Translate

16 Ocak 2017 Pazartesi

Yeni Dünya'nın Türkiye'ye yönelik tehditleri artıyor








Dünyamızın artan nüfusuna karşı azalan doğal kaynakları ile bunların özellikle zengin ülkeler tarafından paylaşılıyor olması göz önüne alındığında önümüzdeki yıllarda Türkiye olarak ne tür önemli sorunlarla karşılaşabileceğimiz konusu ciddi şekilde gündeme gelmekte. 

Ali Külebi, 2008






İşte bu sorunların boyutlarının üniter yapımızı ve bağımsızlığımızı etkileyecek olması da ülkemizde bugün milliyetçi-ulusalcı kesimin yenidünya düzeninin topraklarımızdaki temsilcilerine, yani küreselcilere karşı mücadele etmesini gerekli kılıyor. Başta ABD olmak üzere küreselcilerin arkasındaki güçlerin ve kullandıkları başat araç olan Batı kapitalizmin kendi çıkarları doğrultusundaki isteklerinin ise sonu yok. Bu sonsuzluk nedeniyle yitirilmiş milli kuruluşlar ve yitirilmekte, yabancılara yok pahasına satılmakta olan öteki varlıklarımız bizi maalesef adı konmamış ama sömürgeci olduğu açık olan bir yörüngeye teslim ediyor. Yenidünya düzeninin özelliği bu uygulamanın bir veya birkaç ülkede gerçekleştirilmesi değil. Bu olgu sömürülmeye uygun ve doğal kaynakları olan bütün ülkeler için geçerli. 


Ülkelerin kontrol altına alınmasındaki önemli bir diğer yöntem de ulusal kurumların ele geçirilmesi. Hatta yenidünya düzeni, yerleşmek istediği ülkelerde kendi çıkarlarına dönük yasalar çıkarmayı da sistematik bir uygulama haline getirmiş durumda. Bu olgu ise devlet sistematiği ve bağımsızlık açısından kabul edilemez bir husus.


Uygulamada bu yeni sömürgeciliğin en önem verdiği yöntem ülkelerin küçültülerek zayıflatılması ve daha kolay kontrol edilebilirliğinin sağlanması. Batı ülkelerinin bu hususta çok deneyimli olduğu ve nerede ne gibi yöntemle ülkeleri kontrol altına alacağını çok iyi bildiği açık. Yerine göre etnik milliyetçilik, yerine göre işbirlikçi kesim ve onların kontrolündeki yazılı ve görsel medya ve son zamanlarda çok daha etkin olduğu ortaya çıkan ümmetçi kesim bu konuda onlar için yararlı enstrümanlar.


Yeni sömürgecilik yöntemiyle zengin ülkelerin çabaları ortadayken aslında dünya bütününde bu zengin ülkelerce Sovyetler Birliği'nin dağılmasının yarattığı boşluktan doğan müstakbel nüfuz alanları için kendi aralarında kapışmanın da hala sona ermemiş olması önemli ve dünya barışını tehdit eden bir diğer unsur. Zira bu topyekün sömürünün yanı ısra ABD ve dünyanın öteki klasik sömürgeci ülkeleri arasında gizli bir paylaşım mücadelesinin yaşandığı da bir gerçek.


Bu durum, dünyanın birçok bölgesinde ya yeni çatışma dnamikleri yaratmakta ya da mevcut sorunları büyüterek sürdürmektedir. Petrol zengini Ortadoğu'daki çatışmaların temelinde de bu ince nüansların yattığını söylemek mümkündür. Yine madalyonun öteki yüzünde ABD açısından ortaya çıkan yeni fırsatlar da söz konusudur. 


Yenidünya düzeninde ortalığı boş bulan ABD, yeni koşullarda kendisini avantajlı duruma getiren askeri ve politik üstünlüğünden yararlanmakta tereddüt etmemektedir. Bunu da öteki devletlere örnek/ibret olsun diye güç gösterisiyle ortaya koymaktan hiçbir şekilde kaçınmamaktadır.


Nitekim ABD'nin 1991'de Irak'a saldırdığı ilk Körfez Savaşı ve bunu izleyen Afganistan işgali ile İkinci Körfez Savaşı birer güç gösterisiydi. Başka bir deyişle bu savaşlar yeni döneme özgü emperyalist müdahaleler serisinin başlangıcını oluşturan önemli bir dönüm noktasıdır. Sırada, bize komşu İran ve Suriye gibi ülkelerin olabileceği ihtimali bizim yaşadığımız coğrafyanın özelliğini ortaya koyarak karşı karşıya kalabileceğimiz problemleri de söz konusu ediyor.





YENİDÜNYA DÜZENİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ


Küresel sermayenin çıkarları gereği dünya çapında çelişkilerle örtülü, büyük toplumsal ve uluslararası çalkantılar, savaşlar ve iç savaşlarla karakterize edilebilecek yeni bir döneme girmiş olduğumuz açıktır. Bunun bütün işaretleri bugünkü konjonktürde mevcuttur. Üstelik küresel güçler de bunun farkındadır. O nedenle de liderliğini şimdilik kabul ettikleri ABD'nin önderliğinde tüm hazırlıklarını buna göre yapıyor olmaları "normal" karşılanabilir. Dünya artık bir bütün olarak, bir topyekun savaş öncesini andıran sinyaller vermekte ve yenidünya düzeninin bundan sonrasının Irak ve Afganistan gibi acılarla dolu yeni çatışma ve savaş alanları ile sürmesi söz konusu. Bu bağlamda konuyla ilgili olarak şu tespitlerde bulunabiliriz;


- Yenidünya düzeni, sömürgeciliğin günümüze uyarlanmış şeklidir.

- Burada eskiden sömürgeci devletlerin yerini küresel, yani uluslararası sermaye ve şirketler almıştır.

- Bu yeni düzen acımasızdır. Çıakrları uğruna ittifaklara girişebilirken aynı zamanda da bir tek kutupluluk içerir.

- Saldırganlık küresel güçlerin sömürülmesini istedikleri her bölgeye yönelik bir istidat gösterir. Ama jeopolitik konumumuz açısından en büyük tehdit merkezi Türkiye'dir.

- Enerji deposu olan Ortadoğu "BOP" gibi bahanelerle kontrol altına alınmaya çalışılırken bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye'nin bundan etkilenmemesi olanaksız olacaktır.

- Küresel tehditler açısından bölgesel ve ulusal açıdan bizi etkileyecek hususlar; terör, küresel terör, olası etnik çatışmalar, radikal akımlar, ekonomik istikrarsızlık ve problemler ile çevremizdeki artma eğilimi gösteren kitle imha silahlarıdır.

- Giderek küresel sermayeye daha çok teslim olma yörüngesine girip ulusal değer ve tesislerini yitiren ülkemizin "yenidünya düzeni"nin vahşiliğine karşı hazırlıklı olması ve önlemler alması gerekir.





YENİDÜNYA DÜZENİNDE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER


- Dünyada artarak süregelen hegemon baskılar sonucu ulus devlet bilincinin artacağı veya artması gerektiği gerçeği gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır.

- Süreç içinde uluslararası ittifakların önem kazanması söz konusu olacaktır.

- Türkiye olarak bağımsız kalmak için yeni, güçlü ve gerçekçi ilişkiler kurmak durumundayız. Bu ilişkilerin bizim doğumuzda Türk Avrasya'sı coğrafyasında olduğu gerçeği de ortadadır. Çünkü küresel güçler, din, kültür, ekonomi ve askeri yönden ülkeleri kontrol altına almak istemektedirler. Buna ancak bizle beraber olan soydaşlarımızla karşı koyabiliriz.

- Kültürde ve dilde ulusal kimliğin korunması üniter bütünlük açısından vazgeçilmezlerimizden olmalıdır.

- Bugün emperyalistlerce yapay etnik gruplar yaratılarak üzerimizde bölünme senaryoları üretilen Anadolu ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun bizim açımızdan tarihsel gerçeği de bu nedenlerden dolayı açıktır.

- Ne var ki şimdiden hazırlıklı olmamız gereken bir gerçek vardır ki, o da, ABD'nin özellikle 2015'den sonra bölgede güç kaybedeceği gerçeğidir ve Türkiye'nin bu geleceğe, belirleyici güç olarak hazırlıklı olması gerekmektedir. Bu bağlamda ulusalcı/milliyetçi çizgide, teorik zemine Türkçülüğü oturtarak daha gerçekçi yaklaşımlarla bir politika belirlemek ve bu politikayı hayata geçirmek, uygulamak için daha hızlı hareket etmek kaçınılmazdır. 


Bu söz konusu vahşet ortamında milletimizin çıkar ve bekasını her ne pahasına olursa olsun garantiye almamız gerekir. Bunun yolu da yabancı tesirleri silkip atmaktan geçer.



Ali Külebi
Yeni Dünya'nın Türkiye'ye yönelik tehditleri artıyor
Ekonometri, Sayı:31, Eylül-Ekim 2008













Batının tutumuna şaşmamak gerek. Çünkü Doğu sahnesinde de Türk Uygarlığı'nın itibarını hakkıyla dikkate almayanlar vardı.


Bağdat'ta Halife'nin askeri olursunuz bir dert, Abbasi-Fatımî savaşlarında Bağdat'ı korursunuz bir dert, Bizans'ın, doğu Hıristiyanlığının aktif askerleri olursunuz bir dert, İslamın ve Museviliğin inancını Kafkasların, Hazar'ın ötesine taşırsınız bir dert, yüzyıllarca pek çok İslâm devleti gavura kılıç sallamazken siz Allah yolunda can telef edersiniz bir başka dert, uygarlığın gelişmesine bilimde, felsefede, sporda katkıda bulunursunuz esameniz okunmaz, İran'da devlet anlayışının ihyasında katkınız vardır bunu kimse bilmez, Ulay-ı kelimatullah için Avrupa içlerine kadar savaş açarsınız, Akdeniz'i kontrol edersiniz, bugün tusunami felaketinde kaybettiği candan daha fazlasını kaybeden Açe'ye Hollandalılar ve Portekizliler karşısında anti-emperyalist, anti-koloniyal destek verirsiniz, hutbe okutursunuz gene de iyi müminler listesinde kadriniz bilinmez.


Bugün bile hâlâ Batıya yakın olmanın seküler anlayışından dolayı İslâm dünyası size yüz vermez. Avrasya Müslümanları ve Türkleri adına Lenin'e Sovyet Devrimi'nde destek verisiniz komünistin yanında kıymetiz olmaz, o gider Pekin'e, Tiran'a yüz vurur. Kore'de komünist bloka karşı fiilen savaşa girersiniz, Moskof aleyhtarlığı yaparsınız hâlâ muhafazakâr politikacınız yeterince Amerikancı olmadığınız için sizi pazarlık malzemesi yapar.


Anadolu insanın deyişiyle "Başkasının biti Türk'ün başında kırılır" da kimse bir şey demez. Çünkü bu bahsedilen etkileşim ortamlarında farklı iktidar çevreleri vardır ve bunların iyi işlerde ortağa tahammülleri yoktur. Dışlanması gerekenler iktidar paranoyaları için işlevseldir. Türklerin dışlanması kadar tarih sahnesi başka ulusların dışlanmasına sahne olmamıştır.

Dr.Dursun AYAN (sosyolog, phil.)
Uygarlık Şizofrenileri Ve Türkler (detaylı)














“Perhaps if you know you are insane then you are not insane. Or you are becoming sane, finally. Waking up.”
The Man in the High Castle
Philip K. Dick