GENÇLERİMİZE ÖĞRETİLMEYEN KAHRAMANLARIMIZDAN BİRİ...
Yıldırım Kemal'in kısacık ve çok az bilinen hayat hikayesi göz yaşartacak bir öykü...
1898 yılında İzmir’de doğmuş. İlk, orta derken, Askeri İdadi, ardından Harbiye…21 yaşında Süvari Teğmeni olarak Ordu saflarına katılmış. İlk görev yeri 5nci Kolordu.
Cesareti, atılganlığı, gözü pekliği, deli doluluğu ile kısa sürede herkes tarafından sevilen ve tanınan bir subay olmuş.
Yunanlılarla durmaksızın savaşmış. Süvari olduğu için at sırtından hiç inmemiş.
Akhisar cephesinden, Balıkesir cephesine, Bursa cephesinden Sakarya boylarına kadar atıyla çiğnemediği bir toprak parçası bırakmamış.Her gittiği görevde Yunan zulmüne uğrayan Türkleri gördükçe, onlara kimse almasa da bunu yapanlardan intikamını alacağını söyleyip dururmuş.
Ancak düzenli bir ordunun bir ferdi olduğu için eli kolu bağlı olmak O’nu rahatsız ediyormuş. Bir gün dayanamamış, Kolordu komutanı Fahrettin Altay paşayı görünce, kendisinin düzenli ordu içinde faydasının olamayacağını, yanındaki 30 süvari ile Yunanlılara karşı kendi başına baskınlar yapacağını söylemiş.
Fahrettin Altay paşa, Teğmen Kemal’in bu atılganlığı karşısında kendisine ruhsat verip, Yunan’a karşı 30 atlısı ile birlikte harekat yapmasına müsaade etmiş.
Daha “Büyük Taarruz”a 3 yıl var. Türk Ordusu yeni yeni toparlanıyor. Büyük Taarruz için hazırlık yapılıyor.
Yunan’a taarruz edecek yeterli kuvvetimiz yok. Karşılıklı olarak mevzilere yerleşmişiz, arada sırada küçük çaplı çatışmalar dışında ciddi bir çatışma yok.
Teğmen Kemal’in bölgesi hariç, her yer sakin.Teğmen Kemal’in bulunduğu bölge alev alev.
30 atlısıyla hemen hemen her gece Yunan hatlarının gerisine gizlice sızıyor; Yunanlıların geri hatlarındaki konvoylarına, lojistik tesilerine, yol emniyet unsurlarına, trenlere, velhasıl önüne ne gelirse baskın düzenleyerek geri çekiliyor.
Teğmen Kemal’in bu baskınları Yunanlılarda şaşkınlık yaratıyor, Yunan Ordusu geri hatlardaki bu unsurlarını korumak için cephe hattındaki bazı birliklerini geri hatların emniyeti için görevlendirmek zorunda kalıyordu.
Yunanlılar arasında Teğmen Kemal’in akıncıları adeta bir efsane haline gelmişti.
O dönemler Yunan işgali altındaki Türk köylerinde Teğmen Kemal hakkında uhrevi hikayeler anlatılmaya başlanmıştı. 30 atlıdan oluşan bu Türk akıncıları ile birlikte binlerce kişilik ermiş ordusunun aynı anda Yunanlıların üzerine her gece çullandığı ileri sürülmeye başlanmıştı. Hatta Yunan Kolordusu’nun Uşak’taki karargahında, Türk Ordusunun özel birlikler oluşturduğu, bunların tamamının akli dengesi bozuk, ölümden korkmayan insanlar olduğu, bunlarla başa çıkabilmenin mümkün olmadığı anlatılır olmuştu.
Bir gün bu akıncılar Yunan hatlarına baskın yapıp, Türk hatlarına dönerken atlarıyla o kadar süratlilermiş ki, Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay paşa bir gece komuta çadırının önünde kurmaylarıyla otururken rüzgar gibi çadırının önünden geçen atlıları görmüş. Yanındakilere, “kim bunlar yahu böyle Yıldırım gibi geçiyorlar” demiş.
Kendisine “Efendim, bu Teğmen Kemal ve adamları, sizin Yunanlılara baskın yapması için izin verdiğiniz İzmirli Teğmen” demişler.
Fahrettin Altay paşa: “Biz bunu diğer Kemallerle karıştırmayalım, böyle yıldırım gibi at sürene “Yıldırım Kemal” diyelim ki uzaktan gördük mü anlayalım” demiş.
O günden sonra Süvari Kolordusunda kim varsa bu akıncılara “Yıldırım Fedaileri”, atlıların komutanına da Yıldırım Kemal demiş.
Yıldırım Kemal bu akınlarında defalarca yaralanmış. Aldırış etmemiş. Görevini aksatmamış.
Ancak 1922 yılının Ağustos ayı başında, Yıldırım Kemal’in yaralarının iltihap kapıp yüksek ateş yapması sonucu sık sık bayılmaya ve kendinden geçmeye başlayınca, kendisi Akşehir’den trene bindirilerek tedavi olması için Konya’daki hastaneye gönderilmiş.
Hastanede yapılan tedavilere rağmen yaralarındaki iltihap bir türlü giderilememiş. Bu durumuna rağmen cephede ne olup bitiyorsa takip ediyor, heyecanlanıyormuş.Nihayetinde Ağustos’un 20’sinde Yıldırım Kemal’in hastanede yattığını bilen arkadaşları Büyük Taarruz öncesi Afyon hattındaki birliklerine gitmeden Yıldırım Kemal’in yanına uğrayıp, helallik almak istemişler.
Büyük bir taarruzun başlayacağını anlayan Yıldırım Kemal doktoruna hastaneden taburcu olmak istediğini söylemiş, doktoru kabul etmemiş. 25 Ağustos’un 26 Ağustos’a başlandığı gece Büyük Taarruzun başlayacağını öğrenen Yıldırım Kemal Konya’daki hastaneden üzerine bir üniforma giyerek 24 Ağustos gecesi kaçmış.
Yaya olarak ancak 1-2 saat yürüyebilmiş. Akşehir istikametindeki Ardıçlı köyüne kadar ancak gelebilmiş.
Köyde muhtarı bulmuş. Muhtara “Şimdi param yok, cepheye yetişmem lazım, bana bir at sat. Parasını savaştan sonra vereceğim. Şayet ölürsem babam parasını sana ödeyecek” demiş. Ardından babasına, durumu anlatan, savaşta öldüğü taktirde atın parasını gelip ödemesini isteyen bir mektup yazıp, postaya vermesi için muhtara bırakmış. Muhtardan aldığı atı sabaha kadar koşturtup ertesi gün öğle vakti, Afyon yakınlarındaki Türk Cephesine yetişmiş. Süvarilerin yerini sormuş. Göstermişler.
Yıldırım Kemal derhal savaş telaşı içindeki Fahrettin Altay paşayı bulur. 'Emrinizdeyim paşam''der.
Fahrettin Altay paşa genç subaya gururla bakar: ''Bu hasta halinde nasıl at binersin, nasıl kılıç sallarsın, nasıl kurşun atarsın''der.
Yıldırım Kemal ısrar eder. Konya’dan savaşmak için geldiğini söyler.
''Vatan için ölüm onurdur'' deyince,
Fahrettin paşa da Yıldırım Kemal’i yine eski birliği olan Sandıklı’daki 2nci Süvari Tümeninin 11nci Süvari Alayına verir.
Ertesi sabah Büyük Taarruz’un başlaması ile birlikte Yıldırım Kemal hasta ve yaralı haliyle yine atının üstünde yine 30 akıncısının başındaymış.
O gece Süvari Birlikleri ile Ahır dağları aşarak Sincanlı ovasına inmişler. Ovaya inmeleri ile birlikte savaşmaya başlamışlar. Yıldırım Kemal’in süvari alayına o sıralar ismi Küçükköy olan yerdeki tren istasyonunun ele geçirilmesi emri verilmiş. Savaş 26 Ağustos’u 27’sine bağlayan geceye kadar çok şiddetli bir şekilde devam etmiş. Yıldırım Kemal işte bu akşam yeniden yaralanmış.
Yaralı haliyle atının üstünde ertesi gün öğlene kadar savaşmaya devam etmiş. Küçükköy tren istasyonu 27 Ağustos öğle saatlerinde ele geçirilmiş. Yıldırım Kemal’in yanındaki 4 subay ve 30 askerin tamamı 27 Ağustos günü bu Küçükköy tren istasyonunu ele geçirirken şehit olmuş.
Bir köylü teyze, çocukken yaşadığı bu olayı şöyle anlatır, çarpışmalardan sonra köylülerin saklandıkları yerlerden çıkıp, yaralı askerlere yardım ettiğini, şehitleri toplamaya çalıştıklarını; köylülerin şehitleri tren istasyonunun yanındaki ağaçlık alana toplamaya başladığını, o esnada bir atın, üzerinde şehit olmuş bir süvari ile birlikte yavaşça bu ağaçlığa geldiğini” söyler.
“Üzerinde şehit olmuş süvariyi taşıyan atın diğer şehitlerin yanına gelince durduğunu ve üzerindeki şehidi diğer şehitlerin yanına bıraktığını” ekler.
Bu teyze “Atının üzerinde şehit olmuş süvarinin şu an istasyonda fotoğrafı asılı olan Yıldırım Kemal olduğunu ve çocuk olmasına rağmen bunu net olarak hatırladığını” belirtir.
Küçükköy Tren İstasyonu’nun adı o günden sonra “Yıldırım Kemal” istasyonu olarak kalır.
Yıldırım Kemal, diğer dört subay ve 30 askeri halen Yıldırım Kemal İstasyonunun yanındaki ağaçlık alanda gömülüdür…
.....
Biz, 1966 yılına kadar bu kahramanlara burada bir anıt mezar yapmayı fazla görmüşüz.
Ben Afyon’da iken bu şehitlik için ne yapabilirim diye düşünmüştüm. Sağ olsun, Afyonlu mermerci arkadaşlarımız sahip çıktı, bütün şehitliği yeni baştan tanzim ettik. Yıldırım Kemal’in fotoğrafını siyah mermerin üzerine işletip, baş ucuna astık. Fotoğrafı mezar taşında bile heybetli durdu.
Yıldırım Kemal’in babası oğlu şehit olduktan 2 ay sonra elinde oğlunun kendine yazdığı vasiyete benzer mektupla, Kemal'inin mezarını bulmuş. Mezarın başında ne yapmış, pek bilen yok. Yöre halkından görenler, sadece Yıldırım Kemal’in babası olduğunu söyleyen birinin yanında küçük bir kız çocuğuyla mezarın başına geldiğini ve mezarın üzerine diz üstü çökerek kala kaldığını söylediler.
Benim kahramanım gerçekten Yıldırım Kemal…
Sedat Onar
Topluca gömülen şehitlerin mezar ve anıtları 1966 yılında
bugünkü biçimde inşa edilmiştir.
Şehitlikte 1996 yılında da yeni düzenlemeler yapılmıştır.
Anıt mezar taşı kitabesi;
"Bu taş 26-27 Ağustos 1922 muharebesinde
Yunan ordusunun hatt-ı ric'atini kesen
Türk süvari kolordusunun
bu civarda verdiği şehitler namına dikilmiştir.
Kendilerine Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti niyaz olunur.
Birinci ve İkinci ve On dördüncü Süvari Fırkalarından
Şehit Zabitler:
Alay 11'den Ayaşlı Rauf Efendi,
Alay 2'den Mülazım İzmirli Yıldırım Kemal Efendi,
Alay 3'den Mülazım İstanbullu Selahattin Efendi,
Kolordu 5'ten Muhafız Mülazım Bayramiçli Lütfi Efendi,
Alay 5'ten Zabit vekili Kırklarelili Azmi Efendi.
Şehit Erler:
5 nci Kolordu Muhafızından Amasyalı Kamil,
Kasım Çavuş,
Keskinli Nur Ali,
Kayserili Osman Avcı,
Alay 3'ten Vanlı Şaban Mustafa,
Mehmet, Beyşehirli Sadıkİbrahim,
Alay 5'ten Dinarlı Ahmet Ali,
Keçiborunlu Rıza Mehmet,
Alay 11'denSungurlulu Mehmet Osman,
Taşköprülü Şükrü Süleyman,
Bolvadinli İbrahim Ahmet,
Aziziyeli Mustafa Ali,
Ayancıklı Mehmet Şaban,
Çankırılı Ahmet Bayram,
Ahmet Ömer,
Geyveli Ali Mustafa,
Sungurlulu Abidin Beşir,
Niğdeli Şükrü Ömer,
Alay 14'ten Taşköprülü Hüseyin İbrahim,
Koçhisarlı Niyazi Murat,
Kemahlı Hasan Mevlüt,
Mihalçıklı Kamil Ahmet,
Çankırılı Mehmet Ahmet,
Alay 21'den Çerkeşli Ömer Mustafa,
Yozgatlı Kadir Abdurrahman,
Kayserili Ahmet Sadık,
Alay 54'ten Konyalı Rıfat Hasan,
Muğlalı İsmail Milli,
Osmanoğlu Hüsnü,
BeyşehirliMehmet,
Küttap Kamil
Diğer kitabede de Türkçe olarak
"Kurtuluş Savaşı şehidi Sv. Tgm. Yıldırım Kemal 1898-1922"... yazmaktadır.
kaynak
.....