58 Gün’de yurtsever ve onurlu bir Türk kumandanıyla; Mustafa Kemal’le Nablus’tan başlayıp, Şeria ırmağının karanlık sularına, Aclun dağlarından Şam’a ve nihayet Anadolu’ya uzun bir yürüyüşe çıkacaksınız. Açlığın, susuzluğun, hastalığın, bin bir türlü kahpeliğin, ihanetin yenemediği vatan aşkını hissedeceksiniz yüreğinizin derinliklerinde.
Emperyalizm, ete kemiğe bürünmüş, başında kefiyesi, üstünde İngiliz üniforması, elinde cembiyesiyle dikilecek karşınıza. Genç Türk subaylarının, neferlerinin ölüme meydan okuyan kahramanlıklarıyla gurur, hanedanın Mondros limanında emperyalizmin önünde diz çöken teslimiyetiyle utanç duyacaksınız.
Bu uzun yürüyüşün amacı; anavatanı, asıl ve asil Türk vatanı Anadolu’yu savunmaktı. Mustafa Kemal kaçınılmaz sonu görmüş, yaklaşan yenilgi ve istilayı ancak anayurdun dağlarında göğüsleyip durdurmanın mümkün olduğuna inanmıştır. Ve bu amaç için yapılması gerekenin, orduyu en az kayıpla anayurdun dağlarına ulaştırmak olduğuna karar vermiştir.
58 Gün, Kuvayı Milliye destanının hiç yazılmamış, ilk kıvılcımlarının belge-romanı. Okuyunca da göreceksiniz ki bu insanların hiçbiri gurur budalası, maceracı veya çılgın değillerdi. Yaşamak için, namusları için, onurlu bir gelecek için dövüştüler.
Ve kazandılar…
KİTAPTAN :
24 Eylül 1918 / Damiye Köprüsü - Şeria Vadisi
-"Çarpışma yok ! Bunlar nehrin ötesine geçmek üzere bir bedeviyi rehber edinmişler. Karşıya geçer geçmez Anzakların içine götürmüş bizimkileri. Bizim süvari alayından da haber yok."
Sıcak hava birden soğuyuvermişti. Arkalarından biri ..."bu topraklar bundan böyle bize dost değil !" dedi.
26 Eylül 1918 / Zerka - Amman
-"Türk garnizonu Amman'dan ayrılıyor" uzaklaşan tayyarenin ardından "Thanks a lot !" diye bağırarak atını gerilere sürdü. 2.Hafif Süvari Tugayı komutanı General G.de L.Eyrie otomobilin arkasında, kasketini alnına eğmiş uyuyordu. Otomobil durunca uyandı ve teğmenin uzattığı kağıdı okudu :
"Bu iyi ! Zor olmayacak ! Amman'ı da alırsak Lawrence ve Emir Faysal'ın önü açılacak. Hem batıdan, hem de doğudan Türklerin önünü kesebiliriz artık !" diye söylendi.
30 Eylül 1918 / Şam Bahçeleri
-Silahlar patladıktan sonra çoğu, Kahire'deki misyonun kapısından arkeolog olarak girmişler,üniformalı askeri danışman, eğitimci ya da tüccar olarak çıkıvermişlerdir. Tüccarlar her devrin adamını oynarlar savaşta.
-Osmanlının el yordamıyla ve eski yöntemlerle kurmaya çalıştığı şanı büyük gizli teşkilatının uygulamaya çalıştığı eski oyunlara benzemez bu oyun. Londra'da ünlü üniversitelerden devşirilmiş ve özenle eğitilmiş kadrolarca yönetilir. Sosyolojik incelemelere, arkeolojik yolculuklarda kurulan yakın dostluklara dayandırılır. Yerel kadrolarını kolejlerden, misyoner örgütlenmesinden devşirir. Büyük para isteyen bu oyun, Londra ve İsviçre bankerlerinin, elmas kulüplerinin , petrol kumpanyalarının yardımıyla oynanır.
-Oyunun ara perdesi Şam'da oynanacaktır. Rol yapma gereği duymayan ve maskelerini bir yana atan gerçek kişilerce!
10 Kasım 1918 / Adana
-Lokomotif treni Adana'dan ayrılıyordu, Kumandan bir an durakladı ; tren düdüğünün keskin sesini bastırmaya çalışarak içinden bağırdı :
"O karanlıkta Şeria nehrini nasıl geçtiysek, bu karanlıktan da geçeriz.! Bakalım bu yol bizi daha.." Sözün gerisi, tekerlerin çelik raylara vuruşu arasında dağılıp gitti. Yerine oturdu, başını cama çevirdi. Yarım kalan sözünü "Nerelere götürecek?" diyerek tamamladı.
Ovanın karanlığına girerlerken "Çare yok ! Karanlığı yakmak için, bir kıvılcım çakmalı !" dedi.
" Kara günler yeniden gelip çattı…
Korkuya yer yok!..
Yılgınlık hiç gerekmez!..
Nihayetinde, Ulus Dağı’na çıkılacak!
Ve yine bir ateş yakılacak!..”
Mustafa Yıldırım
"Almanlar kaçarken, Yahudi Tugayı, Fransız Tugayı, İngilizler, Kanadalılar , Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar Türkleri asker-sivil katleder..."
"Ortadoğu'daki işgale en çok direnen Türklerdir ve bugün de işgale izin vermemelidir."
"Almanlar kaçarken, Yahudi Tugayı, Fransız Tugayı, İngilizler, Kanadalılar , Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar Türkleri asker-sivil katleder..."
"Ortadoğu'daki işgale en çok direnen Türklerdir ve bugün de işgale izin vermemelidir."
Mustafa Yıldırım'ın derin araştırmasıyla günü gününe ortaya çıkarılmış, ayrıntılanmış ve sonunda da nefis bir roman çıkmış. Okurken kendinizi Mustafa Kemal’in yanı başında hissedeceksiniz.
58 Gün, basında tanıtımına rastlayamayacağınız, adeta gizli bir sansüre uğrayan, 545 sayfa olmasına rağmen kısa sürede okuyacağınız, akıcı ve sürükleyici bir romandır, okuyalım, okutalım.