Translate

30 Nisan 2014 Çarşamba

SELÇUK MEDENİYETİ - M.Kemal ATATÜRK








Selçuklular büyük bir medeniyet kabileyeti göstermişlerdir. Bu kabileyet medeniyetin her şubesinde kendini gösterir.


Devlet Teşkilatı:

Devlet teşkilatının esası askeri mahiyette idi.

İlk hükümdarlar tamamıyla demokrat idiler. Eski Türklerde olduğu gibi kurultay vardı. Hükümdar kurultayın intihabı ile ve töreye riayete ant içerek tahta otururdu.

Hükümete divan denirdi. Divanı vezirler idare ederdi. Hükümdarların emirleri bu divandan geçerdi. Divanı müstakilen hakim kılan vezirlerin meşhuru Nizamülmülk'tür.

Büyük vakalarda sultanın riyasetinde saltanat divanı halinde toplanılırdı.

Başvekil demek olan vezire pervane yahut pervaneci, maliye vekiline defterdar derlerdi. Hukuki ve şeri işleri kadı, hatip gibi memurlar yapardı.

Devlet siyasetinde esas dini idi. En büyük memur beylerbeyi idi. Ordu başkumandanların mevkii de mühimdi. Orduya çok ehemmiyet verilirdi.



Ordu Teşkilatı:

Sultanların hassa askeri vardı. Bunlara maaş verilirdi. Askere maaş yerine parça parça arazi de verilirdi. Buna tımar denirdi. Tımar sahiplerine sipahi unvanı verilirdi. Sipahilik babadan oğula geçerdi.

Ordu daimi idi. Melikşah zamanında bu ordu 400.000 kişilik idi.

Bundan başka tımar sahibi her bey de ayrıca ordu beslerdi. Ordu teşkilatı pek mükemmeldi. Seyyar hastaneleri de vardı. Hudutlardaki sipahilere uç beyleri (Hudut muhafızı) denirdi.

Ordunun büyük kısmı merkezde bulunur, talim ile meşgul olurdu. Ordu ilk devrede yalnız Türklerden ibaretti. Sonraları milli duygu söndü. Onun yerine dini zihniyet geçti. Orduya her milletten neferler alındı. Bu hal orduyu zayıflattı.

Son devirlerde hükümdarlar mutlak salahiyetle harekete başladılar. Töre yerine padişah korkusu kaim oldu. Bir aralık padişahlar eski Oğuz adetine göre senede bir kendilerini muhakeme ettirirlerdi. Bu merasimden ibaret olmakla beraber kendilerini az çok takyit ederdi. Sonraları bu da kalktı.

Devlet İşlerine Yabancı Unsurların Sokulması:

Müslümanlık zihniyeti galebe çaldıktan sonra ordu her cins neferle dolduğu gibi memuriyetler de Türk'tan gayrı unsurlara verildi. Bu yabancı unsurlar saraylara sokuldular, nüfuz kazandılar.

İdareyi ellerine aldılar. Türk'ü hakir göremeye ve göstermeye çalışan bu yabancı unsurlardır.



Acemleri Taklit:

Selçuk hükümdarları zamanla milli şiarlarını kaybettiler. Acemleri örnek tutmak hatasına düştüler. Sasan(i)leri taklit ettiler. Acem'in harsını, bilhassa debdebe ve sefahatını aldılar. Saraya Acem dilini soktular. Edebiyatı Acemce yaptılar. Devlet dili Arapça ile karışık Acemce oldu.

Teşekkür olunur ki sarayın Acemleşmesi millete o kadar tesir edemedi.

Millet yine Türk kaldı. dilini, adetini bırakmadı. Fakat şüphesiz hanedanın Acemleşmesi Türklüğün ilerlemesine çok zarar verdi.

Eğer Acem dili böyle revaç göremese idi Celalettin Rumi'nin Mesnevisi, Ömer Hayyam'ın Rubaiyatı Türkçe yazılmış olacaktı.

Selçuk hanedanı Bizanslarla da çok yakından temasta ve akrabalıkta bulunmuşlardır. Fakat din ayrılığından Bizans harsı tesiri altına girmemişlerdir.


Selçuklular Devrinde Türklerin İmar Kudreti:

Selçuklular devrinde Türklerin imar kudreti pek ziyade idi. Horasan, İran, Azerbaycan, Irak ve Anadolu'da yaptıkları medreseler, kütüphaneler, imaretler, hastaneler, hamamlar, kervansarylar, yollar, köprüler, su yolları, bentler, arklar pek çoktur. Hepsi de pek mühim ve güzel mimari eserlerdir Suriye'de Irak'ta, İran'da bugün mevcut olan İslam abidelerinin ekserisini yapanlar Türklerdir.

Nizamülmülk'ün Melkişah zamanında Bağdat'ta yaptırdığı Medres-i Nizamiye meşhurdur. İsfahan'da Nişabur'da, He(a)t'ta da birçok medreseler vücuda getirildi.

Konya Selçukilerinden Alettin zamanında Konya'da Karatay Medresesi, Sırçalı Medrese, İnce Minare Camii,

Sivas'ta Gök Medrese, Çifte Minaere Camii,

Kayseri'de Selçuk Camii,

Erzurum'da Çifte Minareler Camii,

Divriği'de Ulu Cami en güzel Selçuk eserlerindendir. Cami, medrese ve türbelerde dokuz başlı ejderha, kartal vs. kuş resimleri yapılmıştır.


Kütüphaneler:

Türklerin tesis ettikleri büyük kütüphaneler dikkate şayandır.

Merv'de on kadar kütüphane vardı. Dünyanın hiçbir yerinde kitapları bu kadar seçme kütüphane yoktu. Yalnız birinde 12.000 kitap vardı. Büyük alimler bu kütüphanelerde tetkikat icra ederlerdi.

Maveraünnehir kütüphaneleri pek meşhurdu. Bu kütüphanelerden birini ziyaret eden İbni Sina diyor ki "Öyle eserlere tesadüf ettim ki isimlerini bile kimse işitmemişti; hatta ben de ilk defa görüyordum."


Lisan ve Edebiyat(a) Acem Tesiri:

Selçukluların dili Oğuz, yani eski Altay lehçesi idi. Fakat milli dil ihmal edildikten sonra medreselerde, tekkelerde en ziyade Arapça ve Acemce hakim oldu. Saraylarda Acem edebiyatı, itibar oldu. Saraylarda maaşlı şairler bulunurdu. Medrese-i Nizamiyede zamanın en büyük alimleri ve bizzat Nizamülmülk ders verirlerdi. 

Nizamülmülk'in Siyasetname eseri meşhurdur. İlmi müesseseleri için yılda 600.000 dinar sarf olunurdu.

İmam Gazali gibi büyük İslam alimleri bu devirde yetişti. Eseri bugün bütün Avrupa dillerine tercüme edilmiş Türk şarileri Selçuklu saraylarında yetişmişlerdir. Bunlar Türk oldukları halde şiirlerini Acemce yazmışlardır. Ömer Hayyam'ın hayatı devlet hazinesinden temin edilmiştir.

Büyük Türk alimlerinden ve musikişinaslarından Farabi ve İbni Sina bu devirde yetişmişlerdir.

Bu vaziyete bakılınca İran edebiyatını Türklerin meydana getirdiği anlaşılır.

Melikşah takvimi ıslah etti ve Takvim-i Melikşahi'yi meydana getirdi. Rasathane yaptırdı. Mesail-i Melikşahiye adı ile bir kanunlar mecmuası tertip ettirdi.

Saraylarda Acem edebiyatı hüküm sürmüş olmasına rağmen halk kitapları tertemiz Türkçe idi. Bu eserlerden en meşhuru Oğuzname'dir.

Anadolu'da Selçuklular devrinde halk şiirleri yazan şairlerden Aşık Paşa, Burak Paşa, Yunus Emre zikre şayandırlar. Battal Gazi de Divanı ile meşhur bir Türk'tür. Malatya'da doğmuştur.


Musiki:

türkler musikiye ehemmiyet verirlerdi. türk musikisini Farabi ihya etti. Kendinden evvel musikiye dair yazılan eserleri okudu, gördüğü noksanları tamamladı. Kanunu Farabi icat etti. 

İbni Sina da musiki ile iştigal etti. Musikiye dair eserler yazdı. Bu suretle Türk musikisi ilerledi ve halk arasında yayıldı. Türkler yola çıktıkları zaman musiki aletlerini de beraber götürürlerdi.


Ziraat:

Selçuklularda ziraat ileriydi. Horasan ile Maveraünnehir havalisi gayet mahsuldardı. Türkler bundan istifade etmesini bilmişlerdir. Anadolu'da da ziraatı inkişaf ettirmişlerdir.

Horasan'ın altın, gümüş, civa madenleri de meşhurdu. Memleketin mamuriyeti ve halkın serveti ziyade idi.



Anadolu, Suriye ve Irak'ta Türkler:

Biliyoruz ki Anadolu'nun ilk ahalisi Etiler denilen Hata Türkleridir.

Irak'ın da ilk sakinleri Sümer ve Akat namları ile yad olunan Türkler idi.

Gerek Etiler gerek sümerler Suriye'yi asırlarca müddet işgalleri ve idareleri altında bulundurmuşlardır.

Elamlar da Suriye ve Filistin'de hükümran olmuşlardır.

Selçuklular devrinde ve bundan evvel de yüz binlerce Türk kütleler halinde Anadolu'ya , Irak'a ve Suriye'ye geçip yerleşmişlerdir.

Irak ve Suriye'de evvel ve sonra yerleşmiş olan Türkler oralarda din ve Araplık tesiri altında kalarak Araplaşmış bulunuyorlar.

Bu tesirler olmasa idi bugün oraları baştan aşağı Türk olurdu.

Görülüyor ki din, milliyetçilik yerine ümmetçiliğe koyduğu için buna muvaffak olunamamıştır. 

Çünkü Müslümanlık Arap'ın malı sayılmış, Arap'a hürmeti mucip olmuştur.

Türk'te milliyet duygusunu silmiştir. Bunun neticesi olarak Irak ve Suriye'dekiler Türk olmadıktan başka oralarda yerleşmiş olan milyonlarca Türk Araplaşmış , gitmiştir.



Şeyh ve Dervişler:

Selçuklular devrinde mühim bir hadise kayda değer. Bu hadise Orta Asya'dan her tarafa olduğu gibi Anadolu'ya da şeyh ve dervişlerin akın etmesidir. Bunlar Anadolu'nun her tarafına dağıldılar. Her yerde tekkeler yaptılar. Tasavvufa ve Acem edebiyatına revaç verdiler. Şeyhler, dervişs namı altında etraflarında mühim kuvvetler teşkil ettiler. Devletin siyasetine karıştılar.

Padişahları, devlet adamlarını tekkelerine intisap ettirdiler. Birere derviş haline getirdiler. bundan devlet siyaseti çok zarar gördü. Zarar yalnız siyaset sahasında kalmadı. Milli, harsi ve ictimai mühim fenalıklar oldu. Millete tembellik, dünyaya lakaytlık gibi muzır zihniyetler aşılandı. Milletin cehaletine ve birçok felaketlere mühim amil oldular. Bu fenalıklar Osmanlı Devleti zamanında devam etti.

Ancak Cumhuriyet devrinde ortadan kaldırılabildi. Fakat millete aşıladıkları muzır akide ve zihniyet fenalığının hala teessüf olunacak tezahürlerine tesadüf olunmaktadır.



Selçukluların Hizmeti:

Selçuklular Asya'da Arap nüfuzunu kırdılar. Yerine Türk hakimiyetini koydular.

Anadolu'yu Bizans imparatorlarından istirdat ettiler.

Etiler'den sonra İskender, Romalılar, Bizanslılar devirlerinde unutulmaya başlayan Türklüğü ve Türkçeyi Anadolu'da ihya ettiler.



Mustafa Kemal Atatürk



Atatürk Kol.Kls.Nu.:24; Dosya Nu.:781;Fihrist Nu.:2-10
Atatürk Kol.Kls.Nu.:11; Dosya Nu.:233;Fihrist Nu.:1-5
Atatürk Kol.Kls.Nu.:24; Dosya Nu.:781;Fihrist Nu.:11-16
Atatürk Kol.Kls.Nu.:11; Dosya Nu.:233;Fihrist Nu.:6

TÜRK TARİHİ YAZILARI - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Hazırlayanlar:Dr.Öğr.Alb.Ahmet Tetik- Arş.Uzm.Ayşe Seven- Arş.Uzm.Melike Gürler
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları,2008



_____________