After the Armistice of Mondoros, the countries that had signed the agreement did not consider it necessary to abide by its terms. Under various pretexts the navies and the armies of the Entente (France, Britain and Italy ) occupied Istanbul, while the province of Adana was occupied by the French, and the British occupied Urfa and Maraş. In addition, British soldiers were in Merzifon and Samsun, and Italian soldiers were in Antalya and Konya. On the 15th of May 1919 the Greek Army landed in Izmir in accordance with the Allied powers.
The Turkish War of Independence began under these difficult conditions on the 19th of May 1919 when Mustafa Kemal landed in Samsun. It is after this date, which marks the beginning of the Turkish War of Independence, that a national resistance arose across Anatolia. Mustafa Kemal became the leader of the national struggle movement which quickly grew in strength. Once the congresses in Erzurum and Sivas were held in the summer of 1919, the objectives of the national pact were declared.
When foreign armies occupied Istanbul on the 23rd of April 1920, Mustafa Kemal inaugurated the Turkish Grand National Assembly and established a provisional new government whose center was Ankara. On the same day, Mustafa Kemal was elected President of the Grand National Assembly. The Greeks started to advance towards Bursa and Eskişehir. On the 10th of January 1921, the enemy forces were heavily defeated by the Commander of the Western Front, Colonel Ismet and his troops. On the 10th of July 1921, the Greeks launched a frontal attack with five divisions on Sakarya.
After the great battle of Sakarya, from the 23rd of August to the 13th of September, the Greek Army was defeated. After the battle, the Grand National Assembly gave Mustafa Kemal the titles of Ghazi and Marshal. Mustafa Kemal, who was determined to drive the foreign occupiers out, ordered a decisive attack which was launched on the 26th of August 1922. Enemy forces were surrounded, killed or captured on the 30th of August at Dumlupınar, and by the 9th of September 1922 the fleeing enemy forces were defeated in Izmir.
On the 24th of July 1923, with the signing of the Treaty of Lausanne (Lozan Antlaşması ) the independence of the new Turkish state was internationally recognized. On the 29th of October 1923, Atatürk declared the new Turkish state a Republic.
Turkish Serie "Karayılan", is about the invasion of Antep (Today Gaziantep), first by British, one year later by French military...So began the defense of Antep....
6000 Turkish citizens, mostly civilians, were killed....
Turkish Grand National Assembly gave in 1921 March "Gazi-Veterans" title to Antep - Gazi-Antep.
After a treaty has taken , French military left Gaziantep on 25 December 1921.
This is a small part of the Independence war of Turkish people during the war......
We remember our martyrs....
SB
Karayılan with English Subtitle
Photo:
14 MARTYRS :
14 children from Gaziantep between 12-14 years, their hands tied behind, on their knees, an shot to dead by French soldiers.
ŞAHİNBEY :
DEFENCE OF ANTEP:
30 Ekim 1918´de imzalanan Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri paylaştıkları topraklara sahip olmak amacıyla harekete geçerken, 17 Aralık 1918´de İngilizler Antep´e girmiştir. Bir yıl süren bu işgale Fransızlar tepki göstermiş, 1918 Eylül´ünde yapılan İngilizlerin Musul üzerindeki “Nezaret Hakkı” ndan vazgeçmeleri ile önce Suriye daha sonra Antep, Urfa ve Maraş boşaltılmıştır.
Bunun ardından Fransızlar 29 Ekim 1919´da Kilis´i, 5 Kasım 1919´da Antep´i işgal ettiler. 1920 yılının başında ise ünlü Antep Savunması başlamış oldu. 1 Nisan 1920´de başlayan Gaziantep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.000 Antepli şehit olmuştur.
Bu olağanüstü savunma sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 6 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep´e "Gazi" ünvanını vermiştir. 15 Mart 1921 tarihinde Londra´da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonu Antep, Adana ve çevrelerinin Türklere geri verilmesi hususunda mutabakat sağlamıştır. Nitekim bu antlaşma Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921´de son Fransız askeri Antep´ten ayrılmıştır.
ŞAHİNBEY (Mehmet Sait)
Şahinbey, 1877 yılında Gaziantep’te, Bostancı Mahallesi 55 numaralı evde dünyaya gelmiştir. Milli Mücadele yıllarında büyük yararlılıklar gösteren ve etrafına adeta ışık olmuş bir kahramandır. Asıl adı Mehmet Sait’tir. ‘Şahinbey’, yöre insanının kendinse verdiği takma adıdır.
Şahinbey, Sina cephesinde çarpışmış, gösterdiği başarılardan ötürü terfi ettirilmiş ve döndüğünde Memleketi olan Gaziantep’in Nizip ilçesine Askerlik Şube Başkanı olarak atanmıştır. Gaziantep’in işgal edilmek istenmesi üzerine, Ayıntap Heyet-i Merkeziye’ye müracaat eden Şahinbey, düşmanın şehre giriş istikametinde bulunan cephelerde görevlendirilmiştir.
Şahinbey, Gaziantep’i işgal etmek isteyen Fransızlara engel olabilmek amacıyla, düşmanın şehre geliş istikameti olan Kilis yönünde üç müdafaa hattı kurmuştur. Yanına, yerel Kuvay-ı Milliye Teşkilatı’ndan aldığı yaklaşık 200 kişilik birlikle, direnişi örgütlemiş ve Fransız Kuvvetlerinin, şehre girmesini uzun süre engelleyebilmiştir.
Fransız Kuvvetleri Birliği, yaklaşık olarak 8000 piyade, 200 süvari, 4 tank, 1 batarya top, 16 ağır makineli tüfek ve çok sayıda otomatik tüfekten oluşmasına karşın, Şahinbey ve arkadaşlarından oluşan yaklaşık 200 kişilik Kuvay-ı Milliye kahramanları karşısında, bir adım bile ilerleyemeden, çakılıp kalmıştır.
Ancak, Fransızlar güçlerini bir şekilde aldıkları takviyelerle artırarak yüklendikçe, çetin çarpışmalar meydana gelmiştir. Çarpışmalar neticesinde, büyük kayıplar veren Şahinbey ve arkadaşları, sonunda 87 kişi kalmışlardır. Bu durumda bile, çarpışmalardan vazgeçmeyen Şahinbey, o dönemde Gaziantep için son müdafaa hattı olan Kilis tarafından girişte bulunan Elmalı köyü civarındaki çarpışmalarda 86 arkadaşını daha yitirmiş ve tek başına kalmıştır.
Şehit olmadan önce;
‘Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şehit kanı karışmıştır. Bize; Namus, Din ve Bağımsızlık için ölüme atılmak, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir an evvel topraklarımızdan defolup gidin. Yoksa kıyarız canınıza. Eğer, düşman buradan geçerse; Ben Antep’e ne yüzle dönerim, düşman ancak benim cesedimi çiğner de öyle girer Şehir'e’ ifadelerini söylediği dilden dile dolaşır.
Gerçekten de öyle olmuştur. Tek başına kalan ve cephanesi biten Şahinbey, Elmalı köprüsünü terk etmemiş, çarpışmaya yumruklarıyla devam etmiştir. Fransız Kuvvetleri, savaş adap ve ahlakına yakışmayan insanlık dışı hareketlerde bulunarak; Şahinbey’in üzerine adeta çullanmışlardır.
Şahinbey, yüzlerce süngü ile delik deşik edilerek, köprü başında şehitlik mertebesine yücelmiştir. Acı haber şehre tez zamanda ulaşmıştır. Şahinbey’in naaşını, yörenin diğer bir kahramanı olan Karayılan, kucağında şehre kadar taşımıştır. Bu hüzünlü olay, yöre halkını çok etkilemiş, Şahinbey üzerine ağıtlar yakılmıştır.
Şahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında.
Uyan Şahin uyan gör neler oldu.
Sevgili Ayıntab'a Fransızlar doldu.
KARAYILAN (Kürt Mulla)
Karayılan, Atmalı** aşiretinden olup, 1888 yılında Maraş’ın Pazarcık ilçesi, Höcüklü Köyü, Elifler mezrasında doğmuştur. Babası Ermeniler tarafından şehit edilmiş, kendi kendine okuyup yazma öğrenmiş, köyünde imamlık yapmış çok zeki bir yurtseverdir.
I. Dünya Savaşı esnasında, Rus Cephesi’nde savaşmış ve yaralanmıştır. Bu cepheden köyüne dönen Karayılan, yaralarının iyileşmesinin ardından bir müddet sonra, hükümet kuvvetleri ile birlikte katıldığı bir çatışma neticesinde, halkı kırıp geçiren Balyan’lı eşkiya Bozan ağayı vurmuş ve adamlarını darmadağın etmiştir.
Karayılan, Gaziantep’in zor günlerinde, etrafında topladığı arkadaşlarıyla, Karabıyıklı diye bilinen mevkiide, Fransız Kuvvetlerine çok büyük darbeler indirmiştir. Böylelikle de Kuvay-ı Milliye saflarına katılmış, Şahinbey’in de dava ve silah arkadaşlarından birisi olmuştur.
Fransızlara karşı bir çok mücadeleden başarıyla çıkmış olan Karayılan, Elmalı Köyü köprüsünde şehit düşen Şahinbey’in haberini aldıktan sonra büyük bir sarsıntı geçirmiş olmasına karşın, Şahinbey’in cesedini şehrin merkezine kadar kucağında taşımıştır.
Ancak, zaman durma ve Şehitlere ağlama zamanı değildir. Mücadele tüm hızıyla sürdürülmüştür. Karayılan ve silah arkadaşları, amansızca saldıran düşmana karşı bir çok çarpışmaya katılmış, kimisinde yaralanmış, kimisinde ise ölümden döndüğü olmuştur. Ama, hiçbirinde mücadele etmekten yılmamış, çekinmemiştir.
Böylesi mücadelelerden birinde, kendisine verilen Şıhın Dağı (Sarımsak Tepe)’ndaki Fransız Kuvvetlerini geri püskürtme görevini yaparken, şehitlik mertebesine ulaşmıştır.
Karayılan der ki Harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
Nerde düşman varsa orada bitirek,
Vurun ha yiğitler namus günüdür
Nazım Hikmet
CENGİZ ÖNAL
**ATMA / ATMALI AŞİRETİ:
TÜRKMEN ve 12 oymaklı Kürt boyuna ayrılan Atmalar, Sünnî ve Alevî'dirler...
İlk kez 1560 yılına ait Malatya tahrir defterinde rastlanmaktadır. Buna göre, birkaç neferden oluşan “Atmalu” cemaati, bir başka cemaatle birlikte, 1560 yılında Malatya’nın ‘Keder Beyt’ nahiyesinde meskundu. En eski ikinci kayıt ise, 1563 yılında Maraş topraklarında Alma Kuşağı Mezraı’nda başkalarıyla birlikte tarımla uğraştıklarını göstermektedir. Üçüncü olarak, Arapgir sancağına ait 1643 tarihli avârız-hâne defterinde Atma adlı köyün, Arapgir sancağının en büyük ya da kalabalık köyü olduğu görülmektedir.
Boylar topluluğundan mürekkep bir konfederasyon olduğu anlaşılan Rişvav kabîlesine bağlı olan Atmalar Kurmançca konuşurlar. Harran Ovası'na yerleştirilenlerin Karakeçililer'le akrabalık kurdukları ve onların nesillerinden gelenlerin Atman olarak adlandırıldıkları da bilinmektedir. Atmalılar’ın Osmanlı tahrir defterlerinde bazen Türkmen Ekradı (Türkmen Kürtleri), bazen de Ekrad (Kürtler! - konar-göçer anlamındaki "Ekrad Taifesi" ifadesini "Kürt Ulusu" olarak tahrif etmişlerdir.) olarak anılmalarının, Bozok Türkleri’nin Beydili/Begdili boyunun “Kürtler” cemaatinden/aşiretinden olmalarından kaynaklanıyor olması muhtemeldir.
Nitekim arşivlerde Beydililer için “Kürt Beğdilisu cemaati” tabirinin kullanıldığı da görülmektedir. (Bilindiği gibi Oğuzlar 12’si Bozok, 12’si de Üçok olmak üzere 24 boydan teşekkül etmekte olup, Beydili Boyu, Kayı Boyu gibi Bozoklar’dandır. Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları gibi beylikler Beydililer tarafından kurulmuştur.)
Karayılan’ın Atmalılar’dan oluşan çetesi ile Antep’in kurtuluşunda oynadığı rolün yanı sıra, Pazarcıklı Atmalılar’ın reisi Yakup Paşa (Paşo Ağa / Yakup Hamdi Bey) da Maraş’ın savunulması ve kurtuluşu olayında 350 kişi ile yer almıştır. Turgut Özal'da bu aşirettendir....
Yani, Kürtlerin büyük bir kısmı TÜRK boylarındandır. Kürt ırkı ya da Milleti yoktur, zamanla Arap, Ermeni, Yahudi ve Farsilerle karıştıklarından benliklerini kaybetmişlerdir.
bununla ilgili makaleler/kaynaklar:
SEYYİD AHMET ARVASİ VE DOĞU ANADOLU GERÇEĞİ
DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ
TÜRKİYE’DE ETNİK MOZAİKTEN BAHSEDİLEMEZ…
KÜRTÇÜLÜK VE TARİHSEL GELİŞİMİ 1-3
EMPERYALİSTLERE VE BÖLÜCÜLERE ALET OLMAYIN!
ATALARINIZA LAİK OLUN!
KENDİNİ BU VATANIN BİR EVLADI OLARAK GÖREN VE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ KORUYUP KOLLAYAN HERKES BİZDENDİR!
DUY EY BATI...
SB.
14 ŞEHİT ANITI
Şehirdeki Ermeniler, Fransız askerlerine hem yiyecek temin ediyorlar hem çeşitli yalanlarla şehirdeki insanlara saldırtıyorlardı. Beğendikleri evlerin, dükkanların, bağ ve bahçelerin kendilerine ait olduğunu söylüyorlar ve Fransız askerlerinin de desteğini alarak Türklere ait olan bu yerlere sahip olmaya çalışıyorlardı.
Ermeniler o kadar çok ileriye gitmişlerdi ki çocukların silah taşıdıklarını, muhbirlik yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Fransız askerleri, yaşları 12-14 arasında değişen 14 çocuğu önce ellerini arkalarından bağlayarak diz çöktürürler ve kurşuna dizerler. Daha sonra hırslarını alamayarak çocuk şehitlerin vücutlarını süngüleyerek delik deşik ederler.
Yapılan bu anıt Fransızlara ve onların işbirlikçilerine bir ders olacak niteliktedir.
link
Kefen Bayraklı Kale - Gaziantep
Şahinbey ve diğer kahramanlarımız....
‘Ben Gazianteplilerin nasıl gözlerinden öpmem ki;
Onlar Gaziantep'i kurtardıkları gibi, Türkiye'yi de kurtardılar’
Mustafa Kemal ATATÜRK
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş Sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar...
ilgili kitap
İstiklanin Bedeli - Necdet Sevinç