Translate

15 Ağustos 2020 Cumartesi

Salgın ve beş g

BUGÜNE DEK

ARSLAN BULUT'UN SALGIN VE BEŞ G. İLE İLGİLİ 

TÜM MAKALELERİNİN OKUNMASINI ÖNERİRİM....


* ABD, koronavirüsü "Allah'ın lütfu" sayıyor! - 17 Mart 2020 / link

* Çin virüsü mü ABD virüsü mü? 18 Mart 2020 / link


* Virüs Kuvvetleri Komutanlığı! - 19 Mart 2020 /link

Koronavirüs konusuna "askeri mantık" ile yaklaşan ben değilim. Aslında Ankara'da Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı, tümen büyüklüğünde bir "İlaç Fabrikası Komutanlığı" vardır ama "Virüs Kuvvetleri Komutanlığı" fikrini, Microsoft'un kurucusu Bill Gates'in beş yıl önce yaptığı konuşmadan çıkarıyorum.

Bill Gates, o konuşmasında, bakın neler söylemiş:

"Önümüzdeki 10 yılda eğer bir şey 10 milyondan fazla insanın hayatına son verirse bu bir savaştan çok, yüksek derecede hızlı yayılan bir virüsle olur. Füzelerle değil, mikroplarla olur.

- Bulaşıcı hastalığa yakalandığı halde kendini iyi hisseden, uçağa binmiş ya da markete gitmiş birinden virüs kapabilirsiniz.

- Virüsün kaynağı Ebola gibi doğal bir salgın da olabilir ya da bir biyoterörizm de olabilir.

- Öncelikle yoksul ülkelerde güçlü bir sağlık sistemi ve tıbbi ekipler kurulmasına ihtiyacımız var.

- Simülasyonlar yapmamız gerekiyor. Savaş oyunları değil bakteri oyunları. ABD'de yapılan son bakteri oyunu 2001'den önceydi ve çok iyi sonuçlanmadı. Şu ana dek skor; Bakteriler: 1 -  İnsanlar: 0." 

Bu arada, Vuhan'daki viroloji laboratuvarının patentinin Bill ve Melinda Gates vakfına ait olduğu, geçen yıl Çin'de yapılan virüsten korunma tatbikatına Gates Vakfı'nın da katıldığı ortaya çıktı. Gates Vakfı'nın Almanya'da korona virüse karşı aşı geliştiren ve ABD Başkanı Donald Trump'ın da telif haklarını satın almak istediği Curevac firmasına hissedar olduğu da anlaşıldı.

Bill Gates, beş yıl önceki konuşmasında, "biyoterörizm" kavramını kullanmış, değil mi? Öyleyse bizim "korona virüs salgınının biyolojik saldırı olup olmadığı geçiştiriliyor" tespitimiz üzerinde de durulması gerekiyor! 

ABD'nin, 2001' den önce, biyoterörizm konusunda tatbikatlar yapan bir ülke olduğu anlaşılıyor.

Türkiye'de, bütün modern ordularda olduğu gibi biyolojik savaş konusunda NBC birlikleri vardır ama faaliyetleri sınırlıdır.

Konu Çin ile ABD arasında da ciddi bir tartışmaya dönüştü. Çin'in "Virüsü Vuhan'a ABD askerleri getirdi" iddiasına, Trump, "Çin virüsü" diyerek cevap vermişti.

Trump, Twitter'da Kovid-19'u neden "Çin virüsü" olarak nitelendirdiğinin sorulması üzerine  "Çin, virüsü bizim ülkemizin getirdiğine dair yanlış bilgiler yayıyordu. Bu virüsü, nereden geldiyse onunla nitelendirmek zorundaydım." dedi.

Salgının başında virüsün ciddiye alınmaması gerektiği çağrılarıyla eleştirilen Trump, "Ben daha pandemi ilan edilmeden bunun büyük bir salgın olduğunu hissetmiştim." diye konuyu kapatmaya çalıştı!

İsrail'de ise 2013 Nobel kimya ödülü sahibi Michael Levitt, toplam 427 vakanın tespit edildiğini, sayının çok az olduğunu, bu sayede 10'dan fazla İsraillinin Covid-19'a yenik düşmeyeceğini söyledi.

Diğer taraftan, İsrail'de dini liderler de konuyu kendi açılarından değerlendirmeye başladı.

Jerusalem Post'un haberine göre, haham Eliyahu, dünyanın "Mesih'in günlerine" yaklaştığını öne sürdü ve "Belki Müslümanlar bize Süleyman tapınağını inşa etmemizi söyleyecekler" dedi

Eliyahu, "Müslümanlar" derken, herhalde İsrail güdümündeki Suudi Arabistan yönetimini kastediyor. Öyle ya Süleyman mabedinin inşa edilmesi için Mescidi Aksa'nın yıkılması gerekiyor! Buna hangi Müslüman izin verir?

Ortodoks lider Meir Mazuz ise korona virüs salgınından eşcinselleri sorumlu tuttu. Türkiye'de de Ali Rıza Demircan bu tarzda bir açıklama yapmıştı.

ABD Hıristiyan Kilisesi'nden papaz Steven Andrew de Mart ayını "LGBT'liler için tövbe ayı" ilan etti.

Filistin televizyonunda konuşan bir Müslüman vaiz ise korona virüsün, "Yüce Allah'ın askerlerinden biri" olduğunu ve Allah'ın günahkârları cezalandırdığını iddia etti.

Virüslerin bir ordu gibi kullanıldığı konusunda herkes hem fikir de din adamları nedense virüs salgınından Allah'ı sorumlu tutuyor!

Virüs Kuvvetleri Komutanlığı!

Arslan BULUT 



* Milletin bağışıklık sistemi nasıl korunur? 21 Mart 2020 / link

* Korona virüs ve akıllı telefonlar! - 23 Mart 2020 / link

"Financial Times'da "Korona Virüs Sonrası Dünya - İsrailli Yuval Noah Harari" ile CFR organı Foreign Affairs'de Kurt M.Campbell ve Rush Doşi imzalı "Korona virüs Küresel Düzeni Yeniden Şekillendirebilir" hakkındaki makalesi.



* Sorunu çözecek soru: Cansız virüse  can veren nedir? - 24 Mart 2020 / link

Türk Tabipler Birliği, Sağlık Bakanlığı'na 19 soru yöneltti. Bu sorulardan ikisi şöyle: " - Tanısı doğrulanmış olgulardaki bulguların (ateş, öksürük, nefes darlığı, ishal, vb) dağılımı nasıldır? - Tanısı doğrulanmış olgulardaki akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi bulguları nelerdir?" Bu iki soru şunun için önemli: Hastalar, çırpınarak can veriyor. Oysa zatürre olup ölen insanlarda böyle bir bulguya rastlanmış değildir. O halde cansız olan korona virüsü, akciğerlere indikten sonra harekete geçiren madde nedir? Yoksa iddia edildiği gibi madde değil frekans mıdır, ses dalgası mıdır, manyetik enerji midir? Konunun akıllı telefonlarla, uydularla ve 5G teknolojisiyle ilgisi var mıdır? Sorunun çözümü, doğrudan bu konuyla ilgili olabilir! Öyleyse tıbbiyeliler yanında elektrik, elektronik mühendislerine de büyük iş düşüyor!



* Bill Gates'in korkunç itirafları ! - 25 Mart 2020 /link

Bill Gates'in bahsettiği terapötik veya parçacık, "Protein kenetli reseptör" demek!" Şimdi bu da ne demek?" diyenler olabilir?" Çip"tir çip!' 



* 8-10 Yıl önceden virüsün Çin'den çıkacağını bilmek! - 26 Mart 2020 /link

Sözcü gazetesinden Ali Gülen,  Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Alman Meclisi'ne 8 yıl önce sunulan Robert Koch Enstitüsü raporunun özetini yayınladı. Raporda "Mutasyona uğramış, yeni SARS-CoronaVirüs, Güneydoğu Asya'daki bir hayvan pazarından çıkacak. Tüm dünyayı saracak. Ülke olarak hazırlıklı olmalıyız. Üç yıl sürecek. İki kez mutasyona uğrayacak. Aşısı üç yılda ancak bulunacak." ifadeleri var. 

Haberi paylaşarak, "2012'de, virüsün Güneydoğu Asya'da bir hayvan pazarından çıkacağını rapor etmek garip değil mi?" diye yorum yaptım...

Eski DPT uzmanı ve Yüksek Kimya Mühendisi, Milli Merkez Genel Sekreteri Haluk Dural da Almanya'daki rapor üzerinde durdu ve şöyle yazdı: "Alman makamlarının 8 yıl önce hazırladıkları rapora göre 'Mutasyona uğramış, yeni SARS-CoronaVirüs', Güneydoğu Asya'daki bir hayvan pazarından çıkacak'mış!

Bu kadar isabetli bir atış ancak yeni tip SARS-CoV gibi bir virüsün üretiminden haberdar olmakla mümkündür." Gerçekten de böyle bir virüsün, Güneydoğu Asya'da bir hayvan pazarından çıkacağını bilmek için iki ihtimal var. Birincisi, o virüsü üretecek olan ekiple birlikte olmak, ikincisi ise böyle bir virüsün nerede ve kim tarafından üretileceğini bir istihbarat sonucu öğrenmek. Alman makamları bu konuda bir açıklama yapmalıdır.

Dural, başka bir bilgiyi daha paylaştı.

"Mature Medicine dergisinde yayınlanan 9 Kasım 2015 tarihli Sars ve korona virüs konulu makalede 'SARS-CoV, fare ve yarasadan ters genetik sistemiyle üretilmiştir' denilmektedir. Makaleye göre iki ayrı genin birleştirilmesiyle tek gen elde edilerek virüs üretilmiştir.  Gelecek bilimci Peter Schwartz'ın, Rockefeller Vakfı'na bağlı olarak kurduğu Global Business Network tarafından 2010'un Mayıs ayında yayınlanan 'Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği için Senaryolar' başlıklı, raporda ise dünyayı saracak virüs salgınından bahisle aynen günümüzde yaşanan olaylar birebir anlatılmakta, yine Çin vurgusu yapılmaktadır. Önümüzdeki dönemde özellikle batılı ülkelerde ölümler artıp, toplumsal tepkiler yükseldikçe, bu virüs salgını hakkında kimlerin ne kadar vahşi ve melun planlar yaptıkları ortaya dökülecektir."

 


* "Korona virüs tedavisi traktör" mü? - 27 Mart 2020 / link

Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez'in son uyarısı ise özetle şöyle: "Kıtlık ve açlık sorunu yaşamamak için ülkemizde derhal tarımsal üretim seferberliği ilan edilmelidir. Unutmayalım ki bir aylık ekim sezonunu kaçırırsak, bir yıllık mahsulü kaybederiz. Üretmezsek beslenemeyiz. Üretemezsek tüketemeyiz. Üretemezsek kıtlık ve açlık yaşarız. Dışalım, normal zamanlarla birlikte, özellikle salgının dünyayı tehdit ettiği günümüzde de çözüm değil. Unutmayalım, boş rafları gıda maddeleri ile doldurmanın tek yolu, her koşulda tarımsal üretime devam etmektir."



* Küresel Hükümet Çağrısı da Yapıldı ! - 28 Mart 2020 /link

Korona virüs, İngiltere'nin şimdiki başbakanı Boris Johnson'a da bulaştı ama eski başbakan Gordon Brown, "küresel dayanışma"dan ne anladığını açıkladı. Brown, dünya liderlerini korona virüs salgınıyla mücadele etmek için "geçici bir küresel yönetim biçimi" oluşturmaya çağırdı. Brown, DSÖ ve BM gibi uluslararası kuruluşlara, dünya liderleri ve sağlık uzmanları tarafından denetlenen yeni bir sistemin parçası olarak ulusal egemenliğin yerini alacağı bir sistem kurma çağrısı yaptı. Brown'a göre, kurulacak "uluslararası bir görev gücü" merkez bankalarının çabalarının koordine edilmesini ve aşı bulunmasını da sağlayabilir! Doğruluğu-yanlışlığı elbette tartışmalıdır ama dünyada, zaten virüsün, "küresel sermaye" tarafından "tek dünya hükümeti" kurmak için laboratuvarda üretildiğine dair yaygınlaşan bir kanaat var. Brown'un önerisi, ister istemez bu kanaati hatırlatıyor.



* Grip mi, zatürre mi, hızlandırılmış kanser mi? - 30 Mart 2020 /link

Bu vakalardan, devlet hastanelerinin en geç Şubat ayında teyakkuz durumuna geçtiği anlaşılıyor. Sağlık Bakanı ise ilk ölümlü korona virüs vakası açıklamasını 11 Mart'ta yaptı. Kısacası, "Türkiye'de 'ağır grip' denilen vakalar, ABD ve İtalya ile eş zamanlı olarak başlamıştı." denilebilir!



* Ani Kuş Ölümleri, yangınlar ve Ötesi - 31 Mart 2020 /link


* 5G denemelerinin Sörloth ile ne ilgisi var? - 01 Nisan 2020 / link

Üsküdar Üniversitesi Elektrik- Elektronik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker.

"Elektromanyetik radyasyon ve insan ruhu birer enerjidir İnsanın bir günde harcadığı güç 40 watt civarındadır. İki enerjinin birbiri ile etkileşimi sonucu elektromanyetik radyasyon, beyne etki ederek beynin savunma mekanizmasına zarar vermekte ve Alzheimer, Parkinson gibi hastalıklara sebep olmaktadır. Standardın bin kat altındaki radyasyonlar ise nöronların ölmesine sebep oluyor ve bu da insan hayatını tehlikeye sokuyor. Elektrikli cihazların en tehlikelisi cep telefonudur. Herkes sigara içmiyor ama herkes telefon kullanıyor, bu sebeple cep telefonlar sigaradan bile daha zararlıdır. Cep telefonlarının yaptığı hasar, hücreler üzerindedir ve kalıcıdır. Cep telefonu, aradığınız kişiye ulaşabilmek için yüksek dozda güç yayıyor. Bundan korunmak için karşı taraf, cevap verdikten sonra kulağa götürmek veya kulaklık kullanmak koruyucudur. Kısa mesaj göndermek radyasyon etkisini azaltır. Uyuduğumuz yerde cep telefonu, bulunmamalıdır. 5G teknolojisinin kullanımı ile doğada elektrosis artacak, radyasyondan dolayı doğal ekosistem ve hatta atmosfer olumsuz etkilenecektir. İnsan vücudu, daha önce hiç tanımadığı, hiç karşılaşmadığı türden bir radyasyona maruz kalacaktır. 5G teknolojisi, hücre büyümesi ve organlara etki ederek kanserlerin artmasına sebep olacak; bağışıklık sisteminde, kalp ve dolaşım sisteminde, biyolojik işlevlerde etki yapacaktır." 

Prof. Dr. Selim Şeker, dünyanın pek çok yerinde, evlerin yakınında baz istasyonu yapmak yerine fiber optik kabloların döşenmesi gerektiğini de belirtti. 



* Radyasyon belirtileri virüs ile neden aynı? - 02 Nisan 2020 / link


* Tıbbi istihbarat değerlendirmesi! - 04 Nisan 2020 / link

Başlıktaki "istihbarat" kelimesi kimseyi yanıltmasın; "tıbbi istihbarat" kavramı, Yüksek Öğretim Kurulu'nun "tezler" sayfalarında herkesin ulaşabileceği bir yüksek lisans tezinin başlığında geçmektedir. Tezin sahibi, Levent Sevim adlı genç bir araştırmacıdır. Tez, Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Bilim Kurulu tarafından 2014 yılında onaylanmıştır.

Tez danışmanları Prof. Tbp. Kd. Alb. Mustafa Özer ve Yrd. Doç. Dr. Şamil Ünsal'dır. Tez, Prof. Dr. Tolga Yarman başkanlığındaki jüri tarafından kabul edilmiştir.

Kitap hacmindeki tezden, bazı veriler şöyle: 

 "M. Suat Bengidal, 'Tıbbi istihbaratla dünya yönetilir' başlıklı makalesinde 'Bir kişinin, bir toplumun tıbbi özelliklerini belirlemek, güçlü ve güçsüz özelliklerini tespit etmek, bu verilere göre analizler yapmak ve hedefe tıbbi operasyonlar düzenlemek...' tanımı ile tıbbi istihbaratın operasyonel olarak kullanılabileceğini ifade etmiştir.

Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı 2013 raporuna göre; dünyada 2012 içinde 2,3 milyon kişinin HIV'e yakalandığı, 35,3 milyon HIV taşıyıcısı bulunduğu ve 1,6 milyon kişinin AIDS'ten öldüğü belirtilmiştir. "

Bu verilere göre korona virüsten ölenlerin sayısı 50 bin barajını geçmiş durumdadır ama AİDS'ten 1.6 milyon insan ölmüştür. Öyleyse, AİDS salgınından neden bu kadar korkmadık? 

"ABD'de Ulusal Tıbbi İstihbarat Merkezi vardır. Kanada, Almanya, İngiltere ve Rusya'nın da tıbbi istihbarat kurumları olduğu bilinmektedir. 

ABD'nin Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı (HAARP)  adlı çalışması, bilimsel istihbaratı ilgilendiren konulardan biri olarak sayılabilir.

Bazı bilim adamları, İyonosfer ile oynanması sonucunda, frekansların doğal afetleri harekete geçireceği, iklimleri değiştirebileceği, ozon tabakasına zarar verebileceği, depremselliği ve okyanus dalgalarını etkileyebileceği, dünyanın enerji alanları ile oynanarak insan beyninin kontrol altına alınacağı iddiasında bulunmaktadır.

1990 yılında uluslararası hükümet destekli en büyük projelerden biri olan İnsan Genom Projesi ile insanın gen haritasının yani genetik şifresinin çözülmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Bu proje ile insan, hayvan ve bitki genlerinin şifreleriyle oynamanın, hiçbir ilâcın tesir edemeyeceği korkunç virüsler, bakteriler veya mantarlar üretilmesine ve bir biyolojik silah gibi kullanılmasına sebep olacağı ihtimali vardır.

Amerikalı bilim adamları, 40 milyon insanın ölümüne sebep olan İspanyol gribini (H1N1) canlandırdıklarını ve bu çalışmanın, kuş gribi (H5N1) gibi tehditlerin önlenmesi için bir fırsat olduğunu açıklamışlardır.

Genetik mühendisliği çalışmaları ile hedefe odaklı yeni virüsler oluşturulabileceği, bazı ajanların kuluçka sürelerinin saatlere indirilebileceği ve böylece hedefin daha hızlı bir biçimde güçsüz bırakılabileceği açıklanmaktadır."

Sonuç bölümünde ise şöyle deniliyor:

"Günümüzde daha önce hiç görülmeyen hastalıkların ortaya çıkması ve/veya daha önce önemini yitirmiş hastalıkların tekrar önem kazanması, tamamen tesadüf olarak değerlendirilmemelidir.

Bu sebeple tıbbi tehditlerin bazılarının, kişi, topluluk hatta devletler tarafından bilerek veya bilmeyerek oluşturulduğu düşünülmeli ve tıbbi tehditlerin asimetrik olarak kullanılmaya müsait olduğu kesinlikle unutulmamalıdır.

Örneğin, insanların savunma mekanizmasını zayıflatan bilinen ve bilinmeyen mikropların biyolojik silah olarak kullanılması büyük bir tahribata yol açacaktır. Bunun için tıbbi istihbarat kurumlarının ivedi olarak hayata geçirilmesi gereklidir."

Tekrar edeyim; bu tez, altı yıl önce 2014'te yazıldı.Tabii elektronik istihbarat da şart... Şart da daha önemlisi, bu bilimsel gelişmelere seyirci kalmamak! Bu itibarla başta plazma ve kök hücre üretmeye çalışan Prof. Dr. Ercüment Ovalı ve ekip arkadaşları ile ventilatör üreten mühendislerimiz olmak üzere bütün bilim adamlarımıza başarılar diliyorum. 



* 2.4 İnternet hızı bile hücreyi tahrip ediyor! - 06 Nisan 2020 / link

Tezin adı, "Elektromanyetik alan uygulamasının (wi-fi 2.4 ghz) insan embriyonik böbrek hücrelerinde apoptoz ve oksidatif stres değerleri üzerine selenyum ve çinkonun etkisi."

"Şu anda kullanmakta olduğunuz 2.4 GHz hız bile insan hücresini tahrip ediyor!" Gerisini siz düşünün...



* Şimdi de biyolojik pasaport önerildi ! - 07 Nisan 2020 / link

George Orwell'in "Büyük Gözaltı"sı, bu şekilde adım adım gerçek oluyor. Şimdi "Düşünce Polisi" uygulamasına doğru gidiyoruz...



* Disconnect! Bağlantıyı kesin! - 08 Nisan 2020 / link

Elektromanyetik dalgaların insan sağlığına zararları konusunda Türkiye yeteri kadar bilimsel birikime sahiptir. Yalnız şöyle bir sorun var. Elektromanyetik dalga üzerinden trilyon dolarlar kazanan küresel şirketler, doğru bilginin iletilmesine dünya çapında set çekmeye çalışmaktadır. Bir de unvanları ne olursa olsun, bu şirketlerde çalışan uzmanların görüşlerine itibar edilemez. "Türkiye'nin birikimi var" dedim ya… İşte örneği:

İstanbul Elektrik Mühendisleri Odası, İstanbul Barosu ve İstanbul Tabipler Odası ile birlikte. 7-8 Ekim 2011 tarihlerinde, "Elektromanyetik Alanlar ve Etkileri" konulu bir sempozyum düzenledi.

Takdir edersiniz ki, elektromanyetik dalgalar, uzmanlık alanı olarak elektronik mühendislerini, insan sağlığı açısından tıp doktorlarını, insan hakları açısından hukukçuları doğrudan ilgilendirmektedir. Gazetecilerin de bu üç topluluğun görüşlerini kamuoyu ile paylaşma sorumluluğu vardır.

"Elektromanyetik Alanlar ve Etkileri" sempozyumu daha sonra kitap haline getirildi ve yayınlandı.

Önsözde "Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, 1992'de yayınladığı Rio Bildirgesiyle, elektromanyetik alanların biyolojik yapıları etkilemediği görüşünü bilimsel bulmayarak reddetti." deniliyor. Bu itibarla, "elektromanyetik dalgalar insan sağlığını etkilemez" diyenlerin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.

Açış konuşmalarından birini yapan, dönemin İstanbul Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Karaçay, "Son dönemde ülkemizde birçok değerli bilim insanının, kurumların ürettikleri maalesef dikkate alınmıyor." diye söze başladı.

Karaçay,  "Örneğin, bu elektromanyetik alan konusunda bir dolu yargı kararı olmasına rağmen, düzenlemeler yapılırken, şirketlerin eğilimleri yönünden tavır gösteriliyor. Bu konuda toplumun bilgilendirilmesi, öncelikli görevimiz; devletin de öncelikli görevidir." dedi.

Karaçay, "Biz teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, kullanım sürecinde oluşabilecek olumsuzlukları en aza indirecek önlemlerin alınmasını, insan sağlığıyla ilgili düzenlemeler konusunda sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğine inanıyoruz." diye konuştu.

İstanbul Barosu adına konuşan Av. Mehmet Durakoğlu ise "İletişim hakkını kullanırken, yaşam hakkından ne denli vazgeçeceğiz? Çevre ne denli etkilenecek ve bu iletişim hakkının kullanılmasına engel olacak? Bir haklar hiyerarşisinden söz ediyorum." dedi.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Taner Gönen ise, "Tıp fakültesine girdiğimde ilk öğrendiğim, Latincesi, "Primum nil nocere" diye bildiğimiz ve Türkçe karşılığı "Önce zarar verme" olan özdeyişi hatırlattı.

Gönen, "Literatüre baktığımız zaman, elektromanyetik alanların insan sağlığına zarar verip vermeyeceğiyle ilgili olarak 1979'da, elektromanyetik alanların, evdeki elektrik donanımının, çocukluk çağında görülen kanserlerle ilişkisini araştıran bir çalışma yayınlanmış. 1990'lı yıllarda elektromanyetik alan yayan cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla, kalp damar hastalıkları, beyin dokusunun bozulması, kanser gibi hastalıklarla ilişkisi, üzerinde çok sayıda çalışma yapıldı." dedi.

Elektrik Mühendisleri Odası Merkez Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serdar Paker de bir konuşma yaptı. Paker, "Türkiye'de kullanılan elektrik alanı şiddeti limit değerleri, hassas ülkelerden daha yüksek düzeydedir. Özel firmaların kâr etme önceliğinin halk sağlığının önüne geçtiğine, denetimlerin dahi özelleştiğine tanık oluyoruz maalesef" dedi.

Söz verilen, 190'dan fazla kitap yazan, 2010 yılında yazdığı "Disconnect" (Bağlantıyı Kesin) adlı kitabıyla da tanınan Amerikalı onkoloji profesörü Devra Davis de şunları söyledi: "Mikrodalgalar, tedavide de kullanılır ama kan membranını zayıflatır, ek olarak spermlere de zarar verir. Öğrenmeyi ve hafızaya zarar verir, davranış bozukluğuna yol açar. Mikrodalgalar, yani radyo dalgaları, bir dizi kanser formunda riski artırır. Hücreleri, emilimi etkileme yoluyla, esnekliği etkileme yoluyla nasıl etkiliyorlar? Esneklik bütün hücrelerin yaşadığı ve titreştiği gerçeğine atıfta bulunur.

Cep telefonu radyasyonu normal hücre ölümü örüntülerinde kesinti yaratır. Ayrıca uzun süreli etkilere de sahiptir."... Devam ederiz. 



* Salgınlar ve yangınlar! Ne ilgisi var? - 09 Nisan 2020

Bütün ülkelerde can alan virüsün gen haritası da çıkarıldı ama nasıl ürediğini hiçbir üniversite açıklayabilmiş değil. "Yarasadan üredi" iddiası var sadece...Üstelik bazı uzmanlar, "İspanyol gribinde olduğu gibi 6 ay sonra bir salgın daha gelebilir" diyor! Hatta "Eylül ayı" diyen bile var! Gerçi, Almanlar "18 ay", Amerikalılar "üç yıl sürecek" diyor. Bu öngörüler, sadece salgınlar tarihini ve virüslerin nasıl mutasyon geçirdiğini bilmekle açıklanamaz. Bu tipteki virüslerin ne zaman saldırıya geçeceğini, salgının ne kadar süreceğini bilmek için başka bilgilere sahip olmak gerekir! Sanki birileri corona virüs veya sonra gelecek olan virüslerle anlaşma imzalamış gibi hangi aralıklarla geleceğini biliyor! 

Garip bir durum daha var. Bill Gates, "Olası savaşlar ve yangınlar için hazırlanıyoruz ve şimdi aynı ciddiyetle salgın hastalıklar için hazırlık yapmak zorundayız." dedi. Savaşlar, yangınlar ve salgınlar! Ne ilgisi var? Bitkilerin solunumunu yani fotosentezini bozan nedir? Orman yangınlarına da "virüs" sebep olmuyor herhalde!

Biz yine 2011 yılında İstanbul'da yapılan "Elektromanyetik Alanlar ve Etkileri" konulu sempozyumda, Amerikalı onkolog Prof. Dr. Devra Davis'in sözlerine dönelim: "Prof. Dr. Süleyman Kaplan, cep telefonunun hipokampus ve cerebellumda hücre sayısını nasıl etkilediğini araştırdı. Bunu tercüme edeyim. Doğum öncesinde cep telefonu radyasyonuna maruz bırakılmış hayvan yavrularının daha küçük beyinleri olduğu iddiasını araştırdı. Elinde cep telefonu olan hamile bir kadın gördüğünüz zaman bu soruyu ve vereceğim örneği düşünün...

Kaplan, embriyonik gelişme sırasında, radyasyonun beynin oluşumu üzerinde etkisi olup olmadığı sorusunu sordu. Ve anneleri cep telefonu radyasyonuna maruz bırakılmış olan yeni doğmuş farelerdeki beyin hücrelerinde ciddi bir azalma olduğunu buldu. Bu bilgi her doktorun bürosunda olmalı. Sağlıklı bebek isteyen insanlar da cep telefonlarını kullanırken önlem almaları gerektiğinin farkında olmalıdır. Doğumda insan bebeği 100 milyar beyin hücresine sahiptir. Çok mu? 2 yaşına geldiğinde 200 milyar beyin hücresi vardır. Biliyoruz ki bir hücrede hata olma ihtimali bunların ne kadar hızlı büyüdüğüne bağlıdır. Ne kadar hızla büyürlerse hata olması ve bunun tekrarlanması ihtimali de o kadar fazladır. Yani hayata daha az beyin hücresiyle başlarsanız zaten baştan handikaplısınız demektir."

Prof. Dr. Devra Davis, yine Türkiye'de yapılmış başka bir araştırmayı da şöyle açıkladı:"Gazi Üniversitesi'nde Profesör Doktor Nesrin Seyhan'ın çalışması 900, 1800 ve 2100 megahertz frekansını kullanan cep telefonlarıyla ilgili… Ya da 0.9, 1.8 ve 2,1 gigahertz… Bunlar bugün) modern cep telefonları tarafından kullanılan frekanslar. Prof. Seyhan ve Prof. Çam tarafından yapılan saç araştırması, 0,9 megaherz cep telefonu radyasyonuna maruz kaldıktan sonraki DNA hasarı. Buldukları şey şu: Radyasyona maruz kalmadan sadece 15 ve 30 dakika sonra DNA'da bir kopma oluyor. Bilimde bir tartışma var, hasarlı DNA illâ hasta olacağınız anlamına gelmiyor. Çünkü yaşadığınız ve her gece uyuduğunuz sürece, bedeniniz melatonin üretecektir. Melatonin, hasarlı DNA'yı onardığı kanıtlanmış olan, bedenin ürettiği çok güçlü, doğal anti kanser bir hormondur. Çok çok güçlü bir onarım sağlar. Bu yüzden karanlıkta uyumalısınız ve benim gibi çok seyahat ediyorsanız uyku maskesi takmalısınız çünkü ne kadar karanlıkta uyursanız o kadar çok melatonin üretirsiniz."... Devam edeceğim... 



* Prof. Davis: Bütün erkekler iyi dinlesin! - 10 Nisan 2020 / link

Davis: "Disconnect kitabımda, 1994 yılında DNA hasarı olduğunu ileri süren çalışma yapıldığında olup bitenleri anlatayım.. Sanayi üç biçimde tepki verdi. Önce üniversiteye giderek çalışmayı yapanların atılmasını sağlamaya çalıştılar. Sonra makaleyi kabul eden dergiye gittiler ve geri çektirmeye çalıştılar. Sonra bunu da yapamayınca milyonlarca dolar harcayarak bir halkla ilişkiler firmasıyla anlaştılar. Eminim ki burada da onlar için çalışan birisi vardır. Çok iyi para veriyorlar. Halka ilişkiler firmasını tuttular ve onlardan "bilime karşı bir savaş oyunu" başlatmasını istediler. Savaş oyunu... Ama bu bir oyun değil. Kamuoyunu açtıkları savaşla rahatsız ettiler. Bu yüzden birlikte çalışmamız çok önemli. Bu sanayi dünyanın en güçlü ve kârlı sanayilerinden biri...  İlaç sanayinden bile büyük. Yani "iyilik" yapma imkânları mevcut…"



* İnsan hücresine sadece virüs değil, radyasyon da giriyor! - 11 Nisan 2020 / link

Türkiye'de elektromanyetik alanların canlıların hücrelerine nüfuz etmesi konusunda çok sayıda bilimsel araştırma var... Var da bunların ulusal medyada gündeme getirilmemesinin veya getirilse bile magazin konusu gibi gösterilmesinin sebebini düşünmek gerekir...



* Doktorlar, şimdi neyi sorguluyor? - 13 Nisan 2020 / link

Geldiğimiz noktada gerçek şu ki, ağır seyreden vakalarda virüs, insan vücudunu oksijensiz bırakarak ölüme sebep oluyor. Yalnız bu bilgi, Çin’de bazı insanların sokakta yürürken aniden düşüp ölmesini izah etmiyor. Görüntüler var! Vücudun virüs sebebiyle oksijensiz kalması bir zaman alır… Çin, bu konuda bilimsel bir açıklama yapmalıdır. Vuhan bölgesindeki salgının Çin’in tamamına ve birkaç vaka dışında Pekin’e yansımaması da dikkat çekicidir.

Son olarak, oksijensiz kalma konusuyla ilgili olarak Dr. Ayşegül Çoruhlu’nun “Korona virüsü oksijen seviyesi düşük olanlara mı kolay bulaşıyor?” başlıklı yazısına dikkat çekmek istiyorum. 

Çoruhlu, konuyu bilimsel açıdan izah ettikten sonra “Korona görüldüğü üzere hemoglobine saldırıp bizim kandaki oksijenimizi azaltıyor ki Furinler artsın, virüs de hücreye daha sıkı bağlansın. Covid 19 hastalığındaki oksijensizlik sorunu konusunda durum öyle bir noktaya geldi ki hekimler şu soruyu soruyor:‘

Bu Covid 19 gerçekten bir akciğer hastalığı mıdır, yoksa tıpkı ‘yüksek irtifa hastalığında’ olduğu gibi bir oksijenlenme hastalığı mıdır? Tedavimize yüksek irtifa hastalığı tedavisini de eklesek mi?’

Bunlar medikal dünyada yeni sorulardır. Yeni çözümler de gelecektir” diyor ve tedavide C vitamin verilmesi, hastaya nitrik oksit solunumu yaptırılması gibi uygulamalara başlandığını hatırlatıyor! Peki bu tespitler ve uygulamaların bilimsel anlamı nedir?



* Nice ilaçlar vardır ki hastalığın ta kendisidir! - 15 Nisan 2020 / link

* "Büyük tecrit"in hedefi insanı ele geçirmek! - 16 Nisan 2020 / link


* Virüsün kaynağı, insan hücreleri mi? - 17 Nisan 2020 / link

Bütün bu araştırmalara rağmen son virüs salgınını, bütün dünyada başlatılan elektromanyetik dalga denemelerinin tetiklediği iddiasını gündeme getirenleri susturmaya çalışanlar da var. Böyle bir sorun yoksa bu iddia "saçmalık" ise niçin bu kadar telaş yapıyorlar?

Üstelik Washington Devlet Üniversitesi Biyokimya ve Temel Tıp Bilimleri Profesörü Martin L. Pall, 17 Aralık, 2019'da, yani henüz koronavirüs salgını başlamamışken elektromanyetik dalgaların, 5 G örneğinde olduğu gibi frekansı artırıldığında, erkekte üreme yeteneğini, kadında doğurganlığı düşüreceğini, nörolojik ve nöropsikiyatrik etkiler oluşacağını, "programlanmış hücre ölümü" gerçekleşebileceğini, kalp ritminin bozulacağını, serbest radikal hasarına ve ağır kanser vakalarına sebep olacağını bilimsel verileriyle ortaya koymuş durumdadır...

Bunun aksini iddia edenler, yine bilimsel verilerle bunun neden mümkün olamayacağını söylesin! İşte virüsün tat alma ve koku duygusunu yok ettiği tespitinden sonra kısırlığa sebep olduğu da ortaya çıktı! Bunlar neyin işareti?

Göğüs, Kalp Damar Cerrahisi uzmanı Opr. Dr. Mehmet Okan Özdemir ise Dünya Sağlık Örgütü verilerini inceledi ve "Türkiye'de her yıl 82 bin kişi, gribe bağlı enfeksiyonlardan ölüyor! Bu ölümlerin yüzde 5-14 ünün corona virüsten olduğu gerçeği ile ülkemizde her yıl 4100 ile 11.480 kişi o yılki mutant coronavirüsler nedeniyle kaybedilir. Her yıl!" dedi.

Özdemir, "Geçen yıl dünyada toplamda 7 milyon insan grip ve griple tetiklenen komplikasyonlardan kaybedildi. Soruyorum bu gürültü, patırtı neden? Bu korkuya neden olan olan algı eğer sokakta aniden ölenlerse hiçbir viral veya bakteriyel pnomoni hastası böyle pat diye sokakta düşüp ölmez. O zaman aniden akut hipoksi yapan ve sokaktaki bir insanı aniden öldürebilen başka bir sebep arayacaksınız!" diye yazdı.

Bilimsel araştırma verilerine karşı "komplo teorisi" diye yaygara yapanlara itibar edilemez. "Yoktur" diye kesip atmak, bilimsel bir tutum değildir. 



* Başkanlar, dünyaya yalan söylüyor! - 18 Nisan 2020 / link

Bugün dünyada bütün standartlar, elektromanyetik dalgaların ısısal etkisine nazaran konuluyor. Halbuki ısısal olmayan etki de var. 2004 yılında Avrupa Birliğinin 3 milyon Euro'ya, 7 üniversitede 12 araştırma merkezine yaptırdığı çalışma der ki, 'DNA'yı bozuyor, kırıyor.' Kaçımız biliyoruz bunu? Hatta genetik alanında çalışan kişiler bile, 'Nasıl oluyor o hocam, mümkün mü, enerjisi düşük' diyor. Düşük olması, zarar vermeyeceği anlamına gelmiyor. Uçakta niye cep telefonu kullanmıyorsunuz; çünkü cep telefonu uçağı düşürüyor. Isısal etkiden değil, ısısal olmayan etkiden dolayı düşürüyor!" 

Yeni teknoloji ürünlerinin yaydığı elektromanyetik dalgaların, biyolojik varlıklar üzerindeki etkisi, 30-40 yıldır insanlıktan saklanıyor ve dünyadaki bütün elektrik mühendisleri bunu biliyor. Öyleyse bugün, koronavirüs ile ilgili ABD, Çin ve İngiltere merkezli bilgilere, ayrıca Dünya Sağlık Örgütü'ne ve "yarasadan atladı" iddialarına ne kadar güvenilebilir?



* 2009 yılında yapılan bir uyarı ! - 20 Nisan 2020 / link

"Domuz gribi, biyolojik savaş ürünü"

Nazmi Polat, o günlerde, "Dünya kötü bir sürece doğru gidiyor, birçok canlının nesli tükendi. İnsan nüfusunun artışıyla birlikte biyolojik savaş da söz konusu. Biyolojik savaş, adım adım geçmişteki atom bombalarının yerini alacak. Geçtiğimizi yıl bu vakitlerde kuş gribiyle ülkemiz çalkalanıyordu. Bugün domuz gribiyle karşı karşıyayız. Arkadaşlar 'acaba tokalaşalım mı, öpüşmeyi kaldıralım mı?' gibi korkularla bir aradayız. Yakın bir gelecekte çıkması muhtemel biyolojik savaşlara karşı şimdiden tedbir alıp, biyoteknoloji noktasında ilerlemeye adım atmaya, teknoloji merkezleri kurmaya ihtiyaç var." uyarısında bulunmuş...

Ona da "Bunlar komplo teorisi" diyenler olmuş! Şimdi komployu bütün dünya yaşadığı halde, virüsün doğal mutasyon osnucu öldürücü hale geldiğini ileri sürenler var!... 



* Koronavirüsten daha tehlikeli yaklaşımlar - 21 Nisan 2020 / link

Küresel salgına sebep olan virüs, sadece akciğerleri değil, beyin ve sinir sistemini de etkiliyor. Vücutta birbiriyle devamlı iletişim halinde olan hücreler arasında bağlantı kesiliyor veya aksıyor. 



* Derisi siyahlaşan Çinli doktorlar! - 22 Nisan 2020 / link

Çin'deki yarasadan geçmişse, Amazon ormanlarındaki yerli kabilelere nasıl bulaştı?

Salgında hastalanan insanlarda oluşan bütün belirtiler kansere benziyor ama temel farkı, sürecin çok hızlı cereyan etmesi... Vücudun oksijensiz kalmasına ise insan hücrelerinde meydana gelen ani tepkilerin sebep olduğu çok net...Tıp doktorları, virüsleri ve insan hücre yapısını çok iyi biliyor ama böylesine ilk defa tanık oluyorlar.

Korona virüs salgınından çok önce, 2011 yılında, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bahriye Sırav, bakınız ne diyordu: "Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi, elektromanyetik alanların sağlık ve biyolojik etkileri üzerine araştırmalar yapıyor. Bu araştırmalarda, oldukça düşük frekanslı elektrik alanlarının, karaciğer, akciğer ve böbrek dokularında hidroksiprolin miktarını, MDA seviyesini değiştirdiği, yapısal değişimlere neden olduğu, radikal oluşumuna neden olduğu, SDO enzim aktivitesini değiştirdiği, kanda ve kemikte farklı etkileri olduğu görüldü...."



* Atatürk'e neden saldırıyorlar! - 23 Nisan 2020 / link

Atatürk, Cumhuriyet'in de Türk Milleti'nin de kök hücrelerinden biridir. Türk Milleti'ne karakterini veren niteliklere sahip, bu itibarla bütün özelliklerini milletinin genetik birikiminden alan, bu sayede milletini sırtında taşıyabilen bir adamdır.

Ne demek istediğimi doğru anlatabilmek için kök hücre hakkında özet bilgi vereyim... 

"İnsan vücudunda, pek çok farklı göreve sahip hücre tipleri bulunur. Kök hücreler ise vücutta tüm doku ve organların yapısını oluşturan hücrelerdir. Organizma içinde yer alan tüm hücrelere dönüşebilen ve ana hücre olarak tanımlanan kök hücreler, vücutta ihtiyaç duyulan her bölgede yer alır. Böylece hastalanan veya hasarlanan tüm doku ve organların yenilenmesinde rol oynar. İhtiyaç duyulan hücre tipine dönüşerek; hastalık, yaralanma gibi sebeplerle oluşan organ ve doku hasarı ya da kaybını onarır. Bölünebilen yapıları sayesinde, aynı türden kök hücrelerin oluşumunda da rol oynarken aynı zamanda kas ya da kan hücrelerine dönüşebilirler. Kök hücreler, kişi henüz anne karnında iken gelişimin ilk basamaklarında önemli rol oynayarak, organ ve dokuların oluşumunu sağlar. Kök hücre, hasta vücuda girdiğinde çoğalarak organizmanın ihtiyaç duyduğu hücrelere dönüşür. 

İnsan vücudunda yer alan tüm yapıların kökenini oluşturan kök hücreler, kendi kendini de yenileyebilir." (Prof. Dr. Bülent Eser, Hematoloji uzmanı)

Kök hücre, 1940'lı yıllarda fark edilmiştir. 1980'li yıllarda ise varlığı ispatlanmıştır. Kök hücrenin dondurularak saklanması 1990'lı yıllarda gerçekleşmiştir. Türkiye'de ilk kök hücre araştırma laboratuvarını, büyük mücadele süreci sonunda, Genelkurmay Başkanlığı'nın da desteğiyle Prof. Dr. Ercüment Ovalı, 2006 yılında Trabzon'da kurmuştur.  Ovalı'nın Ergenekon davasında bir ihbar sonucu tutuklanmasının asıl sebebi, kök hücre çalışmalarını durdurmaktı!



* Sığırların kulağına takılan küpe! - 24 Nisan 2020 / link

Hani, Bill Gates’in, insanların deri altına çip yerleştirmek istemesi hatta daha ileri giderek, molekül düzeyindeki alıcı-verici özelliğine sahip parçacıkları, terapötik aşı dediği yöntemle bütün insanların vücuduna yerleştirmek istemesi söz konusu ya, o görevi şimdilik cep telefonları üzerinden kullandığımız bu tür programlar yapıyor. Covid 19’dan önce 2009 yılındaki domuz gribinin ilaç şirketleriyle işbirliği içinde sürdürülen bir korku kampanyası olduğunu bizzat Dünya Sağlık Örgütü’nün küresel salgınlar dairesinin başkanı itiraf etmişti. Ayrıntısını yazmıştım... 

O zaman başaramadılar ama 10 yıl sonra 2019’da, Covid 19 diyerek dünyayı eve hapsettiler. Şimdi aşı propagandası yapıyorlar. Farkındaysanız, elektromanyetik alanların, biyolojik varlıklar üzerinde meydana getirdiği etkinin korona virüsten daha tehlikeli olduğunu gündeme getiren haberler ve bilimsel içerikli konuşma videoları, sosyal medyada sansür ediliyor! Bunlar komplo teorisi ise neden sansür ediyorlar? 

Bu arada daha yeni olduğum Facebook’ta da yazılarımı paylaşıyorum. Sıkı takipçilerimden Birol Baydar, konuyla ilgili olarak “Biliyorum sizin işiniz değil ama yazılarınıza yapıcı, yön verici çözümleri de ekleseniz araştırmacı, gazeteci ve yazar kimliğinizin yanına düşünür kimliği de eklenmiş olacaktır. Yeterli alt yapınız zaten var.” diye bir mesaj gönderdi. Ben de kendisine cevaben, Pakistanlı bilim adamı Pervez Hoodboy’ın sözlerini hatırlattım: “Yapıcı bir değişiklik olması için gerçeklerin bütün açıklığı ile ortaya konulmasından başka çare yoktur.” İşte ben gazeteci olarak bunu yapmaya çalışıyorum. Tabii gerçekler, çok insanı rahatsız ediyor. Bunun sebebini Texe Marrs adlı yazar “Dark Majesty” kitabında açıklamıştı:

“Yürürlükteki bu korkunç komplonun içeriği, vasat insanları rahatsız ediyor. Konfor sınırlarını sarsıyor. Gerçek, geleneksel düşünce kalıplarının içine sığmıyor ve sosyal olarak ‘doğru’ kabul edilen olgularla örtüşmüyor. Mevcut sistemlere duydukları güven sarsılıyor, duygusal ruh halleri tehdit altına giriyor. Çok sarsıcı ve rahatlarını kaçırıcı olabileceğinden, gerçekle yüzleşmek istemiyorlar. Ancak Soljenitsin’in belirttiği gibi; cesur bir insanın atacağı en basit adım, bir yalanın parçası olmamaktır. Gerçeğin bir kelimesi bile tüm dünyaya bedeldir...”  Ben, küresel yalanların parçası değilim, Dünya Sağlık Örgütü’nün veya Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın basın sözcüsü de değilim. Bu sebeple, yürürlüğe konulmuş komployu, insanlara göstermeye çalışıyorum.

Zaten artık, komplo gizlenemez boyutlara varmıştır. Washington Times gazetesi, üst üste iki manşetle açıkça Bill Gates ve Fauci’yi, demokrasiyi ve özgür düşünceyi yok etmeye çalışmakla suçladı. Gazete, manşetten “Amerika'nın geliştirdiği özgürlükleri yok etmek için bu adamları kim seçti?” diye sordu. Gazete, Bill Gates’in in Ocak 2019'da “biyometrik tabanlı bir tanımlama ve izleme sistemi” projesini açıkladığını ve sistemi 1.3 milyar nüfuslu Hindistan’da uygulamaya başladığını da yazdı. Gazete, Amerikan sağlık sistemini yöneten Fauci’nin “Amerikalılar için corona virus bağışıklık kartları kullanılması tartışılıyor.” dediğini ve Amerikalıların bu korkunç komplo karşısında savunmasız olduğunu bildirdi. Okur yorumlarında ise sığırların kulağına takılan ve kimliklerini belirten küpeler gibi insanlara da çip yerleştirmek istedikleri için Bill Gates ve Fauci’nin tutuklanması isteniyor. Bilgilerinize sunulur... 



* Dünya Sağlık Örgütü yine suçüstü yakalandı! - 25 Nisan 2020 / link

Dünya Sağlık Örgütü, güvenilir bir kurum olmadığını gösteren hatalar yapıyor. Mesela DSÖ, korona virüs tedavisinde kullanılan “remdesivir” adlı antiviral ilacın ilk tam kapasiteli klinik denemelerinin başarısızlıkla sonuçlandığına dair bir rapor, kamuya açık klinik denemeler veri tabanında yayımlandı, sonra da yayından kaldırırıldı! Yayınlanan raporda Çin'de 237 hastayla yapılan denemede ilacın hastalara faydası olmadığı ve kan dolaşımı sistemindeki patojenlerin varlığını azaltmadığı belirtiliyordu. İlacın üreticisi Amerikan Gilead Sciences şirketi ise yapılan çalışmanın sonuçlarının yanlış aktarıldığını savununca Dünya Sağlık Örgütü, “yanlışlıkla yayımlandı” diyerek raporu yayından kaldırdı. İlaç Türkiye’de de kullanılıyor…

Şimdi bu durumda Dünya Sağlık Örgütü’nü güçlü ilâç şirketlerinin etkilediği bir defa daha ortaya çıkmış oluyor. 

Daha önce de Dünya Sağlık Örgütü’nün epidemiyoloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç şirketleriyle ortak üretilen bir korku kampanyasıydı” demişti. Skandal, şimdi kapanan Vatan gazetesinde şöyle yer almıştı: Dünya Sağlık Örgütü’nün direktifleri doğrultusunda tüm dünyada gerçekleşen aşı kampanyaları ve milyarlarca dolara varan aşı ve ilaç stoklarına rağmen “Yanlış yapıyorsunuz” diyen bazı bilim adamları ilk aylarda tepkiyle karşılanıyordu. 

Ancak son dönemde hastalığın neredeyse tamamen ortadan kaybolması ve ölüm vakalarının normal gripten ölümlerin bile kat kat altında kalması saygın bilim adamlarının da yavaş yavaş “domuz gribi abartıydı” diyen bu uzmanların yanına katılmasına sebep oldu.

Avrupa Konseyi’nde yapılan konuyla ilgili oturumda konuşan Dünya Sağlık Örgütü’nün, epidemiyoloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” dedi. Profesör Keil, “WHO, SARS ve kuş gribi konusunda da tüm tahminlerinde yanıldı. Kamu sağlığını ilgilendiren onca şey varken domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk ve bu tamamen abartılmış bir korkuydu. WHO’nun kararları ülkelerin sağlık bütçelerine çok büyük yük getirdi. İnsanların ölümüne sebep olan en önemli etkenlerin hipertansiyon, sigara, yüksek kolesterol, obezite, egzersiz yapmama, sebze ve meyve tüketiminin azlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Hükümetler, WHO’nun tavsiyesi doğrultusunda bu alanlara yatırım yapmaları gerekirken küresel bir salgın yaşanması yönündeki deliller çok zayıf olmasına rağmen domuz gribine yatırım yapmak zorunda bırakıldı.” dedi. 



* Bu işte küresel bir sahtkârlık var! - 27 Nisan 2020 / link

ABD başta olmak üzere diğer ülkelerde, salgının 18 ay süreceği söyleniyor. Söyleyen de Bill Gates!Bu durumda, hem Bill Gates, hem Çin devleti hem de küresel salgın ilan eden Dünya Sağlık Örgütü, bütün dünyayı aldatıyor demektir....

Salgın konusunda dünyaya dayatılan uydurmalara boyun eğmek, yaşlıları kurban, gençleri rehin vermek, kölelik düzenine razı olmaktır. İnsanlık "virüs" diye kandırılıyor.



* Yalan haberler de nefessiz bırakıyor! - 28 Nisan 2020 / link

Balkar Türklerinden arkadaşım Örüzlan Bolat yıllar önce "İnsan gezegeni bir bunamanın içindedir. Bu durumu meydana getiren sorunların en önemlisi, gün geçtikçe dünyamızı saran ve böylelikle onu boğan, şiddet biçimi olan yalanları, uydurma haberleri yok etmektir." diyordu.

Yani insanlar nefes alamıyorsa bunda yalan haberlerin büyük payı var. Çünkü yalan haberler sayesinde insanlar tuzağa düşürülüyor. Yalan ne kadar büyük olursa inanan o kadar çok oluyor ve sonuçta insanlar, bu cahillik sayesinde eğitimli bir köpeğin, koyun sürüsünü ağıla sokması gibi istenen kalıplara giriyor.

Korona virüs salgını da bütün insanların dijital hayata geçmesi ve vücutlarına yerleştirilecek akıllı moleküler yapılar ile tamamen robota dönüştürülmesi için hazırlanmış bir süreçtir. Bu konuda başından beri bütün insanlığa Dünya Sağlık Örgütü üzerinden yalan söylenmektedir. 

Bir defa küresel salgın ilan den Dünya Sağlık Örgütü'nün şu andaki en büyük finansörü, insanları dijitalleştirmek için aşı dediği moleküler alıcı vericiler üreten Bill Gates'tir. Yani, küresel salgın, Bill Gates'in işine yaramaktadır. Fakat işin garibi, şu ana kadar ölen insanlardan hiçbirinin korona virüsten öldüğü ispat edilememiştir. Aşı geliştirmek için ölenlerden alınan korona virüsler, sağlıklı insanlardan da alınabilir. Esasen her yıl doğal mutasyon geçirdiği söylenen bu virüslere karşı aşı geliştirmek de mümkün değildir. Nitekim grip ve zatürre aşısı vardır ama hiçbir işe yaramamaktadır. Üstelik 2009'daki domuz gribi salgınının "ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyası" olduğu, Dünya Sağlık Örgütü'nün, epidemiyoloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil tarafından itiraf edilmiştir. 

Bugün "korona virüs salgını" diye gösterilen salgın ise içine insan sağlığını etkileyen başka "ajan"ların karıştırıldığı, bütün insanlığa yönelik küresel bir saldırıdır.

O başka ajanlar ne olabilir? 45 gündür yazıyorum. Bunların birincisi, elektromanyetik radyasyondur. İnsan vücuduna yiyecekler üzerinden giren metallerin veya solunum yoluyla bulaşan virüslerin, aktive edilerek harekete geçirilmesi bilimsel olarak mümkündür. Elektromanyetik titreşim ne kadar küçük aralıklı ise biyolojik varlıkların bünyesini meydana getiren elementlerin atomlarında o kadar hızlı bir etkileşim söz konusudur. Biyolojik varlıklar da elektrikle çalıştığı için elektromanyatik dalgalar elektronların dönüşüne bile müdahil olabilmektedir. Bu müdahale, bitkilerde yanmaya sebep olmaktadır. Bill Gates'in salgınlarla birlikte büyük yangınlardan bahsetmesinin sebebi budur. Uygulanan teknolojinin büyük yangınlar çıkaracağını en iyi o bilmektedir!

Böyle bir etki olmadığını iddia edenlerin ise biyokimyadan ve biyofizikten haberi yoktur. Varsa bile açıkça yalan söylemektedirler.

Dolayısıyla, küresel salgının asıl sebepleri farklıdır. Ayrıca hiçbir grip virüsü DNA'sı, insan müdahalesi olmasa AİDS virüsü DNA'sı ile birleşemez. Böyle bir birleşme ancak laboratuvarda sağlanabilir!



* Sessizliğin sebebi omurgasızlıktır! - 29 Nisan 2020 / link

Almanya'nın ünlü gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung, Avustralya'nın, korona virüsün kaynağı hakkında Vuhan'daki hayvan pazarı ve laboratuvarda araştırma yapılmasını ve bunun için bağımsız bir komisyon kurulmasını istediğini, buna karşılık Çin'in Avustralya'ya ekonomik ambargo tehdidiyle cevap verdiğini yazdı.

 Gazete, ABD'nin "Çin liderliği, laboratuvar kazası ihtimalini örtmeye çalışıyor" tezini kullandığını da belirtti. ABD Başkanı Donald Trump ise Çin'in salgını kaynağında durdurabileceğini Amerika'nın buna yönelik ciddi bir soruşturma yürüttüğünü açıkladı. Çin'in Canberra Büyükelçisi Cheng Jingye, Avustralya'dan ithal edilen şarap ve sığır etine boykottan bahsetti. Avustralya ise Trump'ın "Çin'in virüsü" tanımlaması yapmasını ve Dünya Sağlık Örgütü'nün salgının yaygınlaşmasındaki rolüne ilişkin eleştirilerini paylaşıyor. 

Alman okurlar ise konuya şöyle yaklaşıyor:

- Bir soruşturma, Çin için kesinlikle yararlı olacaktır. Aksi takdirde tüm dünya Çin'in saklayacak bir şeyi olduğunu düşünecektir.

- AB burada tam olarak ne yapıyor? Yoksa Alman hükümeti mi demeliyiz? Çin'e de birkaç kritik soru sorma zamanı gelmedi mi? Sessizlik, omurgasızlıktır!

- Trump kanıtlar olduğunu ve Obama'nın Vuhan'daki bu laboratuvarı 2015 yılında finanse ettiğini söyledi. Bu konu üzerinde neden durulmuyor?

- Çin, küresel salgından kesinlikle sorumludur. Virüsün, herhangi bir hayvan koruma düzenlemesi bulunmayan bir laboratuvardan mı yoksa bir hayvan pazarından mı geldiği önemsizdir.- Saklanacak şeyiniz yoksa şeffaf bir soruşturma isteyenleri korkutmanıza gerek yoktur.

- Çin hükümetinin bu son derece agresif tepkisi sadece laboratuvar kazası teorisini besliyor.Çin, kalitesiz mallarını, Afrika'ya mı satacak? Çin'in Avustralya'nın ham maddelerine daha fazla ihtiyacı var!

- Bunda yanlış olan nedir? Tehditler kesinlikle kabul edilemez. Ekonomik bağlarımızı yeniden düşünmeliyiz ve eleştirenleri tehdit eden rejimlere bağlı olmamalıyız.  

Virüsün kaynağı konusunda dünya medyasının ve siyaset kurumunun genel sessizliğini, siz neye bağlıyorsunuz?



SB NOT: Avustralya'nın Victoria kentinde "lockdown" olduğu saatlerde Çin'den uçakların havalimanına inmesine ne demeli? .. ilgili video THE NEW NORMAL IS COMPLETE ISOLATION AND TOTAL DEHUMANIZATION - IF YOU ALLOW IT (BANNED BY YOUTUBE)


devamı sonraki sayfada....