Daha savaşın başında, Kuzey İran-Van Harekâtının sorumlusu General Nazarbekov kumandasında Erivan, Van Erzincan bölgelerini içine alan bir Ermeni ordusu kurulmuştu. Bu ordu üç tugaydan meydana geliyordu. Birinci Tugay 1914-1915 yıllarında Ermeni gönüllüleri ile Osmanlı Devletine karşı savaşan General Dro (Drestamet Kanayan), ikinci tugay Albay Silikyan, üçüncüsü ise General Antranik’e bağlı idi.
Bu üç tugay Erzincan Mütarekesi’nden önce bölgede katliamlara başlamışlardı. Ermenilerin yaptığı katliamlar Tanin Gazetesi’nin 13 Mart 1918 tarihli nüshasında şu şekilde yer alıyordu:
“... Rusya ile mütareke akdedildiği günden ve Rusya’nın muhtelif aksamına mensup Rus askerleri, Şarki Anadolu’da işgal ettikleri araziyi birer birer bırakıp çekilmeye başladıktan beri, Şarki Anadolu vilayetlerimizde Rus askeri kıyafetine giren ve Rus askerlerinin bırakıp gittikleri esliha ve mühimmatı elde eden Ermeni çeteleri, umumi bir sistem dahilinde pek feci’ mezalim ika’ına girişmişlerdir.
Bu mezalim içinde nev’i vardır: köyleri kamilen tahrip etmek, çoluk-çocuk, kadın-erkek, ihtiyar rast geldikleri insanları en feci’ suretlerle katl eylemek, yahut bunları sürülerle toplayıp, öteye beriye doldurarak ateşle yakmak, çocukları benzine buladıktan sonra ateşe vermek, hetk-i ırz, gasb-ı mal, hülasa katl ve tahrip namına ne kadar fecayi’ ve mezalim varsa hiçbir şey ihmal edilmemiştir...
Her şey isbat ediyor ki, Şarki Anadolu vilayetlerimizde yaşayan Müslümanlar, en müfteris bir hırs ve kin ile galeyan eden Ermeni çetelerinin şu birkaç hafta zarfında taşıp kuduran zulümleri altında pek feci’ günler geçirmişler ve pek kanlı akıbetlere uğramışlardır”
İngilizlerin tutumları ise, Ermeni olayları ile ilgili durumu daha da zorlaştırıyordu. Ekim İhtilâlinden sonra bazı Ermeni liderleri İngiliz hükümetine müracaat ederek, Türklere karşı mücadelelerinde destek istiyorlardı. Bu, İngilizlerin Kafkasya politikaları için önemli bir fırsattı ve bunu değerlendirmek istiyorlardı. Zira savaş diğer cephelerde devam ediyordu. İngilizler, Türkiye ve İran Ermeni nüfusu arasında savaşın sebep olduğu tahribatı ortadan kaldırmak ve yardımda bulunabilmek için 1915 Ocak ayında Ermenistan Kızıl Haç ve Göçmen Teşkilatı’nı kurmuşlar ve başına Lord Bryce’ı getirmişlerdi. Bu teşkilat aynı zamanda Rus sınırında savaşan Ermeni gönüllülerine de sıhhi destek sağlayacaktı.
Ermeni gönüllü birliklerinin en önemli liderlerinden Antranik, İngilizlerin bu desteğine güvendiğinden Şubat İhtilâli sonrasında 29 Mayıs 1917’de Tiflis’teki Amerikan Temsilcisi Willoughby Smith ile görüşmüştü. Smith, Antranik’e Rus İhtilalinin başarısı durumunda Erzurum ve Bitlis’i nasıl elde tutacağını sormuştu. Antranik, Kıbrıs’tan İskenderun’a çıkacak İngiliz birliklerinin doğuya ilerlemesini, Müttefiklerin Türkiye Ermenilerinden oluşan bir birlik kurmalarını teklif etmiş, böylece Türklerin iki güç arasında ezileceklerini planlamıştı.
Smith, Antranik’in teklifini Moskova’da bulunan Rus, Fransız ve İngiliz askeri ataşelerine anlattı. Antranik’in planı tasdik edildi. Ruslar erzak ve elbise vermeyi, İngilizler ve Amerikalılar para yardımında bulunmayı ve Ermeni askerlerinin ailelerini koruyacaklarını taahhüt ettiler. Ayrıca Ruslar Antranik’e madalyalar ve generallik rütbesi verdiler. Londra’da bulunan ve Ermenileri uluslar arası alanda temsil eden Bogos Nubar Paşa da Antranik’e gönderdiği telgrafla, bütün güçleriyle Van, Bitlis ve Erzurum’u savunması gerektiğini ve maddi desteği garanti ettiğini bildirdi. Rus hükümeti Taşnakları aşarak direk olarak Antranik ile görüşmeye başladı.
Bu durum Taşnak idarecilerini rahatsız etti. Böylece Ermeni çeteleri ile Erivan idarecilerinin arası açılmaya başlıyordu. Bu problem Batum Antlaşması ile daha açık bir şekil alacaktır. Çünkü çeteler Batum Antlaşması hükümlerini kabul etmeyeceklerdi.
Savaş boyunca Vilâyât-ı Şarkiyye’ye yerleşmiş olan Ermenilerin ihtilâlden sonra durumları kritik bir hal almıştı. Bırakın Kafkasya sınırında kalmayı Erivan’da bile kalmaları şüpheli idi. Türklere karşı bu Ermenileri kim koruyabilirdi? Ermeniler gelecekleri konusunda endişeli idiler. Rusya onları kullandıktan sonra Tatar ve Kazakları bu bölgelere yerleştirmeye başlamıştı. Bu şartlar altında Ermenileri ancak diğer İtilaf Devletleri koruyabilirdi. Bu yüzden İngiliz idareciler Ermenistan’ın bağımsızlığı konusunda cömertçe açıklama yaptılar, onların savaştaki çabalarının karşılığının verilmesi gerektiğini söylediler. İngilizler Ermeni birliklerinin İran, Mezopotamya ve Kafkasya’da savaşmalarını istediler.
Bogos Nubar Ermenilerin Kafkasya’da savaşmaları gerektiğini ve Ermenistan sınırında 35.000 Ermeni’nin bulunduğunu, diğer bölgelerdeki Ermenilerin gelmesiyle bu sayının 150.000’e çıkacağını İngiltere Hükümeti’ne bildiriyordu. Ermenilerin Doğu Anadolu’da ve Kafkasya’da yaptıkları katliamın anlaşılabilmesi için Ermeni çetelerinin yaklaşımlarının bilinmesinde fayda vardır.
Her şeyden önce Taşnaklar askerlerine halkı soymayı, Türklerden nefret etmeyi, Türkleri yok etmeyi, vahşiliklerle birleşen fedai ruhunu aşıladılar. Gönüllü hareketinin karakteristik özelliği, kana susamış fedailer Antranik, Hamazsp, Dro, Garo ve diğerlerinin idare ettikleri harekette gözlemlenebilir. Bunların müfrezeleri Türk milletinin kadın, çocuk, yaşlı ve hasta halkını öldürmekte pek cesurdular. Beyazid’te yaptığı katliamları bir Ermeni çetesi olan Vahram şöyle anlatıyor: “Basargeçer’de yaşlarına bakmadan Türkleri öldürdüm. Bunları durumlarına bakmadan yok etmek gerekir”.
Bu düşüncede olan Ermeni çeteleri, 1917 Ekim İhtilâlinden Doğu Anadolu’dan çekilişlerine yani 1918 yılı Nisanı’na kadar olan dönemde bölgede akla gelmedik katliamlar yaptılar. Erzincan, Erzurum, Van, Kars, Sarıkamış tamamıyla tahrip edildi, burada sakin Müslümanlar katledildi.
III. Ordu Komutanı Vehip Paşa’nın Müslüman halka Ermenilerin yaptığı katliamların önlenmesi konusunda Rus ordusu kumandanı Odişelidze’ye yaptığı müracaatlar sonuç vermemişti. Bu sırada Brest-Litovsk’taki barış görüşmeleri de Rusların anlaşmaz tutumları sebebiyle kesilince Türk birlikleri 12 Şubat 1918’de Rus Ermeni birliklerinin işgali altındaki bölgelerin kurtarılması için harekete geçti. 18 Aralık 1917 tarihinde imzalanan Erzincan Mütarekesi’nden sonra, 3. Ordu I. Kafkas Kolordusu Komutanlığı’na getirilen Kazım Karabekir Paşa, Doğu’nun kurtarılması ile görevlendirilmişti. 13 Şubat’ta Erzincan ve Mamahatun kurtarıldı, 14 Şubat’ta Bayburd, Trabzon ve Gümüşhane, 5 Nisan’da Sarıkamış, 7 Nisan’da Van, 14 Nisan’da Batum, 25 Nisan’da Kars Osmanlı orduları tarafından istirdad edildi.
Kazım Karabekir Paşa, 12 Şubat 1918’de ordu komutanlıklarına gönderdiği şifre telgrafta, Erzincan’a girdiğinde gördüğü durumu anlatıyor, bin beş yüze yakın kadın ve çocuğun öldürüldüğünü, altı yüz elli Müslüman’ın çalıştırılmak bahanesiyle şehir dışına çıkarılarak aynı akıbete uğratıldığını, küçük köylerde ve kasabalarda Ermenilerin bir kulübe bile bırakmadan tahribat yaptığını, öldürülenler arasında sütten kesilmemiş bebeklerin ve doksan yaşında ihtiyarların bulunduğunu belirtiyordu.
Türk birlikleri Erzincan’a girdikten sonra Erzurum’a doğru harekete geçince Ermeni Çete Reisi Antranik 7 Mart 1918’de Rus generali üniformasıyla Erzurum’a geldi. Amacı, burada ilerleyen Türk birliklerine karşı savunma hattı oluşturmaktı. Albay Morel’in üzerinde bulunan Erzurum merkez komutanlığını üzerine aldı. İlk olarak buradaki Rus subaylar ile bir toplantı yaparak şehirde asayişi sağlayacağını, burada bulunmalarının Rusya’nın menfaatine olduğunu söyledi. Bu arada Ermeni birlikleri firar etmek üzereydiler, Antranik bunları kılıçla, yumrukla cepheye göndermeye uğraşıyordu.
Erzincan’ı kurtaran Türk birlikleri Erzurum’a yaklaştıkça Ermeniler katliamlarını arttırdılar. Antranik çetelerin kaçmalarına mani olamıyordu, Köprüköy’e yerleştirdiği makineli tüfek bile firarileri durduramadı. Antranik ve Ermeni subaylar iki gün daha şehirde dayanarak mümkün olan tahripleri yaptıktan sonra şehrin boşaltılmasına karar verdiler. “Hürriyet mücahitleri” Ermeni eşkıyası 11 Mart akşamı Erzurum’u terk etti. Arkalarında yanan, harab olmuş bir şehir, 9.500 kadın, çocuk, ihtiyar ölü bırakarak kaçmışlardı. Şehirde bir tek ağaç bile bırakılmamıştı.
Katliamlar Erzincan ve Erzurum’a münhasır kalmadı, çekiliş güzergâhındaki bütün köy ve kasabalar yakılmıştı. Erzurum’daki durumu görgü şahidi Kantarcızâde Mustafa şöyle anlatıyor:
“Türk ordusu 11 Mart Çarşamba günü şehre girmişti. Erzurum’un yılmaz koçaklarının başına geçen zalimler, Dervişağa mahallesinde, karşı karşıya olan Mürsel Paşa’nın ve Ezirmikli Osman Ağa’nın evlerine yüzlerce insan doldurarak, evlere ateş verilmiş, içinde mazlum insanlar cayır cayır yanıyordu. Bir taraftan küme küme insanları Kavak Kapusu denilen yani Ardahan Kapısı’nda istasyon Köprüsüne ve Kazan Deresine ve Mahallebaşı’nda Sabunhane’ye ve Kavak Mahallesi’nde muhtelif evlere götürüp mâsum halkı boğazlıyorlar ve şişliyorlar ve baltalıyorlardı .
Yeğenağa Mahallesi’nde Şeyh Ahmed Efendi’nin hanesinde 450 kişilik mâsum halka ateş verilmiş ve kapu pencerelerinden mermiler ve bombalar atarak haneyi ber hava ettikten sonra mâsumlar kâmilen yangınlar ve topraklar altında kalmışlardı. Hacı Ahmed Han’ında 1373 cenaze şehitleri kafalarından balta ile vurulmuş yüzlerinden tanınmayan ve kanlar içersinde yatan şehitler arasında 94 kadın ve çocuk da vardı...Bu fecaât şehirde böyle devam ederken, köylerde ve kazalarda ve yol üzeri, fırsat bulabildikleri yerlerde aynı vahşeti icra ediyorlardı.
Şehri işgal ve istirdad eden fırka kumandanları tarafından, şehrin polis müdür vekâletliğini idare etmem emir buyuruldu. Bu emir ve vazifeyi deruhte ederek 185 fahri ve gönüllü polis kadrosu yaparak şehrin vezaif-i emniyetini temin eylemiştim. Erzurum dahilinde yaptığım, bu fecâyi’in kurbanı olanların miktarı 9562 nüfustan ibaretti. Kaza ve köylerinde tahminen bunun iki katı tahakkuk etmişti. Yaralanıp hastaneye sevk ettiğim 212 nüfustu. Bu durumdan şehre giren Türk ordusu ve kumandan hüngür hüngür ağlamışlardı”
Doğu Anadolu’ya gönderilen gözlemci heyetler de vardı. Bunlardan birisi, tarihçi Ahmet Refik, Alman savaş muhabiri Paul Weitz, Avusturyalı gazeteci Dr. Stefan Steiner, Yüzbaşı Fahri Bey ve Almanya’nın eski Erzurum Konsolosu Edgar Anders’ten oluşuyordu. Bu heyet, 17 Nisan-20 Mayıs 1918 tarihleri arasında doğu vilayetlerini dolaştı. Heyette bulunan Ahmet Refik Bey bu seyahatle ilgili anılarında Doğu Anadolu’nun işgal sonrası durumunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca İstanbul’a gönderdiği raporlarla da durumu başkente bildirmiştir:
“Erzurum’dan Karargâh-ı Umumi İkinci Şube Müdürü Seyfi Beyefendiye, Erzurum Ermeni mezaliminden harap bir haldedir. Ermeniler, Erzurum’dan çekilmezden evvel, 300 kadar İslâmı bir konağa doldurmuşlar, üzerine benzin dökülerek yakmışlardır. Konağın enkazı arasında olan yığınlarla insan cesetleri, parçalanmış insan beyinlerine tesadüf olunuyor.
Ermenilerin, içlerini bu suretle yüzlerce İslâm doldurarak yaktıkları konaklar müteaddittir. Mezalimi idare edenler Antranik Paşa ile Fransız Miralayı Morel’dir. Erzurum dahilinde toplanan cenazelerin miktarı dört bindir. Bu meyanda birçok kadın ve çocuk da dahildir. Ermenilerin yalnız Ilıcalar’da katlettikleri erkek, kadın ve çocuğun miktarı iki bine yakındır. Ermeniler ahaliyi evlere doldurup yaktıkları gibi yol yaptırmak bahanesiyle şehir haricinde de katletmişlerdir. Erzurum’dan bu suretle gaip olan 111 kişidir. Bu telefat beyanında köyler dahil değildir.
Muhabirler mezalim yerlerini vali beyle beraber yarım saat kadar gezdiler. İki üç gün sonra Kars-Batum tarikiyle avdet-ediyoruz. Erzurum’da mezalim sahnelerinin harap yerlerin fotoğraflarını aldırdım. Bervech-i malumat arz olunur.
8 Mayıs 1334. Karargâh-ı Umumi İkinci Şubeye Memur Yüzbaşı Ahmet Refik”
Osmanlı Hükümeti Doğu Anadolu’daki durumla ilgili araştırma yaparken İstanbul basını da Ermenilerin yaptığı katliamı sayfalarında duyuruyordu. Sabah, Ati, Tanin, İkdam gazeteleri sayfalarında bu olaylara yer verdiler. Ati Gazetesi’nin 20 Şubat 1918 tarihli 51 sayılı nüshasında şunlar yazıyordu:
“Vilâyât-ı Şarkiye’de Vazifemiz Rus askerleri tarafından boşaltılan Vilâyât-ı Şarkye’de Ermeniler çoluk çocuk demeden katliama başlamışlardır. Ordumuz bunları def’ etmek için uğraşmaktadır. Bundan üç sene evvel yine birkaç şaki Osmanlı ordusunu arkadan vurmak için silahlanmıştı.
Bugün olduğu gibi o zaman da onları tenkil ettik. Bu esnada hükümete iki iş düşüyor. Biri her vatandaşının hayatını korumak ve diğeri de bu topraklarda asayişi sağlamak.”
Rus generalleri de Ermenilerin yaptıklarından şikâyetçi olmuşlardı. General Odişelidze bile Ermenilerin yaptıkları ile ilgili şunları yazmıştı:
“Ermeni kıta’atı Erzurum ve Erzincan’da gerek askeri nokta-i nazarından gerek sakin ahaliye karşı vaki’ olan hareketleri nokta-i nazarından son derece fena hareket etmişlerdir. Hatta Ermenilerin pek ziyade lehinde bir Rus zabiti olan Kafkas hududu kumandanı General Lebevinski bizzat Ermenler tarafından söylenen ihbarat üzerine Ermeni kıta’atı ümerâsının harekatından şüphe etmiş ve Erzurum’un sukutu hakkında bir tahkikat icrasına karar vermiştir”
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA DOĞU ANADOLU’DA ERMENİ POLİTİKALARI
DOÇ. DR. HALUK SELVİ - pdf
"Alaca Köyünde cenazeler insanın aklını oynatacak bir halde idi. Bütün çocuklar sürgünlenmiş, yaşlılar ve kadınlar samanlıklara doldurulup, yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğer ve kalpler görünüyordu. Bütün bu acıklı görünüşler, Erzurum'a atılmaya ve oradaki zavallılara yardıma beni mahkum etmiştir."
10 Mart 1918
Kazım Karabekir
1.Kafkas Kolordu Komutanı
"All these funerals in the village, was in a state to play with the mind. All children bayonet, women and old people filled in the barn and burned, young people mutilated with axe. Hung on nails lungs and hearts. All these pathetic views, made me to assist these poor in Erzurum. "
March 10, 1918
Kazim Karabekir
1.Caucasian Commander
"Kazılardan Ermenilerin yaptığı katliam çıktı. "Kazılarda Erzurum Alacaköy’de 278, Yeşilyayla’da 95, Tımar’da 350, Tepeköy’de 45, Van Zeve’de 450, Kars Subatan’da 550, Derecik köyünde ise 325 şehidimize ulaştık”
"With excavations, five thousand (5000) massacred Turkish villagers committed by Armenians, is proved.
Alacaköy 278 , Yeşilyayla 95 , Tımar 350 , Tepeköy 45, Van Zeve 450 , Kars Subatan 550 , Derecik village 325 Turkish villagers brutally massacred."
Iğdır Ermeni Sempozyumu-Toplu Mezar Kazısı- Nahcivan Gezisi
Yaşar Kalafat - link
IĞDIR – HAKMEHMET KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI RAPORU
Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu ve “Iğdır Soykırım Anıtı ve Müzesinin” Açılış Töreni
UZM. YRD. BERNA TÜRKDOGAN - link
Yaşar Kalafat - link
IĞDIR – HAKMEHMET KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI RAPORU
Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu ve “Iğdır Soykırım Anıtı ve Müzesinin” Açılış Töreni
UZM. YRD. BERNA TÜRKDOGAN - link
TURKiSH GENOCİDE