Bir Gün
Gelecek Biz de General Olacağız
Fehim Paşa
ile aynı masada viski içerek geçirdiğimiz gecenin bizim üzerimizde çok menfî
bir etkisi oldu. Bir askerden ziyade operet paşalarına daha çok benzeyen bu
elma yanaklı general, bu rütbeye nasıl çıkabilmiş, göğsünü süsleyen madalyaları
ne gibi bir başarı göstererek kazanmıştı? Ömründe hiç bir savaşa, hattâ çete
müsademelerine bile katılmadığı muhakkaktı. Sultanın kötü ve zalim bir âleti
olması ona bu mevkii vermişti. Şeref yerine, şan yerine kendi milletinin
nefretini kazanmıştı. Namuslu insanları jurnal ederek, ocaklar söndürerek ve
müstebit padişahın vehimlerini her gün biraz daha artırarak nişan üstüne nişan,
rütbe üstüne rütbe almıştı.
Mustafa
Kemal diyordu ki:
— Fuat bir
gün gelecek, biz de paşa olacağız. Fakat mesleğimizde şerefle hizmet ederek
belki yavaş belki de süratle yükseleceğiz. Rütbelerimizi muharebe meydanlarında
kazanacağız, yoksa Fehim gibi, müstebit bir padişaha kul köle olarak değil.
Benim için
de ideal terfi ve yükseliş buydu. Tanrıya şükürler olsun, ikimiz de bu yolda
yürüyerek kısa fasılalarla yükseldik ve general olduk.
Mustafa
Kemal, 1 nisan,1916 da general üniformasını giydi, otuz beş yaşında idi. 16.
Kolordunun kumandasını üzerine almıştı. Ben o zaman Kafkas cephesinde 5. Tümen
Kumandanı idim, rütbem kurmay albaydı. Generalliğini bütün kalbimle ve bütün
samimiyetimle tebrik ederek, «Muazzez paşam, paşa kardeşim...» diye başlayan
mektubu yazdığım zaman, Harp Akademisi’nin üçüncü sınıfında bana söylediği
yukarıdaki sözleri hatırlamıştım.
Ben de
arkadaşımın biraz arkasından, 1918 başında otuz altı yaş içinde iken
generalliğe yükseldiğim zaman 20. Kolordu Kumandanı idim. Aziz ve büyük
arkadaşım Mustafa Kemal’den 29/1/1918 tarihli beni minnettar eden şu samimî ve
içten yazılmış tebrik mektubunu aldım.
Kardeşim,
Sina
Cephesinde başlayan Filistin Harekât-ı askerîyesinin kan ve heyecanla mâli
safhalarında hasbelzarur ref ve def edilemeyen felâketli günlerin tevalisinde
ihraz buyurduğunuz cesaret ve kudret-i askerîyeye, resmî ve muhtelif menabiin
raporlarına istinaden harekâtı takip sırasında vâkıf oldum.
Bilâhare,
gelen zabitandan dahi şifahen malûmat almıştım, en nihayet hidemat-ı âliyenizin
mirlivalığa terfiinizle resmen teyid ve ilân edildiğini işitmekle mübahi oldum.
Sureti mahsusada tebrik ve bu rütbede dahi vatanımızı istihlâs uğrunda parlak
muvaffakiyetlere mazhariyetinizi temenni ederim.
Falkenhayn
Paşa ile Sinâ harekâtına dair ilk karar ve tedabirde ve sevk ve idare
noktasında anlaşmak ve bugün vâki, o gün için bir kusurdan ibaret olan
hakayik-i fecayi-i ri- câl-i devletimize de kabul ettirmek ve ona göre şevki
tedabir ve muvaffak olmak mümkün olamaması yüzünden Yedinci Ordu ve ondan sonra
verilen İkinci Ordu’yu kabul etmeyip İstanbul’a gelmiş olduğum mesmuu
âlileridir. Burada pek aksi olarak rahatsızlıktan baş alamıyorum. Veliahd
hazretleriyle Almanya seyahatine yataktan kalkıp gittim. Yirmi gün seyahat
esnasında bir şey yok. Tam avdette trende yeniden hastalandım, bir aydır
yatmaktayım.
Birinci ve
Beşinci Ordular’dan Liman Paşa’mn idaresinde bir grup teşkili takarrür etti.
Bana Beşinci veya Esat Paşa ile becayiş suretiyle Birinci Ordu
Kumandanlıklarından birini teklif ettiler, fakat icraat teahhur etti.
Bu
mektubumu, eski arkadaşım Ordunuz Sıhhiye Reisi Hüseyin Bey’in hareketinden
bilistifade yazabiliyorum.
Gözlerinizden
öper ve yeni ve inşallah bundan sonra da îngilizlerin ricatlerini müntiç
muvaffakiyetlerinizi işitmekle mesut olurum, kardeşim.
Karargâhı
Umumiyeye memur Ordu Kumandanı M. Kemal
Ali Fuat
Cebesoy , 1967
Sınıf
Arkadaşım Atatürk
O Sarışın Kurt
...
Süvarilerin doludizgin nal sesleri, ağır topçunun bombardımanı, yerine göre
yangın çatırtıları, hücuma kalkan piyadelerin 'Allah Allah' nidaları, Yunan
tayyarelerinin uğultusu vs; bütün bunlara, gittikçe yükselen dozda, kurtuluş
leitmotivi eşlik etmektedir.
Haritada
köklü değişiklik görünüyor: Afyon ve çevresindeki mavi renkler silinerek Türk
kuvvetlerini gösteren kırmızı renklere dönüşüyor; ve İzmir istikametindeki
ilerleyişlerini sürdürmekteler; birer birer kasabalar, şehirler kurtarılarak,
kırmızı halka ile çevrilmektedir. Türk süvarisi, sert ve hızlı, ric'at eden
düşman kuvvetlerine saldırıyor; geride, yanan bir köy; yollarda dağılmış
kağnılar, insan ve hayvan cesetleri.
At üzerinde,
yanında öteki paşalarla cephe hattında muharebe idare eden Gâzi Mustafa Kemal
Paşa, eliyle çeşitli yönleri göstererek, emirler veriyor. ..
Sokaklarda
ise insan cesetleri, ağır duman ve ahşap evleri kavuran alevler.
1 Eylül 1338
(1922): Uşak kurtarıldı; şehir yanıyor.
4/5 Eylül
1338 (1922): Ordu, Kula ve Alaşehir önlerindedir: Alaşehir yanıyor.
5 Eylül 1338
(1922): Süvari fırkası, Salihli'ye girdi: şehir yanıyor
6 Eylül 1338
(1922) Süvari Kolordusu Milne Hattı'na varıyor. Akhisar ve Aydın kurtarıldı.
7 Eylül 1338
(1922): Aydın kurtarıldı.
8 Eylül 1338
(1922): Manisa ve Nif kurtarıldı. Manisa yanıyor.
Ankara’dan
uçan kuşlar,
Afyon
yaylasında kışlar,
Biz İzmir’i
alacağız,
Kolu sırmalı
çavuşlar....
Defne
dallarıyla süslenmiş, beş otomobil, birbiri ardınca, Nif yolundan (Kemalpaşa),
ağır ağır, İzmir'e giriyor; arabaların iki yanında, kurtuluş ordusunun
neferleri yürümekte. ... Tam giriş kavşağında, bir süvari müfrezesi onları
karşılıyor. Süvari merasim kıt'ası: En öndeki kumandan, atının üzerinde çakı
gibi dimdik, genç bir zabit, müfrezesine kılıç çek kumandasını veriyor.
Süvariler, birden kılıçlarını çekiyorlar; bir anda kılıçlar, güneş ışığında
parıl parıl parıldıyor; sonra, süvariler merasim nizamında, otomobillerin iki
yanına geçiyorlar; Kordonboyu'na doğru yürüyüş bu minval üzere gidecek ...
... Mustafa
Kemal Paşa:
"...ve
Türk milleti... emniyet ve saadetini zâmin prensiplerle... medeniyet yolunda,
tereddütsüz yürümeye devam edecektir..."
Attilâ İlhan, 1998
"Gazi
Mustafa Kemal Paşa" O Sarışın Kurt