Translate

10 Ocak 2016 Pazar

İNSANLAR GERÇEKLERDEN HOŞLANMAZ






Ülkemizin yıllardır karşılaştığı büyük sorunların hiçbiri (deprem bile) ani ve beklenmedik değildi. Bugün geldiğimiz noktada da, bize dayatılan her türlü siyasi baskılar yıllardır biliniyordu ve çeşitli kesimler bu konularda uyarıda bulunuyordu. Ama hiçbiri için önlem alınmadı.


İşin kötüsü, birçok yönetici ve politikacı bu tehlikeleri "görmek istemedi". Kendisini kandırdı.


Filozofların (düşünürlerin) "rasyonel-akılcı-insan" teorilerine aykırı bir durumla karşı karşıyayız. İnsanoğlu kendi kendisine kurduğu tuzaklardan kurtulamıyor.


Sizlere bu konuda özet bir yazı sunmak istiyorum. Bir süre önce elektronik posta ile gönderilen yazı, bakın nasıl günümüze ışık tutuyor.




CASSANDRA

"Yunan mitolojisinde Cassandra isimli çok trajik bir karakter vardır. Trajedisi gelecekteki olayları aynen bilme yeteneği olmasına rağmen kimsenin ona inanmamasından ileri gelir.


Yüzlerce yazar ve düşünür de aynı trajediyi paylaşır. İnsanlara olanları ve olacakları anlatırsınız ama çok az kişi size inanır, bir kısmı alay eder, bir kısmı öfkelenir, bazıları da kıskanır. Ama hiç kimse verilen mesajları dikkate almaz.


Bu dünyada gerçek kabul edilip ciddiye alınan düşünceler vardır, bir de gerçekdışı veya komplo teorisi olarak bilinen düşünceler, (...) Gerçekleri söylemesin diye öldürülenleri bir kaç vah'lamadan sonra unutuveren toplumun tepkisizliğine kızmadan önce, insanların çoğunluğunun gerçeklerden rahatsız olduğu ve gerçekler yüzünden öldürülenlerin arkasından ağlayacakların her zaman azınlıkta kalacağını iyice bilin.




İNSANLAR GERÇEKLERDEN HOŞLANMAZ

İnsanlar gerçeklerden pek hoşlanmaz. Hatta gerçeklerin peşinden koşan insanların çoğu bile bulduğu gerçeğin yalan olmasını veya kendisinin deli olmasını dileyebilir. Çünkü bazen yalanlar, gerçekten çok daha tatlı bir dünya yaratır bize.


Aslında bugün kızdığımız dünyayı yaratan yine bizleriz. Çünkü dün bugünün yılgınlıklarını hazırladı. Yarının sessizliğinin ise bize neleri getireceğini bilmiyoruz. Neden ve nereye gideceğini bilmeyen, düşünmeyen insan sürülerinin dünü yoktur. Yarını ise boş hayallerdir.


İnsanlar kendisini hayvandan ayıran en büyük özelliği bırakalı çok oldu. Artık üretmiyoruz, çünkü üretmemizi sistem istemiyor. Bizler sadece aç gözlü tüketicileriz artık. Sistemin kitabında iyi vatandaş en çok tüketen vatandaştır. Paranız yetmiyorsa sistem size renkli plastik kartlarla bol bol borç para verir, yeter ki durmadan ve usanmadan tüketin. (...)




KIZGIN FIRIN ÜZERİNDEKİ KARTOPU

İnsanlığın geliştiğini söylüyorlar, benimse tek görebildiğim, insan zekasının ve zulmünün nesilden nesile giderek daha fazla arttığı. İnsan olma duygusu her geçen gün kızgın fırının üzerinde yuvarlanan kartopu gibi giderek yol olmakta. İnsanlığın zıvanadan çıkaran sisteme karşı mücadele etmeye çalışanların kavrayamadıkları şeyse, 'ahtapotun kollarının ancak kafasını kesersen duracağı' gerçeğidir."


Alntı yaptığım yazının sahibi Serdar Kuru'ya teşekkür ederken, son Avrupa Biliği dayatmalarını bir de bu gözle okuyalım.


Özellikle egemenliğimiz kızgın fırın üzerinde eriyen kartopu haline getirilirken, AB dayatmalarına "alkış tutanları" anlamak için.


Hulki Cevizoğlu
Ey Türk İstikbalinin Evladı! , 2005
















Bugünkü Avrupa uygarlığının çökeceğini ilk haber veren kişi Oswald Spengler'di. Arnold Toynbee de aynı tehlikeyi görmüştü.  1905'de Londra'da düzenlenen ve uzun bir süre devam eden konferans sonunda sunulan raporda şu soru sorulmuştu:

"Batı sanayi devriminin birikimleri ve modern teknoloji bu bölgeye (Akdeniz'e sınır olan ülkeler ve Orta Asya) girerse ne olur? Eğer bu halklar bilim, eğitim ve kültüre ağırlık verirse ne olur? Eğer bu bölgede yaşayan halklar bağımsızlıklarını elde eder ve kendi tabii servetlerine sahip çıkarlarsa ne olur?"

Cevap basitti:

"İşte o zaman sömürgeci imparatorluklar sonlarını getirecek bir darbe alırlar, sömürge rüyaları sona erer; imparatorluğun ana damarları kesilir ve Roma ve Bizans imparatorluklarının çöktüğü gibi çöker."

Bunu önlemek için şu tedbirlerin alınması tavsiye edilmişti:

a- Ortak çıkarları olan devletler, bu bölgeyi parçalara ayırmaya, halkını bölünmüşlük, gericilik ve cehalet içinde bırakmaya devam etmelidirler;

b- Bölgedeki aşiret yapıları ve etnik yapılar kaşınmalı; etnik gruplara bağımsızlık ateşi körüklenmeli;

c- Bölge halklarının dilleriyle oynayıp, kültürleri çökertilmeli, öyle ki bölgede emperyalizmin dostu ve bölge halkının düşmanı dost bir güç oluşsun."


Kürdoloji Yalanları
D.Ahsen Batur






"Orta Doğu'yu kim kontrol ederse, bütün dünyayı kontrol eder." 
Prof. Dr. Emil Lengyel, Ortadoğu / 1956











"Yaklaşık 100 kere yazdım: Ankara Antlaşmasında veya başka bir antlaşmada böyle bir madde yok! Bu bir uy-dur-ma!"
Sinan Meydan


tıpkı Lozan'ın son kullanma tarihi var dedikleri gibi, o da uydurma.
Yalan, pislik akıyor ağızlarından, kalemlerinden bu vatanhainleri işbirlikçilerden.
Doğruları öğrenmek istiyorsanız Sinan Meydan'ın kitaplarını, makalelerini okuyup, programlarını izleyin.