Translate

16 Ocak 2017 Pazartesi

Satın Alınan Gazeteciler!..





Alman gazeteci Udo Ulfkotte 56 yaşında dün (14 Ocak 2017) bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Dünya çapında büyük ses getiren bir açıklaması olmuştu. Gizli servislerin kendi adı ile imzalayarak yazmasını istedikleri konuları önüne koyduklarını ve bütün dünyada ana akım gazeteciliğin böyle olduğunu açıklamıştı. Gazetecilerin satın alındıklarını ve asla özgür olmadıklarını söylemişti. Irak'ta kaldığı sürece kansere yakalandığı söylenen gazetecinin bu üçüncü ve son kalp krizi olduğu söyleniliyor! Arkasında büyük bir gerçeği haykırmış olan bir kariyer bırakarak.

Aktaran Serap Balaman.



"I’ve been a journalist for about 25 years, and I was educated to lie, to betray, and not to tell the truth to the public. But seeing right now within the last months how the German and American media tries to bring war to the people in Europe, to bring war to Russia — this is a point of no return and I’m going to stand up and say it is not right what I have done in the past, to manipulate people, to make propaganda against Russia, and it is not right what my colleagues do and have done in the past because they are bribed to betray the people, not only in Germany, all over Europe."



Basından- 2014:


Dr. Udo ULFKOTTE:  Dış ülkeler ile Almanya arasında büyük farklar var. Dış ülkelerden muazzam reaksiyonlar alıyoruz. Ama Almanya’daki reaksiyonlar tam tersi. Benim için deli diyorlar. Yahut bütün bunların yalan olduğu, uydurulmuş hikaye olduğu söyleniyor. Daha bugün bir İsviçreli Haber Magazinine uzun bir röportaj verdim. Aynı tepkiyi alınca… İşte bütün bunların yalan olduğu vs. Kendisine ”bakın ne yapalım şimdi biliyor musunuz? Kitabımda “Gizli” olarak belirtilen, dünya kamuoyunun görmediği bir fotoğraf ve bir kaç fotoğraf ve belge göstereyim size!” Bunu da yaptım. Ardından beni geri aradı ve: “Böyle birşey olamaz. Siz “gizli belgeler” olarak belirtilen fotoğraf ve dokümanlar üzerine bir kitap yazıyorsunuz ve bunun üzerine yalan, uydurulma hikâye deniyor!” dedi.

Bilmiyorum haberiniz var mı? Uzun bir süre önce, 1988 Temmuz’unda Türkiye’nin komşusu İran’daydım. Amerikalıların kontrolü altında ve Alman gazıyla İranlıların nasıl zehirlendiğini görüntüledim. Bunu da görüntülemem istendi; ama Almanya’da bunun hakkında yazmama izin verilmedi. Görüntüleri başka dergi ve gazetelere vermem de yasaklanmıştı.

Biliyorsunuz 1980’den Temmuz 1988’e kadar sürmüştü. Iraklıların Kürtlere Halepçe’de Mart 1988’de uyguladığı gazlı saldırı herkes tarafından bilinirken, Temmuz 1988 de Alman gazıyla İranlılara uygulanan gazlı saldırıdan kimsenin haberi olmamıştı.

Ve bakın Alman gazeteciler bile bu olaya yalan ve uydurma diyorsa benim bir Alman olarak bu sorumluluğu yüklenmem gerekiyordu. Nasıl oluyor da, bu Alman gazeteciler böyle davranabiliyor? Almanlar Yahudileri gazlarken kendilerini suçlu görmeleri gerekiyor, çünkü Yahudileri gazlamışlardı. Nasıl oluyor da, onlarca yıl sonra İranlılar gazlanıyor. Hiçbir Alman devlet başkanı Tahran’a gidip diz çökerek özür dilemez tabiî. Bu önemsiz bizim için, hem Amerikalıların kontrolü altında olmuş, sorun yok o zaman.

Ben bunu resimlerle belgeleyen ilk gazeteciyim. Hatta CIA bir internet sitesi üzerinden Irak’ın zehirli gazları hakkında belgeler yayınlıyor, bu linki dilerseniz size gönderebilirim. Orada başka meseleler ile birlikte 1988 Temmuz’unda Zübeyde Cephesinde, yani benim bulunduğum bölgede, zehirli gaz kullanıldı. Tabii Amerikalıların kontrolü altında ve Alman gazı olduğu yazılmıyor. Öyle ortaya koyuyorlar ki sanki Kötü Saddam bu olayı gerçekleştirdi.

Sonradan canavar ilan edildi. 1990 Ağustos ayından sonra… O zamanlar Saddam iyiydi ve biz Almanlar finans ve politik nedenlerle Saddam ne istiyorsa gönderiyorduk. Silahlar, örnek olarak silah yapımı için teknik donanımlar…

Dr. Udo ULFKOTTE:  Ve aniden Saddam Hüseyin kötüdür denildi. Aptalca olan Ağustos 1990’a kadar Alman halkı için iyi olan Saddam Hüseyin’in bir gecede televizyon izleyicilerine neden Kötü olduğunu anlatmak zorunda kalmaktı. Bu sebeple uydurma bir hikaye bile yazdılar. Bilmiyorum o dönemi yaş olarak hatırlıyor musunuz? O dönemler kuvöz kutularıyla ilgili bir hikaye uyduruldu. Amerikalı bir reklam ajansı -Ellen Norten- tarafından uydurulan bu hikayede, Saddam Hüseyin’in 02 Ağustos 1990’da Kuveyt’te girdiği zaman hastanelerdeki kuvözleri alabilmek için, bu kuvözlerin içinde bulunan bebekleri yerlere attırdığı ve öldürdüğü anlatılıyordu. Bu görüntülere ait fotoğraflar yayınlanmıştı. Ama bu fotoğraflarda aslında oyuncak bebekler bulunuyordu ve ketçapla süslenmişti.


UDO ULFKOTTE: ABD ÇIKARLARI İÇİN YAZAN, 
SATILMIŞ “TÜRK” GAZETECİLER VAR


Dr. Udo ULFKOTTE:  Mesela Türk gazetecilerin isimlerini Almanya’da bulunan Amerikan yanlısı Vakıf ve Organizasyonların senelik raporlarını takip ederek çıkarabilirsiniz. Mesela Atlantik Brücke, Esmunt Institut, German Marshall Fund… Bunların hepsini kitabımda da belirtiyorum zaten. Bunların senelik raporları yayınlanıyor. Bu senelik raporların içinde hangi gazetecilerin Amerika’ya davet edildiği ve finansal olarak desteklendiği görülebilir. Ve geçmişe yönelik olarak bu raporlar incelendiğinde, orada ne kadar Türk gazetecinin bu davetlere iştirak ettiği tespit edilebilir. Birde hangi bu vakıf ve organizasyonlar CIA’ye yakın, bakmamız lazım.

Mesela Atlantik Brücke CIA’ye cok yakın. Bu Vakıf “Vernon A. Walters Award” adli bir Ödülü veriyor. Yani “Vernon Walters Ödülü”. Bu Varnen Walters tanınmış bir CIA üst yöneticisiydi. CIA’ye yakın olanlar fazla da gizli yapmıyor bu işi. Eğer Türk gazetecilerinin isimlerine meselâ Atlantik Brücke Vakfının raporlarında rastlarsanız, Amerikalıların bu gazeteciler üzerinde baskı veya kazanma çalışmaları uyguladığını anlayabilirsiniz. Tabii hangilerinin satılmış olduğunu söyleyemem, bilmiyorum, ama sonuçta sadece Amerikan yanlısı yazmaya başlıyorlarsa, Türkiye’nin çıkarlarına değil de, Amerikalıların istediği gibi Amerikan Askerlerinin Türkiye’deki NATO Üs’lerinde bulunmasına yönelik haberler yayınlıyorlarsa satılmış olduklarını söyleyebilirim. Elbette Amerikalıların etkilediği birçok satılmış Türk gazetecisi vardır denilebilir. Bunlar Türkler için ve Türkiye için değil, sadece Amerikan çıkarları için, NATO bakış açısıyla, Amerikan silahlarının satın alınmasına yönelik sırf Amerikalıların istediği doğrultuda yazarlar.


ABD askerlerine yapılan protestolar ile ilgili:


Dr. Udo ULFKOTTE:  Evet, bu tip aksiyonlar sadece Türkiye’de olmuyor. Örneğin Almanya’nın Eifel bölgesinde ister dinci olsun, ister sağcı ya da solcu halkın çoğu Amerikan askerlerini ülkemizde istemiyor. Çünkü Eifel bölgesinde önceden beri, Alman Halkının rızası olmadığı halde, Amerikan Atom Silahları konuşlandırılmış durumda. Ama buna karşı bir protesto yürüyüşü veya politik bir faaliyet burada yasak. Hemen radikal olarak damgalanıyor insanlar. Aynen Türkiye’de olduğu gibi burada da düşünce özgürlüğü yok.

Önceleri tam bir Emperyalizm yanlisiydim ama bugün Anti-Emperyalist’im.... Emperyalist biri olarak, bu sekil büyütüldüm, eğitildim ve beyin yıkamasını yaşadım. Ve bu sistemin içine entegre edildim. Bu şekilde düşünmem için... artık tamamen NATO’ya ve emperyalizme karşıyım.

Rusya ile Avrupa Birliği arasındaki sürtüşme, Amerika’nın AB’yi sürekli kışkırtması… Ulfkotte cevabı çok net ve kestirmeden söyledi:

-Savaş istiyorlar… Resmen Savaş…



ek:
World Class Journalist Spills the Beans, Admits Mainstream Media is Completely Fake:(link) videolu
CIA hat seit 1975 Herzinfarkt-Pistole:(link)
CIA'nın Kalp Krizine yol açan Silahı: video ingilizce:




Satılmış Gazeteciler
Politikacılar, Gizli Servisler, Büyük Sermaye, Almanya'nın Kitle İletişim Araçlarını Nasıl Kullanıyor?




ilgili:

Alman medya grubu DW tepkiler üzerine özür diledi Almanya'nın önde gelen medya gruplarından Deutsche Welle Kayseri'deki hain saldırı üzerinden alçakça bir algı operasyonuna kalkışarak iç savaş çığırtkanlığı yapmıştı. DW, gelen tepkiler üzerine geri adım atarak özür diledi.  - 18.12.2016 /Haberiyakala


PKK terör örgütünün en büyük destekçilerinden Almanya'nın önde gelen medya gruplarından Deutsche Welle (DW) aşağılık bir algı operasyonuna kalkıştı. "Almanya'nın Sesi" olarak kabul edilen DW sebebi ve destekçilerinden biri oldukları Suriye'deki iç savaşın Türkiye'ye sıçradığını ileri sürecek kadar küstahlaştı.

İstanbul ve Kayseri'deki son terör saldırılarını bahane ederek internet sitesinde "Suriye savaşının yeni cephesi: Türkiye" ve "Suriye iç savaşı Türkiye'ye sıçradı" başlıklarıyla haberler yapan ve teröre hizmet etmekten başka hiçbir amacı olmayan bu haberleri sosyal medya üzerinden yayan DW'ye Türkiye'den çok sert tepkiler geldi.

YALANA SIĞINDILAR, Türkiye'den gelen haklı tepkiler üzerine Twitter hesabından açıklama DW, "Türkiye'yi karalamak için uydurma haber yaptıklarını" itiraf edercesine "haberlerinde uzmanların görüşlerine yer verdiklerini" yalanına sarılmaya çalıştı.



Yukarıdaki örnek ile "Medyanın nasıl "yalanla" halkı yönlendirdiğini, proveke ettiğini görüyoruz!..



* * *


Serap Balaman çevirisi…
10 Trilyon Dolar’a mal olan savaş
"Haber Tarihi 16 Mayıs 2016"


“15 Mart 2016 tarihinde neredeyse dünya savasına dönüşecek önemli bir bölgesel savaş olan Suriyedeki savaş altıncı yılına giriyor. Bu Riyad ve Ankara (ve onların müttefikleri) tarafından Suriye ve İrana karşı yeni bir saldırı başlatmak için seçilen tarih.

Birkaç gün içinde, hiç yoktan onlarca Arap uydu kanalları tarafindan İran’a karşı “ultra şahin” tarzı yayınlar ortaya çıkdı. Aynı zamanda, Suudi ve Batı Typhoon ve F-15 ler Türkiye’nin güneyindeki üsse konuşlandırıldı. (Sekiz NATO ve iki Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerini hatırlatıyor)

Bu arada NATO sürekli biçimde Rusya’ya karşı tavrını sertleştirirken, Doğu Avrupa’da dolaylı provokasyonlarını artırıyor.

Moskova’da, Kremlin ilk kez bir dünya savaşından söz etti ve ve Suriye’ye karadan herhangi bir müdahalenin çatışmayı uzatmakla eşdeğer olduğunu vurguladı. Dikkat ederseniz, ne zaman gerçek bir tehlike olsa, Putin medya dünyasından çekilir ve yerini Başbakan Dimitri Medvedev’e bırakır.

Yemen’de bir çok güçlü ABD, İngiliz, İsrail askeri ve lojistik desteğine rağmen saplanıp kalan Riyad (Saudi Arabistan) Rus ruleti oynamaya kalkışdı. Petrol savaşı Rusyayı dizlerinin üstune çökertmedi ve İran’in Suriye’ye askeri ve ekonomik desteğini askıya aldıramadı.

Suriye’de hükümet güçleri Rus uçakları tarafından desteklenerek Riyad ve Ankara tarafından silahlandırılip, finanse edilen isyancıların yerleşim bölgelerine yaklaşıyorlar. Bu, imparatorluğun propaganda makinesinin paniğini açıklıyor.. Suudiler, imparatorluğun savaşlarının büyük karşılıyıcıları. Şimdi Rusya, İran ve Suriye’ye karşı bir savaşta 10 trilyon dolardan daha fazla harcamaya hazırlar. “Özgür” bir dünyada, mali ve ekonomik kriz sırasında, bu milenyumun fırsatıdır.

Birlesik Arap Emirligi Yemen’in bir adası olan Socotra’yı nakit para karşılığı Centcom’a (ABD’nin Birleşik Savaş Birimleri’ne) sunmak için satın aldı. Riyad daha çok ilerliyecek…. Önümüzdeki günlerde garip gelişmeler göreceğiz ”

Çeviren: Serap Balaman
Cumhuriyet Postası / Haberin kaynağı



* * *


Serap Balaman Yazdı…
Suriye Türkmenleri…
"Haber Tarihi 17 Aralık 2015" - Cumhuriyetpostası


Hassas Oyunlar, Hassas Dengeler arasında gerçek durumu okuyabilmeliyiz.

2011 Mart ayında Egemen Batı güçlerinin Muhalif kuvvetler adı altında önceden hazırlayıp kışkırttıkları Özgür Suriye Ordusu , 80 ayrı milleten oluşan paralı asker kadrosu ile Suriye de ayaklanmalar başlatıp, sivil halkı öldürdüler…

Özgür Suriye Ordusu kendisine bayrak olarak Suriye’nin Fransız sömürge tarihlerinden kalan sömürge bayrağını sembol olarak kullandı. Siyah Beyaz Yeşil renklerde olup içinde üç tane kırmızı yıldız olan bu bayrak « Muhaliflerin » sembolü oldu.

Özgur Suriye Ordusu daha sonra El–Kaide ve El–Nusra gibi ülkeye akan diğer cihatcı savaşçı özel ordular ile işbirliği ile büyüdü.

İlk zamanlar PYD ve tüm Kürt güçler Özgur Suriye Ordusu ile birlikte çatışıyorlardı. Suriye Halkını öldürüp, Suriye Halk Ordusuna karşı Siyonist- Evangelist patronlarnın isteği doğrultusunda,. NATO/ Londra/ Vatikan /Washington ve Israil aksında savaşıyorlardı .

PYD ve diğer Kürt güçler ve de Özgur Suriye Ordusu daha sonra 2013 yılında taraf değiştirerek Suriye Halk Ordusu ile anlaşdılar ve bu defa eski dost olduklarına karşı savaştılar.

Suriye Türkmenleri de bu cihatcı savaşçılara dahil edilindi ve hatta Türk Hükümetinin desteği ile, Ana Yurt dışında, Ana Ülkeye bağlı masum kardeşlerimiz kandırılarak EL Kaide ve El Nusra nın kucağına atıldilar ve onlarla birlikte içinde yaşadıkları ülkenin yasal ordusuna karşı savaştılar. İhanet ettiler.

2011 yılından beri bu konuyu her tartışma ortamında dile getirmeme rağmen şimdiye dek ciddiye alınmadım.

Suriye Türkmenleri kardeşlerimiz El kaide ile çok iç içe geçtiler. Su son haftalarda Suriye Devletinin davetlisi olarak Rus Askeri güçleri Suriyede IŞİD a ve tüm Terörist güçlere karşı savaşdalar. Koalisyon ülkelerinin varlıkları ve hava saldırıları yasa dışı. İşgal güçleri durumundalar ve kendi besleyip büyüttükleri terör gruplarını koruyorlar. Operasyon yaparmış gibi yapıyorlar.

Ne Suriye Ne de Rus Askeri güçleri Özel olarak Türkmen kardeşlerimizi öldürmüyorlar. Terörist unsurlar ile iç içe geçmiş ve birlikte yaşayan elemanlar hava saldırısına uğruyorlar ve bu ne yazık ki Türkmen kardeşlerimiz. Acılari bizim acımız. Fakat bu güne kadar kimse bu olup bitene ses çıkartmamış ve seyirci kalırken şimdi mi herkesin aklına geldi Suriyede Türkmenler olduğu?

Bir anda herkes anında tepki veriyor. Yeni mi uyandık??? Nato/ Vatikan/ Israil/ABD/ Londra aksı Kürt enerji koridorunu kurmak için BOP planı çerçevesinde hareket ederken , Bizden istenen Suriyeye karşı savaşa girmemiz. Bundan iyi bahane olmaz.

Oysa ki Suriyeye karşı bu kanat ile birlikte hareket edersek, onların savaşını meşrulastırmış olup, kendi ellerimizle Kürt Koridoru, Barzanistan ve ileride olacak Büyük Israil’in kuruluşuna yardım etmiş olacağız ve karşımıza Suriye, Rusya Çin'i alarak.

Gerçekten istediğimiz bu mu ? Türkmenler konusunda ortalık yangın yerine dönüşürken soralım bakalım.. 2011 yılından beri Suriyeli Türkmen kardeşlerimizi çiğ insan ciğeri yiyen katil sürüsü ile işbirliği yapmalarından neden kurtarmadık? Neden şikayet etmedik?



SERAP BALAMAN
(başharflerimizin benzerliği yanıltmasın, yukarıdaki yazı ona aittir bana değil, Serap olayları net olarak değerlendirebilen çok değerli bir arkadaştır.)






ilgili: