Translate

20 Temmuz 2014 Pazar

ŞEHİTLERİMİZ HUZURSUZ.....!





Çanakkale’de 99 Yıl Sonra Şehit Kemikleri Ortaya Çıktı


Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkında, Eceabat ilçesine bağlı Kilitbahir köyü yakınlarında bulunan Ağadare bölgesinde, şehit kemikleri 99 yıl sonra gün yüzüne çıktı. 450 dönümlük alanda, her adımda şehit kemiklerine rastlanıyor. Bölgede bulunan şehit kemikleri, oldukları yere defnediliyor.

99 yıl önce çetin savaşların gerçekleştiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda seyyar hastane olarak kullanılan Eceabat ilçesine bağlı Kilitbahir köyü Ağadere mevkisindeki Ağadere Ağır Mecruhin (Yaralı) Hastanesi bölgesinde, toprak üzerinde bazı kemik parçaları görüldü. Yapılan incelemede ortaya çıkan kemiklerin bir Şehidin kafatası ait olduğu anlaşıldı. Alanda, çok sayıda şehit kemiklerinin toprak üstüne çıktığı belirlendi. Bulunan şehit kemikleri, bulundukları yerlere defnedildi.

BİTKİ TEMİZLİĞİNDEN SONRA ORTAYA ÇIKTI

Ağadere Ağır Mecruhin Hastanesi alanında, jeofizik radarla belirlenen gerçek şüheda kabristanlığının hemen yanında, yarımadanın en büyük şehitliği olacak olan Ağadere şehitliği inşaatı da sürüyor.

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü 3. Bölge Müdürü İsrafil Erdoğan, bölgede isimleri bilinen 2 bin 485 şehidin yattığını söyledi. Bölgede şehit kemiklerinin toprak üzerine çıktığını söyleyen Erdoğan, “Ağadere şehitliğinde düzenlemeye esas bitki temizliği esnasında, bitkiler buradan çıkarılırken, toprağın üst kısmının karışması neticesinde, bölge yoğun şehitlik alanı olduğundan dolayı, 99 sene önce buraya defnedilmiş olan şehitlerimizin kemikleri yüzeye çıkmaya başladı. Biz de ne zaman buraya gelsek, gerek bizim personelimiz, gerekse teknik arkadaşlarımız, her geldiğinde gördüğümüz bu şehit kemiklerini, bulundukları yere küçük bir çukur açarak oldukları yere defnetmeye çalışıyoruz. Burası en büyük şehitlik alanlarımızdan bir tanesi. Yarımadadaki, belki Türkiye’deki en büyük şehitliklerden bir tanesi” dedi.

İNŞAAT, ŞEHİTLİĞE ZARAR VERMEYECEK

Bölgede devam eden şehitlik inşaatının, gerçek şehit kabristanlarının bulunduğu alana zarar vermediğini de söyleyen İsrafil Erdoğan, “Biz bu hataya düşmemek için, Jeofizik radarla kabristanların yerini belirlemeden hiçbir şehitlik yapmadık. Gerçek şehitliklerin üzerine, yaya yolu yada şehitlik duvarı gelmemesi için önce jeofizik radarla kontrol yaptık. Gördüğünüz bu alana hiçbir fiziki müdahale yapılmayacak. Bu topraklara insan ayağı bastırılmayacak. Ziyaretçiler için özel ahşap yürüyüş yolları yapılıyor. Ziyaretçiler bölgenin etrafından dolaşacaklar” dedi.

17 milyon liraya mal olacak Ağadere Şehitlik inşaatı kapsamında bir ziyaretçi bilgilendirme merkezi, hastane müzesi, müze binasının deniz tarafına da 2 bin 485 şehidin isminin yazılacağı 136 metre uzunluğunda ve 8 metre yüksekliğinde kaide yapılacak. Alanda sadece 2 bina ve küçük bir cami inşa edilecek. Şehit kabristanlarının bulunduğu alanda ise sadece peyzaj düzenlemeleri yapılacak. Ağadere şehitliğinin hemen arkasında kalan, şehit kemiklerinin yüzeye çıktığı şehit kabristanlarının olduğu alan ise koruma altına alınacak. Alanın etrafına, toprakla teması engellemek için çelik rayların üzerinde ahşap yürüyüş yolu yapılacak. Ziyaretçiler, gerçek şehitlik kabristanlarını, toprağa ayak basmadan bu şekilde ziyaret edebilecek.


17.07.2014- ARKEOLOJİHABER





ACABA...... ?
NELER OLDUĞUNU
NEREYE "GİTTİĞİMİZİ" 
ONLARDA HİSSEDİYOR....











KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI'NIN 40.ŞEREF YILI KUTLU OLSUN!







40 yıl önce bugün yaşananları tekrar hatırlatmakta büyük yarar var. 

Kıbrıs'ta Rumlar EOKA adında terör örgütü kurarak Türkleri katletmekte ve Kıbrıs'ı Türk'ten arındırma politikasını uygularken tüm dünya sessiz sedasız gelişmeleri izlemekle yetinmekteydi.


FAZIL ESAD ALTAY - MAKALESİ
21.yy Türkiye Enstitüsü



K.K.T.C. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif DENKTAŞ
Harbiye Orduevi'nde Söyleşi 07/11/2006 ve Kıbrıs Gerçeği : 
















the facts










"Hey Woman, in the future the world is in a big shit, our children fucked up"







"Hey Woman, in the future the world is in a big shit, 
our children fucked up"



The Sitting Woman and Thinking Man (The Thinker!)
5500 BC ?!
National History Museum of Romania









Manyak gençlik yetiştirmek istiyorum…








Aslında embesil nesil yetiştirmek istiyordum. Kafiyeliydi de üstelik. Embesil nesil. Ama kaptırdık o işi artık, değilmiş nasip.

Küçüklüğümden beri var bu bende. Nesil yetiştirme arzusu yani. “Mania” halinde. Manyak nesil yetiştirmek istiyorum işte. Manyakça demem lazım aslında. Ama bozuldu Türkçe. Olsun, bozulsun, iki anlamlıymış gibi oluyor böyle. Hem yetiştireceğim nesillerin manyak olmasını istediğim, hem de bunu manyakça, manyak gibi istediğim anlaşılabilir. 

Hem de fodul. Neydi tam olarak o laf? Hem kel, hem fodul, hem de…

Neydi yahu, videosu vardı bunun, şimdi hatırladım. Gugıllayalım bakalım. Duruyormuş işte hâlâ, hemen paylaşalım: http://www.youtube.com/watch?v=8lxQPlybJMA

İzlediniz değil mi? İşte böyle yetiştirmek istiyorum ben de. Böyle derken, bunun dediği gibi de oluyor, aynı bunun gibi de oluyor. Esnek, elastik, lastikli bir dil bu Türkçe. Şahane. Hem öyle hem böyle, hem de ebleh.

Evet, bu işler böyle. Yetiştirince bir dalda üç kuruş olacak hem de. Üç taşla beş kuş muydu yoksa? Aman, her neyse, dünya globelleşti, anlayana sivrisinek davul çalar. Burada asıl mesele, elemanları iyi yetiştirmeye bakar. Bunun için de kültür şart. İmdada din kültürü ve ahlak bilgisi yetişebilir. 

Yetiştirebilir. Yetiştirilebilir. Hepsi olabilir.

Baktığınızda, zaten “kültür”ün tanımında, kökeninde, fıtratında var bu “yetiştirme” işi. “Ekin” demeye çalışmıştı bir zamanlar öztürkçeci birileri. (Kaldı mı hâlâ öyle garip dil erleri, kaldıysa temizlemeli!?) 

Ekip ekip yetiştiriyorsunuz işte, tarımsal mahsul gibi. Ekip ekip derken, ekipler, gruplar, kitleler halinde de olabilir, ekerek, ekim, dikim vb. şeyler yaparak da olabilir. Çok elastik. Ve global. Baktınız ekerek olmadı, esinti formunda bile olabilir. Form var, formatlamak yok ama. Rüzgâr ekiyorsunuz fırtına biçiyorsunuz mesela.

Yok, o olmadı, hurafe ekiyorsunuz ebleh biçiyorsunuz. Olabilir. 
Sağcılık ekiyorsunuz yine ebleh. Gayet iyi. 
Muhafazakârlık ekin, garantili ebleh. 
Neydi şarkı, tektaşımı kendim aldım, üç kuşumu kendim vurdum. 
Bir kuşu esirgemezseniz üç kaz mı gelecekti yoksa?

Her neyse, yetiştirirken, tohum kalitesiydi, yetiştirici değneğiydi, sürülmüş topraktı, saha ve zeminin elverişliliği falan fıstık hepsi bir güzel ayarlanmalı. Ama kâfi değil. Bunun gübresini de iyi vermek gerekli.

Sadaka kültürü olabilir mesela. Ekonomik gübre. 
Korku, nefret, ayrımcılık, önyargı... 
Sosyal ve kültürel gübreler bunlar. Çok var. 
Ayrımcılık erkeğin kadına fevkalade üstünlüğü şeklinde de olabilir (farklı bir cinsel eğilim olursa, o zaten kafadan yerin dibine batırılabilir) sünni / hanefi / türk üçlüsüyle diğerlerinin alayı arasında da. Bu hassas noktalarda, gübresini bol koyarsanız gürbüz nesiller yetişir.

Üstüne bir de toprak bereketliyse yan mahsuller de verir. Hatta bu iş, GDO’ya, Genetiği Değiştirilmiş Organizma’ya kadar gider. Sağın büyük üstatlarından Sayın Mengele bu işin piridir. Nitekim organizmada gerekli kafatası ölçülerini, uygun göz renklerini vb. temin ettiği yetiştirme pratikleri, bu sahada tüm dünyaya emsal teşkil etmiştir.

Neyse, devir o devir değildir.

Hijyen ırk yetiştirme işleri geride kalırken; şimdi yetiştirme süreçlerinde yeni formüller, yeni tarifler, tarifeler belirmiştir.

Misal, gelecek nesilleri garanti altına almak için muayyen miktarda cinci hoca, üfürük ve muska; geceleri yatmadan önce dunganga dunganga, sabah kalkınca günlük fal ilavesi ile birlikte uzun süre verilebilir.

Tabii daha ilmî olması açısından, yetiştirilecek beher genç dimağa, her allahın günü üç ölçek korku, beş ölçek itaat, sekiz ölçek tevekkül ve sınırsız sayıda dogma yerleştirdikten sonra, gayet elastik görünümlü skolastik felsefenizle eser miktarda mistisizm ve postmodernizm ilave edebilirsiniz. Garantilidir.

İyi yetiştirilirse eleman, “din elden gidiyor” provokasyonu her zaman iyi iş yapar. İcabında, içindekilerle birlikte otel yakmaya kadar götürür.

Baktınız daha mülayim bir arkadaş, öyle ateşle barutla işi yok; bu durumda televizyon ve özellikle diziler, iyi yetiştiricilerdir. Tabii belli dönemlerde, belli şekillerde haya duyguları, güncel ve tarihi olguları, global vurguları vb. açılardan içeriklerine müdahale etmek gerekebilir.

TV’nin yanında bir hayli marjinal kalsa da edebiyat, musiki falan da bilhassa buluğ çağı tabir edilen o meş’um safhada önemlidir, ihmal edilmemelidir. Mesela şiir dediniz mi, mehmet akif, necip fazıl, sezai bey yahut hocaefendi… hemen bilinmelidir. Evet, sonuncusu da şair, ne belledinizdi? 

Yetiştirmeden sorumlu kurumların üst düzey sorumlularından, örneğin Gençlik ve Spor Bakanı’ndan daha mı iyi bileceksiniz ki: Bakan Fethullah Gülen'in şiirini bilmeyen öğrencileri azarladı!

Tabii daha bu veletler buluğa muluğa ermeden önce, milli ve benzeri eğitimlerini tümüyle diyanete bağlayıp evrim türünden tüm zındık teorilerini de yukarıya havale ederseniz, kuşkusuz hızlı ve pratik birçok netice elde edebilir, ağacı yaşken eğip şiir ihtiyacını da hepten ortadan kaldırabilirsiniz. Siz bilirsiniz.

Sen yetiştirmek istiyorsun ama bunun hazır yetişmişi de var zaten, oradan da kullanabilirsin mi diyorsunuz?

O başka, bu başka. Onlar getiriyor zaten tüm bu torna tezgâh kültürünü aşka. Amma da vizyonsuzmuşsunuz ha!

Eleştirel akıl mı, yaratıcı hayal gücü mü, özgürlük ve eşitlik idealleri mi, hayallerin hayattaki karşılıkları, bir olanaklar toplamı olan insan yavrusunun potansiyellerinin gelişmesi, hayata geçirilebilmesi mi?

Ne diyorsunuz, el insaf yahu!

İsyankâr mı olsun yani, ver afyonu! 
Başını mı kaldırdı, ver değneği! 
Yoksulluktan sokağa mı düştü, ver tineri… oldu bitti.

Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesil mi?

Yetişir gari…

ALİ MERT - SOL HABER 9 Şubat.2012




....









'Başarılı öğrencileri imam hatiplere yönlendirin'

AKP, yoksul çocukların okullarını sıfırladı

Saygı Öztürk- sözcü


______________________






3.DÜNYA SAVAŞININ İÇİNE ÇEKİLMEK !!!





GÜNEYİMİZ-TERÖR-IŞID-IRAK-TÜRKMEN-SURİYE-KUZEY AFRİKA-ORTADOĞU-İSRAİL-GAZA-DÜŞÜRÜLEN UÇAK-UKRAYNA-KIRIM-ORTA ASYA-ÇİN-BM-NATO-AVRUPA BİRLİĞİ-AMERİKA-RUSYA-MALATYA KÜRECİK-KIBRIS-İRAN-RADİKAL DİNCİ TERÖRİSTLER-SAAT/KUTU/SIFIRLA-SATILIK VATAN-KÖLELEŞTİRİLEN VATANDAŞLAR-EĞİTİMSİZLİK EĞİTİMİ-SU-MADEN/ENERJİ-GDOLU GIDA/İLAÇSIZ SAĞLIK-YOZLAŞMIŞ "İNSANLAR"-VATANHAİNLERİ-KANAL'İZYASYONLAR-GÖÇMENLERLE VATAN YAPISININ DEĞİŞİMİ-BORÇLANMA-SİLAH TÜCCARLARI-AÇLIK-DAHA NELER NELER....


GÖRMEYEN AHMAKTIR !


*Russian media explores theory that Ukrainian armed forces shot down Boeing 777 after mistaking it for Putin's jet - LİNK


*MALAYSİA PLANE CRASH - PUTİN ? - LİNK


*PROPAGANDA FIRESTORM - LİNK


*İsrail Gazze'yi vurarak neyi koruyor? - LİNK


*İSRAİL GAZZE'NİN GAZI İÇİN SALDIRIYOR / KÜRDİSTANI TANIYACAĞINI SÖYLEYEN ÜLKE - LİNK


*GÜNEYDOĞU VE DOĞU ANADOLU'DA SU,MADEN VE ENERJİ RAPORU /  - LİNK


*IŞID İSTANBUL'DA - LİNK


*IŞID URFA'DA - LİNK


*HIZBULLAH YİNE SAHNEDE - LİNK








_______________DANANIN KUYRUĞU KOPSUN....





11 Temmuz 2014 Cuma

UNDECLARED WW III and TURKISH and HUMANITY GENOCIDE









American foreign policy of the past century, this is what crawls out… invasions … bombings … overthrowing governments … occupations … suppressing movements for social change … assassinating political leaders … perverting elections … manipulating labor unions … manufacturing “news” … death squads … torture … biological warfare … depleted uranium … drug trafficking … mercenaries ….


US and Israel hegemony in the Middle East 


"RUN AWAY , "DEMOCRACY" IS COMING!"


"OPEN YOUR EYES"
"CORPORATE MEDİA LİES"


"ISRAEL IS ONLY DEFENDING ITSELF!"
"US IS ONLY DEFENDING ITSELF!"
"EU IS ONLY DEFENDING ITSELF!"
"CHINA IS ONLY DEFENDING ITSELF!"
"RUSSIA IS ONLY DEFENDING ITSELF!"


ON THE OTHER HAND THEY "SECRETLY" 
SUPPORT TERRORISM !

AND WHEN THE PEOPLES OF THESE LANDS 
"ONLY DEFENTING  ITSELF"  
IS TERRORISM..


BULL SHIT !!!


Time to End Western Support for Terrorists and 
War In "Old World".
You Can Be Patriotic, So We Can...
But Patriotism Is Valid Only At Home, 
And Not Outside !!!!




_____ UNDECLARED WW III _____


and


_____TURKISH GENOCIDE______







There is no Kurdish problem, but rather a problem of terrorism, supported by "IMPERIALIST COUNTRIES, POLITICIANS  AND MAFIA CORPORATIONS"


“Turkey does not have a Kurdish problem. There is a socio-economic underdevelopment in the region. By abusing this, several external actors such as neighbouring and some European countries have promoted Kurdish terrorism/separatism in the region to destabilize and divide the Turkish Republic”. (Bülent Ecevit, former prime minister of Turkish Republic)


Turkey tried to implement several economy policies in order to develop the economic conditions of the Southeastern Turkey. For example, the South-eastern Anatolian Project (GAP-Güneydogu Anadolu Projesi) which aimed to accelerate the living standards in South-eastern and connect the local community to the rest of the country.  However, neither this project is completed, nor the the southeastern part is developed, because of the terrorisme!



* İsmet İnönü ; Commander of the Turkish War of Independence, sent to the negotiations of the Lausanne Peace Treaty in 1922, became Prime Minister in 1923 and elected President after the death of Atatürk in 1938; was a Kurdish of origin ! 


* Turgut Özal ; President between 1989-1993, was Kurdish of origin!!


The Kurds have freedom in Turkey in every field, every office, in every region to live and work as other citizens. They are not accepted as a minority in Turkey. In fact, there is no minority in Turkey, with the Lausanne Peace Treaty it was separated as  "muslims" and "not muslims", and not with the ethnic or islam (alevieten,shia or sunni) ! On the otherside "the west Turks" can not make business in the eastern of Turkey so easily as they do....



Kurdish language is under the Persian influence, is a mixture of many language and dialectic. Kurdish language was used till the 80's, after a military strokes with the help of the Americans! , was prohibited....


Churchill had once said; " When I give an alphabet for the Kurdish people ,then you will see..."


The Kurdish alphabet is not a standard, they use Latin, Cyrillic and Arabic alphabet . Whereas there is a Turkish alphabet.  
The Kurdish language is madeup, they have c.8000 words, which 3500 Turkish, 550 old Turkish (Kökturks), and the rest arabic, farsi, armenian is.

They are not an other nation!  the Kurds are Turkish tribe ...
link


 "The Turks in History" by Laszlo Rasonyi 
"Bütöv Azerbaycan yolunda" by Ebulfez Elçibey (Ebülfez Aliyev)


Zaza's, who is said to be Kurds is 80 percent of Turkish origin , they come from Oguz/Oghuz/Guz  a Turkish tribe, like the Huns, Kıpchaks, Cumans, Avars, Tatars, Kazakhs, Kırghız,etc.


But today:
"Europeans have their own research; 10 to12 percent of the Kurds are Turkish origin. Today, 40 percent of Kurds in Turkey is of Jewish (Arami) descent.    25 percent of Farsi origin, 15 percent Armenian origin and 10 percent Kurdicized Turks !!!!"  

This is the study of Americans and Europeans.... 
Dr.Osman Çataloluk (molecular geneticist) :



During the Gulf War, Iraqi Kurds, c 500.000 , who fled to Turkey, c 450.000 Kurdish peshmerga has been a citizen of Turkey.
None of them speak Turkish.!



But in Europe and USA = " YOU MUST speak NL, Deutsch, English, Frenc, exc....

TO GET PERMISSION TO LIVE THERE, before they get the citizenship !!! 


At the beginning of the 20th century, Kurdish identity and to built a Kurdish state was not brought by the Kurds,
it was brought by the Britain's, now the USA. 


The Imperialist countries says:
"You can not say The Turkish state, you must indispensable it. If there is a Turkish state , there can be a  "Kurdish state" ." 


Ups, Sorry, there can be a American State , which is full of "Strange Etnics", but  "Turkey can not, which everybody is TURKISH / TURKIC TRIBE AND NOT STRANGE ETNICS"


*The map that shows where America came from: A truly captivating map that shows the ancestry of everyone of the 317 million people who call the melting pot of America home can now be seen on a U.S. Census Bureau map. link







So what is Kurdistan then? 
The Assyrian tablets and the Seljuks Turks did also used the word Kurdistan, but it was not an ethnic name, it was a geographical name, such as Anatolia/Asia Minor or Armenia! 


(Armenia was not the name of the nation, because they called themselves Hayks in the history ! - Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu Celilov - link)



Since the PKK was founded on 27 November 1978, it has been involved in armed clashes with Turkish security forces.
The full-scale insurgency, however, did not begin until 15 August 1984.

( and the end of ASALA  (Armenian Terrorists) ,which is also brought by the imperialist countries : link


The Republic of Mahabad, officially known as the Republic of Kurdistan and established in İran, was a short-lived self-governing state.

Why didn't they lived there? They didn't because Turkey was not included, it is just a game being played against Turkey by "Big Brothers".


There is the ıssue of energy and water , of the Imperialist countries.
There is the ıssue of establishing a "Greater Israel".



TURKISH GENOCİDE:


* Turkey Turks ,not Armenian Genocide, but Turkish Genocide
* The Balkans Turkish Genocide and Exile
* Eagean Sea Islands - Turkısh Genocide and Exile
* in Greece Turkish Genocide and Exile
* Khojaly Massacre  - Qarabag 
* Azerbaijani Turks in Iran - Assimilating
* Khazar ( Turkic Tribe who accept the Juadisme) Empire = WW II Genocide Turkish Genocide by the Nazis
* Yugoslavian Bosnia/Srebnetisca (Pechenek Turkish Tribe Genocide)
* Turkmens in Iraq - Oghuz Turkish Tribe Genocide
* Uyghur Turks in China - East Turkistan Genocide Assimilating
* Turkmens Genocide in Central Asia by Soviet Union, even the Akhal Teke Turkmen Horses Genocide
* Kazakhs Turks Genocide by Soviet Union (link )
* Crimea Turks in Ukrania - Cuman/Kıpchak Turks Genocide and Exile
* Bulgarian Turks - Assimilating and Exile
* Meskheti Turks, and Akhaltsikhe / Ahiska Turks - Assimilating and Exile
* Cyprus Turkish Genocide* EU Turks - Assimilating (forbidden to Speak Turkish)
* Terrorists of the jihadist Islamic State in Iraq and the Levant (ISIL) in Iraq killed Turkmens. June 2014



The problem is:
To destroy the history, civilization, language and religion 
of the Turks and Muslims!
Imperialisme is feeding the Attackers and Religious Fanatics !
Because of the Terrorism and War , 
unable to grow and stay uncivilized.
There is no Kurdish problem in Turkey,

The Turks are the problem to the World!



Today, the ties between Turks and Summerians, 
Etuscans, Scythians become known in the light 
of scientific datas day by day. 
So the History begins with the Turks ..... 
If you Erase the Turkish History, you have Nothing....!




I DO REMEMBER , DO YOU?




_______________________


* Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922, by  Justin McCarthy


* Sebian Army left a trail of blood. This is an article published in the New York Times on December 31, 1912. It is on massacres of Albanians in the Balkan Wars.  : pdf





* Greek Atrocities in Smyrna : pdf



* Greek Atrocities in Asia Minor : pdf



*One might also mention the crime of genocide committed by Greek troops against the civilian Turkish population by Dr. George Nakratzas - link



* William St. Clair wrote that: "The orgy of genocide exhausted itself in the Peloponnese only when there were no more Turks to kill."  :  e-book





* British historian W. Alison Phillips, who wrote the history of the Greek revolution, noted in 1897: "Everywhere, as though at a preconcerted signal, the peasantry rose, and massacred all the Turks—men, women and children—on whom they could lay hands. In the Morea shall no Turk be left. Nor in the whole wide world. Thus rang the song which, from mouth to mouth, announced the beginning of a war of extermination... Within three weeks of the outbreak of the revolt, not a Muslim was left, save those who had succeeded in escaping into the towns...."


* The other side of the Falsified Genocide: link



* Genocide of the Truth by Şükrü Server Aya  : link



* Turco-Armenian Relations ( I - X)  - link 



* KIBRIS TARİHİ - THE HISTORY OF CYPRUS - (1-9) - link



* ECHO OF KHOJALY - FOREIGN MASS MEDIA BRIEFLY ABOUT KHOJALY  - link



* BATI TARİHİNDE İNSANLIK SUÇLARICRIMES OF HUMANITY IN THE HISTORY OF THE WEST  - link



*Owen Jones on BBC Question Time Gaza/Israel debate - video



* 2011 Türkiye İç Savaş Raporu  - link



* AFRİKA’ NIN PAYLAŞIMI VE ABD İLE AFRİCOM - link



* ABD VE LATİN AMERİKA - link



*  Confessions of an Economic Hit Man -by John Perkins (book)

*  Discourse on Colonialism -  by Aimé Césaire (book) - link








* WHO IS THE TERROSISTS ?

Arrest Obama Under NDAA For Supporting Terrorists in Syria. The evidence that FSA militants in Syria are being led by Al-Qaeda terrorists and are carrying out terrorist atrocities is overwhelming. 

Under the terms of the National Defense Authorization Act that he personally signed into law, President Barack Obama should immediately be arrested and indefinitely detained for providing support to Al-Qaeda terrorists in Syria.

Read more: infowars ALEX JONES



NOT ONLY AL-QAEDA BUT ALSO ISIS (İŞİD) 
WHO IS KILLING THE TURKS IN IRAQ
CHANGE BORDERS IN MIDDLE EAST
ONLY TO BUILD A BIG ISRAEL 
THEY DON'T GIVE A CRAP 
OF DEMOCRACY OR HUMANITY




___________TURKISH GENOCIDE_________

_________GENOCIDE OF HUMANITY_______


  


I'M A TURK


I am the Turk in Belene, the one who was sent to this island of death, where Muslims were fed by pork, in order to change our language and religion... I am thousands of Turks who were destroyed under Bulgarian tyranny...


I am the Turk in Mora. I am 20 thousands of Turks who were burnt alive and cut like animals by my Greek neighbours, whom I shared my bread and water....


I am the Turk in Yugoslavia, Bulgaria, Greece and the Balkans. I am the rest lived under tyranny of Greeks, Bulgarians Serbians to change my beliefs...


I am the Turk in Cyprus where I’ve been killed for 150 years under leadership of  Orthodox Church/Christian priests and laid without name and grave... (You use always "Muslims Terrorist, why can I not use Christian Terrorists? Think!)


I am the Azerbaijan Turk in Hocalı. I am 5000 innocent Turks who were massacred in one night regardless of children, women, elder ... by Armenians...


I am the Azerbaijan Turk in Karabag. I am the one who were buried alive and rest destined to live to live in inhuman way...


I am the Uygur Turk, who was deprived of his lands where Turks were for the second time born, deprived of his names, deprived of his religion and beliefs and at last I am the Turk who died still believing...


I am the Turk that was backstabbed by Arabians fed by British, in Yemen, Trablusgarp, Mekke, Medine, in thirst for a drop of water and oil...


I am Kırım Turk. I was buried alive under ice of Siberia where I’ve been taken in the night of May 18th, 1944. The blood of resisters turned the moon into scarlet. The one who stayed sent their deaths in ships to Black Sea. I am the Kırım Turk whose screams still can be hurt in Black Sea...


I am the Iraq Turk. I am where US troops brought death instead democracy. I am dying in thousands in front of the eyes of those peacebringers !  I am killed while leaving by wiped off records. I am the Iraq Turk where humanity is killed everyday...


I am the Anatolia, I am the Turkish homeland. Greeks, the puppets of British, Armenians, the puppets of French has entered these lands with salivation. So many heroes, so many youngsters, so many mothers, so many daughters, so many grandmothers and grandfathers are buried into my soil, so many babies, born and unborn, felt to my land with bullets on their bodies. Some were burnt alive in mosques... Raped girls have jumped into wells, heads cut alive seeked their bodies...



Here I am, I am the Turk that lived...



GENTLEMEN, WHO WAS MASSACRED THEN?


And still today, Enemy has never given up his hate, betrayer has never given up,  betrayal and puppets has never been tired of being strings pulled.

The responsibles of those crimes are trying to touch noble Turkish Nation with their dirty hands by making Armenian, Greek and Kurdish statues by the help of defects in ruling bodies of Republic of Turkiye. 


But it should be known that this situation is temporary. 
Turkish Republic whose borders wer drawn with blood and Turkish Nation will stand still as long as the world turns.



WE ARE NOT THE ENEMY....
WE DON'T HAVE ANY BASES OUTSIDE TURKEY
US ARMY BASES ARE OUTSIDE THE USA, 
SUCH AS  725 MILITARY INSTALLATIONS
WHO IS THE THREAT ?



I DO KNOW, DO YOU?


I do not blame all the people living in those countries.
With my Regards....
SB.

________________________________
________________________________


HAPPY IS HE WHO SAYS
"I AM A TURK"


WE ARE NOT THE ENEMY OF ANYONE,
ONLY THOSE WHO ARE THE ENEMY  OF HUMANITY,
IS OUR ENEMY.


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

________________________________
________________________________














SREBRENİTSA / SREBRENİSCA KATLİAMI








Avrupa’nın göbeğinde 312 bin kişi öldü... 
35 bini çocuktu... 50 bin kadına tecavüz edildi...

Bosnalılar savaş sonrasında hep kelebekleri takip ettiler… 


Mavi kelebekleri… 


Biliyorlardı ki; o kelebekler tek bir çiçeğin üzerine konuyordu… 


Ve o çiçek sadece Bosna’daki toplu mezarların üzerinde çıkıyordu… 


Bu çiçeklerin adına ÖLÜM ÇİÇEKLERİ deniyordu… 


Bosna’da Ölüm Çiçekleri sayesinde 300 toplu mezar bulundu…”[1] 


Bosna-Hersek’te insanlık, en korkunç katliamlardan, en feci dramlardan birine tanıklık etti. Unutturulmak, belleklerden, hafızalardan silinmek istenen bu trajediye tanıklık eden topraklar, haykırmak, göstermek, dile getirmek istercesine bağrındaki toplu mezarları günyüzüne çıkartıyor… 

Sırbistan’ın tercih ettiği söylemle “üç etnik grup arasındaki iç savaş”; Boşnakların söylemiyle soykırım olaylarının üzerinden geçen 16 yıl suç delillerini yok etmeye yetmedi. Bosna’da işlenen soykırımla yüzleşmeyi sağlayan ilk toplu mezarlar dünya gündemine vicdanları sızlatan görüntüler eşliğinde ana başlık konusu olarak girerken bugün artık birer istatistik verisi oldu mezarlar. Stalin’e atfedilen sözü anımsıyoruz: “Bir kişi ölürse cinayet, on kişi ölürse olay, yüz kişi ölürse istatistik olur”. 


İstatistiklere göre:
Avrupa’nın göbeğinde 312 bin kişi öldü…

35 bini çocuktu…
50 bin kadına tecavüz edildi…
2 milyon kişi evini terk etti…
18 bin kişi hala kayıp…


Bosna Mavi Kelebeğin İzinde


İstatistiklere göre Bosna’da yaşanan olaylar, geride 35 bini çocuk 312 bin ölü, 18 bin kayıp bıraktı. Bunlardan 10’unun yeri Kameniça’da ortaya çıkarılan toplu mezar sayesinde artık biliniyor. Bilinmeyen ise bulunan bu son toplu mezardan parçalanmış bedenleri çıkarılanların soykırım suçu mağduru mu, yoksa savaş suçu mağduru mu oldukları. 

Çünkü eğer örneğin Kameniça’da değil de Kameniça’nın 50 kilometre güneyinde bulunan Srebrenica’da (Srebrenitzsa) bulunan bir toplu mezar söz konusu olsaydı soykırım niyetiyle öldürüldükleri kesin olacaktı. 

Elbette ki bu, uluslararası hukuk ve teknik adlandırma açısından önemlidir. Yoksa mantıken 1948 tarihli Soykırım Anlaşması’nda tanımlandığı şekliyle Boşnak Müslümanların tamamının veya bir kısmının yok edilmesi niyetiyle yapılan katliamlar açısından bölge farkı gözetilemez. 

Hatırlanacağı üzere Uluslararası Adalet Divanı (UAD), yaşananların bir soykırım olup olmadığı ve Sırbistan’ın “devlet” olarak sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin yargılamasını 26 Şubat 2007’de açıkladığı kararla hükme bağlamıştı.[2] 

Buna göre 15 hâkimden oluşan mahkeme heyeti, kararda özetle “Srebrenica’da soykırım var ancak Sırbistan’ın soykırım yaptığını ispatlayabilecek yeterli delil yok” diyordu. UAD, Sırbistan’ı soykırım suçundan aklamakla kalmamış Bosna-Hersek genelinde işlenen suçlardan da sadece Srebrenica’da gerçekleşenleri soykırım suçu olarak tanımlamıştı. 

O halde Kamença’da çıkarılan kalıntıların “teknik anlamda” soykırım mağdurlarına ait olduğunun kabul edilebilmesi için adli tıp yetkililerinin araştırmalarının sonuçlanması gerekecek. 

Çünkü bu bölgede daha önce çıkarılan cesetler Srebrenica kurbanlarına aitti. Srebrenica’da ve aslında Bosna-Hersek genelinde bir cesede ait kalıntıların dört ayrı toplu mezardan çıkabildiğini buraya eklemek gerekir. 

Öldürdüler, gömdüler sonra buldozerlerle geri dönüp cesetleri kamyonlara yükleyip ikincil mezarlara naklettiler.[3] Srebrenica Soykırımı kurbanlarına ait olduğu tespit edilen kimi tüm, kimi ise parçalanmış cesetler… 

Cesetler, başka yerlerde öldürülüp gömüldükten sonra olayı gizlemek üzere buldozerlerle kilometrelerce uzaklara bir daha, sonra bir daha nakledilmişti. Katliam yapanlar toplu mezarları gizlemek için çevrenin bitki örtüsüne uygun bitkilerle yeşillendirdiler, uydu resimleri için manyetik değişkenlik taraması yapılamasın diye mezarların içine metal parçalar bıraktılar. Suç izlerinin saklanmasında gösterilen bu özen belki asla bulunamayacak toplu mezarların bulunmasını sağladı. 

Toprağın bu kadar çok kurcalanması, gömülen cesetlerin toprağı beslemesi sonucunda topraktan Artemis isimli çiçekler fışkırdı; sadece bu bitkiyle beslenen mavi kelebekler de hızla çoğaldı. Toprağın jeolojik yapısının değişmesi, toplu mezarların üzerinde çıkan ve kanat kenarları beyaz bir çizgi ile çember halinde çevrili olan mavi kelebekleri besleyen Artemisleri çoğalttı. Bosna’da mavi kelebekler takip edilerek [4] 300 toplu mezar bulundu…


1991 yılına ait nüfus sayımına göre, 
Srebrenitsa belediyesinin nüfusu

36,666 kişiden oluşuyordu. Bunlardan 
27.572’si (yüzde 75,20) Boşnak, 
8.315’i (yüzde 22,68) Sırp, 
38’i Hırvat (yüzde 0,01) ve 

742’si diğerlerinden (yüzde 2,02) oluşuyordu. 


Bugün Srebrenitsa belediyesinde 10-11 bin civarında kişi ikamet ediyor. İki bini Bosna ve Hersek Federasyonu’ndan gelen Sırplar olmak üzere, 10-11 bin kişiden 5,5-6 bini Sırp, 4,5 bini de Boşnaktır. Bosna-Hersek sınırları içinde 9-10 bin, dışında ise yaklaşık 10 bin Srebrenitsa’lı bulunuyor.[5]


Soykırım Versus Etnik Temizlik

Her bir aşaması vahşet örneği olan bu eylemler Bosna-Hersek’in her bir köşesinde vuku buldu ancak sadece Srebrenica’da gerçekleşenler soykırım suçunu oluşturdu. Uluslararası toplum adına yargılama yapan en yüce mahkeme olan UAD, suçları bir bütün olarak değil de ayrı ayrı ele almaya odaklanınca sadece dünya basınının şahitlik ettiği, BM tarafından “güvenli bölge” ilan edilerek BM askerlerince korunan Srebrenica’da üç gün içinde 8 bin kişinin katledilmesine kayıtsız kalamadı. 

Üstelik Boşnak hükümeti bu davayı UAD’ye henüz katliamlar sürerken ve en geniş çaplı kıyımların yaşandığı Srebrenica katliamının yaşanmasından iki yıl önce 20 Mart 1993’de götürmüştü. 

Bundan önce BM Genel Kurulu’nun 18 Aralık 1992 tarihli ve 47/121 sayılı kararında “daha çok toprak elde etmek uğruna, Sırbistan ve Karadağ silahlı kuvvetlerinin Bosna-Hersek’te yoğunlaşan saldırgan eylemlerinden ciddi kuşku duyuluyor” ifadesi kullanılıyordu. 1992-1995 yılları arasında yaşananların tamamı soykırım idi ama soykırıma “soykırım” diyemeyen BM Güvenlik Konseyi Bosna’da yaşananlar için “etnik temizlik” terimini dünya literatürüne kazandırmıştı. 

Soykırım olduğunu kabul edecek olsaydı derhal harekete geçmek zorunda kalacak olanlar, bir “iç savaş” algısı yaratarak, olayları bastırması için Miloşeviç’e süre tanımış oldular. Aslında UAD’nin tavrı da bu yaklaşımın bir uzantısıydı. Mahkeme Kararının 190. paragrafında şöyle deniliyordu:

“Ne bir politika konusu olarak bir alanın etnik açıdan türdeş hale getirilmesi, ne de böyle bir politikayı uygulamak amacıyla gerçekleştirilen operasyonlar, sadece bu halleriyle soykırım olarak tanımlanamazlar. Soykırımı niteleyen esas unsur, belirli bir grubu tümüyle veya kısmen yok etmektir. Bir grubun üyelerinin sınır dışına sürülmesi veya yaşadıkları bölgenin dışına çıkarılması, zor kullanarak gerçekleştirilmiş olsa bile, bu grubun imhasıyla eşdeğerde olmadığı gibi, böyle bir imha da yer değiştirmenin otomatik sonucu değildir.” 

Yani mahkemeye göre Sırbistan devletinin organ veya görevlileri, katliamlara destek vermiş olabilir ancak bu desteğin soykırım eyleminde kullanılmasını amaçlamış olduklarına dair yeterli delil bulunmamaktadır. 

Mahkemeye göre “Etnik temizlik olarak nitelendirilen bir harekâtın soykırım olup olmadığı Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesindeki fiiller ile grubun sırf bu niteliği ile yok etme kastının mevcut olup olmamasına bağlıdır.” 

Mahkeme böylesi ağır bir suç için kesinliği kanıtlanmış deliller arıyordu ve ispat yükü de Bosna’ya aitti. 

Sırbistan eylemlerini dahi gizleyebilecek avantaja sahipken Bosna’nın “kasıt” kriterini ispatlayabilmesi ise neredeyse imkânsızdı. Evet, UAD yargılamayı ancak tarafların dava süresince önüne getirdiği bilgi ve belgelere göre yapmak zorunda. Ancak getirilen bütün delillerin mahkemece kullanılmadığı da ciddi bir iddia. Mahkemenin resmi ya da bağımsız sayısız rapor ve delille karşılaştığı ve bunların içinden tarafsız olanları ayıkladığı doğru olmakla birlikte ICTY gibi yine BM tarafından oluşturulmuş mahkemenin verdiği kesin hükümleri “elinde yeterli delil olduğu” gerekçesiyle yargılamaya dahil etmemesi rahatsızlık verici. İşte bu nedenle, soykırım suçu Srebrenica ile sınırlı kaldı. 

Bu nedenle başkent Saraybosna’nın 175 kilometre kuzeybatısındaki Prijedor kasabası yakınlarında bulunan [6] toplu mezardaki 1992-1995 yılları arasındaki Bosna savaşında toplama kamplarında öldürülen kurbanlara ait cesetler “soykırım suçu” değil “etnik temizlik suçu”na ilişkin “istatistiki verileri” oluşturabiliyor. Gerçi her halükarda Boşnaklara tazminat ödenmesi söz konusu bile değil. Çünkü mahkemeye göre Sırbistan’ın önleme yükümlülüğü ihlali söz konusu olmasaydı bile soykırım suçu gerçekleşecekti.

Bosna-Hersek’te 92’den bu yana yaşananlar soykırım suçunun siyasi gelişmelerle bağlantılı bir şekilde yorumlandığının açık bir göstergesi. Çünkü “Güneydoğu Avrupa” olarak anılmaya başlanmasıyla birlikte AB genişleme sürecinde olduğu da artık kesinleşmiş sayılan Balkanlar’ın istikrarı ve stabilizasyonu ancak AB hedefiyle ve AB içinde sağlanabilirdi. Soykırım suçlusu bir üye ülke istenir bir durum değildi. 

Öte yandan Kosova’dan vazgeçmesi için baskı uygulanan bir dönemde bu geçişi kolaylaştıracak iyileştirmeyi de sağlıyordu böylesi bir karar. Daha da önemlisi soykırımı seyretme ve önlememedeki gerçek suçlu olan BM askerleri ve dolayısıyla BM ancak bu şekilde sorumsuzluğunu bir kez daha vurgulayabilir ve aklanabilirdi. Hukuku belirleyenin siyaset, siyaseti belirleyenin de güç ve çıkarlara dayalı taktik olduğu Bosna-Hersek de bir kez daha anlaşıldı.

Aslında UAD kararı, faili belirsiz bir suç tespitinde bulunması bakımından da önemliydi. Suçlu Sırbistan değildi ama kim olduğuna da işaret edilmedi. Katliamlardan sorumlu tutulan bazı üst düzey yetkililer zaten eski Yugoslavya sınırları içinde 1991'den itibaren uluslararası insaniyet hukukunun ağır bir şekilde ihlali kapsamındaki filleri işleyen failleri yargılamak üzere oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (ICTY) yargılanıyor. 

Ama mahkemesi sonuçlanmandan ölen Miloşeviç, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da henüz ele geçirilmiş Karaciç ya da hala saklanan Mladiç soykırım fiilini tek başlarına işlemiş olmazdı. Yine istatistikler devreye giriyor. 1995 katliamını soruşturmak için kurulmuş özel bir komisyonun 2005’de yayınladığı rapor,[7] “Srebrenica Soykırımı”nda doğrudan ya da dolaylı olarak 25 bin kişinin rol aldığını, bunların 19 bininin aralarında Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı personelinin de yer aldığı Bosnalı Sırp olduğunu vurguluyordu. Kurbanlar ve yakınları bugün sokakta yürürken ve hatta resmi dairlerde soykırım failleriyle yüzyüze geliyor. İşte bu, Bosna’da bugün dahi süren trajedinin gerçek yüzüdür. Aynı zamanda insanlığı yeni soykırımlara mahkûm eden de Bosna’da gizlenenlerdir.

Sanki soykırım unutturulmak isteniyor gibi bir hava esiyor. Yaralarını sarmada Boşnaklar yalnız bırakıldı, “yüzyılın davası” söylemiyle yapılan yargılama da, faili belirsiz bırakılan suçu da dar kapsamda kabul eden bir kararla sonuçlandı. Batı bu defteri kapatmak istiyor. Bosna artık utanç günleriyle değil AB ile entegrasyon ya da Dayton Barış Anlaşması’nın işleyip işlememesi ile dünya gündeminde yer alıyor.

Savaşlar bitiyor, yıkılan binaların yerine yüksek binalar yapılıyor ancak savaşın acı izleri silinmiyor. Sadece kayıplar geri gelmediği için değil, yaralar sarılmadığı için ve daha da önemlisi suçu kabul eden olmadığı için, suçlular cezalandırılmadığı için… 

Adalet olmadan Bosna’da barışma süreci tamamlanamayacak ve Dayton gibi bir anlaşma da adaletin yerini tutmuyor. Hele ki Dayton Anlaşması’nın altında “Balkan Kasabı” olarak hatırlanan Miloşeviç’in de imzası olunca… 

Dayton, Sırpların etnik temizlikle genişlettikleri toprakların güvencesi olunca… İşlenen soykırımı toprak saklamazken, soykırım defterinin kapatılmak istenmesinin nedeni de bu olsa gerek. Dünya kamuoyunun gün be gün televizyonlardan izledikleri soykırımın, soykırımcıları siyasi hedefine ulaştırdığını gözlemlemesi vicdani sorun yaratırdı. Hem gün gelir BM’nin ve hatta Miloşeviç’in mahkemede işaret ettiği devlet başkanlarının sorumlulukları sorgulanırdı. AB’nin genişlemesi sekteye uğrar, ABD’nin politikaları sorgulanırdı… 


Soykırım hedefine ulaştı 
çünkü bugün Bosna-Hersek’in yüzde 49’u Sırp’ların elinde, 
bu bölgede Sırp olmayan unsur neredeyse hiç yok ve 
Srebrenitsa da bu topraklara dâhil. 
Soykırım hedefine ulaştı 
çünkü Avrupa’nın ortasında 
Müslüman bir devletin kurulması engellendi. 
Uluslararası Adalet Divanı da verdiği kararla 
soykırımı yapan Sırbistan’ı değil, 
soykırımı seyreden bu anlamda 
asıl “soykırımı engelleme suçlusu” olan Batı’yı aklamıştı. 


Müslüman Boşnakların yok oluşunu izleyen Avrupa Birliği aklanmıştır. Aklanan ellerindeki silaha ve “güç kullanma” da dâhil olmak üzere “gerekli tüm önlemleri” alma yetkisi verilmiş [8] BM askerleridir. Aklanan Alman mayınları, Rus silahları, Yunan desteğidir. Batı, muhtemel bir “soykırım niteliğindeki katliamın gerçekleşmesini önlememek ve fail Ratko Mladiç’in yakalanmasına yardımcı olmamak”[9] suçlamasını bertaraf etmiştir. 

Srebrenitsa bölgesi, yaklaşık 45 bin kişi üzerinde değişik deneylerin yapıldığı ve bütün özel savaş çeşitlerinin uygulandığı bir bölgeydi. Su, gıda, ilaç ve diğer temel yaşam malzemelerinin yetersizliği, mülteciler için barınma kapasitelerinin eksikliği, belirli bölgelerin sürekli bombardıman altına tutulması ve Sırp güçlerin sözde güvenli bölgeye baskınları, ahali arasında sürekli korku ve genel bir güvensizliğin hâkim olmasıyla sonuçlanıyordu. Bütün bunlar ise, güvenli bölgenin 1993’teki ilanından önce verilen direnişin bir benzerine yer bırakmadan, Boşnaklardaki savunma isteğine olumsuz etki yapıyordu. 

(Abdurahman MALKİÇ/ Srebrenitsa Belediye Başkanı-Bosna-Hersek)


Gözde KILIÇ YAŞIN
11.07.2011


[1] “Ölüm Çiçekleri” isimli Bosna-Hersek’te yaşananları anlatan ve 20 Mart 2008’de yayına giren 4 bölümlük dizinin fragmanından.
[2] Kararın ayrıntılı bir incelemesi için bkz.Gözde Kılıç Yaşın, “Sebrenitsa Kararı: Dünya Aklandı”, 2023, Nisan 2007
[3] Kayıp Kişilerin Araştırılması Federal Komisyonu Başkanı Amor Maşoviç, “Bosna-Hersek’te Kayıp Kişiler ve Toplu Mezarlar”, Uluslararası Suçlar: Bosna-Hersek Örneği,ASAM Yay., (Der. E. Türbedar, S. Elekdağ)Ankara 2008, s.35-41
[4] TRT’nin Srebrenitzsa Soykırımı’nın 13. yılından itibaren her yıl 11 Temmuz'larda Srebrenica’dan sunduğu programın ismi “Mavi Kelebeğin İzinde”dir. “Srebrenitsa Potocarı Şehitliği”ndeki anma törenleri, TRT Avaz, TRT Haber ve TRT TÜRK kanallarından naklen verilmektedir.
[5] Abdurahman MALKİÇ (Srebrenitsa Belediye Başkanı), “Srebrenitsa: 12 Yıl Sonra”, age. 41-45
[6] NTV, 1 Kasım 2004
[7] Seetimes, 17.10.2005; Erhan Türbedar, “UAD’da Görülen Dava Neden Önemliydi?”, age, s 57-65
[8] BMGK’nin 4 Haziran 1993 tarihli ve 813 sayılı kararı.
[9]Diego E. ARRIA, “Bosna’daki Soykırımın Uluslararası Toplumca Örtbas Edilmesinde Son Perde: Kusursuz Cinayet Srebrenitsa” , Uluslararası Suçlar: Bosna-Hersek Örneği,, ASAM Yay., Ankara 2008, s.45-49

21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
http://www.21yyte.org/



Gözde Kılıç Yasin 11.07.2014 makalesi
Soykırımın 19. Yılı : "ÖLÜM YOLUNDA" BARIŞ YÜRÜYÜŞÜ



....


“After the war, mass graves were searched but their places could not be found. Flowers, which had not been seen before, started to blossom in the district after the massacre. Butterflies started to settle on those flowers. 

When the places, on which blue butterflies settled, were dug, the mass graves came out. Whereever the butterflies settled, dead bodies came out under the ground. So, some of the mass graves were found. According to the beliefs in Srebrenica, blue butterfly shows the places of graves.” 

Vecdi Altay


Documantaire:


Documantaire/Film:


Book: Leila-Alexander Cavellus




____We Remember Srebrenica- 11 Temmuz 2014____