“Ben bu
ülkede doğdum doğalı bir kontrolün içinde olduğumu biliyorum. Bir baskının
içindeyim. Bu 10 senelik bir olay da değil. Bu Atatürk’ün ölümünden beri böyle.
Atatürk öldükten sonra bu ülke bağımsızlığını yitirmiştir, kaybetmiştir.
Mahalle baskısı da olur. Mahalle baskısından çok daha Amerika’nın bize ne kadar
çok baskı uyguladığını düşünmeliyiz. Batı devletlerinin bize ne kadar baskı
uyguladığını incelememiz lazım.”
“Bizim
gerçek sorumuz ortada. Biz yüzyıllardır bu topraklarda yaşıyoruz. Bu topraklarda
bir kültür oluşturduk. Öyle ya da böyle bir kültür oluşturduk. Bu kültürün
sonunda Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir
cumhuriyet olduğunu düşünüyorduk, ama değilmiş onu gördük. Toplumumuzun her
yerinde bağımsızlığımızı kaybettiğimizi görebiliriz. Eğitimden tutun sosyal
yaşantımıza kadar her yerde bağımsızlığımızı kaybettiğimizi görüyoruz. Hepimiz
günlük yaşantımızda bunların sıkıntılarını yaşıyoruz. Bunu nasıl çözeceğimizi
bu saatten sonra bilemiyorum.”
“Ben Türkiye
Cumhuriyeti’nin kısa bir süre içinde var olma savaşına gireceğini düşünüyorum
çok vahim bir şekilde. Dünya zaten
savaş içinde. Türkiye, bu savaşın sonunda ya bağımsız bir ülke olacaktır ya da
televizyondan seyrettiğimiz bir Ortadoğu ülkesi.”
24 Kasım 2012
Bundan
yıllar önce demiştim ki “Türkiye şelaleden yuvarlanacak”. Türkiye bana göre
uçurumdan yuvarlandı, şelaleden de düştü. Buna rağmen, ben Türk insanının bir
potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Biz ne kadar kendi halkımızı çok eleştirsek
de, cahil desek de bu toplumun binlerce yıllık bir birikimi var. Önsezilerinin
kuvvetli olduğunu ve siyasetin çok üzerinde olduğunu düşünüyorum. Bizi
kurtaracak olan da budur.
İstatistiksel
olarak Türkler binlerce yıldır sürekli yok olma aşamasına gelmişler ama bu toplumun
içerisindeki, bizim algılayamadığımız dinamik kendini bir şekilde gösterir. Bir
Cem Karaca şarkısıyla bunu anlatmaya çalışayım : yüzbin kere tövbe eder, yine
şarap içeriz biz ! Birazcık bir nefes almamız gerekiyor belki ama mutlaka kendi
yolumuzu bulacağız.
Yurtseverleri,
aydın insanları, 1960’lı yıllardan itibaren bilinçli olarak böldüklerini
düşünüyorum ben. Bir şarkıcıdan bunları duymak biraz iddialı olabilir ama ! Ben
bunu daha önce de söyledim “Atatürk’ün öldüğü gün Türkiye bağımsızlığını yitirmiştir.”
Ondan sonra da Türkiye’deki sol ve sağ birbiri ile konuşamaz hale geldi. Önce
Deniz’lerin idamı, sonra 80’li yıllarda darbe ve uygulamaları ile o aydınlık
gençlik ve kadrolar yok edildi.
78 Maraş
olaylarını yaşadım, darbede 8 yaşındaydım. Maraş Olayları hatırlanmayacak bir
şey değildi zaten ! Sokakta oyun oynuyorduk. Silahların patladığı anı
hatırlıyorum ben. Hiç korkmamıştık, bu önemli bir şeydir. Korkuyu bilmiyorduk
çünkü ! Onun silah olduğunu düşünmüyorduk, helikopter filan geçiyor sanıyorduk.
Bu çok önemlidir benim hayatımda, şu an saniye saniye hatırlıyorum bak. Anneler
babalar çocuklarını korkuyla aldılar, onların gözlerindeki korkudan biz anladık
durumu.
Anneyi
sevmek gibi seviyorum ben Anadolu’yu. Koşulsuz. Başka nedenlerim de var tabi.
Ben Atatürk’ün dediği gibi Türklerin en aşağı 7000 yıldır Anadolu’da olduğunu
düşünüyorum. Ben Türk insanının, Türklerin, dünyayı aydınlatan güneş olduğunu biliyorum. Dünyayı aydınlatan
güneş, dünyaya medeniyeti getiren ülkedir, Türkler ve Türkiye. Türkler, yalnızca
bir ırka indirilemeyecek bir medeniyet ve kültürün adıdır. Bu anlaşılırsa
Türkiye’deki bazı etik tartışmalar da ortadan kalkar. Atatürk bunların
peşindeydi. Batı’nın bu topraklardan Türkleri atmak için hangi oyunları
tezgahladığını o kadar iyi biliyordu ki Atatürk.
Atatürk’ün
Türkiyesini istiyorum. Ben CHP içindekilerin bile tartışmaya açtığı 1930’lu
yılların aydınlık Türkiye’sini istiyorum.
Dünyada
devletler var, bunlar birbiriyle savaşıyor filan ya… Ama birbiriyle pek iyi
anlaşan bir yapı da var. Bunlar kim ? Sermaye.
KIRAÇ
22 Mayıs
2016, İlkkurşun
"ABD İŞİD inRakka’yı terk etmesi emrini verdi. İŞİD Rakka’yı terk ediyor fakat MUSUL’a
yerleşiyor...
Musul bir Türkmen Şehri…."
Musul bir Türkmen Şehri…."
eskiler:
“Uluslar,
egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla
inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu
despotluk bireysel despotluktan daha tehlikelidir. Meclislerin öyle kararları
olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına, giderilmesi olanaklı olmayan zararlar
verebilir.”
Mustafa Kemal Atatürk, Eskişehir-İzmit konuşmaları