı Derecik köyünde Ermeni çeteciler tarafından yapılan katliamları belgelemek üzere 9 gün süren bir şehitlik kazısı yapılmıştı. Bu köyde, 1918’de Ermeni Taşnak çetecilerinin Derecik Köyü halkını, köy içerisinde bir samanlığa doldurup ateşe verdiklerini anlatılıyor. Bu katliamda da 360 Türk şehit edilmişti.
Yapılan katliamın boyutu ulusal ve uluslararası basın aracılığı ile canlı olarak yayınlanmıştı. Buradan çıkartılan 360 şehide ait kemiklerde beyaz kefenden çuvallara doldurularak Kuran-ı Kerim eşliğinde aynı yere gömülmüştü.
Derecik köyündeki kazılara dönemin Türk Tarih Kurumu başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve Van 100. Yıl Üniversitesi Tarih Bölümünden Prof. Dr. Abdulselam Uluçam da katılmıştı. Bu köydeki kazılarda, 1 adet top mermisi, gümüş işlemeli ağızlık, gümüş kutu ve ayna, 2 adet gümüş kolye, çok sayıda düğme ve boncuk, 1 adet çakı, 11 adet mermi kovanı, 1 adet yüzük, 1 adet yüksük, 1 adet bakır bilezik, 1 adet kolye zinciri, seramik parçaları ve 3 adet de kafatası, Erzurum Müzesi'ne teslim edilmişti.
1915-1920 tarihleri arasında Doğu Anadolu bölgesinde Ermeni Taşnak çetecileri tarafından Müslüman Türk köylerine yapılan saldırılar sırasında katliama uğrayan köylerden birisi de Küçük Çatma Köyü olmuştu.
22- 23 Ağustos 2010 tarihinde, Kars Müze Müdürü Necmettin Alp başkanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığından alınan izinle 2 gün süren kazı çalışmaları yapıldı. Tarihi kayıtlarda, Osmanlı arşivlerinde ve köyde yaşayan yaşlı kişilerden edinilen bilgilere göre, 183 kişinin burada şehit olduğu iddia ediliyordu. Burada yapılan şehitlik kazı çalışmalarında da, 183 kişinden yaklaşık 30 şehidin kemiklerine ulaşılmıştı. Kazının yeterli bulunası üzerine, şehitliğin üzeri okunan cenaze namazının ardından beyaz kefenle sarılmış ve kapatılmıştı.
Bu kazıya da Kars Müze Müdürü Necmettin Alp başkanlık etmiş ve 90 metrekarelik alanda yapılan kazı çalışmalarına Alp ile birlikte, Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Ural, Eski Çağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Bingöl, Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Sezin Sezer, Kars Müzesi Arkeologları Kaptan Zeynel Abidin Yaşlı, Hasan Yaşar, İhsan Aslan katılmıştı.
basın 2012
Ermenilerin Kars Subatan Köyü Türk Katliamı: video
Alaca-Erzurum, Turkey -
One of the signboard on the Turkish Martyrdom Victims statue.
in 1918, "Turkish Genocide" had been happened in this village.
278 Turks were killed mercilessly by "Armenians".
Population of the village was 300....
ERMENİ KIPÇAKLARI MI , GREGORYEN KIPÇAKLAR MI?
GREGORYEN KIPÇAKLAR VE ONİKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ ÜZERİNE
Öşvank Kilisesi ve Manastırı
KIPÇAKLAR - Prof.Dr.M.Fahrettin Kırzıoğlu
KUMAN-KIPÇAK / CUMAN-KIPCHAK
KUMAN-KIPÇAK / CUMAN-KIPCHAK
SARIŞIN VE MAVİ GÖZLÜ TÜRKLER
Kars Tarihi
Turkish petroglyphs in Armenia
Armenian Falsifications
VAN LAKE TURKiSH MASSACRES
Atrocities committed by the Armenians I
Armenian Activities in the Archive Documents of General Staff of the Republic of Turkey
Excellent legal arguments against the allegations of Armenian genocide
Some Facts and Thoughts Regarding the European Parliament’s Resolution on Armenian Genocide Claims
books
GREGORYEN KIPÇAKLAR VE ONİKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ ÜZERİNE
Öşvank Kilisesi ve Manastırı
KIPÇAKLAR - Prof.Dr.M.Fahrettin Kırzıoğlu
KUMAN-KIPÇAK / CUMAN-KIPCHAK
KUMAN-KIPÇAK / CUMAN-KIPCHAK
SARIŞIN VE MAVİ GÖZLÜ TÜRKLER
Kars Tarihi
Turkish petroglyphs in Armenia
Armenian Falsifications
VAN LAKE TURKiSH MASSACRES
Atrocities committed by the Armenians I
Armenian Activities in the Archive Documents of General Staff of the Republic of Turkey
Excellent legal arguments against the allegations of Armenian genocide
Some Facts and Thoughts Regarding the European Parliament’s Resolution on Armenian Genocide Claims
books
THERE WAS A GENOCIDE - YES...
NOT TO THE ARMENIANS ,
BUT TO THE TURKS
EK BİLGİ:
1590 yılı kayıtlarına göre, Revan eyaletinde 120 bin kişi
yaşamaktaydı. 1728 yılında ise aynı yörede, 183 bin kişinin yaşadığı
kayıtlardan anlaşılmaktadır. 1590 yılına ait olan kayıtta, bu nüfusun, %75’ini
Müslümanlar, %22,5’ini Ermeniler oluşturuyordu. 1728 yılına ait kayıtlarda ise
bu bölgede yaşayanların %76,5’ini Müslümanların, %23,5’ini Ermenilerin
oluşturduğu tespit edilmektedir.
Çarlık Rusya’nın Kuzey Azerbaycan’ı işgal ettiği 1827
tarihinden 1912 tarihine kadar bu günkü Ermenistan’ın baş şehri olan Erivan ve
çevresinde yaşayanların %83,7’sini Müslümanlar oluşturuyordu. 1918’den sonra bu
oran %4,12’ye düşmüştür.
EREVAN BİR TÜRK ŞEHRİYDİ. TÜRKLER GİTTİ,
TÜRKLERE AİT NE VARSA TAHRİP EDİLİYOR.
MİHRAP ALMANLAR TARAFINDAN SÖKÜLÜP GÖTÜRÜLMÜŞ.
__________________________
__________________________