Translate

20 Ekim 2015 Salı

Diplomatların Rolü





Büyükelçilerin bilgilendirme, uyarma, görüş bildirme gibi görevlerinin yanı sıra, belki bunlardan da önemli görevi, bulundukları ülkelerde veya kuruluşlarda kendi devletinin itibarını en iyi biçimde korumaktır.


Türkiye gibi çoğu zaman haksız eleştirilerle, incitici davranışlarla karşılaşan ülkeler bakımından bu görev özel bir önem taşır. Türkiye’nin yakın geçmişi bu görevi yüksek başarıyla yerine getiren diplomatların örnekleriyle dolu. 


Hafızalardan uzun yıllar çıkmayacak bir örnek, 1973 yılında Türkiye’nin radikal Ermeni gruplarının Marsilya’da Türkiye’yi incitici ifadeler taşıyan bir anıt dikmek istemelerine gösterdiği tepkiydi. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Hasan Esat Işık, bu girişime şiddetle karşı çıkmış, bu konuda büyük mücadele vermişti. Her düzeyde gerekli girişimi yapmış ve bu girişimin durdurulmasını istemişti. Marsilya Belediye Başkanı Gaston Deferre’in Ermenilerin girişimini engelleme niyeti yoktu. Paris’teki Fransız makamları da bu konunun Türkiye için taşıdığı hassasiyeti yeterince değerlendirip bu girişime engel olamamışlardı. Dışişleri Bakanı Ümit Haluk Bayülken derhal Hasan Esat Işık’ın Ankara’ya geri çekilmesi için talimat verdi. Büyükelçi’nin beklentisi de buydu. Ankara’ya şöyle bir telgraf çekti: “ Yarın sabahki ilk uçakla Türkiye’ye dönüyorum. Daha erken gelmem uygun görülüyorsa talimatlarının bildirilmesi…” Anıt 11 Şubat 1973 tarihinde açıldı. Büyükelçi Hasan Esat Işık 12 Şubat günü Türkiye’ye döndü. Bayülken ve Işık, Cumhuriyet Türkiyesi’ne yakışanı yapmışlardı. Işık bir daha Paris’e dönmedi….


Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Büyükelçi Osman Olcay’ın Kıbrıs barış harekatından sonra Güvenlik Konseyi’nde Türkiye’yi ağır ifadelerle eleştiren Fransız temsilcisine verdiği cevap da unutulmayacak nitelikte. Olcay 18 Ağustos 1974 tarihinde Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada şöyle demişti:


“Fransa’ya şahsımın ve milletimin büyük saygısına rağmen, sormaktan kendimi alıkoyamıyorum: Türkiye’nin eylemlerini ve bunların Birleşmiş Milletler ilkelerine uygunluğunu yargılayan Fransa, Yabancı Lejiyonların Fransası mı, Sakiet Sidi Yusuf’taki Fransa mı, paraşütçülerin Fransası mı, Süveyş’teki Fransa mı, yoksa Mururea’da (nükleer) denemeleri yapan Fransa mı?...Bir kere daha belirtmek isterim ki, Türkiye Paris’teki hayal mahsulü beyanlardan alınmış cümlelerle dikte edilecek koşullarda müzakerelere başlamaz. Bu beyanlar Elize Sarayı’ndan yapılmış olsa bile…”


Büyükelçi Olcay’ın mesajı, şahsiyetli bir ülkenin kararlı tutumunu yanısıtıyordu. Türk milletinin diplomatlarından beklediği de, işte böyle bir dille kendini savunmalarıydı.


Buna benzer bir örnek de Vaşington’da yaşandı. Orada da aşırı eğilimli Ermeni grupları, ülkenin her köşesinde Türkiye aleyhinde yoğun bir propaganda yapıyorlardı. Ermeni militanlardan biri, 27 Ocak 1973 tarihinde Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir’i öldürmüştü. Radikal Ermeniler faaliyetlerini Amerikan Kongresi’nde yoğunlaştırmışlardı. Amaçları Kongre’den Türkiye’yi soykırım iddiasıyla suçlayacak bir karar çıkartmaktı. 


İşte bu ortam içinde Türkiye’nin Vaşington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ, bu militanlarla büyük bir mücadeleye girişti. Amerika’nın birçok eyaletinde yaptığı konuşmalar ve verdiği konferanslar sırasında bu militanlar Elekdağ’ı defalarca tehdit ettiler. Hatta Ermeni yanlısı 60 Kongre üyesi Elekdağ’ın yürüttüğü yoğun temas ve girişimleri engelleyemeyince, kendisinin “istenmeyen şahıs” ilan edilerek Amerika’dan Türkiye’ye geri gönderilmesi için ABD Dışişleri’ne başvuruda bulundular. Ama Elekdağ mücadelesini cesaretle sürdürdü, hiçbir zaman geri adım atmadı ve Ermeni militanlar Türkiye aleyhindeki çabalarında başarıya ulaşamadılar.


Türkiye’ye yönelik haksız eleştirilere, suçlamalara karşı hayatlarını ortaya koyarak cesaretle mücadele eden Türk diplomatlarının öyküleri ayrı bir kitap konusu olacak kadar çoktur.


Büyükelçi Hasan Esat Işık’ın geri çekilmesi kuvvetli bir mesajdı ama Fransa’nın Ermeni militanlarına karşı hoşgörülü politikasını değiştirmesini sağlamaya yetmedi. 1973 yılından itibaren Ermeni terör örgütleri önce Amerika’da, sonra Avrupa ülkelerinde, hatta Avustralya gibi uzak kıtalarda Türk diplomatlarına karşı saldırı eylemine geçtiler. Beşi büyükelçi olmak üzere, 34 diplomatı veya ailesi, Ermeni teröristlerinin saldırıları sonucunda şehit oldu.


Bu saldırıların yoğunlaştığı ülkelerden biri de Fransa’ydı. Bu cinayetlere rağmen, Fransız makamları teröristlere karşı çekingen tutumlarını sürdürüyorlardı. Paris Orly Havaalanı’nda meydana gelen ve bazı Fransız vatandaşlarının da hayatına mal olan bir saldırıdan sonra Fransız hükümeti Ermeni teröristlerine karşı etkili önlemler almaya başladı. 


Fransa’nın tutum değiştirmesine yol açan önemli bir gelişme de Ankara’da yaşandı. 1984 yılında Fransa’nın ünlü şirketi Framatom’un Türkiye’deki temsilcileri Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu’nu ziyaret ettiler. Akkuyu’da yapılması öngörülen atom santralı için çok cazip bir teklifleri vardı. Verdikleri bilgiye göre hem teknik hem de ekonomik açılardan kendi önerileri rakip firmalardan çok daha iyiydi. Halefoğlu kendilerine şunları söyledi: 


“ Teklifiniz gerçekten çok cazip olabilir. Ama size açık söyleyeyim, bu odayı ter ettiğiniz anda bana verdiğiniz projeleri çöp sepetine atacağım. Ülkenizde Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine karşı gerekli önlemlerin alınmadığı bir dönemde ben bir Fransız firmasının projesini, hükümetime teklif dahi edemem.”


Fransız hükümeti Türkiye’nin mesajını almıştı. Kısa bir süre sonra, Türkiye’nin dostu olarak bilinen, Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik yapmış olan eski diplomatlardan Etienne Manac, Cumhurbaşkanı Mitterand’ın özel temsilcisi olarak Türkiye’ye geldi. Getirdiği mesaj bir dostluk mesajıydı. Fransa, Türkiye’ye yönelik terörist faaliyetlere karşı daha dikkatli olacaktı, gereken önlemleri alacaktı. Aldı da… Bunu izleyen yıllarda Türk-Fransız ilişkilerinde büyük gelişme oldu. Türkiye’nin Airbus uçaklarının alımına karar vermesi ticari ilişkileri geliştirdi. Bir yılda Fransa’nın Türkiye’ye ihracatı yaklaşık %50 arttı. Türk-Fransız ilişkilerinde yeni bir dönem başladı. Ne yazık ki, son yıllarda Fransa’nın, Ermeni örgütlerinin Türkiye’nin itibarını zedelemeyi hedefleyen davranışları, Türk-Fransız ilişkilerine gölge düşürdü.




“Atatürk’ün izinden giden genç Türk diplomatlarına”




Onur Öymen
















“YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” 
_____________________________





"Ermeni Örgütlerinin Türk büyükelçilerine saldırıları 1973 yılında başlamıştır. Dört farklı kıtada Türk büyükelçilerine yönelik gerçekleştirilen suikastlar, dünya tarihinde başka hiçbir diplomatik teşkilatın başına gelmemiştir. Bu suikastlar sonucu Ankara’da bir şehitliğimiz bile oluşmuştur. Öldürülen diplomatların tamamı 1915 sonrası doğumludur ve 
sadece Türk oldukları gerekçesiyle öldürülmüşlerdir."

Emekli Büyükelçi, diplomat, tarihçi
kitapları: Malta Sürgünleri, Bizim Diplomatlar, Ermeni Meselesi,British Documents On Ottoman Armenians,...



Açık Kriptolar / Ermeni Soykırım İddiaları Avrupa'da Irkçılık ve Türkiye'nin AB Üyeliği 








Cengiz Özakıncı


Ruslar Ermenilere karşılıksız toprak vermiştir. Ruslar Kafkaslardaki Müslümanları kovup, Ermenileri yerleştirmiştir. 
Erivan'da Türk nüfus, Ermeni nüfusundan fazlaydı. Tek kelimeyle Türklere dürüstçe davranmayı reddeden Avrupalılar var. 
Ülkelerin dostu yoktur, çıkarları vardır.