Amerika, kendi anavatanını özellikle Rusya ve Çin’den gelebilecek nükleer başlıklı kıtalararası balistik füze tehdidine karşı korumak için erken uyarı uyduları, karasal radar ağı ve bunları desteklemek için kara ve denizde konuşlu füzesavar sisteminden oluşan bir balistik füze savunması (Balistic Missile Defense-BMD) kurmuştur.
İlk savunma kademesini Rusya’nın sınırlarına yakın yerleştirmek için Avrupa’ya bir Füze Kalkanı kurulması projesi geliştirip, bunu NATO kapsamında yaygınlaştırma başlamıştır.
NATO’nun 19-20 Kasım 2010 tarihlerinde Lizbon’da yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde kabul edilen Yeni Stratejik Konsept çalışmasında “NATO, ittifakın ana görevi olarak bölgesel füze savunmasını kabul etmelidir. Bu bağlamda, NATO, bir bölgesel füze savunma sisteminin komuta ve kontrol merkezi kurmak için kendi Aktif Kademeli Harekât Balistik Füze Savunma Sistemini genişletmeyi kabul etmelidir.” şeklinde bir karara varılmıştır.
Sözümona Iran’dan ABD ve Avrupa’ya atılacağı iddia edilen balistik füzelere karşı Avrupa Füze Kalkanı kapsamında Rusya’nın çevrelenmesi için Polonya ve Romanya’ya karada konuşlu füzesavarlar, Çek Cumhuriyeti’ne bir erken uyarı radarı (European Midcourse Radar-EMR) ve Türkiye’ye bir seyyar cephe radarı (forward-based x-band radar-FXB) ve Baltık Denizi, Akdeniz ve mümkün olursa Karadeniz’e Aegis füzesavar deniz gücü yerleştirilmesi öngörülmektedir.
Obama yönetimi bu planı daha ayrıntılı hale getirerek, Avrupa Kademeli Uyum Yaklaşımı (European Phased Adaptive Approach-EPAA) programını AB ve NATO ülkelerine dikte etti.
Bu yazımızda, yukarıda açıklanan süreç irdelenmekte ve ABD liderliğindeki batı emperyalist bloğunun ana hedefinin Rusya’yı kuşatmak, Büyük Ortadoğu Projesi-BOP kapsamında ilan edilecek kuzey Irak Kürt devleti ile Türkiye’nin güneydoğusunu birleştirip, Suriye işgal edilerek Akdeniz ile Hazar Denizi arasında bir enerji koridorunun açılması ve bu nedenle Türkiye’nin komşularıyla düşman haline getirilip, yerli işbirlikçilerinin çabalarıyla parçalanması, Avrupa Füze Kalkanı projesinin yan hedef olarak belirlendiği açıklanmaya çalışılacaktır.
2007 Şubat Münih Güvenlik Zirvesi
Münih’te 10 Şubat 2007’de yapılan 43. Güvenlik Zirvesi toplantısında Rusya Devlet Başkanı V. Putin, “Bush'un Orta Avrupa ve özellikle Polonya'da kurmayı planladığı füze kalkanı projesine dair kriz konusunda da taviz vermeyeceğini belirterek, füze kalkanı kurma nedenlerinin ikna edici olmadığını, NATO'nun Doğu'ya genişlemesinin de "tehdit" olarak algılandığını belirtti.” Ayrıca, aynı toplantıda Rusya Savunma Bakanı Sergey Ivanov, “Balistik her füze izlenip ilk fırlatılma anında vurulabilir. ABD neden sistemlerini Irak, Afganistan ya da Türkiye'ye kurmuyor” demiştir.
2007 Haziran G-8 Zirvesi
Almanya’da 7 Haziran 2007 tarihinde toplanan 33. G-8 zirvesinde George W. Bush ve Vladimir Putin arasında yapılan doğrudan görüşmelerde Rusya devlet başkanı Amerikalılara, Asya’dan ve özellikle İran yönünden atılacak füzelerin kontrolü için Rus radarlarının ortak kullanımını teklif etti ve böylece doğu Avrupa’ya kurulacak Amerikan anti-balistik füze savunma sistemine gerek kalmayacağını belirtti.
ABD’nin Çek Cumhuriyetine yerleştirmeyi düşündüğü radarın İran’dan ABD’ye doğru atılacak olan balistik füzeleri izleyeceğini konusundaki ısrarı üzerine Putin, radarın döner antenli olması nedeniyle ana amacının Rusya’nın batı bölgesini izleyeceğini belirtmiş, eğer Amerika İran konusunda samimiyse, Rusya’nın Azerbaycan’daki Gabala ve Kuzey Kafkasya’daki Armavir radarlarını ortak işletmeyi teklif etmiştir.
Avrupa Füze Kalkanı ve Kürecik Radarı
Halûk DURAL
devamı
ABD'NİN TÜRK-KÜRT SAVAŞI ARZUSU
ABD-NATO FÜZE KALKANI VE ARKA PLANI
AMERİKAN'IN PLANI - TÜRKİYE'DE İÇ SAVAŞ OLDUĞUNDA TÜRKİYE'Yİ DEĞİL, BÖLGEYE YERLEŞEN AMERİKALILARI KORUMAK.... VİDEO
Füze Kalkanı nedir?
ABD Başkanı Reagan zamanında başlatılan YILDIZ SAVAŞLARI projesi, esas itibariyle düşman füzelerini uzayda lazer toplarıyla vurmak için geliştirilen bir proje olup, zaman içinde proje maliyetinin çok yükselmesi ve gerekli teknolojik ilerlemenin sağlanamaması nedeniyle rafa kaldırılmıştır.
Bunun yerini, ABD'nin balistik füze saldırılarına karşı korunması için, geliştirilmeye başlanan FÜZE KALKANI projesi almıştır. Füze kalkanının esası, bir balistik düşman füzenin, füzesavar bir füzeyle vurulmasıdır.
Balistik Füzeler
Balistik füze, menzile bağlı olmaksızın, atıldığı yerden hedefine varana kadar bir parabolik rota üzerinde hareket eder. Bu rota başlıca dört bölümden oluşur:
i)- itme evresi (boost phase), motorların yakıt bitene kadar çalıştığı kısım,
ii)- yükselme evresi (ascent phase), yakıtın bitmesinden sonra atmosferden çıkıp, füzenin ağırlığı ile yerçekiminin dengelendiği ve artık yükselmenin durduğu zirveye (apogee) varış,
iii)- düşme evresi, füzenin yerçekimi etkisiyle hızlanarak alçalması (descent phase) ve son olarak
iv)- son evre (terminal phase), füzenin yeniden atmosfere girip hedefe ulaşması.
Ana yakıtı yükselme evresinde bitmiş olan füzenin düşme ve son evrelerde sadece hassas hedef ayarlaması yapan küçük motorları bulunabilir ve füze bu nedenle büyük rota değişiklikleri yapamayacağı için bu iki evrede; atmosfer dışındayken yüksek irtifa füzesavar füzeleri veya atmosfer içindeyken orta irtifa füzesavarlar tarafından vurulur.
Balistik füzelerin 1000-9000 km olan menzilleri ile kıyaslandığında füzesavarların menzilleri 45-400 km gibi küçük kaldığından, füzesavar füze bataryaları, hedef ülke topraklarında kurulur.
ABD füzesavar sisteminin çalışma esası
Bir kıtalararası balistik füze (ICBM inter-continental balistic missile) ateşlendiği zaman uydular tarafından algılanır ve kontrol merkezine bildirilir. Füze, geliştirilmiş erken uyarı radarları (upgraded early warning radars) tarafından izlemeye alınırken, ayrıca radar dalgalarının X bandında (dalga boyu3 cm) çalışan X-bandı radarı ile hassas rota tayini yapılır. Rotası kesinleşen füze atmosfere girince, denizde veya karada konuşlandırılmış füzesavar füzesi ateşlenir.
Balistik füzenin yolunu kesen füzesavar onunla çarpışarak veya yakınında infilâk ederek, düşman füzesini imha eder.
ABD füzesavar sistemi kademeleri
ABD tarafından geliştirilen füzesavar sistemlerinde;
300-1000 km kısa menzilli balistik füzelere (SRBM) karşı, hedef ülke topraklarına yerleşen Patriot PAC-3'ler (Patriot Advanced Capability), 1000-3000 km orta menzilli füzelere (MRBM) karşı yine hedef ülke topraklarına yerleştirilen THAAD (Terminal High Altitude Defense) füzeleri, 3000-5500 km ara menzilli füzelere karşı denizde gemi veya platformlarda konuşlu Aegis (Aegis Missile Defense Ships and Aegis Ashore platforms) füzeleri ve 5500 km'den daha uzun menzilli kıtalararası füzelere karşı ise merkezi ölçüm ofisi (Central Measurement Office CMO) için yüksek irtifada Aegis füzesavarları için veri toplanır.
Türkiye'ye yerleştirilmek istenen füze kalkanı
ABD-NATO Projesi
Türkiye'ye 2 adet AN/TPY-2 Forward-Based X-Band radarı (Army Navy/Transportable Radar Surveillance) yerleştirilecektir. Bu radarların menzili 4300 km'dir. Balistik füzelerin yörünge tayinini hassas şekilde yapan bu radarlar, ABD ordusunun Yüksek İrtifa Hava Savunma füze sistemi THAAD (Terminal High Altitude Defense) ve Patriot PAC-3 (Patriot Advanced Capability) ve ABD Aegis füze savunma gemi ve kıyı platformlarına (U.S. Aegis Missile Defense Ships and Aegis Ashore platforms) bağlanacaktır.
Sistemin komuta ve kontrolü sadece ABD'ye aittir. Türkiye'ye yerleştirilmek istenen Patriot ve THAAD füze bataryalarının dışında ABD, Akdeniz ve Karadeniz'de Aegis sistemiyle donanmış füze kruvazörlerini dolaştırmak istemektedir. Nitekim, şimdiden İsrail'e AN/TPY-2 radarları yerleştirilmiştir.
Füzelerin özellikleri
Patriot Füzeleri ABD Patriot PAC-3 (Patriot Advanced Capability) Füzeleri, menzil 15-45 km, hız 5 Mach, uçak ve füzelere karşı kullanılır.
THAAD Füzeleri
ABD THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) füzesi, menzil 200 km, uçuş tavanı 150 km, Hız 2,8 km/s olup, orta menzilli balistik füzelere karşı kullanılır.
AEGIS Füzeleri
Aegis gemilerinde veya platformlarında kullanılan SM-3 (RIM-161) füzesavar füzeleri; uçak, gemi, balistik ve seyir füzelerine ve alçak yörünge (250 km) uydularına karşı kullanılmaktadır.
Bu "Füze Kalkanı" konusu 2006 yılından beri ABD'nin isteğiyle bir yanıp, Rusya'nın direnciyle bir sönen projeyle, Bush yönetimince Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde kurulacaktı. Ancak, Rusya buna direnmiş, bu maksatla Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA)'dan bile çekilmiş, hatta yıllardır unutulan Kuzey Denizi'nde uzun menzilli keşif uçaklarını kullanmaya başlamış, NATO'yu tedirgin etmişti.
Türkiye, kendi millî ihtiyaçlarına göre bir yüksek irtifa hava savunma sistemi kurmak çabasındayken, 2008 Bükreş zirvesinde kararlaştırılan Füze Kalkanı kurulması konusu, 14 Ekim 2010 tarihinde Brüksel'de gerçekleşen NATO Dışişleri ve Savunma Bankaları Toplantısında, Avrupa'yı bir nükleer başlıklı kıtalararası balistik füzeye karşı koruyabilecek "Füze Kalkanı" inşası yeniden gündeme geldi.
ABD-NATO tarafından Türkiye'ye yerleştirilmek istenen füze kalkanının "İran'a karşı" olduğu yüksek sesle dillendirilmesine rağmen, NATO dokümanlarında ne İran, ne Suriye, hatta ne de Rusya "tehdit" olarak yer almaktadır.
Basına yansıdığı kadarıyla, 27.Ekim.2010 günü toplanan MGK'nda kabul edilen yeni Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nde (MGSB) Rusya, İran, Irak ve Yunanistan Türkiye için dış tehdit kapsamından çıkarılmıştır.
Türkiye - İran sınırı 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasından beri hiç değişmemiş olan yegâne sınırdır. Diğer bir deyişle bugün İran'dan Türkiye sınırına bir tehdit yoktur.
Ayrıca İran, PKK'nın kolu olan PEJAK'ı vurmakta, TSK ile koordineli ortak harekât yapmaktadır. Geçmişte İran'ın Türkiye'ye rejim ihraç etmek istediği iddia edilmişse de bugün buna gerek yoktur, zira Türkiye zaten "lâiklik karşıtı eylemleri odağı" olmaktan hüküm giymiş bir parti tarafından yönetilmektedir. Yani İran, Türkiye için başka ülkelerle kıyaslandığında dış tehdit sıralamasının en altında yer alabilecek durumdadır.
İran'ın kendi geliştirdiği Şahap-3 (Göktaşı-3) balistik füzelerinin menzili 2000 km, hızı 4900-5100 km/s cıvarında olup, bazı Balkan ve doğu Avrupa ülkeleri menzil içinde kalmaktadır.
Buna karşın, İran ile hiçbir Avrupa ülkesi arasında, İngiltere hariç, bir husumet yoktur. Özellikle Almanya ve Fransa'nın İran'da önemli yatırımları vardır. Bu durumda İran nükleer silah üretse bile, Avrupa ülkeleri için de dış tehdit olmaktan uzaktır.
Çünkü İran'ın tehdit algılamasında en başta iki ülke bulunmaktadır; ABD ve İsrail. İranlı strateji uzmanı Mohsen Rezaee'nin 18.Haziran.2010 tarihli "Gelecek Onyılda İran'ın Ulusal Güvenlik Stratejisi" isimli makalesinde belirttiği üzere: İran'ın sahip olduğu ulusal üstünlüklerin yanısıra şu kırılganlıkları vardır:
- Suudi Arabistan, Türkiye ve Pakistan ile yaşanan rekabet,
- İran'ın millî sınırları içine sıkıştırılması veya Tahran'ın Amerikan emirlerini ve hegemonyasını kabule zorlanmasıdır.
İran'a yönelik bu tehdit daha net ifade edilirse;
1- Sömürgeleştirme : ABD'nin bu tavrı bölgesel güvensizliğin ana kaynağı olup Irak, Afganistan işgali ve Lübnan'a saldırılar ile Irak'tan İran'a yönelik saldırılar, Taliban'ın beslenmesi ve İran'daki Halkın Mücahitleri Örgütüne destek,
2- Siyonizm : İsrail'in siyonizm tehdidi Filistin'den Suriye, Lübnan ve Mısır'a doğrudan ve diğer bölge ülkelerine dolaylı yoldan güvensizlik taşımaktadır.
Gerçekten de bugün İran, Gürcistan'dan Afganistan'a kadar uzanan bir dizi Amerikan askerî üssüyle kuşatılmış durumdadır. Amerikan ambargoları İran'ı ekonomik açıdan zorlamaktadır.
Ayrıca İran'a karşı çeşitli askerî müdahale planları havalarda uçuşmaktadır. İtalyan strateji uzmanlarının senaryolarına göre; İsrail'den İran'ın nükleer tesislerine karşı yapılacak hava saldırıları değişik seçenekleri içermektedir: Birincisi, İncirlik üssünde ikmal yaptıktan sonra Türk hava sahasından, ikincisi Ürdün Irak hava sahasından ve üçüncüsü ise Suudi Arabistan hava sahasını kullanmayı öngörmektedir.
Ayrıca İran hedeflerine karşı İsrail balistik füze saldırısı öngörülmektedir. İsrail'in bu amaçla kullanabileceği Jericho sınıfı kendi yapımı balistik füzeleri bulunmaktadır.
Özellikle Jericho-3 balistik füzesi 7900 km menzili ile Avrupa'nın tamamını hedef alabildiği gibi, nükleer, biyolojik ve kimyasal başlıklar taşıyabilmektedir. İsrail'in 1960'lı yıllardan beri ABD yardımıyla nükleer silah ürettiği ve halen elinde, çeşitli güçlerde ve tiplerde atom bombaları (1999'da 60-80) olduğu kesin olarak bilinmektedir.
Türkiye ve Avrupa'nın tamamı, İsrail'in balistik füze menzili içinde ve nükleer tehdidi içindedir.
İran ile kıyaslandığında ise;
İsrail PKK'ya silah, eğitim, ikmal ve her türlü desteği vermektedir. İsrail, Mavi Marmara gemisine saldırıp 8 Türk, 1 Türk kökenli ABD vatandaşını öldürmüştür. Aynı İsrail Mavi Marmara olayından sonra Yunanistan ile (16 17).08.2010'da Netanyahu'nun ziyareti sırasında Türkiye aleyhine stratejik ve askerî işbirliği anlaşması yapmış olup, Akdeniz ve Ege'de ortak askerî tatbikatlar yapmaktadırlar.
Bu durumda, eğer bir devletin nükleer silahlara ve uzun menzilli balistik füzelere sahip olması, menzil içindeki ülkeler açısından bir TEHDİT ise en başta Türkiye ve pek çok Avrupa ülkesi İsrail'i dış tehdit olarak algılamalıdır. İran nükleer silah üretse bile, balistik füzelerinin menzili Avrupa'nın sadece yakın ülkelerini kapsayacak kadardır.
O zaman ortaya iki olasılık çıkmaktadır:
(i)- Ya bu sistem halâ Rusya'ya karşı, ya da çift maksatlı (yani hem Rusya'ya, hem de olası bir İran saldırısına karşı) düşünülmektedir,
(ii)- veya, büyük bir ihtimalle İsrail'i olası İran nükleer başlıklı füzelerinden korumak içindir….
Ancak, son Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ne göre İran dış tehdit kapsamından çıkartıldığına göre ABD-NATO tarafından Türkiye'ye yerleştirilmek istenen füze kalkanındaki THAAD ve Patriot PAC-3 füzelerinin İran'dan Türkiye'ye atılacağı iddia edilen balistik füzelere karşı olamaz.
Eğer bu füze kalkanı İran'dan İsrail'e atılacak balistik füzelere karşı düşünülüyorsa, THAAD'ın 200 ve Patriot PAC-3'ün 45 kilometrelik menzilleri, İran'dan Avrupa'ya veya İsrail'e atılacağı varsayılan 2000 km menzilli Şahap-3 füzelerine karşı etkin olamayacak kadar kısadır. Zaten bu füzeler, saldırgan balistik füzelerin tekrar atmosfere girdiği "alçalma evresinde" füzenin hedefe yaklaştığı sırada etkindir. Bu nedenle, THAAD ve Patriot PAC-3 füze kalkanları özellikle İsrail gibi hedef ülkelere kurulmalıdır.
ABD-NATO Füze Kalkanının Asıl Hedefi
Türkiye kurmayı düşündüğü 8 adet kendi millî yüksek irtifa füze kalkanı bataryalarının 2 tanesini Ankara ve İstanbul'a diğerlerini ise tehdidin değişmesine bağlı olarak seyyar konuşlandıracaktır.
Halbuki, ABD-NATO bataryalarının nerelere yerleştirileceği henüz açıklanmamış olmakla beraber, İran tehdidi bahanesiyle sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine konuşlandırılacağı yönünde bilgiler dolaşmaktadır. Yani, Yunanistan-Ermenistan ve yine Yunanistan-İsrail arasında stratejik ve askerî işbirliği anlaşmaları imzalanmışken, Yunanistan'ın Türkiye sınırına AB sınır birlikleri yerleştirilirken, Yunanistan karasularını 12 mile çıkarmaktan vazgeçmemişken, kimse ABD-NATO füze kalkanının tehdit algılanan bu sınırlara yerleştirilmesin bahsetmemektedir.
Bu füze kalkanının Türkiye'ye yerleştirilmesi;
(i)- Türkiye ve İran arasında husumete yolaçacaktır.
(ii)- Güneydoğu ve Doğu bölgelerimize NATO şemsiyesi altında ABD askerlerinin yerleşmesini sağlayacaktır.
(iii)- Komuta ve kontrolü tamamen ABD elinde olacağı için, kime karşı, ne zaman kullanılacağı Türkiye'nin bilgi ve yetkisi dışında olduğundan Türkiye için büyük bir tehdit oluşturacaktır.
Bu durumda İran'dan gelmeyen bir tehdide teknik olarak karşı koyma imkânı olmayan ama ısrarla
Güneydoğu Anadolu bölgemize yerleştirilmek istenen ABD-NATO füze kalkanı, bu durumda kime karşı kullanılacaktır?
Bu soruyu cevaplamadan önce Haziran 2011 seçimleri sonrasına kadarki dönemde gerçekleşebilecek muhtemel gelişmeleri hatırlayalım:
Yeni MGSB'ne göre Rusya, İran, Irak ve Yunanistan dış tehdit kapsamından çıkarıldığına göre, TSK'nin yeniden yapılandırılmasıyla mevcudu 300.000'e indirilecek, sınır birlikleriyle ilgili yasa çıkartılıp, İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak kurulacak "Sınır Birlikleri", TSK'nin öncelikle Irak sınırından geri çekilmesiyle boşaltılacak Irak sınırına yerleştirilecek, Jandarma teşkilatı, TSK'den kopartılıp, İçişleri Bakanlığına bağlanacak, görev alanı ve yetkileri budanacak,
Eğer AKP, Anayasanın ilk üç maddesini değiştirip, Türkiye'yi federal yapıya geçirirse, anayasaya PKK'nın isteği doğrultusunda "Kürt Halkı" ibaresi sokulacak.
Özal'ın Cumhurbaşkanı olduğu 1991 yılında 3723 sayılı ve 12.04.1991 tarihli yasa ile TBMM tarafından onaylanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı anayasal güvenceye bağlanacak ve ayrılıkçı Kürt hareketinin isteği doğrultusunda (ABD+AKP+BDP+PKK+Barzani) işbirliğiyle, 15 Kasım 2010 tarihinde Paris'te Talabani ile görüşen CHP ,Talabani'nin isteği doğrultusunda hareket ederse AKP'nin Kürt açılımına CHP'nin vereceği destekle, Güneydoğu ve Doğu bölgesine "Özerklik" verilecek, Irak'taki ve yurtiçindeki PKK militanlarına af getirilerek, yurda girişleri ve BDP'li belediyelerde istihdam edilerek, özerk bölgenin milis kuvveti oluşturulacak.
Ayrılıkçı Kürt Hareketi BM'e başvurup, İkiz Sözleşmeler'in birinci maddesine göre, Türkiye'den ayrılıp, Kuzey Irak'taki Barzani ile birleşmek üzere "Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı" için plebisit isteyecekler.
ABD'nin Irak'tan çekeceği 50.000 kişilik muharip birlikleri ağır silahlarıyla birlikte İskenderun ve Mersin limanlarından gitmek üzere Zaho'dan Türkiye'ye girmeye başlayacaklar, 18 ay sürecek çekilme sırasında Güneydoğu Anadolu bölgemizde karakollar kuracaklar, yani bölgeyi fiilen işgâl ederek, ayrılıkçı hareketlere askerî koruma sağlayacaklar.
Ülkemizin işgali ve bölünmesine karşı, Türk halkı ve Ordusu, vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak üzere harekete geçecekler, Bölgede, bugüne kadar provaları yapılmış olan "Kalkışma" başlatılacak ve buna ABD destekli Barzani fiilen katılacaktır.
Türk Ordusu Barzani'ye ve ayrılıkçı harekete ve onlara koruma sağlamak için çekilme bahanesiyle bölgeye yerleşen Amerikan kuvvetlerine müdahale ettiğinde, Acaba, Türk Hava Kuvvetleri karşısında, İran'a karşı yerleştirildiği iddia edilen ABD-NATO füze kalkanının THAAD ve Patriot füzelerini mi bulacaktır?
ABD-NATO füze kalkanı konusunda, bütün Türk Halkı, başta CHP olmak üzere tüm yurtsever partiler bu melaneti doğru görmeli ve bu projeye engel olmak için tüm güçlerini birleştirip seferber etmelidir.
HALUK DURAL
Ulusal Strateji Merkezi - USMER İstanbul Başkanı
20.Kasım.2010
"AKP’den (Türkiye’deki Kürecik radarından) İsrail’e istihbarat verilmektedir, ancak bunun Filistin’deki kara hedeflerinin bombalanması ve Hizbullah'ın İsrail'e attığı küçük, kısa menzilli füzelerle bir alâkası yoktur."
Millî Merkez Genel Sekreteri
Halûk DURAL - 21 Temmuz 2014
Detaylı
Bölge, Malatya ile Maraş sınırında, her biri Anadolu’nun çağlar boyu uygarlık merkezlerinden Akçadağ, Darende, Doğanşehir ve Elbistan ilçelerine komşu.
FÜZELERİN OLDUĞU YERLERDE KANSER VAKALARI ARTIYOR!..
Kürecikte kurulan ‘Füze Kalkanı’ radarının insan ve çevre sağlığına olası olumsuz etkileri üzerine bir araştırma-derleme
- Radar ve özellikleri
- Işınlar, Radyasyon, Radyoaktif Radyasyon
- TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu), kısaca görevleri
- Radar ışınlarının olası zararları
- Isıya / Sıcaklığa bağlı olarak olası zararları
- Kanser oluşumuna etkileri
- Sinir sisteni ve buna bağlı olarak organların fonksiyon bozukluklarıne etkileri
- DNA lara etkileri ve buna bağlı özürlü çocuk doğumlarına etkileri
- Doğaya ve çevreye etkileri (Mikroorganizmalara etkileri)
- EMD lardan korunma
devamı
füzeler, nükleer, kanser
70 years ago, people who had red hair, and people who were brunettes, and people who had dark features were told by a man with black hair that the 'IDEAL' person would have blonde hair and blue eyes...
He told them that this MASTER-RACE was superior in every way - and that anyone who opposed this idea should be tortured and killed... He burned down his own parliament building and blamed it on 'terrorists' who disagreed with his MASTER-RACE idea.
He also murdered some of his most loyal followers and blamed it on terrorists, so that the people would allow him the money to spend on building Concentration Camps.
That happened less than 70 years ago. Back then, the enemy was the 'Jew'. Right now, the enemy is the 'Muslim'. In a few years from now, the enemy could be YOU. It's time for a Global Revolution !!!
Christopher Everard
Remember Nurse Nayirah?
Was anybody ever held accountable for lying the US into First Gulf War?
In August 1990 there was conflict between Iraq and Kuwait, mostly over oil fields as Saddam Hussein accused Kuwaitis of theft of these resources. On October 10th the whole world turned its eyes toward a fifteen-year old girl named Nayirah, who wept profusely as she talked about inhumane crimes committed by Iraqi soldiers. The young Kuwaiti was to witness the killing of more than 300 babies in a hospital. The dramatic speech touched the hearts of viewers and managed to drum up overwhelming support for the involvement of the United States in this conflict and the outbreak of the Gulf War.
When the battle dust settled, someone took a closer look at Nayirah. Quickly it became apparent that the sobbing girl in front of millions of viewers was the daughter of Sheikh Saud Nasser Al-Saud Al-Sabah – Kuwaiti Ambassador to the United States and a member of the royal family. The child was handed to PR whizzes – Hill & Knowlton company, where she passed a course in comprehensive acting training. It had to work out – the company bosses signed an $11.9 million contract with the Kuwaiti royal family. The task was simple — to persuade the U.S. military to take action against Iraq. Nayirah lied.
video:
Faked Kuwaiti girl testimony:
FAKE PEARL HARBOUR
FAKE IRAK
FAKE AFGHANISTAN
FAKE LIBIA
FAKE EGYPT
FAKE PALESTINE
FAKE IRAN
FAKE UKRAINE
FAKE SYRIA
FAKE 9/11
FAKE TERROR
THE GOAL IS TURKEY, ASIA AND HUMANITY...
ARE YOU STILL BELIEVING IN LIES?
THERE IS NO WAR AGAINST THE TERRORISM
THE TERRORISTS ARE THE GOVERNMENTS; USA, ISRAEL AND EU, WHO SUPPORTS TERRORISM!
TO THE AMERICAN SOLDIERS:
STOP FIGHTING!
TO THE AMERICAN CITIZENS:
STOP FUNDING!
THE REAL HEROES ARE THE PEOPLE WHO FIGHTS IN HIS OWN COUNTRY AGAINST THE ENEMY!
PATRIOTISM IS VALID ONLY AT HOME, AND NOT OUTSIDE!
VİDEO:
Dr.Dahlia Wasfi speech:Life in Iraq Under U.S. Occupation
What You Didn't Know About The War:
No matter how paranoid or conspiracy minded you are, what the government is actually doing is worse than you imagine
The United States is not concerned with this thing called ‘democracy’, no matter how many times every American president uses the word each time he opens his mouth. As noted in the Introduction, since 1945 the US has attempted to overthrow more than fifty governments, most of which were democratically elected, and grossly interfered in democratic elections in at least thirty countries.
When will the dropping of bombs on innocent civilians by the United States, and invading and occupying their country, without their country attacking or threatening the US, become completely discredited?
The United States is not actually against terrorism per se, only those terrorists who are not allies of the empire.
William Blum
Former US State Department employee
// NO JUSTICE NO PEACE