Translate

30 Mayıs 2015 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞI NASIL YOK EDİLDİ?








1) ASKERÎ TEHDİT
2) KÜLTÜR EMPERYALİZMİ
3) İŞBİRLİKÇİ BULMA
4) POLİTİKA DAYATMA
5) ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR
6) YARDIM


Askerî tehdit… kültürel yayılma… işbirlikçiler: Emperyalist ülkeler askerî tehdide başvuruyor. Hedef ülkenin insanlarını kültürel etki altına alıyor. Sızmayı ve amacını kolaylaştırmak için o ülkede işbirlikçiler buluyor. Politika dayatma… anlaşmalar ve yardım: İşbirlikçiler sayesinde kendi lehlerine olan politikaların uygulanmasını sağlıyorlar. Bütün bu yaptıklarını anlaşmalar ve bir takım yardımlarla destekliyorlar.


Hedef, ülkenin doğal kaynakları ve pazarları: Peki, neden giriyorlar bunca “zahmet”e? Ülkenin ekonomik kaynaklarını ve pazarlarını ele geçirmek için!  Buna giden yol da, o ülkede hükümet kararlarının kendi lehlerine, başka bir deyişle dış –ve onlarla ortak çalışan iç- odakların lehine alınması gerekiyor. Özetle, ülkenin bağımsız olmaktan çıkması gerekiyor. Meclise, hükümete ve yargıya kararları istedikleri şekilde aldırmaya başladıkları an,  ülkenin tam bağımsızlığı yara almaya başlıyor. Süreç devam ettikçe, ülkenin bağımsızlığı zayıflıyor, aşınıyor, sonunda tamamen yok oluyor.


İşte Türkiye’de Atatürk’ten sonra yaşanan, esas itibariyle budur.


Verilen ödünler her iktidar döneminde, her yıl birbirine eklene eklene sonunda bugünkü emir kulu, boynu eğik, bütün kaynakları iç ve dış düşmanların talanına açılmış, büyük güçlere tam anlamıyla bağımlı bir Türkiye yaratılmış oluyor.



Prof.Dr.Cihan Dura
detaylı:





* * *



Özetle 1923-1938 Türkiyesi’nde, Atatürk zamanında ne yapılmışsa hepsi yıkıldı, ters yüz edildi:


• Bağımsızlığımızın yitirilmesine karşı yükselebilecek sesler susturuldu.

• ABD ile başka antlaşmalar, ikili antlaşmalar yapıldı. Bunlarla siyasal ve ekonomik bağımsızlığımız törpülendi, giderek yok edildi.

• Türkiye ABD için bir hammadde deposu ve pazar haline getirilmeye başladı.

• Millî eğitimimiz ulusal olmaktan çıkarıldı, ona Amerikan çıkarlarına uygun bir yapı kazandırıldı. Atatürk Devrimleri’nin birinci güvencesi olan Köy Enstitüleri kapatıldı. Yerine imam-hatip okulları açılmaya başladı.

• Ekonomi politikası olarak devletçilik sulandırıldı.

• Türkiye IMF’nin kıskacına sokuldu. Dış borçlanma başlatıldı.

• Ulaştırmada demiryolları terk edildi, karayoluna ağırlık verildi.

• Türkiye’nin sanayileşmeden vazgeçmesi yönünde telkinler yapıldı.

• İrtica yeniden harekete geçti.


Atatürk’ün yolu… 
Kurtuluşa, cennete, gönenç ve onura giden yol… 
Ne büyük hatâdır ki bir süre sonra sapılıyor, o yoldan. 
Sapılan yerde, ayak izleri… 
Sapanlar bütün sonraki kuşakları, bizleri de sürükleyip götürdü. 
O izler arasında, hem de en başlarda 
“İsmet İnönü’nün ayak izleri var.”


Biz böyle deyince 
Atatürkçülüğü “laiklik ve çağdaşlık” köşesine sıkıştıranlar öfkeleniyorlar.
“Sovyet tehdidi karşısında, başka ne yapabilirdi? Batıya sığınmaktan başka seçeneği yoktu” diyerek İsmet İnönü’yü mazur göstermeye kalkışıyorlar.


Oysa, bir seçenek daha vardı!

Atatürk, 
Nutuk’ta haykırıyor o seçeneğin ne olduğunu:
“Temel ilke Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke ancak tam istiklâle (bağımsızlığa) sahip olmakla gerçekleştirilebilir… Yabancı bir devletin koruma ve kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlüğü ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir… Bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, yok olsun daha iyidir!

Öyleyse, ya istiklâl ya ölüm!”



Atatürk’ün bütün başarısı bu formülde gizlidir.
Tabii, İnönü’nün bütün başarısızlığı da!




Prof.Dr.Cihan DURA
Türkiye’de Amerikancılık Nasıl Başladı?
detaylı:









Sinan Meydan ve Atatürk İnönü Dönemi



Oktay Sinanoğlu İnönü Dönemi







________