Translate

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Salgın ve Almanya-Amerika Raporları

 


Gürbüz Evren - Bütün Dünya Dergisi, Ağustos 2020

CV-19 Salgını Hakkında Bilinmeyenler


2004 yılında dünya gündemine giren Kuş Gribi hastalığının virüsü, H5N1 olarak adlandırılmıştı. Bu virüs, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkede yüzlerce can aldı, beyaz et sektörüne büyük darbe vurdu. On milyonlarca kümes hayvanı itlaf edildi. Dünya genelinde üretici ve satış zincirinde toplam zarar 600 milyar doları buldu.


Nisan 2009'da, bu kez de Domuz Gribi başladı. Domuz Gribi virüsü de H1N1 olarak adlandırıldı.


2002'deki SARS, 2012'deki MERS ve Orta Afrika'dan çıkıp kıtanın farklı bölgelerinde yıllardır etkili olmaya devam eden on binlerce can alan EBOLA virüslerini de ayrıca hatırlatmakta yarar var...


Çin'in 11 milyonluk Wuhan kentinde, 2019'un son çeyreğinde ortaya çıkışından bu yana coronavirüsün yol açtığı kayıplar ise en çok ölümün kaydedildiği Domuz Gribini aşarak, dünya genelinde 600 bine doğru gidiyor.


Çünkü yeni tip coronavirüs, Kuş Gribi ve Domuz Gribi virüslerine göre çok hızlı ve daha çok kişiye bulaşma özelliğine sahip.


Dünyanın en önemli ilaç devlerinin bulunduğu ve kimya sektörü ekonomisinde devasa yer tutan Almanya, yeni tip coronavirüsün ortaya çıkacağını 2011 yılında biliyordu. Çünkü coronavirüsün sonraki yıllarda ortaya çıkacağını ve dünyayı kasıp kavuracağını haber veren rapor Alman Meclisi ve Hükümetine 2011'de sunulmuştu.


Almanya'da bulaşıcı hastalıklar alanında çalışmalar yürüten Robert Koch Enstitüsü tarafından hazırlanan söz konusu raporda, hastalığın belirtileri, kimleri vuracağı, nasıl bulaşacağı, ne kadar yaşlı insanın öleceği ve dikkat edin nasıl değişime (mutasyona) uğrayarak, dalgalar halinde devam edeceğine kadar her ayrıntı anlatılmıştır.


Hatta hastalığın başından beri duyduğumuz, "Virüs, Çin'in Wuhan bölgesindeki bir hayvan pazarında satılan yarasadan yayıldı" söylentisi de, 9 yıl önceki raporda, "Yeni tip coronavirüs Çin'deki bir hayvan pazarında yayılacak" ifadeleriyle yer almıştı.


Peki, olacakları 2011'de bilen Almanya, diğer ülkeleri haberdar etmiş miydi?


Şimdi gelelim Amerikan Askeri İstihbarat servisi DIA ile Ulusal Güvenlik İstihbarat Servisi NSA'nın ortaklaşa hazırladığı "Örtülü Savaş ve Yeni Virüs Salgını" başlıklı rapora.


Söz konusu rapor, söylendiği gibi Beyaz Saray'a 21 Kasım 2019'da değil, 2 ay önce, 20 Eylül 2019'da sunulmuştur. Ama işin en dikkat çeken yanı ise raporun, 10 Eylül 2019'da istifa eden Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'a daha önce verilmiş olmasıdır.


Başkan Trump'ın Çin, Kuzey Kore, Rusya, İran ve Venezuela'ya karşı en sert politikalar izlemesini öneren bunu da yaptıran Bolton, özellikle Çin, Rusya ve İran'a yönelik her türlü gizli savaş yöntemine başvurulmasını savunan çok tehlikeli bir isim olarak bilinir. Bolton'un geçmişte, Amerika ilaç devleri ve onların uluslararası ortaklarıyla çok yakın ilişkileri bulunduğu, FBI raporlarında, "gizli savaşlar meraklısı" olarak tanımladığı, ülke medyasında birçok kez gündeme gelmiştir.


Tekrar rapora dönecek olursak, Bolton, Ulusal Güvenlik İstihbarat Servisi NSA tarafından 30 Ağustos 2019'da kendisine iletilen rapordan, Başkan Trump'ın hemen haberdar etmemiştir.


Trump'ın John Bolton'u görevden almasının ardından Beyaz Saray'dan yapılan ikinci açıklamada, Bolton'un "bazı bilgi ve belgeleri aktarma konusunda yeterli hassasiyeti göstermediği" ifadeleri yer almıştır. Burada işaret edilen belgelerden biri de sözünü ettiğimiz rapordur.


ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının kızışmaya başladığı dönemde, Bolton'un Aralık 2018'de yaptığı açıklamadaki, "Çin'in Rusya'dan aldığı siyasi destekle de, dünyanın birinci ekonomisi olmasına asla izin vermeyiz. Bunu niçin her yolu deneriz. Çinliler, gözle göremeyecekleri silahlarla da vurmaktan çekinmeyiz" sözleri nasıl tercüme edilmelidir?


John Bolton'a yanıt veren Çin Dışişleri Bakanlığı'nın, "gözle görülemeyen silah emin olun döner, sizi bizden daha fazla vurur" ifadeleri de, bugün virüsten en çok vaka ölümün olduğu ABD'nin içinde bulunduğu durumu anlatmıyor mu?


Bu karşılıklı açıklamalardan kısa bir süre sonra, 2 Ocak 2019'da, Çin, ülkenin Sağlık İşleri Konseyi Başkanı Jang Jintano'nun başkanlığındaki bir heyet Dünya Sağlık Örgütü DSÖ'ye göndermiştir.


Heyet, DSÖ Başkanıyla yapılan toplantıda, Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı Bolton'un Çin'i tehdit ettiği, "gözle görülemeyen silah" tanımlamasına dikkat çekerek, bunun yeni tip bir virüs olabileceği ve Çinlilere bulaştırılmasının aslında dünya için kıyamet senaryosuna dönüşeceğini hatırlatmıştır.


Bir kez daha ABD istihbarat örgütlerinin raporuna dönelim.


Raporda, "Dehşet verici bir virüs salgının, Çin'den başlayarak tüm dünyaya yayılmak üzere olduğu, Asya ve Avrupa'nın ardından ABD'nin de bu hastalıktan çok büyük boyutlarda etkileneceği" uyarısı yapılmaktadır.


Raporda ayrıca Alman istihbarat servislerinin uyardığı sağlık kuruluşlarının Almanya Hükümetine, biri 2011 yılında diğeri ise 2015 yılında (bundan haberim yoktu) olmak üzere 2 rapor vererek, yeni tip virüs konusunu gündeme getirdiği belirtilmiştir. Alman istihbaratının söz konusu virüsten uluslararası ilaç devleriyle yürütülen çalışmalar nedeniyle haberdar olduğu kaydedilmiştir. Amerikan istihbaratın bu konuyu, o dönemden itibaren ciddiye alıp, sürekli izlediği vurgulanmıştır.


Buradaki soru şu: Amerikan Ulusal Güvenlik İstihbarat Servisi NSA, nasıl oluyor da Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton görevdeyken ve bu servisten sorumluyken söz konusu raporu Beyaz Saray'a ulaştırmaya çalıştı? NSA'daki bazı kişiler, Bolton'u bitirmek mi istediler?


Rapordaki çarpıcı ifadelerden biri de "Hastalık, Avrupa ve ABD'de, Çin'den daha fazla can alabilecek yönde gelişebilir. Bu gerçeği, devlet yönetimindeki bazı önemli isimler uzun yıllardır bilmektedir" şeklindedir.


Rapordaki daha da çarpıcı ifadeler ise "Virüsün ABD'ye vereceği olası zararların en düşük seviyede kalmasının sağlanması, Amerikan ilaç sanayisinin uzun süre önce öngördüğü bu tehlikeye karşı geliştirdiği ilaçları hızla devreye sokmasına bağlıdır" şeklindedir.


Bu raporu dikkate alması gereken yöneticilerden biri de ABD Sağlık Bakanı Alex Azar'dır. Lübnan asıllı Azer, Eylül 2017'de istifa eden Sağlık Bakanı Tom Price'ın yerine Ocak 2018'de göreve gelmeden önce Amerika Birleşik Devletleri'nin dünya devi bir ilaç firması Lilly Us'un tepe yöneticisi olarak çalışmaktadır.


Bakan Alex Azar'ı Trump'a öneren kişi ise John Bolton'dur. Ayrıca Bolton, Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı olmadan önce Azar'ın Genel Müdürlük yaptığı ilaç firması Lilly Us'un büyük maaş alan danışman kadrosundadır.


Trump, överek göreve getirdiği Bolton'un işine verirken, onun için "Çok tehlikeli fikirleri olan adam" ifadesini kullanmıştı.


Koronavirüsün bazı çevreler tarafından üretilip bir çeşit biyolojik savaş silahı olarak kullanıldığına ilişkin birçok teori ortaya atıldı. Aslında bu teoriyi doğrulayacak raporlar da ortaya çıktıkça dünyanın nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz.


Bütün Dünya Dergisi , Ağustos 2020


***

Hemen akla şu soru gelmekte:

2011 de Almanya ve Amerika'nın bildiği bu rapordan sonra mı, hem de 3 ay içinde

2 Kasım 2011'de Türkiye'nin Hıfzıssıhha Enstitüsü kapattırıldı?

SB



"O dönemde planladığımız aşı fabrikasının maliyetini 200 milyon dolar olarak hesaplamıştır. Bu rakamın günümüz şehir hastanelerinin milyar dolarlık maliyeti karşısında çok düşük kaldığını dikkatinize sunarım!...

Eğer merkezi tasarladığımız gibi inşa edebilmiş olsaydık, şu anda dünyada pandemi (küresel salgın) yaratan Koronavirüs aşısını burada üretebilirdik! Ağustos ayında Faz-3 aşısını hazır hale getirebilirdik!...

Aşı üretim tesisleri biyolojik savaş ve korunma açısından çok önemli merkezlerdir. Dünyada birçok ülkenin böylesine stratejik bir kurumun kapatılmasından çok mutlu olduklarını hem sizin, hem de milletimizin bilmesini istiyorum.

Bu çok önemli konunun siyasi otoriteye ve halkımıza doğru anlatılması halinde, aşı üretim merkezinin tekrar açılmasını, aşı başta olmak üzere tüm bioteknolojik çeşitlerin ülkemizde üretilmesini sağlayabiliriz." Dr. Erol Afşin

Uğur Dündar / Sözcü 19 Mart 2020


"2009 yılında Devlet Planlama Teşkilatı '9.Kalkınma Planını' planladı. Bu 2009 yılındaki kalkınma planında, o tarihlerde Devlet Planlama Teşkilatı'nın özellikle planlama raporunun 282.maddesinde aynen 'aşı araştırma ve üretim merkezi' planlanmıştır. Bakın, Devlet Planlama Teşkilatı 'Aşı Araştırma ve Üretim Merkezi'nin 2009 yılında planlanmasını yapıyor, ama maalesef Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldığı gibi, 2011 yılında Türkiye'nin en önemli aşı araştırma ve üretim planlama merkezi olan Hıfzıssıhha Merkezi de kapatılmış! Ne kadar büyük öngörüsüzlük! Bu öngörüsüzlüğü Askeri Hastaneler'de de görüyoruz!" Haluk Pekşen / 20 Mart 2020



"Cumhuriyet döneminin sağlık alanındaki en önemli eserlerinden olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü, teknolojik yönden geri bırakıldı ve 2011 yılında kapatıldı."




Refik Saydam Hıfzıssıhha da, tarım gibi, hayvancılık gibi, madencilik gibi ABD ile stratejik müttefikliğe, asla gerçekleşmeyecek olan AB hayaline kurban edildi. Refik Saydam Hıfzıssıhha'nın eski başkanı Dr.Erol Afşin :  "Aşı üretim merkezleri biyolojik savaş ve korunma açısından çok önemli merkezlerdir. Dünyada birçok ülkenin böylesine stratejik kurumun kapatılmasından çok mutlu olduklarınızı bilmenizi isterim!" 

Böyle stratejik kurumların kapatılmasını isteyen küresel iradeler, elbette ki, Büyük Ortadoğu Projesi karşısında, Büyük İsrail Devleti projesi karşısında, Batı'nın Şark Projesi karşısında Türk milletinin savunma mekanizmalarını ortadan kaldırmak isteyenlerdir.