Etnik Temizlik
Modern zamanların sıkça kullanılan kavramı olan etnik temizliğin yakın tarihin ve günümüzün en aktif soykırım türlerinden birisi olarak ele alabiliriz. Soykırım kavramlarına yeni eklenen etnik temizliği şu şekilde tanımlayabiliriz.
" Bir etnik grubun, başka bir grup, güç odağı, devlet, uluslararası güç merkezleri tarafından yapılan siyasi ve askeri bakılarla, ekonomik, sosyal, kültürel baskıyla, kanuni dayatmalarla, doğrudan veya dolaylı terörle, siyasi ve diplomatik engellerle, ayrımcılıkla, ırkçılıkla, vatandaşlıktan çıkartılarak veya nüfus kayıtları tahrip edilerek, terörize edilip, soykırımı tasarlanan grubun ve üyelerinin, yüzyıllardır yerleşik olarak yaşadıkları bir veya değişik bölgelerden kronik olarak, kısmen, birden veya toptan techiri sağlanarak, hedef seçilen grubun etnik köken üyeliğine sahip olan bireylerinin öldürülerek ya da grubun üyelerinin esir ya da köle olarak kullanılması amacıyla başka bölgelere techiri sağlanarak, mevcut bölgeden ezeli sahipleri boşaltılan bölgere hâkim etnik grubun ve hâkim etnik gruba destek veren devlet veya devletler ittifakının yeni ve istediği grubu yerleştirmeleri, bir veya birden fazla uluslararası kurumun buna desteği, hedef seçilen grubun tümden, kısmen veya üyelerinin bölgeden çeşitli metotlar kullanılarak, askeri, etnik, dinsel, dilsel, demografik, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel olarak silinmesi amacıyla soykırıma uğratılması olayıdır."
Bu tür soykırımları, tarihte Amerika'yı, avustralya'yı ve Afrika'yı, Yeni Zelanda'yı işgal eden Avrupalı sömürgeci devletlerin yaptıkları olaylardan ortaya çıkardığımız gibi;
aynı zamanda günümüzde de Kıbrıs'ta, Türk ulusunun 1912, 1963-1964 ve 1974 döneminde Yunanistan destekli Kıbrıs Rumları tarafından etnik temizlik soykırımına uğratılmasında olduğu gibi;
Bulgaristan'da da 1970-1989 yılları arasında Türklere karşı kültürel restorasyon adı altında etnik temizlik gerçekleştiren Bulgar Devleti'nin 350.000 Türk'ü Türkiye'ye zorunlu göçe itmesini;
Yunanistan'ın Türklerin mallarına el koyarak Pontusları Türklerin yüzyıllardır bulundukları ve sahip oldukları araziye yerleştirmelerini ve Türkleri, Arnavutları, Pomakları ve Makedonları vatandaşlıktan çıkarmalarını;
II.Dünya Savaşı sırasında Yahudi ve Çingenelerin bulundukları bölgelerden sökülüp başka bölgelere techir edilerek ve esir olarak kamplarda yol yapımında ve değişik inşaat işlerinde bir daha dönmemek üzere sonu ölüm olarak bilinen çalıştırmaları;
Batı ve BM destekli olarak kurulan İsrail devletinin milyonlarca Filistinliyi vatanlarından bir daha dönmemek üzere tehcir etmesini; ABD, İsrail ve İngiltere destekli Kuzey Iraklı Kürtlerin (Barzani-Talabani ikilisinin güçlerinin) bölgede bulunan Türkmen, Arap ve Keldani varlığını ortadan kaldırmak için hedef seçilen gruba / ulusa yönelik olarak uyguladıkları nüfus kayıtlarını yok etme, mallarına el koyarak topraklardan sürme, suikastlar düzenleyerek yıldırma ve bölgeden göçü sağlama, zorla sürme gibi ABD tarafından izinli olarak yapılan bu sistemli terörize çalışmaları;
İsrail'in Filistinlilerin topraklarına terörize ederek askeri harekat düzenleyerek kovmalarını;
Danimarkalıların Grönland'daki Thule Eskimolarını iç bölgelere techiri;
İsveç ve Norveç Sami halkının topraklarından sürülmesini;
Afrika'dan milyonlarca yerlinin köle olarak Amerika kıtasına techirini;
Amerikalı yerli halkın bulundukları bölgelerden başka bölgelere yok edilmek amacıyla saçılarak techirini, hedef seçilen grubun ve üyelerinin bir daha bölgeye geriye dönülmesinin kesinlikle engellenmesini, daha sonra bölgelere soykırımcı grubun kronik olarak ya da birden kendi etnik kökenli grubunu veya üyelerini yerleştirmesini, bölgenin tümünün planlı bir biçimde amaç olarak soykırımcı grup ve destekçileri tarafından ele geçirilmesini, ele geçirilmek istenen bölgede soykırımcı grub tarafından, coğrafik, siyasi, kültürel, askeri ve ekonomik iktidar olabilmek için, bölgenin esas sahiplerinden bölgeyi tamamen boşaltıp, işgal ederek ebediyen yerleşme amacıyla yapılan soykırım türü olarak ele alabiliriz.
Sefa M.Yürükel
Soykırımlar Tarihi - Batı'nın İnsanlık Suçları
Buna, Ermeni Techiri örnek olarak gösterilemez, çünkü yapılan techir hükümlerine göre techire maaruz kalanların geri dönmesi garantilenmiştir. Lâkin techire maaruz kalanların çoğu geri dönmemeyi tercih etmiş ve başka ülkelere göçmüştür. Geri dönmeyenlerin mal varlıklarının tazminatı da verilmiştir. (1)
ilgili:
Allegations about the events of 1915 in Eastern Turkey
Ermeni Topraklarını Türkler zorla mı aldılar?
HOW THE TURKS OF THE PELOPONNESE WERE EXTERMINATED DURING THE GREEK REBELLION
Mora'da Türk Soykırımı
TURKS, AZERBAIJANIANS, ARMENIANS: GENOCIDE OF HISTORICAL TRUTH
Do you want to know what happened, or have you already decided to take part in running this political game?
ANADOLU'DA YUNAN ZULMÜ VE KURTULUŞU - 6
Trakya’nın İşgali ve Yunan Mezalimi (1919-1922)
(1) ‘Tehcirden Dönenlerin Malları’ (‘Properties of Those Returning from the Relocation’), Sosyal Tarih, Sept. 1994, at 45–48; Bakar, ‘Malların İadesi’ (‘Returning of properties’) in H. Özdemir (ed.), Türk-Ermeni İhtilafı Makaleler (‘Papers on the Turko-Armenian Conflict) (2007), at 327–339. See enactment of 8 Jan. 1920. Md. 33 bTakvim-i Vekayi 12 Kanunu Sani 1336 N° 3747 BOA.MV. 245/15 Düstur II Tertip.C.II. at 553–554.
"Giritliler niçin kurtuldular biliyor musunuz? Bir gece hep birlikte ayaklandılar ve Türkleri kestiler. bizim elimize de Kıbrıs Türklerini kesmek fırsatı geçti, ama liderlerimiz herşeyi berbat etti." To Periodiko Dergisi - Temmuz 1990
EK:
*
Urfa'daki Arap eyaleti!
Resmi rakamlara göre Türkiye'deki Suriyelilerin sayısı 2,5 milyona ulaştı. Ancak sınır kontrol edilemediği için son gelenlerle birlikte bu rakam 3 milyonu aştığı da söyleniyor. Yani 23 milyon nüfuslu Suriye'nin neredeyse yüzde 15'i artık Türkiye'de yaşıyor...
En önemlisi de Suriye'de bile 3 milyonluk şehir olmadığına göre komşu ülkenin en büyük eyaleti artık Türkiye'de!... Bu arada Güneydoğu'nun demografik yapısı da müthiş biçimde değişiyor...
Örneğin nüfusun en az yüzde 35'inin Arap olduğu Urfa'da, Suriyeli Araplar bu oranı neredeyse yüzde 45'e çıkardılar. Kentte en az 500 bin Suriyeli Yaşıyor. Türkmen akınıyla birlikte kentin yapısı daha da değişecek...
Sınırdaki işgal ve katliam devam ederse Türkiye'deki Suriyelilerin sayısının 5 milyona ulaşmasında hiçbir engel yok...
Yani AKP iktidarı, ABD taşeronluğu uğruna Esad'ı devirmek isterken, Türkiye'ye çok büyük bir sığınmacı sorunu kazandırıldı ki, milyonlarca kişinin daha ne kadar ve nasıl barındırılacağı tartışılmaya devam edecek....
ABD'nin desteğiyle Ayn El-Arap'tan IŞİD'i çıkartan PYD şimdi Ayn El-Arap - El Cezire arasında bir Kürt koridoru açmak için Araplar'dan sonra Suriye Türkmenlerini de bölgeden tasfiye etmeye başladı...
Yani "devlet" peşindeki Kürtler bölgedeki Arap ve Türkmenleri vatansızlaştırma operasyonu başlattı...
Velhasıl, Suriye'deki Türkmenlerin, "Vatanımız elimizden alınıyor" çığlığının gerisinde yalnızca bir sığınmacı dramı yaşanmıyor, ABD'nin bölgede bir Kürt devleti kurma çabası da yoğunlaşıyor... Ne yazık ki bu planda da emperyalizmin Suriye'de baş kesen maşası, şeriatçı terör örgütü "IŞİD" kullanılıyor... Çünkü PKK-PYD cephesi, Suriye topraklarında devlet kurmak için de "IŞİD'le mücadele" zırhına saklanmış...
Peki; Kürt siyasetinin "Büyük Kürdistan" planı Suriye'den mi ibaret?..Hayır!.. Çünkü Irak zaten bölünmüş...Suriye düşünce kaos önce İran sonra da Türkiye topraklarına sıçradğında, ABD'nin Şam tuzağında taşeron olanlar bakalım nereye kaçacak?...
Mehmet Faraç, Aydınlık, 16/6/2015
*
ABD'nin El Nusra'ya desteği kanıtlandı
İngiliz Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, ABD'nin El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ile ilişki içerisinde olduğunu öne sürdü. Bölgedeki en güvenilir muhabirlerinden biri olarak kabul edilen Fisk, "El Nusra, IŞİD karşıtlığı kartını oynuyor. Normalde ABD'nin bu örgüte silah verdiğini söyleyenlere komplo teorisyeni denir. Ancak, istihbarat raporları ve tarih bunun tersine işaret ediyor" ifadelerini kullandı.
Tarihte komplo teorisi denen pek çok şeyin doğru çıktığını belirten Fisk, 1933'teki Reichstag yangının komünistler tarafından değil Naziler tarafından başlatıldığını, İran Başbakanı Muhammet Musaddık'ın CIA ve MI5 tarafından devrildiğini ve daha pek çok olayı hatırlattı. Fisk, İran'ın Suriye için büyük harcamalar yaptığını ve nükleer silah üretimini sürdürdüğünü söyleyerek, İran'ın "İsrail ve Sünni devletler tarafından, Nusra Cephesi ve IŞİD'den daha büyük tehlike olarak görüldüğünü" öne sürdü.
Sözcü,16/6/2015
*
ABD, sınırımızdaki demografik yapıyı tamamen değiştiriyor!..
Sadettin Tantan, kirli projede IŞİD ve PKK’yı kullanan ABD’nin IŞİD’i bombalıyorum diye Türkmen ve Arapları göçe zorladığını, böylece bölgeyi PYD’ye teslim edeceğini vurguladı;
“Proje IŞİD ve PKK aracılığıyla yerine getiriliyor, Türkiye’de seyrediyor, destek veriyor. PKK ve PYD’lileri uzun süredir Amerikalılar eğitti. IŞİD’de Batı’nın desteklediği bir örgüt. Burada olaya şöyle bakmakta da fayda var. Suriye’de rejiminin değişmesine yönelik olarak Batı ülkeleri muhaliflere hiç destek vermedi. Ne Avrupa Birliği ne de ABD destek verdi. Veriyormuş gibi yaptı ama ciddi bir destek vermedi. Suriye’nin kuzeyinde Cezire, Afrin ve Ayn el Arap adlı üç kanton devlet kuruldu. Bunları PKK-PYD kurdu. Ama orada PKK-PYD’ye karşı bir sürü partiler var. Sadece Kürtler değil Arap, Türkmen, Asuri, Ezidi bir sürü topluluklar var orada. O partiler de baskı altına alınmış durumda. Çünkü PKK-PYD’nin silahlı gücü var. ABD şimdi IŞİD’i bombalıyorum diye o koridorda PKK-PYD dışındakileri göçe zorluyor. Orayı tamamen PKK-PYD’nin kontrolüne bırakıyor. Bu demektir ki, Irak petrol ve doğal gazının güvenli bir şekilde Akdeniz’e akıtılması buradan yapılacak. Türk siyaseti de burada tamamen teslim alınmış vaziyette”
Tantan, Süleyman Şah türbesinin taşınmasının da bu projenin bir parçası olduğunu öne sürerek, “Bütün sınır bölgelerinde yaşayanlar göçe zorlanarak buradaki demografik yapı değiştiriliyor. Kürt koridoru oluşturuluyor. Bunların hepsi planlı olarak yapılıyor. Oradaki muhaliflere silah veriliyormuş gibi yapılarak yabancı servislerin faaliyetlerine göz yumuluyor. Hem Irak’ta hem de Suriye’de, Türkmenler göz ardı ediliyor. Türkmenler bir araya gelemedi. Bir şekilde Kürtler bir takım silahlı örgütler aracılığıyla bir araya geliyorlar. Ama Türkmenler’de geçmişten bugüne kadar böyle bir şey yapılamadı. Bu Ortadoğu Projesi’ni yabancı servisler çok iyi çözdükleri için burada hem dini, hem de etnik yapıyı kullanıyorlar ve muvaffak oluyorlar. Türkiye’de maalesef bu büyük projede taşeronluk yaptı. Geri dönme şansı da sıfır şu anda.Geri dönebilir ama bu iktidar dönemiyor. Çünkü esir oldu. Neden? Çünkü, çözüm süreci dedikleri de bu planın bir parçası. Çözüm süreci bir aldatmaca. Oslo görüşmeleri falan aslında Irak’taki petrol ve doğalgaz kaynaklarının bu koridordan Akdeniz’e güvenli bir şekilde akıtılması projesi için zaman kazanılması için yürütülmüş faaliyetler. PKK’nın Kandil’de silahlı bir şekilde tutulması da bu projenin hayata geçirilmesinin bir parçası”
PKK’nın bir şekilde IŞİD’de karşı askeri bir savaş kazanıyormuş gibi gösterilerek parlatıldığını kaydederek, “Ayn el Arap denilen ufacık bir yerde bir toprak parçası elde etti ama etrafındaki bütün köyler IŞİD’in elindeydi. Şimdi ABD uçakları bombalayarak IŞİD’çileri de oradan uzaklaştırıyorlar. Aslında bombalarken de IŞİD’çileri öldürmüyorlar, sivil halkı öldürüyorlar. Orayı terketsinler diye. Uygulanan proje şudur; Orta Doğu’daki insanların, siyasi iktidarların Batı’ya hizmet edecek şekilde köle gibi kullanılmasına yönelik olarak bölgenin dizayn edilmesidir. Aynı zamanda Orta Doğu’daki zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarının Batılı büyük şirketlerin güvenli bir şekilde kullanması projesidir. Doğu Akdeniz’de de, Orta Doğu’da da öyle. Siyasi rejimler üzerinden halklar esir alınmış durumda. Türkiye’de bunun içinde”. Yeniçağ, 17/6/2015
*
"Koalisyon ve rejim uçaklarının da saldırılarının devam ettiği bölgede yaşayan 15 bin Türkmen, Akçakale Sınır Kapısı’na doğru yürüyüşe geçti. Türkmenler, kapalı olan sınırın açılmasını istiyor." Basın, 4/6/2015
*
"MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin, “Bir günde 200 bin Suriyeli sığınmacıyı Türkiye’ye alan AKP, Kilis kapısından bir Türkmen’i içeri almıyor. Böyle bir düşmanlık olabilir mi?”..." Basın, 5/6/2015
Kürt devleti için operasyon yürütülüyor
MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, PKK’ya bağlı YPG’nin ÖSO’nun kolu olarak faaliyet gösteren Burkan El Fırat ile birlikte yürüttüğü Tel Abyad Operasyonunun 40. gününde en stratejik noktaya ulaştığını söyledi.
Ayn El Arap ile Ras Al Ayn’dan eş zamanlı olarak batı ve doğu istikametine doğru gerçekleştirilen operasyonun Tel Abyad’aYPG’nin girmesiyle sonuçlandığını vurgulayan Özdağ, ABD’nin burada bir Kürt devletinin kurulmasının yolunu açtığını söyledi. Özdağ, “ABD’nin Suriye’de sadece YPG’ye destek sağlayan bir askeri operasyon yürütmesi derdinin ne IŞİD, ne El Kaide ne de Esad Yönetimi olduğunu, sadece Irak’takine benzer bir Kürt bölgesi oluşturmak ve bunu tahkim etmek olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu.
Basın,17/6/2015
BÖLGEDE "KÜRTLER" DIŞINDA DİĞER ETNİK UNSURLARDAN ARINDIRMA SÜRECİ BAŞLAMIŞTIR. ARAP VE TÜRKMEN SAKİNLERİ YAŞADIKLARI YERLERİ TERKETMEK ZORUNDA KALMAKTADIR....link
KARS, ARHAN, IĞDIR VE DİĞER DOĞU İLLERİMİZDEN DE AZERBAYCAN TÜRKLERİ ÇIKARILMAKTADIR....! - link
BU SADECE TÜRKİYE'NİN DOĞUSU İÇİN DEĞİL AYNI ZAMANDA BATISI İÇİNDE GEÇERLİDİR. TÜRKİYE İŞGAL ALTINDADIR VE BU BİR "SOYKIRIM"DIR
*** Silvan'ı Bir Günde 5- 6 Bin Kişi Terk Etti.... ***
Silvan Muhtarlar Derneği Başkanı Murat Ateş:
'Yaşanan olaylar nedeniyle Silvan'dan dün 5- 6 bin kişinin
ilçeden ayrıldığını öğrendik.'
David Rockefeller:
"Dünyada bir devlet oluşturduğumuzda, modern dünya daha mükemmel ve daha istikrarlı olacaktır. Halkların, kendilerini yönetme hakları, artık dünya bankerleri ve entelektüelleri olan elit’in otoritesi altına girecektir.
Yüzyılımızda izleyeceğimiz strateji budur. "
Henry Kissinger:
"Hangi yol seçilirse seçilsin, Birleşik Devletler ya da Avrupa’ya dayanan çokuluslu şirketler, küreselleşmeyi yönlendiren lokomotifler olarak ortaya çıkmaktadır. ABD ve Avrupa’nın çokuluslu şirketleri, gelişmekte olan ülkelerin şirketlerini yutacaktır. "
George Kennan:
"Dünya servetinin yüzde 50’sine ama nüfusunun yüzde 6,3’üne sahibiz. Bu durumda kıskançlık ve kızgınlık odağı olmamız gayet normaldir. Önümüzdeki dönemde bu ayrıcalıklı pozisyonun devamını sağlayacak bir ilişkiler ağı örgütlemeliyiz.
Dünyayı, korku salarak sindirmeliyiz. "
! KOMPLO TEORİSİ DEĞİL, GERÇEK !