Translate

18 Kasım 2020 Çarşamba

Sözde Salgının Sözde Aşısı

 

Utopia (TV Series 2013–2014)

Ve sonra hastandan ardışık polimorfik lokusu çıkartırız, PCR kullanarak güçlendirilmiş test sürecine sokarız...Ama hâlâ domuz gribi için hiç açılmamış 20 milyon Tamiflu aşımız var. Rus gribi sonsuza dek buralarda olur... Araştırmamıza göre bu yeni karakterdeki H1N1 patojeni mutasyon geçirecek ve binlerce kişinin yüzlercesinde ölümüne sebep olmak için potansiyele sahip olacak. Ne DSÖ ne de Cenova Sağlık Enstitüsü... Gıda fiyatları yükseliyor.. Sidney sokaklarında isyan var. Kimsenin gribi düşündüğü yok...

Alması için ikna etmelisin. Bunu görev edinmelisin.

- Benim görevim mi?

- Görevin... Hayatta hepimizin bir görevi vardır. Bu da seninkisi. Anlıyor musun?...

*

- Aşılar hakkında ne düşünüyorsun? Aşıları sipariş edelim mi?

- Evet, Kızamık aşısının siparişini verdim.

- Hayır, Rus gribi

- Neyden bahsediyorsun? Rus gribi mi? Kafama silah dayayayım bari!





***


PANDEMİ, TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ VE SİNEMA
Tan Can


Utopia dizisi ilki 2013 de çevrilmiş İngiliz yapımı, diğer ise 2020 yapımı Amerikan yapımı.. 2013 yapımı olan dizi de bir virolog diyor ki ; "Aslında ne bir pandemi ne de Sars yoktu. Senede kaç yüz bin insanın boğaz ve nefes yolu hastalıklarından öldüğünü biliyor musun?"

2020 de çekilen 2. versiyonunda ise yine benzer konu. Salgın laboratuvar da üretilmiş bir virüs gibi görünse de aslında bunun kimyasal bir salgın olduğu belli oluyor ve buna önlem olarak dünya nüfusunu azaltma konusunda voleyi virüs ile değil aşı ile vurmayı planlıyorlar.

Aşı öldürmekten ziyada kısırlaştırıyor ve irsi ve genetik hastalıklar bırakıyor insanların gen haritasına. Bunlardan doğacak çocuklara kısa ömürlü bir gen haritası bırakıyor.

Konunun farkında olan ve bu kirli oyunu planlayan oligarkı (John Cusack) kaçıran kafadarlardan birisine kötü oligark öyle bir konuşma yapıyor ki, İnsanlık, doğa ve dünya üzerine, çok etkilenip onun emrine giriyor.

Filimde kötü oligark olarak John Cusack'ın yaptığı konuşmanın bir kısa özeti ;
"Rahatını düşünen sorumsuz insanlar yüzünden milyonlarca planlanmamış çocuklar dünyaya gelirken, her 10 senede 1 milyar artan insanlık sayesinde küresel ısınma, buzların çözülmesi, içilecek suların azalması, yenilecek hayvanların azalması insanlığı bir yüz sene sonrası çok daha korkunç derecede birbirini yok edecekler.. Hatta besin kıtlığından birbirini yiyecekler.. İlk yok olacak insanlar da fakir ve geri kalmış ülkelerin insanları olacaktır.. Bunu hem daha makul şekilde önlemek, hem de dünyayı uzun süre yaşanabilir seviyede tutmak için bunları yapıyoruz.."

Aslında rahatını düşünen gelişmiş ülkelerin insanları bu temizlik de onlar için yapılıyor ama aynı durumda diğerleri olsaydı onlarda belki de aynı şeyi yapacaklardı.. Unutulmasın ki genelde geri kalmış ülkelerin insanları en ufak bir şansını bulduğunda herkesden fazla lükse ve tüketime meyilli oluyorlar.. Afrika kökenli siyahilerin şansını bulduğunda ne kadar lükse savurganlığa düşkün olduğu Amerika'daki örneklerden mevcut..

Diğer çok ilginç bir konu ise 2. Utopia versiyonunda. Burada resmen toplum mühendisliği konu ediliyor..

Buna göre hem genetik hem de psikolojik olarak yetiştirilen her insanın bir hikayesi var, buna göre birisi kahraman oluyor, kitleleri peşinden sürükleyen (ama sloganları, düşüncelerinin yazılımı onları dizayn edenlerce veriliyor, kendi sloganını, özgün konuşma, özgür düşünce istenmiyor, bunlar tasfiye ediliyor). Diğer insanlar da onlara biçilen görevlerini icra etmektedirler, ya katil, ya memur, ya da yandaş başka insanlar olarak..

Nasıl dünya da oynanan hem salgın ve aşı tiyatrosu ve tüm dünyadaki sözde siyasi liderlerin aslında sadece birer kukla olduğunu ve perde ardından sürekli kukla değiştiren, ipleri ellerinden bırakmayan bir avuç kuklacının hiç gözükmeden nasıl seyircileri (dünya insanları) eğlendirdiğini, şaşırttığı anlatamıyor mu yukarıda ki dizi?

Dizi tabi ki gerçek değil, bilim kurgu dizisi bu arada..
Eee bunca gerçek bir belgesel başlığında anlatılmayacağına göre..! Hakikatleri köyün delilerinin söylediği bir dünyada elbette sinema dünyası bir çok hakikati bilim kurgu Formatında ve Ütopya başlığında anlatacaktır...

Tan Can 




***


Danimarkalılar parlamentonun önünde 9 gün boyunca tencere ve tava vurduktan sonra salgın kanununu kaldırttı. Peki yeni salgın kanununda ne vardı da protesto edildi? "ZORLA TIBBİ MUAYENE, TECRİT ve AŞILAMA" ! (aerztefueraufklaerung-acu2020: link)

Peki yeni salgın kanununda ne vardı da protesto edildi?

"Yasa teklifinde dikkatleri çeken bazı alanlar şunlardır:
(The Local, 13.11.2020,
EXPLAINED: What is Denmark’s proposed 'epidemic law' and why is it being criticised? :link)
* Tehlikeli hastalıklarla enfekte kişiler zorla tıbbi muayene edilebilir, hastaneye kaldırılabilir, tedavi edilebilir
ve tecrit altına alınabilir.
* Danimarka Sağlık Otoritesi, tehlikeli bir hastalığı kontrol altına almak
ve ortadan kaldırmak için aşılanması gereken insan gruplarını tanımlayabilecektir.
* Yukarıdakileri reddeden kişiler - bazı durumlarda - polisin yardım etmesine izin verilerek
fiziksel gözaltı yoluyla zorlanabilir."


***

Aşıyı bulan doktorlar TÜRK; şirketin yöneticisi TÜRKİYE bağlantılı ve ATATÜRK'ün Selanik'ten komşusu,.. Aşı tanıtımında TÜRK, TÜRKİYE, ATATÜRK derken, TÜRKİYE kobaylığa hazırlanıyor olabilir...



***

Dünyayı ölüm korkusu sardı... Kurtuluş aşıda mı

Yapılan korona virüs testlerine yönelik de ciddi eleştiriler var. Sadece Elon Musk değil, korona virüs salgını döneminde testler yüzünden sorun yaşamış pek çok kişi gündeme geldi...

2000’nin ilk yirmi yılı Sars virüsüyle başlayıp, kuş gribi (H5N1 virüsü), domuz gribi (H1N1 virüsü), Mers, Ebola ve Zika virüsleriyle devam etti. Şimdi de tüm yer küreyi kasıp kavuran korona virüs (Covid-19)...

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, SARS-Cov-2 kısaca COVID-19 (Corona’nın “Co”, virüs’ün “Vi”, disease’in “D”, 2019 yılının “19”u) hastalığına yakalananların yüzde 80’i hiçbir tedaviye gerek duymadan kendiliğinden iyileşiyor; ölüm oranı ise yaklaşık yüzde 2. Yine DSÖ’nün verilerine göre, korona virüs yaşlılarda, diyabet, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları bulunan kişilerde ölümcül sonuç doğurabiliyor.

DSÖ’nün Covid-19 açıklamaları aslında bu kadar ürkütmekten, korkutmaktan uzakken, nedense yine tüm dünyayı bir korona virüs paniği sardı. Ülkeler sınırlarını kapattı, maske zorunluluğu getirildi, anayasalarca güvence altına alınmış kimi özgürlükler kısıtlandı.

PFİZER AŞISI KURTARICI MI

Amerikan ilaç şirketi Pfizer’dan çok önce, Çinliler korona virüs aşısı bulduklarını duyurdu, nedense kimse itibar etmedi. Peşinden Ruslar benzer bir açıklama yaptı, her nedense Moskova’nın aşısına da kimse yüz vermedi. Amerika’da Biden’ın başkanlık seçimini kazandığı kesinleştikten birkaç gün sonra [bu kesin değil! Trump yargıya gitti - SB], tesadüf bu ya Pfizer ortağı olan Alman BioNTech şirketinin bulduğu aşının yüzde 90 etkin olduğunu duyurdu. Haber Avrupa’da sevinçle karşılandı. Biz Türkler özellikle gururlandık, çünkü BioNTech’in kurucularından olan iki Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci... Şahin-Türeci çifti New York Times’a bile haber oldular; geliştirdikleri aşının iyi sonuç verdiğini görünce, her Türk gibi mutluluklarını evde çay demleyerek kutlamışlardı. Çay sever Türkler olarak bu iki bilim insanına karşı sempatimiz bir kat daha arttı tabii.

Ülkeler aşı satın almak Pfizer’ın kapısında sıraya girdiler bile. Avrupa Birliği ilk etapta 200 milyon doz. İtalya ise hemen 2021’ın başında olmak üzere 27 milyon doz aşı satın alacağını duyurdu. Bu demektir ki, yakında tüm Avrupa’da “zorunlu aşı” ile “isteğe dayalı aşı” taraftarları arasında ciddi tartışmalar yaşanacak ve meydanlarda protesto gösterilerine şahit olacağız.

Küresel ilaç şirketi “Big Pharma” Pfizer hakkında bilgi edinmek isteyenler, Odatv’de 11 Kasım tarihinde yayımlanmış “Aşı buldu diye sempatik bulabilirsiniz... İşte o aşı şirketinin kirli geçmişi” başlıklı yazıyı okuyabilirler. Aşıya yönelik tepkilerin nedenini anlayabilmek için de korona virüsün tedavisi üzerine tıp dünyasında yaşanan tartışmalara bir göz atalım.

Kara Kutu kitabında küresel ilaç sektörünü sorgulayan, aşılara da ayrıntılı bir şekilde yer veren Soner Yalçın, Sözcü’de 8 Ekim’de yayımlanan “Menzil’in Asıl Rolü” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bu yazısında Sağlık Bakanlığı’nda örgütlenen Menzil Tarikatı müritlerinin Amerikan ilaç şirketleriyle olan ilişkilerini irdeleyen Yalçın, Menzil’in ilaç sektörümüzün Amerikan şirketlerinin eline geçmesindeki rolüne dikkat çekti. Aynı yazıda aşılar çevresinde dönen dolaplara da örnek verdi. İşte o yazıdan bir paragraf:

“Kuş gribi palavrası döneminde Recep Akdağ 8.4 milyon doz aşı ithal etti; ve sonuçta 5 milyon doz aşı depoda kaldı. Aşı kampanyasında harcanan 550 milyon dolar kimlerin cebine gitti; Menzil Tarikatı’nın mı? Kuşkusuz asıl kazanan ABD ilaç şirketleri oldu.”

“KORONAVİRÜS AŞISI TAM BİR SAHTEKARLIK”

Kuş gribi patlak verdiğinde sadece Türkiye değil tüm ülkeler, satın alıp sonra da kullanmadıkları aşılar için küresel ilaç şirketlerinin kasalarına milyonlarca dolar aktardılar. Soner Yalçın’ın da belirttiği gibi, aşılar üzerinden Big Pharma diye nitelendirilen küresel ilaç şirketleri çok önemli kazançlar sağlıyor. Aynı dolabın korona virüs aşısı için de tezgâhlandığına yönelik önemli kuşkular var.

1957’de ilk çocuk felci aşısını yapan viroloji uzmanı Dr. Albert Sabin’in öğrencisi olmuş, iki kez Nobel Tıp ödülüne aday gösterilmiş, aşılar üzerine önemli çalışmaları bulunan İtalyanlar’ın dünyaca ünlü viroloji uzmanı Giulio Tarro’ya kulak verelim şimdi de:

Çocuk felci aşısını bulan Albert Sabin’in gözde öğrencisiydim. Benim aşıların önemini küçümsemem diye bir şey söz konusu olamaz. Ancak bazı virüsler için – Covid-19 da bunlardan biri – aşı gerçekçi bir yaklaşım değil... ‘Ya evlerde kapalı kalırsınız ya da aşı olup normal hayatınıza geri dönersiniz’ gibi yapılan kimi açıklamalar bizi çileden çıkartıyor. Bu arada şunu belirtmekte fayda var Covid-19 ilahi bir ceza değil, insanlığın bağışıklık sistemini güçlendirmeye yaramış pek çok salgından sadece bir tanesi. Evlere kapanıp, televizyonlarda anlatılan kıyamet haberlerini izleyerek korkudan titremeye gerek yok. Tüm virüsler mutasyon geçiriyor; bunların pek çoğu da bizim zararımıza mutasyonlar değil. Korona virüs, 2002-2003 yılında ortaya çıkan SARS salgınının da sorumlusudur, ama şimdi bu virüs yok mesela, ortadan kayboldu. Aynı durumun Covid-19 için de geçerli olmaması için hiçbir neden yok.”

Ölenlerin pek çoğunun Covid-19 virüsü yüzünden değil, başka patolijik rahatsızlığı olanların Covid-19 virüsüyle öldüğünü savunan bilim insanı Dr. Stefano Montanari de Giulio Tarro ile aynı görüşleri savunuyor.

“Korona virüsü nedeniyle ortaya çıkan soğuk algınlığı bu. Zararsız bir virüs ve genelde ölüme sebebiyet vermiyor. İnsan vücuduna kolaylıkla giren, klinik belirti göstermeyen, bu yüzden de virüsü kapan pek çok kişide semptom göstermeyen bir virüs. Başka patolojik rahatsızlığı olanlarda, yaşlılarda ise tehlikeli olabiliyor. Virüs nedeniyle ortaya çıkan sıradan bir soğuk algınlığı değil tabii, ciğerleri vuran farklı bir soğuk algınlığı bu. Bazı soğuk algınlıkları bağırsakları vurur ve ishale neden olur. Bazıları mideyi vurur ve kusmaya neden olur. Bu soğuk algınlığı da ciğerleri vuruyor. Ayrıca hızlı bir şekilde mutasyona uğrayan bir virüs bu. İnsanoğlu vücudunda yüksek oranda virüs barındırıyor ve onlarla birlikte yaşıyor. Üstelik bunların pek çoğu hayatımızı sürdürebilmemiz gerekli de. Korona virüs bir RNA virüsü. DNA virüslerinde mutasyon oranı azken, RNA virüslerinde bu oran çok yüksek. Yani İtalya’daki korona virüsle, Almanya’daki Çin’deki aynı değil. Hızla mutasyona uğrayan, antikor oluşturmayan korona virüse karşı aşı hiçbir işe yaramaz. Korona virüs ‘soğuk algınlığı’ yapan virüsler ailesinden geliyor. Kızamığın aşısı olur soğuk algınlığının, nezlenin aşısı olmaz. Kişi hayatı boyunca 200 kez nezleye, soğuk algınlığına yakalansa dahi vücudunda antikor oluşmaz. Bu yüzden, hızla mutasyon geçiren korona virüse karşı aşı geliştirmek teknik olarak mümkün değil. Korona virüse karşı aşı diye tutturmaları tam bir küresel sahtekarlık. Düşünün, dünya üzerindeki 7 milyar insandan 600 milyonu aşı yapmaya zorladıkları takdirde ne muazzam paralar kazanacaklar.”

Genelde sonbahar ve kış aylarında yakalandığımız gribin, soğuk algınlığının kişiden kişiye geçerken bile mutasyona uğradığını, bu nedenle aynı dönemde birkaç kez nezle, grip olabildiğimize dikkat çekiyor Dr. Montanari. ‘Tam bu kış grip oldum ben sıramı savdım diye düşünürken birkaç gün sonra tekrar grip olmamız bu yüzden’... Kış aylarında yapılan soğuk algınlığı aşılarının sahtekarlık olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor Dr. Montanari.

SOĞUK ALGINLIĞI NORMALDE 7 GÜN, İLAÇLA TEDAVİ EDİLDİĞİNDE 1 HAFTA SÜRER [?! yedi gün ile bir hafta aynı değil mi? Bir yanlışlık olmalı - SB]

“Tüm canlılar gibi bizim de bağışıklık sistemimiz, doğal savunma mekanizmamız var. Yani kendi başımıza iyileşme yeteneğimiz var. Diyelim ki başımız ağrıyor, bir süre sonra baş ağrısının kendiliğinden geçtiğine tanık oluyoruz, çünkü vücut kendi kendini iyileştiriyor. Benim tıptaki profesörüm Luigi Di Bella şöyle derdi, ‘ilaçla tedavi edilmeyen influenza, soğuk algınlığı 7 gün sürer, ilaçla tedavi edilen ise 1 hafta sürer’. Yani, korona virüse karşı da yapmamız gereken, bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz.”

Bağışıklık sistemi konusuna gelmişken Canan Karatay hocamızı anmadan olmaz. Karatay da “Doğal yolla bağışıklığı güçlendirmemiz gerekiyor. D vitamini, Çinko, B vitaminleri, C vitamini, doğru dürüst beslenme, doğru dürüst yaşam. Yani doğal yaşam, organik beslenme, hareket etme, organizmayı kimyasallara maruz bırakmama. Asırlardan beri uygulanmakta olan geleneksel yaşam biçimini öneriyoruz. Bu virüsler hep var, ve de olacak” diyenlerden.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için C ve D vitaminlerinin önemine vurgu yapan sadece Canan Karatay değil. Pek çok viroloji uzmanı doktor aynı görüşte. Dr. Stefano Manera, “Korona virüs tedavisinde 3 evre bulunuyor ve bu her evre için farklı tedavi yöntemi uygulamak gerekir” diyen doktorlardan.

“İlk evrede hastalık henüz başlamıştır. Hafif kırıklığınız var, halsizsiniz, boğaz ağrısı var. Korona virüse yakalanıp yakalanmadığınızı bilmiyorsunuz. Hiçbir şey yapmadan yatıp beklemeyin. Hemen, hiç zaman kaybetmeden içinde parasetamol olmayan bir ağrı kesici, ateş düşürücü alıp, kendinize c ve d vitaminleri takviyesi yapıyorsunuz. Bu şekilde hastalık ağırlaşmadan, ciğerlere inmeden atlatmış oluyorsunuz. Şayet ilk evrede hiçbir şey yapmadınız ve virüs ciğerlere indi, yani öksürük başladı. O zaman doktor kontrolünde zaman kaybetmeden heparin, clexane ve antibiyotik tedavisine ihtiyaç var. Eğer hasta üçüncü evredeyse, çok iyi bir doktor muayenesinden sonra mutlaka kortizon içeren ilaçlara gerek olacak. Bu da ancak hasta hiçbir şey yapmayıp oturup beklemişse, virüse yakalandıktan yaklaşık 7 gün sonra ortaya çıkan evredir.”

Doktor Stefano Manera sıtma ilacı olarak kullanılan hidroksiklorokin’in korona virüs tedavisinde kullanılmasından yana görüş beyan eden uzmanlardan. “Hidroksiklorokin, yan etkileri önemsiz olan, piyasadaki en güvenilir, en ucuz ilaçlardan. Hastanın alerjisi yoksa bu ilaç tedavide kullanılmalıdır. Hidroksiklorokin’in koronovirüs tedavisine olumlu yanıt verdiğine dair pek çok uzman görüşü var.”

MUSK, 4 DEFA KORONAVİRÜS TESTİ YAPTIRDI, İKİSİ POZİTİF, İKİSİ İSE NEGATİF

Korona virüs aşısına ve hastaların tedavisine yönelik araştırmalar, aranan cevaplar henüz sonlanmış değil. Pfizer’ın yüzde 90 etkili diye yakında piyasaya süreceği aşıya yönelik kaygılar da giderilmiş değil. Örneğin, uzmanlar Pfizer’ın aşısının muhafaza edilme sorununu da gündeme taşıdılar. Bu aşı eksi 80 derecenin üzerinde muhafaza edildiğinde etkisini yitiriyor. Öyleyse nasıl muhafaza edilecek?

Korona virüse yönelik kafa karışıklıkları bu kadarla kalsa yine iyi. Kullanılan maskelerin gereksizliğinden, virüs testlerinin yanlış sonuç verdiğine kadar henüz aydınlığa kavuşmamış pek çok husus var. 

Nedense basınımız, birkaç gün önce Tesla ve SpaceX Ceo’su Elon Musk’ın attığı bir twitter’ı görmemezlikten geldi. Musk, aynı gün içerisinde 4 defa korona virüs testi yaptırdığını, bu testlerden ikisinin pozitif, ikisinin ise negatif çıktığını belirterek, “Son derece düzmece bir şeyler oluyor. Bugün Covid için dört kez test edildim. İki test negatif, ikisi pozitif çıktı. Aynı makine, aynı test, aynı hemşire” ifadelerini kullandı.

Yapılan korona virüs testlerine yönelik de ciddi eleştiriler var. Sadece Elon Musk değil, korona virüs salgını döneminde testler yüzünden sorun yaşamış pek çok kişi gündeme geldi. Aylarca korona virüs testi pozitif çıktığı için bir türlü karantinası sonlandırılamamış, evde hapis kalmış insanlar var. Yani, tam bir “at izi it izine karıştı” durumu...

Birgül Göker Perdisa / İtalya
Odatv, 16.11.2020 (link)


***

Prof.S.Bhakdi'ye soruyorlar: "Aşıyı yaptırır mıydınız?
S.Bhakdi cevap veriyor: "Tabi ki HAYIR, ben ÇILGIN DEĞİLİM!"

"Would you take the vaccine?”
Prof Sucharit Bhakdi : "Of course NOT, I'm not MAD".. (link)



“Gen bazlı aşılar insanlık için çok tehlikeli”

Robert Koch Enstitüsü Aşılama Daimi Komitesinin bütün aşı tavsiyelerinin yaklaşık yarısını son derece faydalı bulduğunu, kesinlikle aşı muhalifi bir epidemiyolog olarak algılanmak istemediğinin altını çizen enfeksiyon epidemiyolojisi ve mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Sucharit Bhakdi, dünyanın merakla beklediği
korona aşısı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Bhakdi, “Yeni mRNA'lı aşı, olabilecek en tehlikeli aşılardan biri. Bu aşı için klinik deneylere müsaade edilmesi bana göre suçtur. Bunun sebebini size daha iyi anlaşılabilmesi için çeşitli benzetmelerle şu şekilde açıklayabilirim; bir virüsün parçası ya da o virüs sizin hücrenizde üretilir ve onun çöpleri (atıkları) sürekli olarak dışarı atılır, yani kapının önüne konur. Katil (tabii öldürücü) olarak nitelediğimiz lenfositler kendi hücrelerini öldürmek üzere bu atıklara saldırır. Böylece virüs fabrikası kapanacaktır. Ve bu mRNA, virüs geni için bir nevi minicik bir eldir. İşte bu mRNA, virüsün kapıyı açabilmek için ihtiyaç duyduğu eli olan bir koldan başka bir şey değildir. Bu mRNA, sizin vücudunuza iğne yoluyla zerk edilirse sizin hücreniz tarafından kabul edilir. İlaç endüstrisi ve araştırmacılar, bu mRNA'yı hücrelerinizin rahatlıkla kabullenebilmesi için gerektiği şekilde hazırladı. Ancak bu mRNA'ların sizin hangi hücreleriniz tarafından kabul edileceğini ve vücudunuzun neresine yerleşeceğini bilemiyoruz, hiç kimse bilmiyor. Çünkü bu mRNA'ların nereye gideceği meçhul. Evet, bu mRNA'lar sizin kaslarınıza zerk edilecek ve hepimizin malumudur ki, bu mRNA'lar orada durmayacak. Burada bir paketteki milyarlarca mRNA'dan bahsediyoruz. Elbette bunlardan bir kısmı zerk edildikleri kasta kalabilir ancak büyük bir bölümü de vücudunuzun başka yerlerine gidecektir. Karaciğerinize, beyninize ya da bambaşka bir organınıza. Onu bilemiyoruz” dedi...
(Bundle haber, 15.11.2020, link)

Prof.Dr. S. Bhakdi olayların başından beri aynı şeyleri söylemekte...
Meslektaşı Dr. K.Reiss ile kitap bile yazdılar...


***

Olağan şüpheli Bill Gates'in yatırım yaptığı 4 aşı üreticisi ortaya çıktı. Bütün şüpheli ipuçları onu gösteriyor 
Kaynak Yeniçağ: Olağan şüpheli Bill Gates'in yatırım yaptığı 4 aşı üreticisi ortaya çıktı. Bütün şüpheli ipuçları onu gösteriyor.

Microsoft'un kurucusu Bill Gates, tüm dünyanın mücadele ettiği korona virüs salgınına karşı geliştirilen aşı projelerine büyük bir maddi destek sağladı. Buna göre Bill Gates ve eşi Melinda Gates’in yönettiği Gates Vakfı on milyonlarca dolar harcadı. Peki Bill Gates ve eşi hangi projelere yatırım yaptı? İşte detaylar...


NTV'de yer alan habere göre, Jeff Bezos'tan sonra dünyanın en zengin ikinci adamı olan Bill Gates ABD merkezli şirketteki görevini bıraktıktan sonra tüm mesaisini hayır işlerine ayırdı. 2008 yılından itibaren aşı çalışmalarına yaklaşık 45 milyar dolar aktaran çift, korona virüse karşı geliştirilen 4 projeye destek oldu.

TÜRK ÇİFTİN ŞİRKETİNE TAM 55 MİLYON DOLAR
Türk bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci'nin sahibi olduğu  BioNTech ve Pfizer firması ile birlikte geliştiren korona virüs aşı adayının üçüncü faz klinik deneylerde hastalığın bulaşmasının yüzde 90 engellendiğini duyurulmuştu. Gates Vakfı, korona virüsten önce BioNTech’e ilk yatırımını 2019 yılında 55 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirdi.

CUREVAC'A 52 MİLYON DOLAR
Microsoft'un kurucusu Gates'in, bir diğer dikkatini çeken Alman şirketi ise CureVac oldu. Gates çiftinin yönettiği vakıf, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada Covid-19 aşı adayının ilk klinik aşamaya geldiğini duyurmuştu. 2015 yılında CureVac'a 52 milyon dolar yatırım yapmıştı.

İNGİLİZ ŞİRKETE DE BÜYÜK DESTEK
Gates Vakfı, 3 yıl önce HIV'e karşı piyasadaki tedavi yöntemlerinden daha az maliyetli bir yol bulunmak için yola çıkan Vir Biotechnology'e de yatırım yapmıştı. Şirketin korona virüs için de aşı çalışmalarına başlamasının ardından araştırmalar başlattığını duyurmuştu.

Vir Biotechnology, İngiliz ilaç şirketi  GlaxoSmithKline (GSK) ile birlikte korona virüse karşı geliştirilen antikor tedavisinin son aşama insan deneylerine geçtiğini duyurmuştu.

Yeniçağ, 13.11.2020 (link)

***


Peki bizimkiler ne yapıyor?
K-AŞISINI allayıp pullayıp ulusa anlatıyor!..

Biz büyüklerimize vurulan aşılara değil, ne idüğü belirsiz (içinde maymun, domuz ve hatta insan cenininden parçalar taşıyan) aşılara ve içinde RNA taşıyacak K-aşısı denilen sözde-aşıya karşıyız...

Türklerden alınan, ancak "İngiliz" diye yutturulan Çiçek Aşısı da aşıların ATASIdır.


SB

!

ALLA BENİ, PULLA BENİ AL KOYNUYA YAR...
GÖZÜM SENDEN BAŞKASINI GÖRMEZ OLDU YAR...
GÖNLÜM SENDEN BİR ŞEY İSTER NASIL DESEM YAR?...