Translate

19 Mayıs 2014 Pazartesi

19 MAYIS...DÜŞÜNÜYORUM



1. Halk ile yönetim arasındaki bağlar sarsılmıştır. 
Ülke genel bir anarşiye sürüklenmektedir.

2. Mülk idare tam bir aciz içindedir. 
Zabıta kuvveti zayıf ve yetersizdir. 
Memurlar, rüşvet, yolsuzluk, vurgunculuk yapmaktadırlar.

3. Yargı işlememektedir.

4. Ekonomi çökmektedir.

5. Saltanat çürümektedir, bir gün hep birden 
çökmesi ihtimali vardır.

6. Almanların I.Dünya Savaşı'nın kazanması imkansızdır.

7. Ordumuz, sefil ve perişan durumdadır.

8. Alman komutan Falkenhayn, Alman çıkarlarını korumaktadır.


Mustafa Kemal.
20 Eylül 1917




DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE VURUN!..

Makedonya Kralı Filipos, oğlu İskender'in ne akıllı bir kişi olacağını ilk ne zaman sezmiş?

Bir at varmış, öylesine azılıymış ki kimse sırtına binemiyormuş. Hayvan, bütün binicilerini üstünden atıp benzetmiş; kiminin kafasını, kiminin çenesini, kiminin
kolunu, kiminin bacağını kırmış. Hani şu Amerikan filmlerinde rodeo denilen zanaatın ustalarını izliyoruz ya; onlara benzer ne kadar Makedonya kovboyu varsa azgın atı bir kez deneyip derslerini almışlar; toprağı öpmüşler.

İskender, atla binicilerini izlerken görmüş ki, hayvan gölgesinden ürktüğü için azıyor. Bunun üzerine atın sırtına atlayıp güneşe doğru sürmüş.

Arkaya düşen gölgeyi görmediğinden ürkmemiş beygir, durulmuş, İskender'in buyruğuna girmiş; herkes bu işe şaşıp kalmış.

Kral Filipos düşünmüş:
-Benim ne akıllı bir oğlum var, demiş, ünlü bilgeleri öğretmen olarak görevlendirip kendisine iyi bir eğitim vereyim.

O çağın en ünlü bilgesi Aristoteles olduğundan Kral Filipos'un emriyle İskender'i yetiştirmeye çalışmış. İskender büyük yeteneklerini geliştirmiş; ama "cihangirlik" tutkularına saplanmış; dünyayı avcunun içine almaya çalışmış; ordusunu ardına takmış, gidebildiğince gitmiş; önüne kim çıkarsa ezmiş geçmiş.

---

Çoğu zaman yalnız at değil insanoğlu da kendi gölgesinden korkup azgınlaşır.

Böyle durumlarda en iyisi sanırım yüzünü güneşe karşı dönmektir. Çünkü kendi gölgesinden korkan adam, güneşe, bir başka deyişle aydınlığa, (daha başka bir deyişle gerçeğe) sırtını dönen kimsedir.

Ürküp azgınlaşması da bundandır.

---

Aristoteles'in İskender'i olgun bir insan olarak yetiştirebildiği kanısında değilim.

Büyük İskender yaman bir savaşçı, ünlü bir "cihangir" olabilir. Lisenin ilk sınıf edebiyat kitabında Aristoteles ile İskender'e ilişkin söylenceleri okumuştuk.
Anımsadığıma göre savaş meydanında yatan ölüler arasında dolaşan İskender, hocasına sorar:

-Aristo bu nedir?
Bilge yanıt verir:
-Zafer veya hiç!..

Okul kitaplarında Cengiz Han'dan Atilla'ya, İskender'den Sezar'a değin nice "cihangir"in neden ordularının başına geçip yer yuvarlağını ele geçirmeye çalıştıkları anlatılmaz, ama insan okuldan ayrıldıktan sonra merak edip kendisine sorabilir:

-Bu adamlar, niçin koskoca ordularla ülkeden ülkeye dolaşıp dünyayı ele geçirmeye çabalamışlar?

Bu sorunun yanıtını kurcaladıkça kişioğlu bilinçlenir; her bir savaşın ardında hangi nedenin yattığını öğrenip anlar; savaşçılığın iyi bir şey olmadığını algılar; ama iş işten geçmiş olur.

---

Eflatun demiş ki:
-Ancak krallar filozof ya da filozoflar kral olursa devletler mutlu olabilir.

Günümüz koşullarında pek akıllıca sayılmasa da insanı düşünmeye yönelten bir yanı vardır bu sözün; çünkü devlet yönetiminde düşüncenin, fikrin, mantığın ağır basmasını istiyor Eflatun.

Oysa tarih boyunca devlet yönetimlerinde mantığın pek az payı olmuştur.

Descartes'ın ünlü özdeyişini anımsayın:
-Düşünüyorum, öyleyse varım.

Bu özdeyiş çoğu yerde şöyle anlaşılmış:
-Düşünüyorum, öyleyse vurun.

Çağımızda fikir özgürlüğüne karşı çıkanlar da böyle davranmıyorlar mı?


İlhan Selçuk

...

"Bir gün Fransız Büyükelçisi Şarl dö Şambrön , Atatürk'e, Büyük İskender'in doğduğu yerin yakınlarında doğduğunu hatırlatınca Atatürk ona şu yanıtı vermiştir.

Benzeyiş orada durur.
İskender dünyayı fethetti, ben etmedim.
O bu fetihleri yaparak kendi yurdunu unuttu,
ben hiç bir vakit kendiminkini unutmayacağım."



PAROLA NUH
Sinan Meydan



















































































İstiklal Harbi Gazetesi 1969-1970 yıllarında gazeteci Ömer Sami Coşar (1919-1984) tarafından Kurtuluş Savaşını belgelemek üzere hazırlanarak Yeni İstanbul gazetesine ek olarak dağıtılmış, ansiklopedik bir gazete ekidir.

İstiklal Harbi Gazetesi Kurtuluş Savaşının başlangıç dönemi olan 15 Mayıs-18 Ekim 1919 tarihleri arasındaki olayları bir günlük gazete formatında aktarmak amacıyla 1969-1970 yılları arasında 131 sayı olarak hazırlandı. Günlük bir gazete görünümünde olmasına ve üzerine atılan tarihler 1919 yılına ait olmakla birlikte, baş sayfasının sol üst köşesinde Yeni İstanbul Yayını ibaresi yer almakta olup, aslında 1969-1970 yıllarında hazırlanmış olan tarihsel ve ansiklopedik bir yayın niteliğindedir.

1980 yılında Milliyet gazetesine ek olarak tekrar yayınlanmıştır. 2006 yılında ise İzmir Karşıyaka belediyesi tarafından tekrar 5000 adet bastırılarak ücretsiz olarak dağıtılmıştır.




Parola Vatan, İşareti Namus

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE