Cahit Kayra…1917 doğumlu bir genç adam…Gençliği; bıkıp usanmadan araştırma yapmasından, yazmasından geliyor. 37 kitap yazdı. Bürokrat, milletvekili ve bakan oldu. Son olarak, üç ciltlik “Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü” kitabını yazdı. Cahit Kara’dan mektup aldım. İşte makalesi:
“Asıl Mesele; Türkiye’de sanayileşmenin durdurulması, mevcut sanayi tesislerinin özelleştirme uygulamasıyla yok edilmesi ve ülkenin ciddi bir ivmeyle fakirleştirilmesidir.
Türkiye’nin bugünkü perişan durumu; Cumhuriyet değerlerinin tahribi, dış politikadaki olumsuz korkutucu gelişmeler, iç politikadaki parçalanma - parçlama programları, eğitimdeki dinsel kuşak yaratma politikası ve Türkiye’deki fakir-cahil kesimin büyütülmesi programı tam bir bütünlük göstermektedir.
Bu bütünlüğün parçalarının her biri birbirinden önemli sorunlarla doludur. Bir de bunların altyapısındaki konu varki, işte bu Soner Yalçın tanımlaması ile Asıl Mesele’dir…”
“Türkiye’nin kırılgan ekonomisi ve bu ekonominin asıl meselesi: ‘Sanayileşmemektir’…Türkiye’de sanayileşme arzusu, heyecanı güçlü başladı, fakat birden durakladı: Aşama aşama farklı politikalar uygulandı.
- 1930-1950; devletçilik ve sanayileşme, Mustafa Kemal ve İnönü
- 1950-1960; devletçilik ve dağınık sanayileşme hareketi (Menderes)
- 1960-1980; karma ekonomi, (devletçilik+özel sektör) sanayileşmede gelişme dönemi. (İnönü+Demirel+Ecevit+Erbakan) Bu dalgalı politikalardan sonra sanayileşme heyecanı kayboldu!
- 1980-2002; İlk engellemeler başladı. (Özal+Çiller)
- 2002 ve devamı; Tüketim politikası, sanayileşmenin durdurulması ve mevcutların tahribi.
Bu tabloyu basitleştirebiliriz:
- 1923-2002; sanayileşme.
- 2002 ve devamı; Türkiye’de kurulu sanayinin tahribi ve yeni yatırımlar yapılmaması.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD siyasi sultasını geliştirmek, kapitalist rejimi güçlendirmek ve yaymak için Marshall Planı’nı başlattı:
- Dünya ticaretini serbestleştirme önlemleri aldı. Engeller azaltıldı (Gatt ve DTÖ).
- Gelişmiş ülkeler (Avrupa ekonomisi) toparlandı, güçlendi.
- Gelişmemiş (ve gelişme halindeki) ülkelerde sanayileşme başladı. Batı‘nın bu ülkelerdeki pazarlarında daralma oldu.
1970’lerden sonra Batılı toplumlar gelişmekte olan memleketlerdeki sanayileşmeden tedirgin oldu.
- Gelişmiş/sanayileşmiş memleketler arasında, Guadaloupe toplantısı yapıldı. (Amerika+İngiltere+Fransa+Almanya) Önemli, fakat yazıya geçmeyen, akıllarda yer alan ve geliştirilen bir anlaşmaydı bu.
- Bu anlaşmaya yıllar sonra 1989’da Washington Consensus (Vaşington Anlaşması) adı verildi. Bu anlaşmanın amacı:
- Ekonomik krizi önlemek için çeşitli istikrar önlemleri almak; (bütçeleri denkleştirmek gibi)
- Dünya ticaretine (serbestleştirmeyi artırarak, koruma engellerini yok ederek) kendi yararlarına uygun bir şekil vermek…
Bu anlaşmanın içinde önemli bir madde vardı:
- Gelişme halindeki ülkelerde kurulu, devlet kaynaklı sanayinin özelleştirilmesi (açıkça yok edilmesi.)”
“Planlı dönem ağırlıklı olarak Türkiye’nin sanayileşmesiyle devam etti. 2002 yılına kadar Türkiye’de gayrisafi milli hasılanın, yıllara göre yüzde 22-26’sı yatırımlara ayrıldı. İstihdam sorunu olmadı.
- Dünya Bankası Türkiye için bir inceleme yaptırdı ve 1978 tarihli bir rapor hazırlattı. S.Robinson ve Kemal Derviş tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de sanayileşmenin ‘yavaşlatılması’ önerildi.
- 1980 sonrası bir istikrar programı hazırlandı. Bu programın maddesinde KİT‘lerin özelleştirme yoluyla tasfiyesi hükmü vardı.
- Özal sanayileşme hızının azaltılacağını açıkladı. Özelleştirme başladı; fakat başarılı olmadı.
Bu arada sanayileşme devam etti…
- Çiller, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ni imzaladı. Gümrükler açıldı.
Sanayileşme yine devam etti…
- Ekonominin dengeleri bozuldu. Ecevit, Dünya Bankası’ndan Kemal Derviş’i davet etti. Derviş, faizleri yükseltti. Dolar ucuzladı. Açık gümrüklerden Türkiye’ye mal aktı. Sanayiciler yatırımı bırakıp ithalatçı ve tüccar oldu.
Sanayileşme bir ölçüde yine devam etti…
- 2002 yılındaki erken seçim sonunda, yeni kurulan ve dinsel ideolojiyi benimseyen Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldi.
Sanayileşme durdu…
- Seksen yılda kurulan sanayi yıkıldı.
- Bu bir miras yedilikti. 300’den fazla tesis satıldı, tasfiye edildi. (2012’de özelleştirilen tesisler 280, kapatılan tesisler 78 idi. Satış tutarı 52 milyar Dolar’dı ve yabancıların satın aldıkları 15.5 milyar Dolar’dı.)
- Sanayide yeni yatırımlar yapılmadı.
- GSMH içinde yatırımların payı yüzde 12-14’e indi.
- Tüketim ekonomisi uygulandı. Bütün kaynaklar (İç tasarruflar+dış borçlanmalar) (Dış borçlar 1 trilyon Tl - İç borçlar 1 trilyon Tl - Kısa vadeli dış borçlar 350 milyar Tl.) + Devlet sanayinin tasfiyesinden elde edilen fonlar 13 yıl boyunca tüketildi.
Son durum:
- Gerçek kaynaklar çok büyük ölçüde daraldı.
- İşsizlik arttı.
- İç ve dış açıklar tehlikeli boyutlara ulaştı.
- Ekonomi dar boğaza girdi.
- Yöneticiler faiz ve dolar oyunları ile günümüzü idare etmeye çalışıyor.
- Cari dolar kuru hesaplarla Türkiye’nin milli gelirinin arttığı anlatımlarıyla kamuoyu aldatıldı.
- Geçen 13 yıl içinde; Türkiye ekonomisi, günümüzün ve geleceğimizin varlığı tüketildi.
- Türkiye ciddi bir ivmeyle fakirleşmektedir.
Asıl mesele budur…”
98 yaşındaki Cahit Kayra’nın mektubu böyle...
Anlamak isteyene…
Soner Yalçın , 16 Haziran 2015
"Kemal Derviş hep aynı"
Sözcü
* Yunanistan'ın 1.6 MİLYAR Euro (y. 1.8 MİLYAR Dolar) borcuna karşılık, sadece Türkiye'nin 2012’de özelleştirilen tesislerinin satış tutarı 52 MİLYAR DOLAR ve yabancıların satın aldıkları 15.5 MİLYAR DOLAR....
HAİNLİĞİ;
GÖRÜYORUM,
GÖRÜYORSUN,
GÖRMÜYORLAR....!