Translate

11 Ocak 2015 Pazar

İlk Ermeni tehcirini Bizans, ikincisini Ruslar yaptı







Ermeniler 1915’ten önce iki defa sürülmüşlerdi. 
Tarihteki ilk Ermeni tehcirini 11. Yüzyıl’da Bizanslılar, ikincisini ise 1829’da Ruslar yapmışlardı... 

Son yıllarda 24 Nisan geldiğinde Ermeni iddiaları gündemden düşmüyor. 2015’te, yani tehcirin 100. yıldönümünde saldırılarını iyice artıracaklar. Ermeniler, Türk kamuoyunu ikna edemedikten sonra bir şey elde edemeyeceklerini anladıkları için son yıllarda Türkiye’de yandaş bulmaya büyük önem veriyorlar. Bu meselenin de kırılma noktası bu. Türk milleti entellerin kendisini aldatmasına izin vermemeli. 

BİZANS SÜRGÜNÜ 

Türkler, 11. yüzyılda Anadolu’ya geldiğinde burada Rumlar, Ermeniler, Süryaniler ve araplar vardı. Ancak Bizans Anadolu’nun tek hakimiydi. İlk Türk akınları başladığında Ani, Kars, Van ve Lori’de Ermeni prenslikleri vardı. Bizans İmparatoru İkinci Basileos 1021’deki Doğu seferinde prensliklerin bir kısmına son verdi. İmparator Dokuzuncu Konstantin, 1046’da Ermeni hanedanlarını ortadan kaldırdı. (Burada not düşmek isterim ki, Türklerin son göç seferi 11.yy'dir, ondan önce de Türkler buradaydı-SB)

Bizans, Ermeni prensliklerinin siyasi hakimiyetlerine son verdikten sonra, on binlerce Ermeni’yi sürgün ederek İç Anadolu’ya yerleştirdi. Özellikle Van civarındaki Ermeniler sürgün edilerek Sivas’a yerleştirilmişlerdi. Bizans, aralarında mezhep farkı olan Ermeni ve Süryaniler’e baskı yaparak Ortodoksluğu kabule zorluyordu. Selçuklular’ın Anadolu’yu fethi Ermeniler’i bu baskıdan kurtarmıştır. 

RUS SÜRGÜNÜ 

Ermeni meselesinin meydana gelmesinde büyük pay sahibi olan Rusya bu konuda çalışmalarına çok erken tarihte başlamıştı. 1816’da Moskova’da “Ermeni Şark Dilleri Enstitüsü” açılmıştı. 1831’e gelindiğinde bu enstitüden 209 kişi mezun olmuştu. Ruslar, 1826’daki İran savaşında Ermeniler’in yardımıyla Kafkaslar’da birçok yerle birlikte Revan’ı da işgal ettiler. 17 Mart 1828’de Nahcivan ve Revan hanlıklarını ortadan kaldırıp, bölgede Ermeni Vilayeti’ni kurdular. Bölgedeki nüfus dengesinin değişmesi için, o dönemde İran hakimiyetinde olan Azerbaycan’dan 41.245 Ermeni sürülerek buraya yerleştirildi. 

Ruslar, 1828-1829’daki Osmanlı- Rus savaşından galip çıkınca Doğu Anadolu’daki Ermeniler’i de Ermeni Vilayeti’ne sürdüler. 21.150’si Erzurum’dan olmak üzere 100 bin kişi Osmanlı topraklarından sürülmüştü. Prof. Dr. Kemal Beydilli’nin Rusya’nın Doğu Anadolu’da 1828-1829 Savaşı’nda göçettirdiği Ermeniler üzerine önemli bir araştırması vardır. 

Ermeniler’i sürüp, kendi sınırlarına yerleştirerek Osmanlı İmparatorluğu ve İran’a karşı askeri bir kordon oluşturan Ruslar’ın bu faaliyetleri ile bugünkü Ermenistan’ın temeli atılmıştı. 

ERiVAN BiR ZAMANNLAR BiR TÜRK ŞEHRiYDi 

Urartular tarafından Alagöz Dağı’nın güneydoğusunda kurulan bir şehir olan Revan, yani Erivan 14. yüzyılın sonlarında Timur’un eline geçince bölgeye Türk aşiretleri yerleşmeye başladı. Timur’dan sonra bölgeye önce Karakoyunlu, daha sonra Akkoyunlu, ardından da Safevi Türkmenleri hakim oldu. 

1441’de Çukurova’dan sürülen Ermeni Katogikosları Revan’a yakın Ecmiyazin’i, yani Üç Kilise’ye yerleştiler. Böylece bölge Ermeniler için önemli bir dini merkez oldu. Ferhad Paşa, 1583’te şehri fethederek, buraya bir kale inşa ettirdi. Osmanlı hakimiyetine giren bölge Revan Beylerbeyiliği olarak teşkilatlandırıldı. Şah Abbas, 1604’te Revan’ı geri aldı. Dördüncü Murad, 1635’te Revan’ı tekrar Osmanlı topraklarına katınca, bu zaferin anısına Topkapı Sarayı’nda Revan Köşkü’nü yaptırdı. 

Ancak Dördüncü Murad’ın bu zaferi uzun sürmedi, şehir 1636’da tekrar Safeviler’in eline geçti. Revan 1724’te tekrar Osmanlı toprağı oldu. Ancak Nadir Şah, 1735’te Revan’ı geri aldı. Nadir Şah’ın öldürülmesinden sonra ise Revan Hanlığı kuruldu. Bölgedeki Müslüman hanlıkların birbirleriyle mücadelesi de Ruslar’a yaradı. Ruslar, 1804 ve 1806’da şehri iki defa kuşatmalarına rağmen alamadılar. 1826’daki kuşatmada da başarılı olamayan Ruslar 1827’de şehri ele geçirdiler. 1828’de Nahcivan ve Revan hanlıkları ortadan kaldırılıp, bölge Ermeni Vilayeti diye adlandırıldı. 

Bu, bugünkü Ermenistan’ın kurulmasında ilk adımdı. Ruslar, Ermeniler’i bölgede ön plana çıkarmışlardı, ancak Revan’da Ermeni nüfusu Müslümanlar’a göre çok azdı. Rus işgalinden sonra bütün dengeler bozuldu. İşgalden önce bölgede 87 bin Müslüman yaşarken, savaştan sonra bu nüfusta 26 bin kişi azalmıştı. Ruslar, 1828/1829 Osmanlı- Rus Savaşı sırasında Osmanlı topraklarından onbinlerce Ermeni’yi alıp, Revan ve civarına yerleştirdiler. 

Revan’da Ermeni nüfusu artarken Müslüman nüfus ise azalıyordu. Buna rağmen bu dönemde Revan’da 7331 Türk’e karşılık 3937 Ermeni vardı. Bütün Revan Hanlığı’nda ise 50 bin Müslüman ile 20 bin Ermeni yaşıyordu. 1908’de nüfusun yüzde 60’ı hâlâ Türk idi. 1917’ye gelindiğinde ise Ermeniler yüzde 52’ye çıkmışlardı. 1932’de ise Revan’da Türkler’in oranı yüzde 6’ya düşmüştü. 


Dr. Erhan Afyoncu
26.04.2009


.....



YETERİ KADAR KİLİSE ONARDIK!!!!

OÜ’den Yard. Doç. Dr. İsmail Doğan, Ordu’daki Rum ve Ermeni evlerinin restoresine karşı çıktı.


“Erivan’da Türk izleri tek tek siliniyor."

Bütün camiler yıkılıyor. Siz hangi akla hizmetle Ordu’da Ermeni ve Rum evlerini halkın vergileriyle restore ediyorsunuz” diyen İsmail Doğan uyardı: Kendi yurdumuzda, kendi toprağımızda bizi kendi vergimizle ötekileştirmeyin. Biraz da Türk eserleri restore edilsin.

“Ermeni ve Rum evlerini onarıyoruz nasıl dersiniz?”

ORDU İl Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen’in yerel basında çıkan “Ordu’da Osmanlı, Rum ve Ermeni mimarisinin özelliklerini yansıtan tarihi evler restore edilecek” sözlerine Ordu Üniversitesi (ODÜ) Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç.Dr. İsmail Doğan tepki gösterdi. Doç.Dr. Doğan, “Erivan’daki Türk eserlerinin bir tanesini restore edin. Bu restorasyonu yaparken de Türk evini restore ediyoruz diye manşet atın. Buna müsade eder mi Ermenistan? Peki siz hangi akla hizmetle Ordu’da Ermeni ve Rum evlerini tadilat ediyoruz diyebiliyorsunuz?” diye konuştu.

Türk izi bırakmadılar

Türkiye’de birçok kilise tadilatlarının yapıldığını söyleyen Doç.Dr. İsmail Doğan, Erivan’daki eserleri sormak gerektiğini kaydederek şöyle dedi: “Erivan’da hanlıktan kalma bizim yüzlerce eserimiz var. Hanlar, saraylar, camiler var. Hiçbirisi yok. Ermeniler yerle bir etti. Hiçbir Türk izi bırakmadılar. Binlerce Türk, yer adı vardı. Hepsini değiştirdiler. Hadi buyrun, Erivan’daki Türk eserlerinin bir tanesini restore edin. Bu restorasyonu yaparken de ’Türk evini restore ediyoruz’diye manşet atın. Buna müsade eder mi Ermenistan? Peki siz hangi akla hizmetle Ordu’da Ermeni ve Rum evlerini tadilat ediyoruz diyebiliyorsunuz? Bu deniyorsa yanlıştır, ayıptır.”

Doğan, “Bir de şunu merak ediyorum. Bu restore yapılırken bunun finansmanını kim sağlayacak? Ermeni diyasporası mı? Rum kaynakları mı? Yok efendim Kültür Bakanlığı veya devletimiz finanse edecek diyorsanız, ben o zaman rahatsızlık duyuyorum. Benim vergilerimle yeterince Ermeni kilisesi, Rum kilesise tadilat edildi. Benim toprağımda, kendi yurdumda, kendi vergimle ötekileştirilemem. Biraz da Türk eserleri restore görsün veya bunun adını ona göre koysunlar. Netice itibarıyla bu tadilat lazımdır, fakat adı yanlıştır. Bunun düzeltilmesi lazım. Bu haberle Ermenistan sevinmiş, Türkler ve Azeriler de üzülmüşlerdir” diye konuştu.


basın





...



ERMENİSTAN'DA TÜRK ALGILAMASINA ÖRNEK
ALİ ASKER
RUSYA SLAV ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

"Sizinle uğraşmak için Türkoloji okuyoruz!"





ERİVAN'DAN TAŞKOÇ - TÜRK KÜLTÜRÜ












ek bilgi

Ermeni anayurdu olarak tanıtılmaya çalışılan bu topraklar M.Ö. VI. yüzyıldan itibaren Perslerin, Makedonyalıların, Selefkitlerin, Romalıların, Sasanilerin, Bizanslıların ve Arapların egemenliğinde kalmış ve  XI. yüzyıldan sonra Türklerin egemenliği altına girmiştir. Bu uzun zaman zarfında Ermeniler, tâbi oldukları güçlerin emrinde ve onların ülkelerinin sınırlarında tampon bir derebeylik olarak kalmışlardır.

Selçuklu Devleti'nin kurulmasından önce, Sultan Alparslan'ın babası Çağrı Bey'in bölgeye yaptığı seferler sırasında olmuştur. Ermenilerin Bizans hâkimiyeti altında bulunduğu 1015-1021 yılları arasında, Çağrı Bey komutasında bölgeye gelen "mızrak, ok ve yaylı, beli kemerli, uzun ve örülü saçlı, âdeta rüzgâr gibi uçan Türk atlıları" karşısında şaşırmışlar ve onların "yağmur gibi attıkları oklar" karşısında yenilgiye uğramışlardır. 


Ermenilerin, tarih boyunca birbirlerine coğrafî anlam itibariyle vatan hissiyle bağlılıkları olmadığı gibi, aralarında siyasî bir bağ da mevcut değildir. Aralarındaki irtibatı sadece gelenekleri, dilleri ve dinleri sağlamıştır. Mezhep yönünden de bir birliğe sahip olmayan Ermenilerin çoğunluğu Gregoryen Kilisesine tâbi idi. Bundan sonra Katolik Kilisesi ve Protestan Kilisesi gelmekteydi.