ABD parti örgütlerinin, Quantum Şirketi (Temsilcileri George Soros) bankerlerinin, Alman, İngiliz, Fransız, Hollanda, Belçika, İran siyasal partilerinin, İsrail bağlantılı vakıfların ve uluslararası şirketlerin kurduğu örgütlerden oluşan ve istihbarat örgütlerince desteklenen şebekenin çabalarıyla birçok ülkede kitleler eylemlere sürüklendiler.
Ülke bütçelerini aşan paralarla kışkırtılan eylemlerle tarihsel köklere dayanan kurumlar parçalandı; çok partili, ama güdümlü siyasal ortam oluşturuldu. Ülkelerin doğal kaynakları, sanayileri, para piyasaları, bankerlerin-kartellerin eline geçti. NATO Genişletme Projesi uyarınca ülkelerde, bu arada Türkiye’de de, Brüksel ve Washington’dan yönetilen gençlik örgütleri kuruldu. Uzay savaşları teknolojisiyle donanan yeni üslerle bağımsızlık isteyenlere karşı saldırı üsleri oluşturuldu. Ülkelerde din perdesi arkasına gizlenmiş baskıcı-gerici şebekeler, güvenlik ve yargı kurumlarını tümüyle yabancılara teslim ettiler.
Ülkemizde azınlık milliyetçiliği örgütlenmesi ve İran Şia yayılmacılığı, örümcek ağıyla bütünleşti. TESEV, ARI gibi ana örgütlerin güdümünde “yerel yönetimlere özerklik” başlığı altında baştılan çalışmalarla federasyon alt yapısı tamamlandı. Yabancı devletlerin elçiliklerinde, yayılma örgütlerinde yıllarca çalışanlar meclise girdiler, hatta bakan oldular.
Ulusalcı muhalefet ya ezildi ya da ele geçirildi; tek merkezden yönetilen medya oluşturuldu. TSK, yeniden yapılanma programıyla, eğitiminden birlik düzenine dek değiştirildi; “Dünyada Barış” ilkesinden uzaklaşıldı; ABD-AB’nin tasarladığı yeni kolonicilik düzenine uygun ideolojiyle donatıldı ve sömürgeciliğin destek gücüne dönüştürüldü.
“Örümcek Ağı” örgütleri, yerli işbirlikçileriyle seçtikleri “umut veren lider adaylarını” ABD’ye gönderdiler. Bazı üniversitelerde Amerikan ajanlarının odaklandığı merkezler açıldı. Bu merkezler gençleri, Amerika’da bile “gerici” olarak nitelenen örgütlerle ilişkilendirdiler, ABD Dışişleri’nin “Genç Siyasi Lider” programlarıyla Amerika’ya taşıdılar. Gazeteciler aynı kanallarla etkili kişilerle ilişkilendirildiler. Koloniciliği destekleyecek yeni yetme yazarlar, ABD’de kurslardan geçirilerek piyasaya sürüldü.
Güdümlü “sivil-asker” şebekesinin yıllardır yabancılarla birlikte hazırladığı Anayasa tasarıları, Cumhuriyet devletinin temellerini yıkacak biçimde yasalaştırıldı. Ulusal birliği parçalayacak; halkı çatışmaya sürükleyecek yeni yapılanmalarla paralel yönetimler oluşturuldu. ABD ajanlarının amaçladıkları gibi, “toplumsal algılama dizgesi” yeniden üretildi.
“Uluslararası Din Hürriyeti” operasyonuyla güçlendirilen ‘cemaat’ örgütleri, azınlık milliyetçisi liberal teslimiyetçiler, İran İslam Devrimi merkezinden silah-para alan al-Quds ve Hizbullah örgütleri, aynı cephede buluştular. Kürt milliyetçiliğini güçlendiren sivil şebekenin katkılarıyla “açılım-barış” denilerek yurt birliği parçalanmaya başlandı. Bu girişimin alt yapısını oluşturan sivil şebekenin önde gelenleri “akil adam” komisyonlarına seçilerek , egemen devleti parçalama kararlarını benimsetmek için çalışmaya başladılar.
Bu kitabı dokuz yıldır etkisizleştirmeye çabalayanlar, bildik yöntemlere başvurdular. Akiller arasına giren taraflı gazete yazarı, “Mustafa Yıldırım’ın, istihbarat raporlarıyla sivil toplumu fişlediği, Sivil Örümceğin Ağında kitabı” diye yazdı.
Araştırmanın bir istihbarat raporunun kitaplaştırılmış biçimi olduğu izleniminin yaratılması, yıkım operatörlerinin de amaçlarına uygundur. Bu tür kişiler, bazen gereğinden çok bölümler aktardığım açık-resmi örgüt raporlarını, yabancı yayınları görmezden geliyor; sözde sivilleri ve iktidar sahiplerini kışkırtmaya çalışıyorlar. Oysa operasyonun tarihsel geçmişi ve temel yapısı ele alınmış; ana örgütler çözümlenmiş; başka ülkelerden operasyon örnekleri verilmiş; tüm adlar açık raporlardan, yayınlanmış biyografilerden alınmıştır.
Örümcek ağını destekleyen CIA, MOSSAD, MI6, BND, EYP, SAVAMA, VEVAK, al-Quds Kuvvetleri gibi örgütlerin içerdeki şebekeleri ortaya çıkarılmadıkça, “danışman” kılıklı ajanlar devletten, partilerden temizlenmedikçe, kökten yıkım engellenemez.
Görev zordur; sınırsız özveri ister. Örneğin ressam Mark Lombardi (1951-2000) tablolarında, Bush ailesi, Harken Energy firması, Suudlar, Usame Bin Ladin ile birçok güç odağının para ilişkilerini, CIA’dan James Bath’ın Suudi bağlantılarını, biyolojik-kimyasal silah-nükleer teknoloji kanallarını sergiledi. FBI elemanları sergiyi bastı. Müze tabloların götürülmesine izin vermedi; ama Lombardi, kısa süre sonra atölyesinde boynundan asılı bulundu. Venezuela’da büyük oy farkıyla iktidara gelen Hugo Chavez Frias yönetimine ve parlamentoya karşı 2002’de sivil-asker darbesi düzenlendi. ABD’den para aldığı kanıtlanan subaylarla, NED ağının “sivil toplum örgütleri” ve işadamları parlamentoya el koydular. Halk parlamentoyu kuşattı; darbeci subaylar, CIA yardımıyla Miami’ye kaçtılar. Savcı Danilo Anderson (1966-2004), polis-asker-savcı-yargıç-sivil, 400’e yakın kişi hakkında casusluluktan, darbecilikten, cinayetten dava dosyası hazırladı. Silahlı suikast girişiminden kurtulan Anderson, on beş gün sonra taşıtına C4 patlayıcı yerleştirilerek öldürüldü.
Kitabın yeni baskısını da, önceki basımlar gibi, sanatçı Mark Lombardi’ye ve ilkeli, bağımsız, dürüst savcılık dersi veren Danilo Anderson’a; İran’da yargısız-savunmasız canlarına kıyılan sanatçılara-yazarlara-ozanlara; gerçeklerin ardında koşarken öldürülen gazetecilere, bilim insanlarına ve hukukçulara adıyor; karanlığı yakma uğraşımda desteklerini esirgemeyenlere bir kez daha teşekkür ediyorum.
* * *
1918’de Mekke’de sırtına inen kırbaç…
Der’a istasyonunda boğazını kana boyayan Arap cembiyesi…
Kurtarmak istediklerinin sırtını karartan sopaları…
Ellerin kelepçeliyken baldırlarını yaran onbaşının zinciri…
“Amerika ile ilişkilerimiz ortak değerlere dayanır” diyen paşanın gülümsemesi…
Hayır, bunlar değil içini kavuran!
Boğazına düğümlenen o ses yakıyor göğsünün sol yanını!
Her türlü ihanete karşın seni ayakta tutan, taş duvarları delip soğuk odalara ulaşan o ses hala
“Ya İstiklal Ya Ölüm” diyor ve fısıldıyor sana:
“Nihayetinde vatana olan namus borcumuzu ödedik!”
Öyleyse sen de dayanmalısın, çünkü insanlık tarihinin her sayfasında yazılıdır:
“Kahramanlar acı çeker!”
Mustafa Yıldırım
Sivil Örümceğin Ağında
* * *
Şam'da, Kum'da çare arayanlara...Humeyni karanlığını "devrimci" sayanlara... Ayetullah diktasının katlettiği Türkmen Gülistanlıların anısına saygıyla...
NE YAPMALI?
(Azerbaycan'da Proje Demokratiya- Adım Adım Teslimiyet , 2006, Kitabın Son Söz sayfası, 2006)
Bu sorunun cevabı zor değildir! Azeriler kendi istiklal ve hâkimiyetlerini ele almalıdırlar.
Demokrasiyi kuracaklarsa, kendileri kurmalıdırlar. Kendi milli menfaatlerine uyan iktisadi kararlar almalıdırlar.
Azerbaycan devleti, tez elden yabancı misyonları Beynelhalk (uluslararası) kanunlara uymaya, Azerbaycan’ın iç siyasasını karıştırmaktan uzak durmaya çağırmalıdır.
Azerbaycan’ı karıştırmak üzere teşkilatlanan yabancı istihbaratçıları, Beynelhalk kanunlara dayanarak sınır dışı etmelidirler.
Azerbaycan iktidarı ve milli kuvvetleri unutmamalıdır ki, ABD ve Avrupa’nın Azerbaycan’ı ele geçirmesiyle, Türkiye, Kafkasya, Asya, İran birer koloni olacaktır.
Azerbaycan, Balkanlar-Türkiye-Asya arasında bir köprüdür. Koloniciler bu köprüyü ele geçirince, Asya’yı da ele geçirmiş olacaklardır!
Azerilerin yapacağı en küçük hatanın bedelini öncelikle, Türkiye Türkleri ödeyecektir.
Herhangi bir kuşatmada Türkiye Türklerinin soluk alabileceği, iktisadi ambargoda az da olsa ticaret yapabileceği tek çıkış yolu Azerbaycan’dır. Türklerin kaderi istiklale inanmış, hürriyetperver Azerilerin elindedir.
Türkiye’de, istiklal ve hürriyeti her şeyin üstünde tutanlar, Türkiye’nin Kafkasya’ya bir atlama taşı olarak kullanılmasına izin vermemelidirler.
ABD ve Avrupa fondlarından pul (para) alarak, medyanın, okulların, üniversitelerin, tarım işletmelerinin yabancının eline geçmesi için faaliyet gösterenlere ve Azerbaycan’ı ele geçirmek isteyenlere mani olmak da, herkesten evvel Türkiye Türklerinin vazifesidir.
Bu vazifeyi yerine getirmeyenler, tarih önünde mesul olacak ve istikbalde ciddi davalarla karşılaşacaklardır.
İşte bu nedenledir ki, Azeri halkı şimdi ayağa tikil-meli (kalkmalı) ve kendi vatanlarına, demokrasilerine sahip çıkmalıdır. Azerbaycan devletinin ya da şirketlerinin yabancıdan pul almaya alışmış olanlara pul vermesi, işbirlikçilere mani olamaz.
Unutulmamalıdır ki, dava birkaç adamın, yahut kadının kendilerini üç pula satmaları değildir. Onlar, yabancıların sonuna kadar ‘liberal’ propagandasına inanmışlar ve Azerbaycan’ın kapılarının vur-kaç şirketlerine açılınca, ‘hürriyet’ olacağına inanmışlardır. Pul almasalar da bu yolda yürüyeceklerdir.
Yabancı ‘misyonlar’ Azerbaycan halkını kendi devletine düşman etmek için her türlü suikastı yapmaya, her türlü kanun dışı hareketi organize etmeye hazırdırlar! Onlardan asgari insanlık ahlakı beklemek imkânsızdır.
Bunun böyle olacağı başka ülkelerde yaşananlardan bellidir. ABD ve AB’nin, Bosna’da, Yugoslavya’da, Hırvatistan’da, Venezuela’da, Peru’da, Şili’de ve Irak’ta yaptıklarına bakmak yeterlidir. Afganistan’da Taliban’ı yetiştiren IRI ve NDI danışman ve yöneticilerinden her şey beklenmelidir.
Nihayetinde, Azerilerin kendi kaderlerini ele almaktan başka çareleri yoktur. ABD Başkanı’nın ayağına giderek Azerbaycan’ın iç siyasetini tartışma konusu yapmak, teslimiyetin kabullenilmesi anlamına gelir.
Ancak bugün, ABD ve Avrupalılar, puluyla (parasıyla), silahıyla, medyasıyla, yalan matbuat ustalığıyla galip gelebilirler.
Kendi öz çıkarlarından başkaca bir insanlık sorununu dert etmeyen iktidarların, yabancının oyuncağı olan siyasetçilerin ve aydınların, gelecekte hangi sıfatla anılacaklarını söylemeye ise hiç gerek yok.
Onların sonlarının nasıl olacağını bilmek için yakın tarihe bakmak yeterlidir. Çünkü dün olduğu gibi, bugün de yayılmacıya, eşkıyaya ortaklık etmenin ve uşaklığın ayıbı, “milli çıkar” gerekçesiyle unutturulamaz.
Yabancı yayılmacıların bugünkü galibiyeti geçicidir. Ahlaksızlığa dayanan bu yenilgi Azerileri yıldırmamalıdır.
Azeri hürriyetçileri şurasını unutmamalıdırlar ki, mağlup olurken bile yapacakları her eylem, istikbalin genç nesillerine misal olacak ve onların mücadele yolunu açacaktır!
Ankara: 5 Eylül 2006
Azerbaycan'da Proje Demokratiya
Mustafa Yıldırım
Kasım 2005 Azerbaycan seçimlerinden önce yazılan Azerbaycan’da Proje Demokratiya kitabı Bakû’de yayınlanamayınca özeti “Sivil örümceğin Ağında”da yayınlanabilmişti. Azerbaycan kitabı, 2006’da Türkiye’de yayınlandı. Eksik bilgilendirmeye yol açmamak için Sivil Örümceğin Ağında’nın Azerbaycan bölümü yeni basımlarda çıkarıldı. Ayrıca Uğur Mumcu’yla ilgili son bölüm, cinayet suçluları yakalanmadan önce yazılmıştı. Türk aydınlarına, güvenlik görevlilerine, yabancı diplomatlara kıyan İran al Kudüs Kuvvetleri’nin Türkiye’deki cinayetleri, yeni bir kitabın konusu olduğundan bu bölüm güncellenmemiştir.
okuyalım, okutalım.
"Antik Türk kültürünün mirasına konmuş olan Batı’nın geçmişinde demokrasi yoktur.
Demokrasi kavram ve kelime olarak Batı için bir ithal malıdır."
Mehmet Ünal Mutlu
Ötüken'den Vatikan'a Arınak