Translate

5 Temmuz 2025 Cumartesi

Sivil Örümceğin Ağında - 1

 

Bu örgütlerin kendi anavatanlarında (ABD-Batı Avrupa) siyasal çalışma yapmaları yasaktır. (s.53)


1980'li yılların operasyonlarıyla güçlenen ve 1990'dan sonra Doğu Avrupa'dan Asya'ya ve Afrika'dan Ortadoğu'ya doğru genişleyen Amerika'ya bağlı demokrasiler kurma işinin merkezinde yeni özel birimler oluşturulmaya başlandı. 1994'te tüm bilgileri toplayarak değerlendirmek üzere kurulan IFDS (The International Forum for Democratic Studies - Demokrasi İncelemeleri Uluslararası Forumu), dış ülkelerde tasarlanan 'proje' başvurularının ve sonuçlarının da değerlendirildiği bir organ oldu. Bu merkez, aynı zamanda, kendisine yakın yeni kişi ve kurumları ilişkilendirmek üzere konferanslar düzenlemeye başladı. Yakın yıllardan verilecek iki örnek bu konferansların öneminin anlaşılmasına yardımcı olabilir.

1999'da Seul'de başlatılan 6 konferanstan ikisi daha ilginçti. 13 Haziran 2000'de IFDS ve 'Woodrow Wilson International Center for Scholars' tarafından düzenlenen özel yuvarlak masa toplantısının konusu daha da özeldi: "İran'da demokratikleşme".

IFDS'nin 22-23 Eylül 2000'de, Princeton Üniversitesi'nin 'Center for International Studies'in desteğiyle gerçekleştirdiği konferansın konusu, federalizmin ve adem-i merkeziyetçiliğin (otonominin-yerinden yönetimin) yararlarıydı. Bu konferansa Nijerya, Hindistan, Meksika, Rusya, Güney Afrika, Endonezya ve Türkiye'den delegeler katıldı. Eski deyimle 'muhtariyet' yani özerklik konuşulduğuna göre, bu ülkelerde federasyonlaşma mı pişiriliyordu? Bu konferansta NED-FORUM'un (National Endowment for Democracy - Ulusal Demokrasi Vakfı) konuk öğretim elemanı Doğu Ergil'in 'Türk demokrasisi ve Kürt sorunu' bildirgesini sunmasının işe bir başka boyut kattığına kuşku yok.

NED-Forum'un bir 'Araştırma Konseyi' bulunuyor. 2000 yılında konseyde bulunan kişilerin listesi verilmiştir. Listede birçok üniversiteden elemanlar yer alıyor. Ne ki, bunların en önemlisi, Amerikan Federal Yönetiminin dünyanın her köşesine, hiçbir hukuk kuralına dayanmadan ve uluslararası karara gerek görmeden, silahlı müdahalesine ortam yaratan 'medeniyetler arası çatışma' kuramının imza sahibi Samuel P. Huntington'dur.

Huntington, Harvard Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Merkezi'ni yönetirken, CIA elemanı olarak çalışmış ve gizlice yürüttüğü danışmanlığı sırasında hazırladığı belgeler CIA'nın denetiminden sonra yayımlamıştır.

Aynı konseyde, CIPE (Centre International Private Enterprise - Merkez Uluslararası Özel Girişim) Türkiye Bürosu'nda 2. Direktör (Yönetmen) olarak gösterilen ve Türk Demokrasi Vakfı kurucularından Ergun Özbudun da yerini almaktaydı. Prof. E. Özbudun aynı zamanda, NED'in yayın organı 'Journal of Democracy' dergisinin yayın kurulunda da yer alıyordu. NED'in Program Bölümü'nü Barbara Haig yönetiyor. Bu bölümün 'Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı' asistanlığını, 1999'dan sonra TC uyruklu Filiz Esen üstlenmiştir.

NED'in örgütlenme ve şebekeleştirme yeteneğine tipik bir örnek verelim:

1999'da NED'in temel örgütü WMD (Dünya Demokrasi Hareketi) içinde kurulan NDRI (Demokrasi Araştırma Enstitüsü Şebekesi) operasyon ortaklarından yeni yöneticileri atölye çalışması adı altında biraraya getirip eğitmektedir.

24 Eylül 2004'te başlayıp bir hafta süren çalışmalara Gana, Mısır, Moğolistan, Rusya, Sırbistan, Karadağ, Güney Afrika ve Türkiye'den şebeke ortağı örgütlerin temsilcileri katıldı.

Türkiye'den TESEV adına Ayşe Yırcalı'nın katıldığı eğitim işleri ve şebekeleşme, NED raporunda şu ilginç satırlarla yer alıyor:

"Katılımcılar, Washington'un önde gelen ve etkili siyasal araştırma kuruluşlarıyla buluştular." Bunların arasında AEI (American Enterprise Institute), the Brooking Institute, the Heritage Foundation, Georgetown University CDATS (Center for Democracy, Third Sector) ve USIP (United States Institute for Peace) bulunmaktaydı."

Amerikan tutucularının, büyük şirketlerin ve devlet görevlilerinin buluştuğu merkezler olarak nitelenen bu örgütlerle birlikteliğin, katılımcılara ne gibi bir katkısı olduğunu yine NED'in yayınından aktaralım:

"Katılımcılar, konferans örgütleyicileriyle, yayın yönetmenleriyle, yayıncılarla, veritabanı yöneticileriyle, web sitesi ustalarıyla, para toplama uzmanlarıyla, iletişimcilerle ve medya ilişkileri uzmanlarıyla buluşmuş ve onlardan çok şey öğrenmişlerdir."

NDRI 'kalkınmakta' olan ülkelerdeki 52 örgütle birlikte çalışmaktadır. Bu çalışmaların salt düşünce geliştirme, teknik bilgi alışverişi olduğunu düşünmek iyimserlik olur. Bunun böyle olmadığını, asıl amacın, 'gelişmekte' olan ülkelerin iç siyasetini doğrudan etkileyecek yöntemlerin öğretilmesi olduğunu Güney Afrika'dan katılan Annie Chikwanha'nın şu sözleri apaçık ortaya koymaktadır:

"Atölye çalışmasına geldim, çünkü politikacılarla konuşmanın ve onları bağlamanın yeni yollarını öğrenmek istiyordum... Bu politikacılarla konuşarak ve onları lobileştirerek siyasal kararları etkileme yeteneğini kazanacağımızı ummaktayım."

Bu tür bir etkilemenin ne gibi sonuçlar doğurduğunu ya da ülkelerin iç siyasetini ABD ve Batı Avrupa güdümüne nasıl soktuğunu kitabın ilerleyen bölümlerinde göreceğiz. [kitabı okuyunuz, SB]...

Ayrıca görülecektir ki; saf demokrasi işinin içinde iyi niyetli(!) şirketlerin yanı sıra, para piyasası oyuncuları da yer almaktadır. NED raporlarına katkıda bulunanlar arasında, para piyasalarının ünlü oyuncusu George Soros'un örgütlediği 'Open Society Institute (Açık Toplum Enstitüsü)'ne, Lockheed Martin Corporation gibi, jet uçakları satımındaki yolsuzlukları, rüşvetçiliği mahkemelerde onaylanmış bir şirkete, Mart 2002'de İsrail'in Filistin'e saldırısından sonra, Amerika'daki Yahudilerin mitinginde onlarla birlikte olduğunu ilan eden Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'e ve CSIS (Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi)'ten Zeyno Baran'a, "2000 yılındaki cömert destekleri" nedeniyle teşekkür edilmektedir. Ülkemizi temsil eden bu önemli kişilere kısa değinişten sonra, demokrasi ihracatının yasallaşma yılı olan 1982'ye dönebiliriz. (31)

ABD Başkanı Reagan 1982'de yönetime gelir gelmez, kendisine doğrudan bağlı bir çekirdek kadro oluşturdu. Bu kadro eliyle biçimlendirilen yeni demokrasi modeli, iki temel düşünceye dayanıyordu: Ülkelerinin bağımsızlığı için örgütlenen her siyasal hareket komünisttir ve ülke bağımsızlığı için savaşan, silahlı olsun olmasın her oluşum teröristtir. Onlara göre bağımsızlık örgütleri nerede olursa olsun terörist olmakla kalmaz, aynı zamanda kesinlikle KGB tarafından kurulmuştur.

Reagan'ın kadrosuna göre, diktayla yönetilen ülkelerde yapılan toplu kıyımlar, baskı ve zulümler, "terörizm" olarak adlandırılamaz. Çünkü bu dikta yönetimleri, komünizme karşı savaşmaktadırlar. Bu ilginç teoriye, ABD'deki kimi siyaset yazarlarınca 'Reagan Demokrasisi' adı verildi. Oysa Reagan yaklaşımı, onların gösterdiği denli basit ve hafife alınacak türden değildi. Aslında Reagan Demokrasisi yalnızca sert antikomünist savaşım döneminden 'Yeni Dünya Düzeni'ne geçiş evresiydi.

Asıl amaç; NATO - Varşova Paktı çekişmesinin, NATO lehine çözülmesi ve ardından oluşacak yeni devletlerarası düzeni, uydu siyasetçi ve uydu askerlerle ya da elemanları güderek uzaktan yönlendirmek yerine, ülke halklarının da canı gönülden onayıyla yerinden ve doğrudan yönetmekti. Uzun dönemli amaçlara yönelik etkinliklerin kalıcı olması için, yeni kuşaklardan bu işin önemli bir ayağı olan örgütlü akademisyenler tabanı oluşturmaktır. Zaten yıllardır, özellikle dünyanın doğusundan ve güneyinden Amerika'ya çekilen genç insanlara yaptırılan akademik çalışmalarda, onların kendi öz ülkelerinin etnik oluşumu, dinsel ve mezhepsel bileşimi, ekonomik ve siyasal yapılanması ayrıntılarıyla işleniyordu.

Bu gençlerin bir bölümü, Amerika'da yerleşip öz ülkelerine yönelik grup çalışmalarını sürdürürken, geri kalanları da öz yurtlarındaki üniversitelerde genç kuşağın eğitimini üstleniyor ve onları kendilerine benzetiyorlardı.

Avrupa'nın doğusundan Asya'da okyanus kıyılarına Hindiçin'den Afrika'nın Atlas okyanusu kıyılarına, Orta Amerika'dan Antarktika'ya uzanan anakaralarda, bağlı bürolarla, vakıf, NGO, parti bağlarıyla, devlet yöneticileri ve ticaret-sanayi odaları ilişkileriyle, yayın dünyası dostluklarıyla yürütülen bu operasyona, 1982'de ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından 'project democracy' adı verildi.

James Petras, operasyonun arkasındaki gücün -Türkiye'de her nedense 'sivil' olarak adlandırılan örgütlenmenin- bir başka boyutunu ortaya koyarken, 'neo-liberal' sınıfların uygulanmakta olan siyaset sonucu, toplumda kutuplaşma yarattığını; bu durumun toplumsal çatışmaları kışkırttığının anlaşıldığını, dipten taban örgütlenmesiyle birbirleriyle zıtlaşacak olan sınıflar arasında bir tür tampon örgütlenme yarattıklarını belirtiyor ve ekliyor:

"Bu örgütler ne-liberal kaynaklara bağımlıdır ve sosyopolitik hareketlerle yerel önderleri ve eylemci çevreleri ele geçirmek üzere rekabet etmektedirler. Bu örgütler, 1990'lara dek 'non-governmental' olarak adlandırılmakta ve sayıları binleri bulmakta; dünya ölçeğinde dört milyar dolara yakın para almaktadırlar."

Saf demokrasi işleri her zaman bilimsellikle sürmez. 2004 yılında NED'in Irak işlerine ayırdığı ve ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan aldığı resmi para 30 milyon dolardır. Irak'ın etnik, mezhepsel parçalanışına bu dolarların katkısı, kuşkusuz salt Irak içindeki örgütlenmeyle sınırlı olamaz. Irak'ta kan dökerek sürdürülen işgale demokratik(!) katkının elemanları arasında Türkleri de bulmak olanaklıdır. Sonraki bölümlerde bu katkının ünlülerinden bazılarını tanıyacağız. [kitaba bakınız-SB]

Kuşkusuz para her şeyi çözmeye yetmez ve açıktan yapılanla da yetinilmez. Örtülü ya da yarı örtülü etkinlikler aynı anda sürdürülmekte ve resmi ile 'sivil' görünümlü araçlar birlikte kullanılmaktadır. Kuşkusuz bu işler, aynı zamanda yüksek beceri, örgütleme ve bilgi toplama deneyimi ister. Ayrıca, ABD'de devlet yönetiminden bağımsız olarak uluslararası ilişki kurulamayacağından, dolaylı ya da dolaysız olarak devletle bağlantı sağlamak gerekir. Bu nedenle, NED, IRI, NDI ve CIPE'nin yönetim kademelerinde, çeşitli istihbarat kurumlarından ve CIA'dan ayrılan 'uzmanlar' ile ABD savunma ve dışişlerinden emekli üst düzey memurlar görev aldı. Bunlara kartellerde uzun yıllar görev yapanlar, Afganistan, Orta ve Güney Amerika ülkelerine yönelik operasyonları doğrudan yönetmiş ve Doğu Avrupa ile Sovyetler Birliği'nde ince işler kotarmış olan ünlüler de katıldı. ABD'nin ünlü yöneticilerinden CIA eski direktörü Colby, 'project democracy' adı altında sürdürülen bu operasyonu, 'CIA'nın örtülü olarak yaptıklarını açıktan yapıyoruz' diyerek, özlü bir biçimde ve açık yüreklilikle ilan ediyordu. (s.35-40)


Mustafa Yıldırım

Sivil Örümceğin Ağında (project democracy)

(Dipnot 31) Türkiye'nin üst düzy yetkililerinin CSIS ziyaretlerini örgütlediği bilinen Zeyno Baran, daha önce Dünya Bankası'nda Kemal Derviş'in yanında stajyer olarak çalışmaktaydı. CSIS'de Gürcistan, Kafkasya-Türkiye Enerji Bölümü'nde görev yaptıktan sonra Ocak 2003'de Nixon Center'da 'International Security and Energy (Uluslararası Güvenlik ve Enerji)" bölümünün başına getirildi. Bu bölüm, genel olarak "bölgesel anlaşmazlıklar, İslami militanlar, ABD-Rusya ilişkileri, terörizme karşı savaş, örgütlü suç ve yolsuzluk, Kafkasya ve Hazar Bölgesinde ABD işbirliği konularında" özel olarak Türkiye iş çevresi (özelresmi) ile ABD işbirliğini geliştirmek görevini üstlenmiştir. Zeyno Baran uzun yıllar Yunanistan'da yaşamıştır. 2001 yılında Türk-Yunan çalışma grubuna girmiştir. Stanford Ekonomi'de eğitim gören Zeyno Baran, "the compatibility of Islam and democracy (İslam ve Demokrasi Uyumluluğu)" adlı çalışmasıyla 1996 yılında Firestone ödülünü almıştır. (csis org); Yılmaz Polat, Alo Washington, s.42-3; nixoncenter org 1 Mart 2003.