İnsanlar, yatağında gelen ölüme şükrediyorlardı.
Erzurum'dan Kan Damlıyordu – Zülal Kaya
“Keşke yıllarca birlikte yaşadığımız Ermeni
vatandaşlarımız için techir zorunluluğu olmasaydı. Fakat bu kitapta verilen
tarihin yıllar öncesine dayanan Ermeni zulmü Osmanlı İmparatorluğunu techire
zorlamıştır. Bir zamanlar kapı komşumuz olan Ermenileri, topraklarımızdan
çıkarmak zorunda kalmasaydık, o günler keşke hiç yaşanmasaydı…Bu kitabı
okuyunca techirin ülkemiz için ne kadar haklı bir zaruret olduğunu
anlayabilirsiniz. Gayem halklar arasında düşmanlığı körüklemek değildir. Ama
bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkmasında fayda vardır. Doğu Anadolu’da her evden,
benim de, nenemi, dedemi, yeğenlerimi Ermeniler katletti feryatları
yükselmektedir.”
Zülal Kaya
Kitaptan:
“Genç delikanlı senin Erzurumlu olduğunu öğrendim.
Rahmetli eşim Erzurumluların ne kadar milliyetçi vatanperver olduklarını
anlatırdı hep. Benim kocam cesur bir Türk Subayıydı. İstanbul’da İngiliz
subayları ile giriştiği münakaşadan sonra İngilizlerin bir suikastına uğramasın
diye Erzurum’a tayin edildi. Buraya geldiğimizde Rusların işgal günleriydi.
Şehirde bir askeri kışla vardı ama Türk askerlerinin herhangi faaliyeti yoktu,
zaten çok az subay bulunuyordu. Zannediyorum onlar da istihbarat görevi
yapıyorlardı. Ruslar kocamın geldiğini duymuş ve peşine iki Ermeni takipçi
koymuşlar. Bir gece eve dönerken karanlıkta arkasından gelip kurşunladılar.
Silah sesini duyan halk dışarı çıkıp ellerinde fenerle kocamın cesedini
görüyorlar ama Rus askerlerinin Türk Subay elbisesi giyerek casusluk
yaptıklarını bildikleri için korkup evlerine geri dönüyorlar. Kocamın cansız
vücudu sabaha kadar karlar üstünde kalıyor.”
“Tarihe not
düşüyorum, Bugün 9 Mart 1918. Bugün Erzurum Alaca köyünde
yaşayan çocuk, yaşlı ve kadınlar Ermeniler tarafından hunharca katledilmiştir.
Bugün burada yaşanan katliamın unutulmayacağı kara bir gündür. Erzurum Alaca
Köyünde bir saat içinde katledilen insan sayısı 278’dir.”
Alaca Village -Erzurum
Turkish Genocide
"The Funerals in Alaca Village, it was a losing mind picture. All the kids were bayonet,
the elders and women were burned in the barn,
youths were in pieces with axe. They hung lungs and hearts on nails.. All these pathetic views in Erzurum,
had to help these poor villagers.
1.Caucasian Corps Commander Kazım Karabekir / 10 March 1918
Bu kitabı yazmak için Erzurum’a gittiğinde on gün
evvel (6-6-2013) sekiz TÜRK askerinin öldürüldüğü bir toplu mezara bizzat şahit
olduğu halde “Hiçbir Ermeni vatandaşımıza kinim yok” diyebilen yazar,
Ermenilerin inatla soykırım yalanını sürdürmelerini insani ve vicdani açıdan
kınamakta ve şu cümlelerle bitirmektedir:
“Hiçbir araştırma yapmadan Ermenileri haklı bularak,
Ermenilerin yaptıklarını göz ardı edip, Ermeni soykırımını kabul eden devletleri
kınıyorum. Gerçeklere dayanan bu kitabımı okumalarını tavsiye ediyorum.”
Kitapları:
“Savaşın Yarık Tabanlı Kadınları” ;
“Kardaki Ayak İzleri (Ahıska Türklerinin Dramı (Kendi ailesinin dramı))”
“Sahipsiz Bedenler”
“Tuna Boyundan Köy Enstitüsüne”
Sekiz ve onaltı yaşlarında ilkokulu bitirmiş köy
çocuklarıydık. Öğretmenlerimizin, kitaplardan ve kendi bilgilerinden bize
anlattıkları kadar dünyayı tanıyorduk. Bizim daha bilgili okumuş insanlar
olmamız için öğretmenlerimizin önerisiyle babalarımız bizleri Köy Enstitülerine
gönderme kararı aldılar. Çorum'un Çıkrık Köyü'nün yakınlarındaki iki kasabadan
başka hiç bir yer görmeyen, onbeş çocuk olan bizleri, yakınımızdaki Mecitözü
kasabasına kadar götürüp bir kamyona bindirdi babalarımız. Gideceğimiz yollar birkaç
gün tarif edilmişti bizlere. Küçükler de büyüklere emanetti. Böylece yokluk
(yol parası) yüzünden babalarımız olmadan yol serüvenimiz başlamış oldu.
Ayağımızdaki yırtık lastikler, dizleri yamalı
pantolonlar, elimizdeki yiyecek çıkınları ve tahta bavullarla bu yola
dayanmalıydık. Okuyup öğretmen, daha doğrusu insan olacak, gelecek nesillere
ışık tutacaktık. Cumhuriyetimize sahip çıkıp medeniyetin ışıklarıyla bu vatanı
aydınlatacaktık. Böyle demişti bize ilkokul öğretmenlerimiz. Kendi başımıza,
kamyondan indik trene, trende indik vapura, vapurdan inip saatlerce toprak
yollarda yürüyerek Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsüne vardık.
Ayaklarımızdaki
lastikler yırtılmış, pantolonlarımızın yamaları sökülmüştü. İç göyneklerimize
dikili ceplerimizin içindeki harçlıklarımız bitmişti. Hemen bize verilen yeni
elbiseler, biz köy çocuklarını mahcup etti. Ama çıkardıklarımızı atmaya
kıyamadık. Bize verilen yeni elbise torbalarına koyduk. Onların üzerinde
analarımızın yama yaparken döktükleri gözyaşlarının izi vardı. Ayrılığın ağıt
sesleri vardı. Bizim de içimizde okula kavuşmanın coşkusu vardı. Artık burası
bizim ilim yuvamızdı.
Köy Enstitüleri kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'a
minnettardık. Türk Milletinin önderi, Cumhuriyetimizi kuran Yüce Atatürk'ün
bize gösterdiği yolda yürüyeceğimize and içtik.
Zülal Kaya
“Güneş her yerde doğduğu sürece birlikte aydınlanacağız.”
Zülal Kaya