Dünyayı ölüm korkusu sardı... Kurtuluş aşıda mı
Yapılan korona virüs testlerine yönelik de ciddi eleştiriler var. Sadece Elon Musk değil, korona virüs salgını döneminde testler yüzünden sorun yaşamış pek çok kişi gündeme geldi...
2000’nin ilk yirmi yılı Sars virüsüyle başlayıp, kuş gribi (H5N1 virüsü), domuz gribi (H1N1 virüsü), Mers, Ebola ve Zika virüsleriyle devam etti. Şimdi de tüm yer küreyi kasıp kavuran korona virüs (Covid-19)...
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, SARS-Cov-2 kısaca COVID-19 (Corona’nın “Co”, virüs’ün “Vi”, disease’in “D”, 2019 yılının “19”u) hastalığına yakalananların yüzde 80’i hiçbir tedaviye gerek duymadan kendiliğinden iyileşiyor; ölüm oranı ise yaklaşık yüzde 2. Yine DSÖ’nün verilerine göre, korona virüs yaşlılarda, diyabet, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları bulunan kişilerde ölümcül sonuç doğurabiliyor.
DSÖ’nün Covid-19 açıklamaları aslında bu kadar ürkütmekten, korkutmaktan uzakken, nedense yine tüm dünyayı bir korona virüs paniği sardı. Ülkeler sınırlarını kapattı, maske zorunluluğu getirildi, anayasalarca güvence altına alınmış kimi özgürlükler kısıtlandı.
PFİZER AŞISI KURTARICI MI
Amerikan ilaç şirketi Pfizer’dan çok önce, Çinliler korona virüs aşısı bulduklarını duyurdu, nedense kimse itibar etmedi. Peşinden Ruslar benzer bir açıklama yaptı, her nedense Moskova’nın aşısına da kimse yüz vermedi. Amerika’da Biden’ın başkanlık seçimini kazandığı kesinleştikten birkaç gün sonra [bu kesin değil! Trump yargıya gitti - SB], tesadüf bu ya Pfizer ortağı olan Alman BioNTech şirketinin bulduğu aşının yüzde 90 etkin olduğunu duyurdu. Haber Avrupa’da sevinçle karşılandı. Biz Türkler özellikle gururlandık, çünkü BioNTech’in kurucularından olan iki Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci... Şahin-Türeci çifti New York Times’a bile haber oldular; geliştirdikleri aşının iyi sonuç verdiğini görünce, her Türk gibi mutluluklarını evde çay demleyerek kutlamışlardı. Çay sever Türkler olarak bu iki bilim insanına karşı sempatimiz bir kat daha arttı tabii.
Ülkeler aşı satın almak Pfizer’ın kapısında sıraya girdiler bile. Avrupa Birliği ilk etapta 200 milyon doz. İtalya ise hemen 2021’ın başında olmak üzere 27 milyon doz aşı satın alacağını duyurdu. Bu demektir ki, yakında tüm Avrupa’da “zorunlu aşı” ile “isteğe dayalı aşı” taraftarları arasında ciddi tartışmalar yaşanacak ve meydanlarda protesto gösterilerine şahit olacağız.
Küresel ilaç şirketi “Big Pharma” Pfizer hakkında bilgi edinmek isteyenler, Odatv’de 11 Kasım tarihinde yayımlanmış “Aşı buldu diye sempatik bulabilirsiniz... İşte o aşı şirketinin kirli geçmişi” başlıklı yazıyı okuyabilirler. Aşıya yönelik tepkilerin nedenini anlayabilmek için de korona virüsün tedavisi üzerine tıp dünyasında yaşanan tartışmalara bir göz atalım.
Kara Kutu kitabında küresel ilaç sektörünü sorgulayan, aşılara da ayrıntılı bir şekilde yer veren Soner Yalçın, Sözcü’de 8 Ekim’de yayımlanan “Menzil’in Asıl Rolü” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bu yazısında Sağlık Bakanlığı’nda örgütlenen Menzil Tarikatı müritlerinin Amerikan ilaç şirketleriyle olan ilişkilerini irdeleyen Yalçın, Menzil’in ilaç sektörümüzün Amerikan şirketlerinin eline geçmesindeki rolüne dikkat çekti. Aynı yazıda aşılar çevresinde dönen dolaplara da örnek verdi. İşte o yazıdan bir paragraf:
“Kuş gribi palavrası döneminde Recep Akdağ 8.4 milyon doz aşı ithal etti; ve sonuçta 5 milyon doz aşı depoda kaldı. Aşı kampanyasında harcanan 550 milyon dolar kimlerin cebine gitti; Menzil Tarikatı’nın mı? Kuşkusuz asıl kazanan ABD ilaç şirketleri oldu.”
“KORONAVİRÜS AŞISI TAM BİR SAHTEKARLIK”
Kuş gribi patlak verdiğinde sadece Türkiye değil tüm ülkeler, satın alıp sonra da kullanmadıkları aşılar için küresel ilaç şirketlerinin kasalarına milyonlarca dolar aktardılar. Soner Yalçın’ın da belirttiği gibi, aşılar üzerinden Big Pharma diye nitelendirilen küresel ilaç şirketleri çok önemli kazançlar sağlıyor. Aynı dolabın korona virüs aşısı için de tezgâhlandığına yönelik önemli kuşkular var.
1957’de ilk çocuk felci aşısını yapan viroloji uzmanı Dr. Albert Sabin’in öğrencisi olmuş, iki kez Nobel Tıp ödülüne aday gösterilmiş, aşılar üzerine önemli çalışmaları bulunan İtalyanlar’ın dünyaca ünlü viroloji uzmanı Giulio Tarro’ya kulak verelim şimdi de:
“Çocuk felci aşısını bulan Albert Sabin’in gözde öğrencisiydim. Benim aşıların önemini küçümsemem diye bir şey söz konusu olamaz. Ancak bazı virüsler için – Covid-19 da bunlardan biri – aşı gerçekçi bir yaklaşım değil... ‘Ya evlerde kapalı kalırsınız ya da aşı olup normal hayatınıza geri dönersiniz’ gibi yapılan kimi açıklamalar bizi çileden çıkartıyor. Bu arada şunu belirtmekte fayda var Covid-19 ilahi bir ceza değil, insanlığın bağışıklık sistemini güçlendirmeye yaramış pek çok salgından sadece bir tanesi. Evlere kapanıp, televizyonlarda anlatılan kıyamet haberlerini izleyerek korkudan titremeye gerek yok. Tüm virüsler mutasyon geçiriyor; bunların pek çoğu da bizim zararımıza mutasyonlar değil. Korona virüs, 2002-2003 yılında ortaya çıkan SARS salgınının da sorumlusudur, ama şimdi bu virüs yok mesela, ortadan kayboldu. Aynı durumun Covid-19 için de geçerli olmaması için hiçbir neden yok.”
Ölenlerin pek çoğunun Covid-19 virüsü yüzünden değil, başka patolijik rahatsızlığı olanların Covid-19 virüsüyle öldüğünü savunan bilim insanı Dr. Stefano Montanari de Giulio Tarro ile aynı görüşleri savunuyor.
“Korona virüsü nedeniyle ortaya çıkan soğuk algınlığı bu. Zararsız bir virüs ve genelde ölüme sebebiyet vermiyor. İnsan vücuduna kolaylıkla giren, klinik belirti göstermeyen, bu yüzden de virüsü kapan pek çok kişide semptom göstermeyen bir virüs. Başka patolojik rahatsızlığı olanlarda, yaşlılarda ise tehlikeli olabiliyor. Virüs nedeniyle ortaya çıkan sıradan bir soğuk algınlığı değil tabii, ciğerleri vuran farklı bir soğuk algınlığı bu. Bazı soğuk algınlıkları bağırsakları vurur ve ishale neden olur. Bazıları mideyi vurur ve kusmaya neden olur. Bu soğuk algınlığı da ciğerleri vuruyor. Ayrıca hızlı bir şekilde mutasyona uğrayan bir virüs bu. İnsanoğlu vücudunda yüksek oranda virüs barındırıyor ve onlarla birlikte yaşıyor. Üstelik bunların pek çoğu hayatımızı sürdürebilmemiz gerekli de. Korona virüs bir RNA virüsü. DNA virüslerinde mutasyon oranı azken, RNA virüslerinde bu oran çok yüksek. Yani İtalya’daki korona virüsle, Almanya’daki Çin’deki aynı değil. Hızla mutasyona uğrayan, antikor oluşturmayan korona virüse karşı aşı hiçbir işe yaramaz. Korona virüs ‘soğuk algınlığı’ yapan virüsler ailesinden geliyor. Kızamığın aşısı olur soğuk algınlığının, nezlenin aşısı olmaz. Kişi hayatı boyunca 200 kez nezleye, soğuk algınlığına yakalansa dahi vücudunda antikor oluşmaz. Bu yüzden, hızla mutasyon geçiren korona virüse karşı aşı geliştirmek teknik olarak mümkün değil. Korona virüse karşı aşı diye tutturmaları tam bir küresel sahtekarlık. Düşünün, dünya üzerindeki 7 milyar insandan 600 milyonu aşı yapmaya zorladıkları takdirde ne muazzam paralar kazanacaklar.”
Genelde sonbahar ve kış aylarında yakalandığımız gribin, soğuk algınlığının kişiden kişiye geçerken bile mutasyona uğradığını, bu nedenle aynı dönemde birkaç kez nezle, grip olabildiğimize dikkat çekiyor Dr. Montanari. ‘Tam bu kış grip oldum ben sıramı savdım diye düşünürken birkaç gün sonra tekrar grip olmamız bu yüzden’... Kış aylarında yapılan soğuk algınlığı aşılarının sahtekarlık olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor Dr. Montanari.
SOĞUK ALGINLIĞI NORMALDE 7 GÜN, İLAÇLA TEDAVİ EDİLDİĞİNDE 1 HAFTA SÜRER [?! yedi gün ile bir hafta aynı değil mi? Bir yanlışlık olmalı - SB]
“Tüm canlılar gibi bizim de bağışıklık sistemimiz, doğal savunma mekanizmamız var. Yani kendi başımıza iyileşme yeteneğimiz var. Diyelim ki başımız ağrıyor, bir süre sonra baş ağrısının kendiliğinden geçtiğine tanık oluyoruz, çünkü vücut kendi kendini iyileştiriyor. Benim tıptaki profesörüm Luigi Di Bella şöyle derdi, ‘ilaçla tedavi edilmeyen influenza, soğuk algınlığı 7 gün sürer, ilaçla tedavi edilen ise 1 hafta sürer’. Yani, korona virüse karşı da yapmamız gereken, bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz.”
Bağışıklık sistemi konusuna gelmişken Canan Karatay hocamızı anmadan olmaz. Karatay da “Doğal yolla bağışıklığı güçlendirmemiz gerekiyor. D vitamini, Çinko, B vitaminleri, C vitamini, doğru dürüst beslenme, doğru dürüst yaşam. Yani doğal yaşam, organik beslenme, hareket etme, organizmayı kimyasallara maruz bırakmama. Asırlardan beri uygulanmakta olan geleneksel yaşam biçimini öneriyoruz. Bu virüsler hep var, ve de olacak” diyenlerden.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için C ve D vitaminlerinin önemine vurgu yapan sadece Canan Karatay değil. Pek çok viroloji uzmanı doktor aynı görüşte. Dr. Stefano Manera, “Korona virüs tedavisinde 3 evre bulunuyor ve bu her evre için farklı tedavi yöntemi uygulamak gerekir” diyen doktorlardan.
“İlk evrede hastalık henüz başlamıştır. Hafif kırıklığınız var, halsizsiniz, boğaz ağrısı var. Korona virüse yakalanıp yakalanmadığınızı bilmiyorsunuz. Hiçbir şey yapmadan yatıp beklemeyin. Hemen, hiç zaman kaybetmeden içinde parasetamol olmayan bir ağrı kesici, ateş düşürücü alıp, kendinize c ve d vitaminleri takviyesi yapıyorsunuz. Bu şekilde hastalık ağırlaşmadan, ciğerlere inmeden atlatmış oluyorsunuz. Şayet ilk evrede hiçbir şey yapmadınız ve virüs ciğerlere indi, yani öksürük başladı. O zaman doktor kontrolünde zaman kaybetmeden heparin, clexane ve antibiyotik tedavisine ihtiyaç var. Eğer hasta üçüncü evredeyse, çok iyi bir doktor muayenesinden sonra mutlaka kortizon içeren ilaçlara gerek olacak. Bu da ancak hasta hiçbir şey yapmayıp oturup beklemişse, virüse yakalandıktan yaklaşık 7 gün sonra ortaya çıkan evredir.”
Doktor Stefano Manera sıtma ilacı olarak kullanılan hidroksiklorokin’in korona virüs tedavisinde kullanılmasından yana görüş beyan eden uzmanlardan. “Hidroksiklorokin, yan etkileri önemsiz olan, piyasadaki en güvenilir, en ucuz ilaçlardan. Hastanın alerjisi yoksa bu ilaç tedavide kullanılmalıdır. Hidroksiklorokin’in koronovirüs tedavisine olumlu yanıt verdiğine dair pek çok uzman görüşü var.”
MUSK, 4 DEFA KORONAVİRÜS TESTİ YAPTIRDI, İKİSİ POZİTİF, İKİSİ İSE NEGATİF
Korona virüs aşısına ve hastaların tedavisine yönelik araştırmalar, aranan cevaplar henüz sonlanmış değil. Pfizer’ın yüzde 90 etkili diye yakında piyasaya süreceği aşıya yönelik kaygılar da giderilmiş değil. Örneğin, uzmanlar Pfizer’ın aşısının muhafaza edilme sorununu da gündeme taşıdılar. Bu aşı eksi 80 derecenin üzerinde muhafaza edildiğinde etkisini yitiriyor. Öyleyse nasıl muhafaza edilecek?
Korona virüse yönelik kafa karışıklıkları bu kadarla kalsa yine iyi. Kullanılan maskelerin gereksizliğinden, virüs testlerinin yanlış sonuç verdiğine kadar henüz aydınlığa kavuşmamış pek çok husus var.
Nedense basınımız, birkaç gün önce Tesla ve SpaceX Ceo’su Elon Musk’ın attığı bir twitter’ı görmemezlikten geldi. Musk, aynı gün içerisinde 4 defa korona virüs testi yaptırdığını, bu testlerden ikisinin pozitif, ikisinin ise negatif çıktığını belirterek, “Son derece düzmece bir şeyler oluyor. Bugün Covid için dört kez test edildim. İki test negatif, ikisi pozitif çıktı. Aynı makine, aynı test, aynı hemşire” ifadelerini kullandı.
Yapılan korona virüs testlerine yönelik de ciddi eleştiriler var. Sadece Elon Musk değil, korona virüs salgını döneminde testler yüzünden sorun yaşamış pek çok kişi gündeme geldi. Aylarca korona virüs testi pozitif çıktığı için bir türlü karantinası sonlandırılamamış, evde hapis kalmış insanlar var. Yani, tam bir “at izi it izine karıştı” durumu...
Birgül Göker Perdisa / İtalya