Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılışı
Amerikan emperyalistlerinin sömürgeci iştahları, her türlü düş gücünün üstündeydi. (Yakındoğu’da güçlü bir rakiple, ABD’yle derde girmek istemeyen İngiltere’nin çıkarınaydı)
G.King ve C.Crane başkanlığındaki Amerikan komisyonu, 1919 yılı Haziran ve Temmuz ayları boyunca, Suriye, Filistin, Kilikya ve İstanbul’u ziyaret ettiler. Yakındoğu halklarının “korunması” maskesi altında King-Crane komisyonu ABD’nin işgalci planlarını geniş ölçüde yaygınlaştırdı. Yerli halkı kendi yanlarına çekmek için demogojik bir biçimde “Amerika’nın bir toprak isteği” bulunmadığını, Yakındoğu halklarının işlerine salt “adalet adına karışmak zorunda” kaldığını ileri sürüyorlardı.
Amerikan komisyonu, eğer böyle bir gereklilik doğarsa, Türkiye üzerinde Amerikan mandası kurulmasına razı olup olmayacakları konusunda, İstanbul’da ve ülkenin diğer bölgelerinde bulunan siyasal parti ve örgütlerle din dernekleri yöneticileri arasında soruşturma yaptı.
Paris’e dönen King-Crane komisyonu, “incelemelerinin” sonuçlarını geniş bir raporla açıkladı. Raporda, Suriye, Filistin ve Mezopotamya’ya Amerikan mandası verilmesi görüşü savunuluyor, gerekçe olarak bu ülkelerin ne Fransız ne de İngiliz mandası istedikleri gösteriliyordu.
Komisyon, Boğazlar ve Ermenistan içinde olmak üzere, Türkiye üzerinde de ABD mandası kurulması görüşündeydi. King-Crane raporu, konuyu şu sözlerle bağlıyordu: “Küçük Asya’da mandalara ilişkin olarak en iyi çözüm, her üç mandanın (yani Küçük Asya, Ermenistan ve İstanbul’a verilecek mandaların) tek bir manda olarak birleştirilmesi ve bunun tek mandatör devlet olarak Amerika’ya verilmesidir”.
Yakındoğu ülkeleri üzerinde kurulacak mandalara ilişkin olarak komisyonu oldukça ilerler varan sonuçları, emperyalizmin Lloyd George, Clemenceau gibi temsilcilerini bile şaşırttı ve Türkiye’nin paylaşılması konusunda emperyalistler arası savaşımı kızıştırdı.
General D.Harbord başkanlığında 1919 Ağustos’unda Transkafkasya ve Doğu Anadolu’ya gönderilen ikinci Amerikan komisyonunu da, tüm Türkiye, Transkafkasya ve İstanbul üzerinde tek bir manda kurulması gerektiği sonucuna vardı.
D.Harbord komisyonu, Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti’yle ve XV.Kolordu komutanlığıyla da bağlantı kurdu. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa komisyona “1.Kafkas Kolordusu’nun 1334 (1918) yılındaki hareketleri ve gözlemleri konusunda”, Türkiye’nin Kafkasya üzerine seferinin “haklılığını” kanıtlayan bir raporu sundu.
Fakat kısa bir süre sonra uluslararası durumda değişiklikler oldu ve bu ABD dış politikasını da etkiledi. 1919 yazında Kızıl Ordu, Petrograd’ı tehdit eden general Yudeniç’i bozguna uğrattı. 1919 Ekim’inde Oryol ve Voronej’deki kesin savaşlarda da, Sovyetler Birliği’yle savaşlarında İngiliz-Amerikan emperyalistlerinin baş kozu olan General Denikin’in birliklerine ölümcül darbe indirdi. 1919 sonunda, Kolçak’ın bozgunundan sonra ise Amerika’nın Sibirya’yı ele geçirme planları sonsuza dek suya düşmüştü.
Sovyet Rusya’ya karşı müdahale politikasının çökmesinden ve Uzakdoğu’da Çin’in paylaşılması konusunda emperyalistler arası çelişkinin alabildiğine keskinleşmesinden sonra, Amerikan emperyalistleri bir süre için Avrupa işleriyle ve bu arada Türkiye’nin paylaşılması konusuyla ilişkilerini gevşettiler. ABD senatosunun 1919 Kasım’ında Versailles Antlaşması’nı onaylamayı reddedişinden sonra ise, Amerikan kurulu, sadece gözlemcilerini bırakarak Paris Barış Konferansı’ndan ayrıldı.
Amerikan emperyalistlerinin Yakındoğu politika alanından bir süre için ayrılmaları, İngilizlerin konumunu önemli ölçüde güçlendirdi. Fransız ve İtalyan emperyalistlerinin amansız direnişlerine karşın, İngiltere, eski Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm alanlarında ve bu arada Karadeniz boğazlarında adım adım egemenliğini kurmaya girişti. Fakat İngiltere, Fransa ve İtalya arasında ciddi görüş ayrılıkları nedeniyle, Türkiye’yle barış antlaşmasının imzalanması daha bir yıl uzadı.
22 Mayıs 1919’da, Sykes-Picot Antlaşması’na açıklık getirilmesi konusunda İngiltere ve Fransa arasında yeni bir antlaşma imzalandı. Buna göre, Filistin ve Musul illeri, İngiltere’nin etki alanına girmekteydi. Buna karşılık, İngiltere de, Fransızların işgal etmesi için askeri birliklerini Suriye ve Kilikya’dan çekecekti. İngiltere ayrıca Zonguldak kömür havzasının ve Bandırma bölgesinin de Fransa tarafından işgal edilmesini kabul ediyordu. Zonguldak kömür havzası, antlaşma öncesinde 1919 Nisan’ından beri Fransız işgali altında bulunmaktaydı.
29 Temmuz’da, İngilizlerin de katılmasıyla, İtalya ve Yunanistan’ın Anadolu’da ve Balkanlar’daki etki alanlarının sınırları konusunda İtalyan-Yunan Antlaşması yapıldı.
12 Eylül’de İngiltere, Türkiye’ye barış konferasında çıkarlarını “koruyacağı” ve ülkede ekonominin yeniden kurulmasına “yardım edeceği” gerekçesiyle kendi koşullarını dayattı. Bu antlaşma, Türkiye’yi sıradan bir İngiliz sömürgesi durumuna getirmek amacını taşıyordu.
1919 yılı sonunda, İtilaf güçleri arasında özellikle boğazlar sorunu üzerinde ciddi görüş ayrılıklarına karşın, Türkiye’nin yazgısı kararlaştırılmıştı. Uzmanlar kurulunca hazırlanan Türkiye’yle barış antlaşması tasarısı;
- Filistin ve Mezopotamya’da İngiliz Suriye ve Kilikya’da Fransız mandası kurulmasını;
- Güneybatı Anadolu’nun İtalyan etki alanına bırakılmasını;
- İzmir ili ve Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini;
- Güneydoğu Anadolu’nun İngiltere’nin koruyuculuğu altında özerk bir Kürt yönetimi kurulmasını;
- Anadolu’nun doğusunda bulunan yedi ilin ABD mandası altında Taşnak Ermenistanı’na verilmesini;
- Boğazlarda uluslararası bölge;
- Orta Anadolu’da padişahlık yönetiminde küçük bir Türk “devleti” kurulması – fakat gerçekte bu devlet İtilaf Devletleri’nin denetimi altında bulunacaktı.
İtilaf güçleri bu planın gerçekleştirilmesi için Türkiye’de ve Musul ilinde (100 000’in üstünde insandan oluşan) işgal birliklerini tutmaktalardı. 1919 yılında;
- İngiltere’nin, 30.000’i İstanbul’da, 3.000’i Çanakkale Boğazı’nda, 5.500’ü Bağdat Demiryolu’nda ve 3.000’i Musul ilinde olmak üzere, Türkiye’de 41.500 asker ve subayı vardı.
- İtalyanların 17.500 kişilik askeri birlikleri İstanbul, Antalya, Isparta, Muğla, Söke, Megri, Finike, Akşehir, Afyonkarahisar ve Konya’ya yerleşmişti. İstanbul’da 4.000 kadar İtalyan bulunmaktaydı.
- Fransızların sayıları 49.000 asker ve subaya ulaşan Türkiye’deki askeri birliklerinin 24.000’i Çatalca ve İstanbul’da, 4.000’i Çanakkale Boğazı’nda, 1.000’i Rumeli Demiryolu hattında, 20.000’i Kilikya’da (Adana, Tarsus, Mersin) bulunuyordu.
Bundan başka, Türk kara sularında, İngiltere, Fransa, ABD, İtalya ve Yunanistan’ın çok sayıda deniz piyade birliklerine sahip savaş filoları bulunmaktaydı. İzmir ve Aydın iline Dört Yunan Tümeni (40.000) yerleştirilmişti.
İşte böyle bir barıştı Türkiye’yle yapılacak olan. Fakat Türk halkı, onu tutsaklaştıracak ve devletini yok edecek olan böyle bir geleceğe boyun eğmedi; özgürlük ve bağımsızlık savaşını başlattı.
Ekim Devrimi’nin Türkiye’ye Etkisi
Ekim Devrimi, sömürgelerde ve bağımlı ülkelerde kurtuluş devrimlerinin yeni bir dönemini başlattı. Bu devrim dünya emperyalizminin, gövdesinde ölümcül bir yara açmak ve dünya ekonomisinin birleşik kapitalist sistemini parçalamakla kalmadı; Sovyet devletinin kişiliğinde Doğu’nun ulusal kurtuluş devrimlerine bir dayanak yarattı.
Sovyet hükümeti kuruluşunun daha ilk günlerinden, Doğu ülkelerinin paylaşılması konusunda çarlık hükümetlerinin ve geçici hükümetlerin büyük devletlerle imzaladıkları gizli diplomatik belgeleri ve gizli antlaşmaları yayımlamaya başladı.
Bu yayınlar, doğunun irili ufaklı halklarının yazgıları üzerinde pervasızca pazarlık yapan dünya emperyalizminin soyguncu planlarını tüm dünyanın gözü önüne serdi. Eski Dışişleri Bakanlığı Arşivinden Gizli Belgeler adıyla yayımlanan kitabın ikinci fasikülünde, Türkiye’nin paylaşılması konusundaki gizli antlaşmalar yer almaktaydı.
Türkçe’ye çevrilen ve İstanbul’da yayımlanan bu belgeler kitabı, ülke kamuoyuna büyük ölçüde etkiledi. Tanınmış gazeteci Yunus Nadi, Türkiye’deki Sovyet Elçisi S.İ.Aralov’a bu konuda şunları söylemişti: “Türkiye’nin parçalanmasına ilişkin gizli çarlık antlaşmalarının Sovyet hükümetince yayımlanması; Çarlık Rusyası, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın Türk halkına karşı emperyalist tasarılarını ortaya çıkardı.”
Rus SFSC Halk Komiserleri Sovyeti’nin “Rusya ve Doğu’nun Tüm Emekçi Müslümanlarına” çağrısında şöyle denilmekteydi: “ Doğu Müslümanları, İranlılar ve Türkler, Araplar ve Hintliler! Kafaları ve varlıkları, özgürlükleri ve anayurtları yüzlerce yıldır Avrupa’nın açgözlü yırtıcılarınca alınıp satılanlar; savaşı başlatan soyguncularca yurtları paylaşılmak istenenler!
İstanbul’un ele geçirilmesi konusunda devrik çarın yaptığı ve devrik Kerenskiy’ce onaylanan gizli antlaşmaları bugün yırtılıp yok edildiğini bildiririz! Rusya Cumhuriyeti ve onun hükümeti, Halk Komiserleri Sovyeti, yabancı toprakların ele geçirilmesine karşıdır!”
Sovyet hükümeti, Türkiye’nin paylaşılması konusunda çarlık antlaşmalarını geçersiz sayışının yanı sıra, zamanında Çarlık Rusya’sının Türkiye’den eşit olmayan antlaşmalara (kapitülasyonlar) bağlı olarak elde ettiği ekonomik, ticari ve hukuki bağışıklıklardan da vazgeçti. Eşit olmayan antlaşmalardan vazgeçmekle, Sovyet Rusya, Türkiye’nin dünyada sadece siyasal değil, ekonomik bağımsızlığını da tanıyan ilk ülke oldu.
Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-1923
A.M.Şamşutdinov
Çev:Ataol Behramoğlu, 1999
Orijinal Adı: Osvoboditelnaya Voyna Turtsii, 1966
ilgili:
A.M.Şamsutdinov
NOT:
Yakın tarihte de buna benzer bir olay (Rusya Türkiye'yi Uyardı - İstanbul / Darbe) olunca aklıma geldi, paylaşayım dedim..! SB,19 Ağustos 2016
*
Amerika'nın istihbarat birimi CIA'in direktör eski yardımcısı Michael Morell, Suriye'deki Rusların "bedel ödetmek üzere" gizlice öldürülmesi gerektiğini söyledi./ link
Speaking on the TV channel CBS News, former deputy director of the CIA Michael Morell said that the settlement of the Syrian conflict needs “covertly” killing of Russians and Iranians.
According to Morell, Washington should support the militants in Syria more actively.
“When we were in Iraq, the Iranians were giving weapons to the Shia militia, who were killing American soldiers, right? The Iranians were making us pay a price. We need to make the Iranians pay a price in Syria. We need to make the Russians pay a price,” he said.
“We will make the Russians and the Iranians pay by killing them?” CBS co-host Charlie Rose asked Morell again.
“Yes. Covertly,” the former deputy director of the CIA confirmed. /news link / link / link
Bir de:"ABD'den Türkiye, Rusya Yakınlaşması Yorumu: Endişeli Değiliz, Onların Kararı" demişler. Yalanlarınızı yesinler!!! (link)
"The election of Trump or Clinton is the old illusion of choice that is no choice: two sides of the same coin. In scapegoating minorities and promising to "make America great again", Trump is a far right-wing domestic populist; yet the danger of Clinton may be more lethal for the world.... In a radio broadcast, Cohen referred to critical questions Trump alone had raised. Among them: why is the United States "everywhere on the globe"? What is NATO's true mission? Why does the US always pursue regime change in Iraq, Syria, Libya, Ukraine? Why does Washington treat Russia and Vladimir Putin as an enemy?"
OF COURSE THEY WILL KILL AMERICAN SOLDIERS.
WHAT ARE YOU DOING HERE, SO FAR FROM YOUR "HOME"?
DO YOU HAVE BORDERS TO ANY OF THESE STATES?
THIS IS INVASION.
AND THEY HAVE EVERY RIGHTS TO DEFEND THEIR HOMELAND...
THE BIGGEST TERRORIST IS THE USA STATE.
THEY BROUGHT THE TERRORISM.
GO HOME YANKEE!!!
KEEP YOUR HANDS OFF OUR COUNTRIES.
SB.