Tuncay Bengin'in 10 Ekim tarihinde Milliyet'te, Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarıyla ilgili olan, benim görüşlerime de yer veren makalesi aşağıdadır:
İşgal altındaki Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprakları olduğunu bugüne kadar defalarca tescil eden ama çözüm getirmeyen ya da getirmek istemeyen Birleşmiş Milletler şimdi arka arkaya ateşkes çağrıları yaparak krize askeri yollarla çözüm bulunamayacağını belirtiyor. Çözüm olarak önerdiği de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eş başkanları gözetiminde müzakerelere dönülmesi. Yani neredeyse 30 yıldır süren “Yalan Rüzgârı” dizisinin yeniden vizyona girmesi. Dolayısıyla, bu açıklamaların samimiyetine güvenmek ve ciddiye alınmasını beklemek görünür gerçekliğe pek uygun düşmüyor. O nedenle, buna dalga geçer gibi bir çözüm önerisi demek daha doğru. Çünkü bir yanda saldırıya uğrayan, toprakları işgal edilen, bir milyondan fazla vatandaşı yerinden yurdundan olan ve buna rağmen masada çözüm umuduyla yıllardır sabreden Azerbaycan, diğer yanda hak, hukuk tanımayan, işgalci politikasında ısrar eden Ermenistan var. Hem de BM’nin bu konuda aldığı kararlara rağmen... Yani biri işgal altındaki topraklarını kurtarıyor, diğeri hala alçakca sivilleri vuruyor. Açıkçası BM gerçekten samimi ve kararlı olsaydı yasasının en önemli maddesi “devletlerin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünden” hareketle bugüne dek Ermenistan’a haddini bildirmesi gerekirdi. Ama yapamadı, yapmadı.
Niyesini eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı emekli Büyükelçi Onur Öymen anlatıyor:
“BM’de 1993 yılında bir yılda dört Güvenlik Konseyi kararı çıktı ve hepsinde bu toprakların Azerbaycan’ın toprağı olduğu ve işgalin sona ermesi gerektiği ve işgalci güçlerin çekilmesi gerektiği belirtiliyor. Ondan sonra 14 Mart 2008 tarihinde bu sefer BM Genel Kurulu’nda bir karar alındı, bu karar da diyor ki burası Azerbaycan toprağıdır, aynı şekilde işgalci güçler çekilmelidir. Yalnız bu oylamaya 150 ülke katıldı, bunlardan 100’ü çekimser 39’ üye evet oyu veriyor. Türkiye de var bunların içinde ama bir tane Avrupa ülkesi yok. Bir Avrupa ülkesi bile burası Azerbaycan toprağıdır diyemiyor. Ondan sonra 7 ülke hayır oyu veriyor; bu 7 ülke arasında sorunun çözümünden sorumlu Minsk Grubu’nun eş başkanları ABD, Fransa ve Rusya da var. Düşünebiliyor musunuz?
Yani çözüm istemedikleri açıkça ortada. Daha sonra birtakım temaslar oluyor; Prag da buluşuyorlar, St. Petersburg’da buluşuyorlar liderler fakat oralardan da hiçbir şey çıkmıyor. Bir şey çıkacakmış gibi yapıyorlar; mesela 5 eyalet boşaltılsın da ondan sonra Karabağ da müzakere edilsin falan gibi. Ermeniler bunu da reddediyor, mutabakata da varmadılar. Adamlar hiçbir çözüm istemiyorlar çünkü. Arkalarını dayamışlar büyük devletlere ve onların himayesinde bu toprakları zaman içinde tamamen kendilerine mal edecekler, strateji bu. Aynen Kıbrıslı Rumların yaptığı gibi, aynen Yunanlıların yaptığı gibi. Yani büyük devletlerin himayesinde hukuka anlaşmalara, BM yasasına aykırı sonuç almaya çalışıyorlar. İşin esası bu.”
Peki BM bu duruma neden seyirci kaldı ya da müdahil olmadı? Öymen devam ediyor:
“BM’nin tek başına çözme mekanizması yok. AGİT çerçevesinde bir Minsk Grubu kuruldu 1993’ten sonra fakat eş başkanları ABD, Fransa, Rusya. Çözüme bu üç ülkenin öncülük yapması lazım ancak bunlardan ikisi, Fransa ve ABD zaten iç politika, lobiler, ülkelerindeki Ermeni nüfusunun çokluğu ve seçmen oluşu nedeniyle zaten hiçbir zaman Ermenistan’ın istemeyeceği bir çözüme destek olmuyorlar. Rusya’nın da Ermenistan’la yakın ilişkileri, bir güvenlik ittifak anlaşmaları var, üssü de bulunuyor ve bu üssün süresini de şimdi 2044 yılına kadar uzattılar. Yani böyle bağları da var. Fakat bir taraftan da Rusya Azerbaycan’ı da kendisinden uzaklaştırmak istemiyor. En son olarak Paşinyan’ın da biraz ABD’ye meyletmesi ABD ile Rusya arasında denge politikası gütme izlenimi ortaya çıkınca Rusya bu sefer ona biraz katı davrandı. Bu defaki çatışmalarda beklediği desteği tam alamadı Rusya’dan.”
BM’nin işlevi yok o zaman?
“BM’nin yapabileceği iki şey var. Biri Güvenlik Konseyi’nden böyle kararlar çıkartabilir. O kararların siyasi ağırlığı da fazla ileri gidemez çünkü 5 ülkenin veto hakkı var. Ki bunların üçü de Minsk Grubu’nun eş başkanları ABD, Rusya, Fransa; üçünün de veto hakkı var. Onun için bunlardan birinin istemediği karar çıkamaz. BM’nin bir imkânı daha var; o da 7. madde. Daha doğrusu, BM yasasının 7. bölümü. Güç kullanarak meseleleri çözmek. Bir BM gücü olacak, o güç gidecek orada düzeni BM’nin kararlarına göre tesis edecek. Fakat bu uygulamayı da kimse istemiyor, bunun riskini de kimse almak istemiyor. Dolayısıyla, böyle bir karar da çıkmıyor epeydir. O zaman BM’den fazla bir şey beklemeyeceksiniz. Peki, nasıl çözülür bu? Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki diplomatik temaslarla. Türkiye de bunun için çalıştı Demirel zamanında. Biz Ter Petrosyan ile Haydar Aliyev’i iki defa bir araya getirdik ama oradan da bir şey çıkmadı. Minsk Grubu’nun yaptığı göstermelik temaslardan da bir şey çıkmadı. Yani diplomasiyle bir çözüme varılamadı. O nedenle, Azerbaycan’da halkta bu meseleyi ancak güç kullanarak çözebiliriz inancı hâkim. Karabağ’ın tamamını geri almadan biz durmayız diyor İlham Aliyev. Yani Ermenistan işgal ettiği toprakları terk ediyorum dese, o zaman zaten mesele kalmayacak ama terk etmek istemiyor.”
Tersi olsaydı, BM’nin tavrı ne olurdu?
“Tersi olsaydı tozunu üflemişlerdi Azerbaycan’ın. Yani Azeriler Ermeni toprağını işgal etseydi dünyayı ayağa kaldırmışlardı. Maalesef hayatın gerçekleri biraz böyle...”
Ermenistan'ın sivillere saldırması bir "Savaş Suçu"dur!
Bu İnsanlık Suçu sadece Ermenistan'a ait değil,
Bu suç BM'ye de ait,
Bu suç AB'ye de ait,
Bu suç Fransa'ya da ait,
Bu suç Rusya'ya da ait,
Bu suç ABD'ye de aittir.
Türklere karşı yapılan bir "Nefret Suçu"dur!
Armenia's attack on civilians is a "War Crime"!
This crime against Humanity does not belong only to Armenia,
This crime belongs also to the UN,
This crime belongs also to the EU,
This crime belongs also to France,
This crime belongs also to Russia,
This crime belongs also to USA.
This is a "Hate Crime" against Turks!
SB
Elşad Alili (19 Ekim '20)
"Qafan toponimi Kəngərli/Peçeneqlərin Kapan, ya da Kapanlı qolu ilə bağlıdır.
Qarabağda da Kapanlı adlı yer adları vardır.
Qacaran da adından bəllidi.
Bugünkü Ermənistan torpaqları Kəngərlilərin və ümumən Üç Okların qədim yurdudur."