Turks and Armenians lived together in peace and harmony throughout many centuries. Quite a number of Armenians had important positions in Ottoman administrations. For example, at the end of 19th and at the beginning of 20th centuries, for 28 years the Ministers in charge of the personal budget of the Sultan were Armenians. An Ottoman Foreign Minister was Armenian. There were Armenian members of Parliament, ambassadors and high-level officers.
During the First World War, responding to an appeal by Tsar Nikola II, a great number of Ottoman citizens of Armenian origin joined the Russian forces invading Eastern parts of Turkey.
These Armenians, and local Armenian armed groups attacked not only supply roads and storage facilities of the Turkish forces, but Turkish towns and villages as well, killing a great number of civilians including women and children.
In 1915 Ottoman government, upon the demand of Commanders of the Turkish forces on the Eastern Front, decided to move Armenians living in combat zones to safe places of the Empire. This deportation had started after armed Armenian groups took over control of the city of Van.
A great number of Turks and Armenians had lost their lives during this period as a result of mutual killings and illnesses. There are various estimations of Armenian casualties. French writer Pierre Loti, in his letter to the French Foreign Minister, asserted that Armenian claims are grossly exaggerated.
French journalist and writer Jean Schlicklin in his book Angora published in 1922, reports that by the end of 1919, one hundred Turkish villages were burned and their inhabitants massacred by Armenians.
According to the official records of the Turkish authorities, around half a million Turks lost their lives in this period in the areas of confrontation.
During the First World War, these confrontations have been presented as Turkish atrocities by allied propaganda agencies, most particularly by the British Propaganda Ministry, Wellington House, practically without any reference to Turkish victims. These wartime propaganda materials are still in use to justify Armenian claims of genocide.
Ovanes Katchaznouni, the first Prime Minister of Armenia and the Chairman of the Dashnak Party, in a speech delivered in April 1923 at the Congress of the Party in Bucharest, blamed not the Turks, but his own party for wrongdoings during this period.
The UN Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide of 1948 sets forth the definition of genocide and specifies the legal authorities qualified to determine which acts could be construed as genocide. Nobody and no institution is authorized to decide which event could be qualified as genocide except those mentioned in the Convention. Therefore, the Armenian claims cannot be justified by the stipulations of this Convention and have not been accepted by a large part of the States or relevant legal authorities.
British Foreign Office Minister Baroness Meta Ramsey of Cartvale addressing the House of Lords on 14 April 1999 said, “… in the absence of unequivocal evidence to show that the Ottoman administration took a specific decision and action to eliminate the Armenians under their control at the time, British governments have not recognized the events of 1915 and 1916 as “genocide”.
Sixty nine American historians, including Professors. Bernard Lewis, Justin McCarthy, Stanford Shaw and Dankward Rustov published a statement in The New York Times and Washington Post on May 19, 1985, arguing that “…much more remains to be discovered before historians will be able to sort out precisely responsibility between warring and innocent and to identify the causes for the events which resulted in the death or removal of large numbers of the eastern Anatolian population, Christian and Muslim alike.”
On December 17, 2013, the European Court of Human Rights ruled that Switzerland violated the right to freedom of speech by convicting Doğu Perinçek, chairman of the Turkish Workers Party, for having publicly denied the existence of any genocide against the Armenian people. The Court pointed out that a consensus was difficult to establish in relation to matters which cannot be historically ascertained with absolute certainty, especially in view of the fact that genocide is a very specific and narrowly defined legal concept requiring a high threshold of proof.
It is often suggested to Turks to face their history. As a matter of fact, all countries should do that and I believe that in the end, Turks would probably not be among those who are most ashamed of their past.
Dr. Onur Öymen
retired Ambassador, former Undersecretary of the Turkish Ministry of Foreign Affairs,
former M.P. and former Deputy Chairman of Republican People’s Party
Avrupa Parlamentosunun Sözde Ermeni Soykırımı Hakkında Aldığı Kararla İlgili Bazı Bilgi ve Düşünceler
Türkler ve Ermeniler yüzyıllar boyunca barış ve uyum içinde birlikte yaşamışlardır. Çok sayıda Ermeni Osmanlı İmparatorluğunda önemli görevler yapmışlardır. Örneğin, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında 28 yıl boyunca Padişahın özel bütçesinden (Hazine-i Hassa) sorumlu olan Bakanlar hep Ermeniler olmuştu. Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni Dışişleri Bakanı, Ermeni Meclis üyeleri, Büyükelçiler ve komutanlar vardı.
Birinci Dünya Savaşında, Rus Çarı II. Nikola’nın çağrısı üzerine, Ermeni kökenli çok sayıda Osmanlı vatandaşı Türkiye’nin Doğusundaki toprakları işgal etmekte olan Rus kuvvetlerine katılmışlardı.
Bu Ermeniler ve yerel Ermeni silahlı gruplar, yalnız Türk kuvvetlerinin ikmal yollarına ve depolarına saldırmakla kalmamışlar, Türk şehirlerine ve köylerine de saldırılar düzenlemişler, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere çok sayıda sivili öldürmüşlerdir.
Osmanlı Hükümeti, 1915 yılında, Doğu Cephesindeki komutanların talebi üzerine, savaş bölgelerinde yaşayan Ermenileri İmparatorluğun daha güvenli bölgelerine gönderme kararı almıştır. Bu tehcir, Ermeni gruplar Van şehrini ele geçirdikten sonra uygulanmaya başlanmıştır.
O dönemde karşılıklı öldürmeler ve salgın hastalıklar nedeniyle çok sayıda Türk ve Ermeni hayatını kaybetmiştir. Ermenilerin kayıpları konusunda farklı tahminler vardır. Fransız yazar Pierre Loti, Fransız Dışişleri Bakanına yazdığı mektupta, Ermeni iddialarının aşırı derecede mübalağalı olduğunu ifade etmiştir.
Fransız gazeteci ve yazar Jean Schliklin, 1922 yılında yayınlanan Angora isimli kitabında, 1919 yılının sonlarına kadar 100 Türk köyünün Ermeniler tarafından yakıldığını ve orada yaşayanların katledildiğini bildiriyor.
Türk makamlarının resmi kayıtlarına göre, bu silahlı çatışma döneminde yaklaşık yarım milyon Türk hayatını kaybetmiştir.
Birinci Dünya Savaşında, bu çatışmalar, müttefiklerin propaganda teşkilatları, özellikle İngiliz Propaganda Bakanlığı Wellington House tarafından, hayatını kaybeden Türklere atıfta bulunulmaksızın, Türk vahşeti olarak dünyaya duyurulmuştur.
Ermenistan’ın ilk Başbakanı ve Taşnak Partisi Başkanı Ovanes Katchaznouni ise, Partisinin 1923 yılının Nisan ayında Bükreş’te düzenlenen Kongresinde yaptığı konuşmada bu dönemdeki yanlışlıklar nedeniyle Türkleri değil, kendi Partisini suçlamıştır.
Birleşmiş Milletlerin 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Konusundaki Sözleşmesi soykırım suçunu tarif etmekte ve hangi yargı makamlarının hangi olayları soykırım olarak nitelendirebileceğini belirlemektedir. Sözleşmenin belirttiği yargı makamlarının dışında hiç kimse ve hiçbir kuruluş bir olayın soykırım olduğuna hükmetme hakkına sahip değildir. Bu nedenle, Ermeni iddiaları bu sözleşmenin hükümlerince haklı görülemez. Bu iddialar devletlerin büyük çoğunluğu ve ilgili adli makamlar tarafından da bugüne kadar kabul edilmemiştir.
İngiliz Dışişleri Bakanlığında, Devlet Bakanı Barones Meta Ramsay of Cartvale 19 Nisan 1999 tarihinde Lordlar Kamarasına hitap ederken şunları söylemişti: “...Osmanlı Devletinin kendi yönetimindeki Ermenileri bertaraf etmek için özel bir karar aldığını veya harekette bulunduğunu gösteren tartışılmaz deliller bulunmadığı için İngiliz Hükümetleri 1915-1916 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmemektedir.”
Profesör Bernard Lewis, Justin McCarthy, Stanford Shaw, Dunkwart Rustow da dahil olmak üzere 69 bilim adamı 19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Washington Post gazetelerinde yayınladıkları bildiride şunları belirtmişlerdir: “Tarihçilerin savaşanlar ve masumlar arasındaki sorumluluğu saptayabilmeleri ve Doğu Anadolu’da yaşayan çok sayıda Hıristiyan ve Müslümanın ölümüyle veya yerlerinden uzaklaştırılmasıyla sonuçlanan olayların sebeplerini belirleyebilmeleri için ortaya çıkartılması gereken daha pek çok şey vardır.”
17 Aralık 2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre’nin, Türkiye İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’i Ermeni halkına karşı “soykırım” yapıldığını açıkça reddetmesi nedeniyle mahkum ederek söz hürriyetini ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme, çok özel ve sınırlı biçimde tarif edilen soykırım suçunun büyük hassasiyetle tanımlanması gereken bir kavram olması nedeniyle tarihi açıdan mutlak bir kesinlikle belirlenemeyen hususlara ilişkin olarak bir görüş birliğinin oluşturulmasının güçlüğüne işaret etmiştir.
Türklere sık sık geçmişleriyle yüzleşmeleri tavsiye ediliyor. Gerçekten bütün ülkeler bunu yapmalıdır. Bence sonunda geçmişlerinden en çok utanç duyacaklar arasında Türkler yer almayacaktır.
Dr.Onur Öymen
Mustafa Mutlu ve Onur Öymen
Diaspora Ermenileri'nin Soykırım Yalanları ve Mücadele Yöntemlerimiz
Tahir Tamer Kumkale , 2007
Tarih şahittir ki; Türk milleti bilerek ve isteyerek ve bin yıldır birlikte yaşadığı Ermenilere ve ne de başka bir millete soykırım uygulamamıştır. Bizim milli karakterimizde milletlere ve ırklara düşmanlık yoktur. Ayrıca dini değerlerimiz de bunu kesin olarak reddeder.
Elinizdeki kitap, arşiv belgeleri arasında kaybolmadan Ermeni Soykırımı safsatasının geçersizliği hakkında ve halkımızı bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Bilinmelidir ki Türkiye bu davada tamamen haklıdır.
Kitapta; haklı davamızda bilmek zorunda olduğumuz şu soruların cevapları yer almıştır.
Diaspora Ermenileri kimlerdir? Bizden neler istiyorlar?
Diaspora'nın Türkiye'ye yönelik hedef ve stratejileri nelerdir?
Küresel Güçlerin Ermeni iddialarındaki yeri ve rolü nedir?
Soykırım yalanlarının belgelerle kanıtlanmış doğruları nedir?
24 Nisan 1915 neden özellikle "Soykırım Günü" seçilmiştir?
Ermeni soykırım yalanları dış ülkelerde neden destek buluyor?
Osmanlı Dönemi Ermeni terörünün sebep ve sonuçları nelerdir?
Cumhuriyet Dönemi Ermeni terörünü sebep ve sonuçları nelerdir?
Ermeni terör örgütlerinin uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgisi nedir?
Konuyla ilgili arşiv belgelerine dayalı bilgiler neden dikkate alınmıyor?
BM Soykırım Sözleşmesine göre yapılanlar soykırım olabilir mi?
İddia edildiği gibi Sevr Anlaşmasının bugün de geçerliği var mıdır?
Yabancı tarihçiler ve gerçek bilim adamları konuya nasıl bakıyorlar?
Türkiye Ermenileri konuya nasıl bakıyorlar ve neler yapıyorlar?
Küresel güçlerin denetimindeki diasporasının saldıralarını
önlemek için;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Olarak Neler Yapılabilir ?
Türkiye Cumhuriyeti Halkına Düşen Görevler Nelerdir?
ve
"Şüphe edilmemek gerekirdi ki, Ermeni katliamı konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildi. Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuvvetler tarafından silahlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür’et alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler. "
Gazi Mustafa Kemal Atatürk (Nutuk-1927)
"Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması ile en doğru çözüm şeklini buldu"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922)