Translate

16 Ocak 2017 Pazartesi

Eski Çağlardan Günümüze Ermeni Düşünce Sistemi






Eski Çağlardan Günümüze Ermeni Düşünce Sistemi : 
Ermenilik (Armenizm) İdeolojisinin Temel Prensipleri



Her toplumun kendi milli kimliğine dayalı bir ideolojisinin oluşması, şekillenmesi için belli aşamalardan geçmesi gerekir. Genellikle ideolojiyi siyasi ve sosyal bir eğitim olarak meydana getiren ve siyasi ve toplumsal hareket olarak yönlendiren düşünce, inanç ve görüşler sistemi sağlıklı olmalıdır, aksi takdirde o bir topluma, bir döneme ya da toplumsal bir sınıfa özgü inançlar sistemi olarak belirirken kendisi ile temel sorunlar, sorunlar yaratabilir.


Milletlerin kendi varoluş koşulları ve birbirleriyle ilişkilerinden doğan yaşam tarzlarıyla ilgili yapılan siyasi ve sosyal tasarımların hepsini onun belli zaman içinde geliştirdiği ideolojilerde aramak çok da doğru olmaz. İdeolojiyi somut kişiler oluşturur. Ermeni milletinde bu kişiler daha çok organize suç dünyasının adamları olduklarından onların öğretisinin de diğer milletlere kıyaslayanda eksikleri mevcuttur. Bu anlamda Ermenilik mükemmel ideoloji sayılamaz. İdeoloji kavramı, 19. yüzyıldan itibaren kendisinin bilimsellik statüsünü kaybederek, bilinçli düşünce önünde bir engel olmuştur, kendisinden olmayanların, yani başkalarının, özellikle de siyasi rakiplerin düşüncelerinin sevk bir tür engel olarak yorumlanmaya başlanmıştır. Burada ideoloji, kendisini etkisi altına aldığı insanların düşüncelerinde sürekli olarak ve sistematik bir tarzda yanlış yorumlara yol açan sapkın faktör olarak gösteriyor. Bu sapkın faktör her millette kendini göstermez.


Ama Ermeni milletinin ne pahasına olursa olsun ideolojiye sahip olmak için geçtiği aşamalarda dayandığı anlayış, kendini başkalarından farklı görmek düşüncesi olmuştur. Bu düşünceye göre bir milletin içinde başka bir topluma yer yoktur. Bugün Ermenistan Cumhuriyeti denilen ülkede buranın eski ve eski sakinlerinin yaşamamasını bu milletin ideolojisinin olumsuz sonuçları olarak görmek mümkündür. Buna 19. yüzyılda oluşmuş ve sonraları bir ırkçılık teorisine dönüşmüş milli ideolojinin sonucu olarak bakılmalıdır. Açıktır ki, bu ideoloji hoşgörüye dayanan bir ideoloji olmamıştır, Türk karşıtı bakış anlamına şekillenen düşmanlık ideolojisi olmuştur ve mevcuttur.


Bu ülkede ırkçı düşünce, varlığını hem siyasi alanda, hem sosyal alanda hala bazı durumlarda açık, bazense gizliden gizliye sürdürmekte, bazen de bu gizlilik aşırı sağcı liderlerin ve grupların faaliyetleri ile gün ışığına çıkabilmektedir. İdeolojisini ırkçılık üzerine kuran Ermenilik, XIX yüzyıldan başlayarak terörü kendisine vazgeçilmez bir silah olarak seçmiştir. Bu seçimin nedenini anlayabilmek için ilk olarak ırkçı ideolojinin insanları nasıl şiddete ve baskıya sürüklediğini görmemiz gerekir. Bunlardan bahsedeceğiz. Ermenilik ideolojisi "Ermeni hastalığı" denilen bir kavramla kucaklaşmış durumdadır.


 Bir tür hastalık olan ırkçılıktan kurtulabilmek için ise bu ülkede hiçbir faaliyet, çaba gösterilmiyor. İlk olarak bu hastalığa yol açan sebeplerin çok iyi bir şekilde tespit edilmesi ve insanlığa, çevreye milletlere getirdiği acıların ve verdiği zararların doğru olarak ayarlanıp ortaya çıkarılması şarttır. Buna Ermenistan`da, Ermeni Diasporasının etkili olduğu yerlerde hiçbir zaman girişim yapılmamıştır. Faşizm ırkçılığı ve onun şiddet dolu felsefesi hala bu ülkede kendini göstererek, insanlık için bir tehlike olmaya devam etmektedir. Faşist felsefesinin yönetim şekli olarak benimsemesi ile uyguladığı askeri ve siyasi politikalarla bu devlet Nazi faşist ideolojiyi yaşatan bir ülke durumuna gelmiştir. Tarihe bakarsak yine de görürüz ki, Ermeni Kilisesi`nin, sonra ise Ermeni devletinin de yönlendirdiği Ermeni ideolojisinin şekillenmesinde Ermeni milliyetçi akımlarının her birinin etkisi olmuştur. Farklı zamanlarda ve farklı koşullarda ortaya çıkmalarına bakılmaksızın bu ideoloji bir merkeze bağlı olmuştur. Merkez ise Ermeni Kilisesi olmuştur.


Ermeniler arasında Batılılaşma ve reform hareketlerinin başlangıcı 18. yüzyılın ilk yıllarına dayanıyor. 1701 yılında Sivaslı Mihitar Vartabed öncülüğünde başlayan reform hareketi de bu milliyetçiliğin ırkçılığa dönüşünün önünü alamamıştır. Katolik Ermenilerin İstanbul Ermeni Patrikhanesi ile bir takım sorunlarının olmasına rağmen kendi aralarında da tam bir birlik yoktu.


Tüm baskılara rağmen Ermeni Patriği ile ilişkilerinin tamamen kesilmesini isteyenler de vardı. Bunun tam aksini ifade eden gruplar ise Mihitaristler, Antonyan tarikatı mensupları ve İstanbul`daki papaz sınıfından olan Ermeniler idi. Buna göre yukarıda bahsedilen etdyimiz Katolik Ermeni grupları aralarındaki dini anlayış farklılıklarına rağmen propaganda için ortak hareket ettiler. Propaganda ise Osmanlı devletine karşı isyanlar organize etmekten ibaretti. Bunların başında geleni ise Mihitar ve Mihitaristlerdi. Mihitarist hareketin kurucusu olan Sivaslı Mihitar , Ermenilerin ihtiyacı olan dini ve milli uyanışı üzerinde düşünen ve bunun için zihninde birçok fikirler hazırlayan kişi idi.


O, zihnindeki düşünceleri daha iyi uygulamak için 1700 yılında İstanbul`a geldi. Eğitim faaliyetlerini geliştirmek ve Ermeni milletini fikri-dini alanda uyandırmak için çevresindeki on öğrenciyle birlikte Mihitaryan Birliği manastırını İstanbul`da kurdu. Hıristiyanlıkta Batı Rahipliğinin babası sayılan Aziz Venedik'tin (480-547) öğretileri, manastır ve papazlık kuralları Mihitar'ın kurduğu tarikatta en güvenilir referans noktaları idi. Mihitar'ın kurduğu bu tarikat, Ermeni Venedik tarikatı olarak kabul ediliyordu. Mihitar'ın tarikatı takipçileri tarafından daha sonra Venedik, Viyana ve Paris Mihitaristleri olmak üzere üç gruba ayrıldı.


Zaman zaman sert mücadelelere sahne olan Mihitaristlerin reform hareketi, 1860`tan Padişah Abdülmecit tarafından Ermeni Milleti tüzüğü ile yeni şekil almıştır. Bu nizamname ile kurulan Ermeni Millet Meclisi Osmanlı devletindeki ilk temsili parlamenter organ yetkisinde olup, 1876 Kanun-u Esasisi ile kurulan Osmanlı Mebussan Meclisi`ne de örnek teşkil etmiştir. Böylece Ermeni milliyetçiliğinin temeli atılmıştır.


Daha sonraları bu milliyetçilik ayrı Ermeni Akıncılar (cereyan) tarafından geliştirilmiştir. Bir teori olarak bu milliyetçilik Ermeni halkının mücadelelerinde ana hat olarak alınmıştır. Osmanlı`da ve onun dışında yayınlanan gazetelerinde farklı akımlar ve onların farklı bakışları görülse de burada da Kilise`nin merkezi rolü ve talimatı fark edilmiştir. Daha sonra Ermeni milliyetçiliğinin teorisyeni olarak kabul edilen Artsruni'nin yaklaşımı da ırkçılığa ve Ermeni ırkçı grupları arasında işbirliğine dayanıyor. Artsruni, kitaplarında Türkleri, Kürtleri ve Müslümanları aşağılıyor. Tiflis`te çıkardığı "Mşak" adlı gazetesinde Osmanlı yönetimindeki Ermenileri isyana teşvik ediyor.


Artsruni, Ermeniler ve diğer halkların Müslüman yönetiminden bağımlılığının ortadan kaldırılmasının gerektiğini, bunu da Avrupalıların yardımı ile etmelerinin gerektiğini ileri sürüyor. Diğer Ermeni ideologlar da aynı şey istiyorlar. Diğer Ermenilik ideolojisinin taşıyıcıları - Andranik de, Dro da, Njde de, Stepan Şaumyan da Ermeni halkına bağımsızlık istiyorlardı. Ama nasıl? Kimlerin faciası hesabına? İşte fark buradadır. Adolf Hitler İkinci Dünya Savaşı sırasında işgal ettiği topraklarda sivil nüfusa hiçbir zarar vermiyordu. Ama Ermeniler istila ettikleri yerde burada yaşayan nüfusu öldürmekle, onları oradan kovmakla yetinmiyorlardı, hem de buradan o nüfusun izlerini, tüm kültür varlıklarını tamamen silmeye çalışıyorlardı.


Bugün Ermenistan`da Türk izi neredeyse kalmamıştır. Karabağ`da da bir kültür soykırımı yaşanıyor. Ermeniler tarihi Azerbaycan topraklarında "Türksüz Ermenistan" politikasını uygulayarak Azerbaycan Türklerinin ayağını kendi tarihi vatanlarından kesmişler. Burayı her zaman Vatan bilen, onun için özleyen Azerbaycan türkü şimdi kendi memleketine gidemez, yakınlarının kabirlerini ziyaret edemez. Burada hiçbir zaman yaşayamaz. Neden? Çünkü o Türk`tür. Çünkü onun inancı Müslüman. Ermeni ırkçılığı budur. 20. yüzyılda, tarihin ayrı dönemlerinde Ermenilerin Doğu Anadolu ve Kafkasya`da yaptıkları katliamlar da bu ideolojinin sonucuydu. Böyle bir ideolojiye sahip olan millete devlet vermek, onu silah sahibi yapmak çok kötü sonuçlara kapı açmadı mı? Bunu Alman Nazilerinin örneğinde dünya görmedi mi? Neden onların Ermenistan`ın örneğinde tekrarlanmasına izin veriliyor?


Osmanlı devletinin yöneticileri de bu milletin devlet yönetecek bir düzeyde olmadığını bildiğinden onlara milli kültürlerini geliştirmesi dışında daha üstün özgürlükler verilmesine karşıydı. Ama mümkün olmadı. Doğu Anadolu`da ya da Kilikya'da oluşturulması öngörülen yapay Ermeni devletini Güney Kafkasya`da, Azerbaycan'ın Erivan Hanlığı`nın eski topraklarında kurdular. 1918 yılının 28 Mayısında ilan edilen bu "terörist Hıristiyan devleti " (C. Makkartni) yüz yıldan fazladır ki, bölgeye istikrarı yakın bırakmıyor, burada yaşayan halklar ise tehdit altındadırlar. Bu anlamda 28 Mayıs 1918 bölgede Ermenistan devletinin kurulması hem de yeni faciaların başlangıcıdır.



Doç.Dr. Gaffar ÇAKMAKLI MEHDİYEV
TUSSAM






Erzincan "Dikilitaşlar" olarak geçen ve de Ermenilerden kalma denilen bu dikilitaşlar aslında
Ermenileşen Kıpçak Hıristiyan Türklerinden kalmadır. Uçları yonca şeklinde olan Haç bunun en belirgin kanıtıdır. (bknz. Dr.Tahsin Parlak)









"2001 yılında Ermenistan Cumhuriyeti’nde yayımlanan ve günümüzde orta öğretimde okutulan tarih ders kitaplarında 
Türklerle ilgili birçok asılsız iddiaya yer verilmektedir. "



ERMENİSTAN CUMHURİYETİ’NDE OKUTULAN 10. SINIF TARİH DERS KİTABINDA TÜRKLER ALEYHİNE İFADELER VE SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI

Ders kitapları, en önemli eğitim araçlarından biridir. Ders kitapları sadece bilgi aktarmakla yetinmez, aynı zamanda bir toplumun siyasal ve toplumsal normlarını da belleklere kazımaya çalışır. Gerçekte kim olduğumuzu açıklar. Ders kitabı bir ülkenin resmî ideolojisinin genç beyinlere kazınmasında en önemli araçtır. İşte bu aracı yanlış kullanan ülkelerden birisi olan Ermenistan, ülkedeki genç beyinleri Türkiye ve Türkler aleyhine asılsız iddialarla zehirlemeye çalışmaktadır. Türklerle ilgili konuların çoğunu sözde Ermeni soykırımı ve Türklerin kötü olması oluşturmaktadır. Bizde bu makalemizde Ermenistan'da okutulan 10. Sınıf Ders kitabında yer alan Türkiye, Türkler ve sözde Ermeni soykırımı iddialarını ele alacağız. Bu iddiaların gerçekle alâkasını da açıklayacağız. Ayrıca uluslararası kurallar gereği ders kitaplarının nitelikleri ve içeriklerinin nasıl olması gerektiği konusunda da bilgiler vereceğiz.

ENG:
A course book is one of the most essential educational tools. Course books do not only transfer knowledge, they also try to register political and social norms of a society to people’s memories. They declare the true identities. These books are the most cardinal tools of registering an official ideology of a country to the minds of the youth. Armenia, who is one of the countries which misuse this tool, endeavours to poison the young minds of the country against Turkey and Turkish people by means of supposed claims. Most of the topics regarding Turkish people include so­called Armenian genocide and the arguments about the evil of the Turkish people. In this article we are going to deal with the claims with reference to Turkey, Turkish people and the so­called Armenian genocide that takes place in a 10 th grade course book taught in Armenia. We are also going to declare the relation of these arguments to the actuality. Moreover, we are going to give information about the characteristics of the course books and the content of them according to the international rules.






"Ayrıca, Batı Ermeniliği ciddi bir maddi hasara upratıldı, Ermeni kiliseleri, eğitim ve kültür merkezleri, Ermeniler tarafından kullanılan konutlar, evler ve maddi malzemeler tahrip edildi. Gerçekten İttihatçı katliamcılar tarafından organize edilmiş ve ciddi bir şekilde gerçekleştirilmiş emsalsiz bir suçtu. 1915 yılı, Ermeni tarihindeki olayların en trajik sayfalarından biridir. Her yıl 24 Nisan'da dünya Ermenileri Ermeni soykırımının masum kurbanlarını saygıyla anmaktadır." (Ermeni Tarihi: Ortaöğretim 8.Sınıf Ders Kitabı, 2007,s164) Ermeni Tarih Ders Kitaplarında 1915 Olayları - Yıldız Deveci Bozkuş / 2015 PDF





SB: 
Kim kimi katletmiş? Kimin evi, malzemeleri tahrip olmuş, yakılmış? Burada bir soykırım varsa o da Türklere karşı işlenmiş bir soykırımdır. Çocuklarınızı yalanlarla, iftiralarla büyütüyor, ırkçı ve Türk düşmanı olarak yetiştiriyorsunuz.  Ders kitaplarında Ermeni nüfusunun 2.5 milyon olduğunu ve bunun 1.5 milyonunun Türkler tarafından yok edildiğini ifade ediyorsunuz da Hangi 2.5 milyon nüfus? Hangi yok edilen 1.5 milyon? Nerede bunların mezarları? Bir kere 1.5 milyonu yok etmek için toplu mezarların olması gerek ama yok işte. Size teklif sundu Türkiye'deki akademisyenler "Gelin bu toplu mezarların yerini gösterin açalım, hem de yabancıların gözü önünde" . Peki siz ne yaptınız Hayır dediniz, yok çünkü, Açılan toplu mezarların hepsi Türklere-Müslümanlara ait... Eninde sonunda bu ektiğiniz nefret tohumlarının size döneceğini, yani kendinizi cezalandıracağınızı bilin!







The Armenians educate their children with lies and slander,
Who is raised racist then? 
You need to kill 10 thousand a day in 150 days to kill 1.5million! 
The Armenians are deceiving you with their lies, they don't have massgraves, but the Turks have! 
Don't believe blindness what they say, search yourself "the truth"!...
SB









ilgili: