Translate

21 Ocak 2015 Çarşamba

BATI TÜRKLERİ NEDEN SEVMEZ?






Hitler'in zulmünden kaçarak ülkemize sığınan ve İstanbul Üni.öğretim üyeliği yapan, Yahudi asıllı Prof.Dr.Neumark ile bir kısım öğrenci Boğaziçinde gezintiye çıkar. Öğrencilerden biri Neumark'a şu soruyu sorar:"Avrupa bizi neden sevmez?"


Neumark şu yanıtı verir:

"Çok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı Türkleri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır kilisenin Türk ve İslam düşmanlığı, Hıristiyanların hücrelerine sinmiştir. Nedenine gelince :
- Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama faraza laik şöyle dursun, Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder.

- Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındalar : Tarihten Türkler çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkar ise, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir.

- Avrupa'nın pazarı idiniz, Şimdi Avrupa'yı pazar yapmaya başladınız.

- En az dört yüzyıl Avrupa'da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.

- Selçuklular Anadolu'yu, Osmanlılar ise Orta Avrupa ve Balkanlar'ı Haçlı Ordusuna mezar ettiler.

- Sizi silahla yenemeyenler sizleri kendilerine benzeterek egemenlik sağladılar.

- Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna her şeyini feda etmeseydi, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehabiliği kuranlar da İngiliz Dominyon Bakanlığı’nın adamlarıdır. Batı her yerde İslamiyeti, sapık inançlara kanalize etti ama Osmanlı, Asr-ı Saadet anlayışını devam ettirdi. 

- Kilise, size kan kusturmaktadır ve nedenleri yukarıda anlattığım gibidir.

- Ben Türkiye’ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı, şimdi 19 üniversiteniz var. (Şimdi neredeyse her ilde bir üniversite var.) 

-  Siz, gerçek kimliğinize döndüğünüz an, Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır. 

- Yine siz, Avrupa’nın tarihi düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız.  

basın
...



Halil İnalcık 2003 te düzenlenen törende:

Batı'nın şimdiki tavrı 1850'den başlayan "Şark Meselesi" alışkanlıklarının değişmediğini göstermektedir. Batı bugün de Türkiye'yi kendi politikaları çizgisinde yürümeye zorlamak için etnik ayrılıkları kışkırtarak, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, müdahaleci, vesayetçi baskı metodlarını, başka bir kamuflaj altında devam ettirmek peşindedir. 

Batı, bütün bunları "Islahat Fermanı" zamanındaki gibi, Türkiye'nin Batı hukuku ve insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi için yapmak gerekliliğine bizi inandırmak istiyor...

Yanılmayalım, strateji bakımından dünyanın nazik bir yerini işgal eden Türkiye, dünya milletleri arasında yanlız bir ülkedir. Tarihten gelen dinmez bir husumetin daima hedefi olmuştur, olmaktadır... Bu tarihin bize bıraktığı alınyazıdır. 

Mustafa Kemal, Osmanlı'yı tarihe gömmüş, tam bir inançla Batı'ya dönmüş, fakat yine de o tarihi kin ve düşmanlığı yenememiştir. Bugün sözde Ermeni davası, Batı parlamentolarında ayakta alkışlanarak benimseniyorsa, bu sadece bize tarihi husumet psikozunun asla ölmediğini gösteriyor...


...


Prof.Niyazi Berkes :

Batı tarihçiliği iki tür benciliğin hala etkisi altındadır : Biri Hıristiyan bencilliği (Christocentrism) , diğeri ırk bencilliği ( Ethocentrism). Batı tarihçiliğindeki bu iki bencilliğin en iyi göstergesi "Türk"tür.

Tüm nesnellik ölçüleri, konu "Türk"e gelince hemen ortadan kalkar ve Hıristiyan kültürüyle Avrupa ırkçılığı her yandan sırıtmaya başlar. "Türk"ten ağzı burnu çarpılmadan söz eden Batı tarihçisine rastlamak güçtür. Hiçbir Batılı okuyucu da bunların önyargılarında; nesnelliğe, bilime aykırı bir şey görmez.

Onlar için bunlar , evrensel gerçeklerdir. "Türk", Batı tarihçiliğinin bilim efendiliği ölçülerinin dışında kalan bir şeydir. Batılı tarihçi bu konuda istediği gibi konuşabilir."

...


1932 yılında toplanan ilk Tarih Kongresine katılan yaşlı delegelerden İhsan Şerif Bey:

"Kırkbeş yıldır tarih okutuyorum. Bu uzun zamanın her yılında, benim için çok üzüntülü günlerim vardır. Bu günler, dersimin, Türkler konusuna geldiği günlerdir. Anlatış biçimim cansızdır, coşkusuzdur, yavandır. 

Nedeni, Orta Asya yaylasına, binlerce yıllık o ata yurduna ilişkin benim de diğer meslektaşlarım gibi , pek az şey bilmem idi. O günlerde çalışır, uğraşır, biraz coşku duymak için yiyecekmiş gibi kitaplara sarılırdım. Saatler geçer, sonunda yorgun, kötümser ve üzgün kalırdım....

Artık o sihirli hazinenin büyüsü bozuldu. Anahtarın sahibi eline aldı; hazineyi açtı. Yüzyıllardan beri özlemini çektiğimiz binlerce belgeyi, binlerce kanıtı demet demet, kucak kucak, evrenin yararlanma alanına saçtı. 

Büyük Gazi, ölmez Söylev'i ile genç, yaşlı bütün Türkler'i vatan ve görev aşkına inandırmıştır. Şimdi Türk'ün tarihini, bütün Türk ırkının geçmişini, durumunu, geleceğini, bilim aydınlığı ile parlattı."




Vural Savaş'ın "Aşk, Şiir ve Müziğin Coşkusuyla" kitabından alıntıdır.