1-) GREECE IN HUNGER/SCARCITY
... The first deaths from starvation began in the fall of 1941 .
The hunger was so great , especially in poor neighborhoods , people were eating, horses, donkeys and even cats, dogs....
Türkiye was self in trouble with getting food even in those days,
but still helped Greece ....
in October 1941, for the first time "Independence Ferry" - "Kurtuluş Vapuru" set out from the port of Karaköy/İstanbul to Athens with food ....
Thousands Athenians were waiting for his arrival ....
In 4 times, 7.100 tons of food, has reached the Greek people...
DOCUMENTATION
.....
2-) TÜRKİYE, WHO TOOK GREEK REFUGE IN WWII
More than 60 thousand Greeks fled to Anatolia at that time....
Greece was occupied by the Germans and Italians, between the years 1941-1945 , caused problem for 30,000 civilian refugees in the western Anatolia...
AFTER 20 YEARS OF THE TURKISH-GREEK WAR...
TÜRKİYE , HAS EXTENDED A HELPING HAND...
Serdar SARISIR
DOCUMENTATION in Turkish - PDF
Türkiye‟nin Yunanistan‟a yardım faaliyetleri sadece gıda yardımı ve insani yardım malzemeleriyle sınırlı değildir ve Kurtuluş ve Dumlupınar vapurlarıyla yapılan yardım faaliyetlerine ilaveten o günlerde Yunan hükümetinden gelen teklif üzerine en az 1.000 Yunan çocuğun Türkiye‟ye getirilmesi kararlaştırılır.
Yetersiz beslenme ve açlıktan en çok etkilenen Yunan çocukların Türkiye‟ye getirilmesi konusunda Türkiye‟den yardım teklifi ilk olarak Yunanistan Sağlık Bakanı K. Logotetopoulos‟un 10 Şubat 1942 tarihinde Türkiye‟nin Pire Başkonsolosluğu‟na yaptığı yazılı müracaatla gelir. Prensip olarak Türkiye tarafından da kabul edilen ve İstanbul‟a getirilmeleri planlanan ve sayısı Türk hükümeti tarafından tespit edilecek olan ve İstanbul‟da kendi akrabaları yanında misafir edilecek çocuklarla ilgili olarak Türk Dışişleri Bakanlığı‟nın düşündüğü çocuk sayısı ise 1.000 olur ve hükümete de bu şekilde bir öneri götürülür.
Dışişleri Bakanlığı tarafından teklif edilen ve Başbakanlık tarafından da derhal kabul edilen 1.000 Yunan çocuğunun Türkiye‟ye getirilmesi konusuyla ilgili olarak derhal çalışmalara başlanır ve hemen arkasından bu çocukların Pire‟den Türkiye‟ye getirilmeleri için Ulaştırma Bakanlığı tarafından bir de vapur tahsis edilmesi kararlaştırılır. Dumlupınar gemisiyle Yunanistan‟a yardım götürmekte olan Kızılay delegesi Saim İ. Umar ise yaşları itibarıyla 1.000 kadar küçük çocuğun yolcu nakline tahsis edilen muhtemelen Dumlupınar - gemideki sınırlı sayıdaki birinci ve ikinci sınıf kamara ve salonlarda 3–4 defada dahi olsa taşınmalarının hava şartları, geminin imkân ve kabiliyeti, çocukların yaşları ve içinde bulundukları sağlık şartları ve fizik güçleri gibi pek çok sebeple mümkün olmadığını belirtir.
Dumlupınar gemisinin üçüncü seferi sırasında da aynı konuyla ile ilgili görüşmeler yapan Kızılay delegeleri Saim İ. Umar ve Feridun Demokan, Yunan Kızılhaç Teşkilatı‟nın “bu çok âlicenap hareketi şükran ve minnetle karşılamakla beraber bu için çocukları mahallinde iaçe şeklinin” daha uygun olacağı yönündeki düşüncelerini alır ve bu doğrultudaki mektup ve raporlarını da Türkiye‟ye getirir. Bu arada ilk günlerde her türlü yardıma hazır olduğunu belirten İstanbul Ellen Birliği daha sonra bütün vaatlerinden vazgeçer ve birkaç parça giyim eşyasıyla bu yardım faaliyetlerine sözde destek olacağını açıklar.
Türkiye bir yandan İstanbul, İzmir ve Kayseri gibi şehirlerde bu çocuklar için yer ararken bir yandan da çocukların bakımı, sağlık sorunları ve gelecekleri konusunda da hummalı girişimlerin içindedir; ancak daha sonra Yunan Kızılhaç‟ının „Millî anane ve terbiye sistemlerine uygun olmadığı gerekçesiyle‟ ve „lisan, muhit ve ayrılma bakımından‟ çocukların yurtdışına çıkartılmaması yönündeki müracaatı üzerine çocukların ülke dışına çıkartılmasına pek sıcak bakılmaz. Yunanistan Kızılhaç yetkilileri tarafından 4 Mayıs 1942 tarihinde Türkiye‟ye, 16 Nisan 1942 tarihinde de İtalyan Kızılhaç yetkililerine bu konuyla ilgili son durum ayrıca bildirilir. Öte yandan aynı günlerde Beynelmilel Kızılhaç Cemiyeti de bir açıklama yapma gereği duyar ve 1.000 Yunan çocuğun Türkiye‟ye gönderilmemesi konusundaki kararın kendilerinden değil Yunan Kızılhaç Cemiyeti‟nden çıktığını ve bazı Türk gazetelerinde bu konuyla ilgili olarak yanlış haberler bulunduğundan bu açıklamanın yapıldığını belirtir.
"Turgut Özkaman'ın Çılgın Türkler - Kıbrıs" kitabına eleştirel bakış makalesinden / pdf:
....
3-) "ASIA MINOR OVER AGAIN " - Tahsin İşbilen
With this documentary film, today in 2008, we are trying to review the World War II time relationship of Greece that was involved in the war and Turkey, which was never officially involved in the war.
We try to evaluate something that was missed in the searches until the present day. In fact, the adventure of Turks and Greeks living together, having a shared life, being neighbors, being closer does not end with the exchange.
When the Fascism of Germany took captive of the Greeks in WW II, some of the Greeks, especially from the Greek islands, headed towards Turkey. On the Aegean Sea coasts, in Alaçatı, in Çeşme, in Izmir, in Kuşadası, in Marmaris, in Bergama - a common life was established.
.....
4-) Heavy Allegations to the Turks in the U.S. TV series!
Spielberg and Tom Hanks on HBO in the 'The Pacific'....
American soldier with his family at dinner, and asks why they came to Australia from Greece. When they say mother came from Izmir American soldier says :"...that was taken by The Turks"....
And then the mother with ugly accusations about the Turkish army's :
"The Turks burned İZMİR in 1922. We saved our lives with the ships on the harbour, we runaway , But our house was gone. What would we do? "...
THE TURKS DID NOT BURNED İZMİR...
BUT THE ARMENIAN DID...
AND IZMIR BELONGS TO THE TURKS !
THUS NOT "TAKEN" , BUT "RESCUED" !
THIS WAS JUST ONE EXAMPLE....
....
5-) THE TURKISH-GREEK RELATIONS FOR MORE INFORMATION
ALWAYS BLAMING THE TURKS WITH EVERYTHING!
FACTS ....
are NOT TOLD TO THE NEW GENERATION ...
THEY DON'T KNOW.
NOT REQUIRED TO TEACH THEM...!
On the other side , HISTORICAL LIES everywhere...
BOOKS, FILMS, SERIES....
The BATTLES today is with such
PSYCHOLOGICAL WARFARE....
AND NOT WITH GUNS...
ALWAYS SEARCH FOR THE TRUTH...
Even if THE TRUTH CAN CAUSE PAIN...
Yours sincerely,
SB.
Türkiye‟nin Yunanistan‟a yardım faaliyetleri sadece gıda yardımı ve insani yardım malzemeleriyle sınırlı değildir ve Kurtuluş ve Dumlupınar vapurlarıyla yapılan yardım faaliyetlerine ilaveten o günlerde Yunan hükümetinden gelen teklif üzerine en az 1.000 Yunan çocuğun Türkiye‟ye getirilmesi kararlaştırılır.
Yetersiz beslenme ve açlıktan en çok etkilenen Yunan çocukların Türkiye‟ye getirilmesi konusunda Türkiye‟den yardım teklifi ilk olarak Yunanistan Sağlık Bakanı K. Logotetopoulos‟un 10 Şubat 1942 tarihinde Türkiye‟nin Pire Başkonsolosluğu‟na yaptığı yazılı müracaatla gelir. Prensip olarak Türkiye tarafından da kabul edilen ve İstanbul‟a getirilmeleri planlanan ve sayısı Türk hükümeti tarafından tespit edilecek olan ve İstanbul‟da kendi akrabaları yanında misafir edilecek çocuklarla ilgili olarak Türk Dışişleri Bakanlığı‟nın düşündüğü çocuk sayısı ise 1.000 olur ve hükümete de bu şekilde bir öneri götürülür.
Dışişleri Bakanlığı tarafından teklif edilen ve Başbakanlık tarafından da derhal kabul edilen 1.000 Yunan çocuğunun Türkiye‟ye getirilmesi konusuyla ilgili olarak derhal çalışmalara başlanır ve hemen arkasından bu çocukların Pire‟den Türkiye‟ye getirilmeleri için Ulaştırma Bakanlığı tarafından bir de vapur tahsis edilmesi kararlaştırılır. Dumlupınar gemisiyle Yunanistan‟a yardım götürmekte olan Kızılay delegesi Saim İ. Umar ise yaşları itibarıyla 1.000 kadar küçük çocuğun yolcu nakline tahsis edilen –muhtemelen Dumlupınar - gemideki sınırlı sayıdaki birinci ve ikinci sınıf kamara ve salonlarda 3–4 defada dahi olsa taşınmalarının hava şartları, geminin imkân ve kabiliyeti, çocukların yaşları ve içinde bulundukları sağlık şartları ve fizik güçleri gibi pek çok sebeple mümkün olmadığını belirtir.
Dumlupınar gemisinin üçüncü seferi sırasında da aynı konuyla ile ilgili görüşmeler yapan Kızılay delegeleri Saim İ. Umar ve Feridun Demokan, Yunan Kızılhaç Teşkilatı‟nın “bu çok âlicenap hareketi şükran ve minnetle karşılamakla beraber bu için çocukları mahallinde iaçe şeklinin” daha uygun olacağı yönündeki düşüncelerini alır ve bu doğrultudaki mektup ve raporlarını da Türkiye‟ye getirir.
Bu arada ilk günlerde her türlü yardıma hazır olduğunu belirten İstanbul Ellen Birliği daha sonra bütün vaatlerinden vazgeçer ve birkaç parça giyim eşyasıyla bu yardım faaliyetlerine sözde destek olacağını açıklar.
Türkiye bir yandan İstanbul, İzmir ve Kayseri gibi şehirlerde bu çocuklar için yer ararken bir yandan da çocukların bakımı, sağlık sorunları ve gelecekleri konusunda da hummalı girişimlerin içindedir; ancak daha sonra Yunan Kızılhaç‟ının „Millî anane ve terbiye sistemlerine uygun olmadığı gerekçesiyle‟ ve „lisan, muhit ve ayrılma bakımından‟ çocukların yurtdışına çıkartılmaması yönündeki müracaatı üzerine çocukların ülke dışına çıkartılmasına pek sıcak bakılmaz. Yunanistan Kızılhaç yetkilileri tarafından 4 Mayıs 1942 tarihinde Türkiye‟ye, 16 Nisan 1942 tarihinde de İtalyan Kızılhaç yetkililerine bu konuyla ilgili son durum ayrıca bildirilir. Öte yandan aynı günlerde Beynelmilel Kızılhaç Cemiyeti de bir açıklama yapma gereği duyar ve 1.000 Yunan çocuğun Türkiye‟ye gönderilmemesi konusundaki kararın kendilerinden değil Yunan Kızılhaç Cemiyeti‟nden çıktığını ve bazı Türk gazetelerinde bu konuyla ilgili olarak yanlış haberler bulunduğundan bu açıklamanın yapıldığını belirtir.
Ulvi Keser
"Turgut Özkaman'ın Çılgın Türkler - Kıbrıs" kitabına eleştirel bakış makalesinden
____________.