Translate

28 Eylül 2024 Cumartesi

Haçlılar ve Yamyamlık

 


HAÇLILARIN MÜSLÜMANLARLA KARŞILAŞMASI

Avrupalılar Kıta Hıristiyanlığının doğusundan İslamiyet'le ilk kez Haçlı Seferleri sırasında 1096 yılından başlayarak karşılaştılar. Aslında Latinler (İspanya ve İtalya'dakiler) dışında- Avrupalılar, doğudaki Hıristiyanlığı ve Doğu Roma Imparatorluğu'nu da pek bilmezlerdi. Bu sayede "Hıristiyan Doğu "yu da görecek ve öğreneceklerdi.

Avrupa Hıristiyanlığının merkezi, antolajik ( varlıkbilimsel) olarak, varlığını algılayış şekliyle kendini dünyanın ve evrenin merkezinde görüyordu. Nedeni, her şeyin ve her yerin merkezi olmak istemesindendi. Aynı zamanda bilimsel yetersizlik ile kendi dışındaki dünya ve toplumlar konusunda bilgisizlikten beslenen böyle bir benci görüş doğaldır ki Avrupalıların kendileri dışındaki insanların kendileri gibi olmadıklarını, kendilerinden çok aşağılarda olduklarını sanmalarına yol açmaktaydı.

İşgal ve saldırı orduları, savaşa, işgal edecekleri toprakların halkına düşmanlık duygularıyla gönderilir. Başarının şartı olarak düşünülen bu uygulama Haçlı Seferlerinde en yüksek düzeyde görülmektedir. Bu yüzden Haçlılar olabilecek en olumsuz duygularla yüklenmiş durumdaydılar. Kendilerini üstün, karşılarındakileri ise düşman biliyorlardı. Üstelik düşman, geri, ilkel, aşağılık, kötü, düzeysiz ve zavallıydı !

Avrupalılar Müslümanların varlığını ilk Endülüs'teki uygarlıkları dolayısıyla duymuşlardı. Ancak ters bir şekilde. Şöyle ki; Endülüs'ü görenler karşılaştıkları inanılmaz şeyler yüzünden İslam'a hayranlık duyuyorlardı, ama görmeyenler düşmanca propagandalardan başka bir yoldan bilgilenme olanağına sahip değildiler. Bunda en önemli rolü Kilise oynuyordu ama Frankların gezginci "trubadour"ları belki de daha etkiliydi. "Chanson de la Geste"lerin önemli bir kısmında Müslümanlar için olmadık olumsuz sıfatlar kullanılıyor, kötülemek için ne gerekirse her şey yapılıyordu. İlk Haçlı Seferinin trubadourların harekât alanı içindeki kitlelerden oluştuğunu hatırlarsak bu Haçlıların Müslümanları nasıl tahayyül ettiklerini de tahmin edebiliriz.

Bu önyargılarla yola çıkan Avrupalılar, Selçukluların Malazgirt zaferinden sonra "Türklerin hakimiyetini ve ilerlemesini önlemek" için geldikleri Anadolu'da ve Suriye'de karşılaştıkları ve ilk kez savaşlarda tanıdıkları Türkler, Müslümanlar ve her türden "Doğulular" karşısında sarsıldılar, şaşırdılar ve kendilerini ezik hissettiler. Doğulular, Hıristiyan veya değil ama hepsi, gelişmiş ve ileriydi, Avrupalılar ise birçok bakımdan hem zavallı, hem de gülünçtü, geri ve kötü olduğu sanılan ve varsayılan "Morgenland"ın (güneş o taraftan doğduğu için Almanların "sabah ülkesi" dedikleri Doğu'nun) üstünlüğü çok açıktı. Avrupalıların geriliği ve ilkelliği çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmıştı. Bu yüzden hayranlık ve nefret iç içe yaşandı, Avrupalılar kendilerini kaybettiler.

Daha 1 . Haçlı Seferinde Suriye'deki Maara (Maarretü'l Numan) kentinde 1098'de yüz binlerce kişilik güçlerce kuşatılan savunmasız bu büyük kenti kimseye zarar vermeyecekleri sözüyle teslim aldıklarında, üç gün boyunca yüz binden fazla insanı katlettiler, çok az sayıda esir aldıklarının dışında tek kişiyi sağ bırakmadılar. Ama bunlarla yetinmediler, seferde bulunan kendi tarihçileri, Avrupalıların, Türk ve Müslümanları yediklerini, çocukları şişe geçirip kızartarak, yetişkin büyükleri kazanlarda kaynatıp pişirerek karınlarını doyurduklarını yazdı (Frank kronikçiler Raoul de Caen ve Albert d'Aix) (1);


Türkler yüzüldü, barsakları çıkarıldı,

etlerinden haşlama ve kebap yapıldı.

Doyasıya yediler, amma ekmeksiz olarak.


Bu dizeler, 1.Haçlı Seferine katılan bir şairin elinden çıkmadır.


"Tafurlar" denilen fanatikleşmiş Frank çeteleri "Müslüman eti çiğnemek istediklerini" bağırırlar, "akşamları ateşin etrafında avlarını yemek üzere" toplanırlardı.

"Bohemond birkaç Türk getirilmesini emretti. Bunları hemen öldürttü. Büyük bir ateş yaktırıp ve cesetleri şişlere geçirtip pişirttikten sonra . . . kurulacak sofralara getirilmelerini emretti. Bunun ne demek olduğu kendisine sorulunca; 'bugün toplanan mecliste kumandanların aldığı bir karara göre . . . bulunacak bütün Türklerin . . . böylece pişirilip prenslere ve orduya ikram edileceklerinin herkesce bilinmesi içindir' yanıtını verdi."

Bu tanıklık, Suriye'deki Sur kentinin Katolik metropoliti Guillaume tarafından yapılmıştı.(2)


Alp Hamuroğlu

Hıristiyanlık, İslamlık ve Avrupa. Doğu'dan Batı'ya Uygarlık Kapıları (Endülüs, Sicilya, Haçlı Seferleri)

(1) Richard le Pelerin, Chanson d'Antioche, 5.58; akt. Erer, 5.49.

(2) Raşid Erer, Türklere Karşı Haçlı Seferleri.

* Maalouf, yamyamlıkla ilgili anlatıların "20. yüzyılda -uygarlaştırma görevi yüzünden- es geçildiğini" belirtmekte... Anlaşılan "yamyamlık", uygar Batı'ya ve "uygar Batı'nın tarihi"ne hiç uygun düşmemekte, yakışmamakta, daha doğrusu bundan utanılmakta, bu yüzden de bunun sözü edilmemeye çalışılmaktadır.