Translate

28 Ekim 2018 Pazar

Bir Türk Damgası: K.Atatürk






İnsanlığa, Akla, Bilime, Uyarlığa Atılan İmza: Bir Türk Damgası:


1990'da yayımlanan "Laik Demokratik Cumhuriyet İlkelerine Bağlı Kalacağıma" kitabında şöyle diyordu Abdurrahman Dilipak:

"Hani bir çok kimse Atatürk'ün imzasının bir Ermeni tarafından dizayn edildiğini bilmez... Osmanlı tuğraları, nasıl devrin ünlü hattatlarınca kompoze edilirse, Atatürk efendimizin de imzası bir ressam tarafından dizayn edilmişti." (a.g.e., Risale y.,3.Baskı, Ağustos 1990., sf.31.)

Bu iddia A.Dilipak'tan iki yıl sonra 27 Eylül 1992 Pazar günlü Hürriyet gazetesinde "Atatürk'ün imzasını başkasından kopya etmesine çok bozuluyorum" başlığıyla Aziz Nesin tarafından yinelenerek yayılacaktı.

Nuriye Akman soruyordu: "Siz Atatürk adına çok bozuluyormuşsunuz, öyle mi?"

Aziz Nesin yanıtlıyordu: "Evet, Atatürk çapında büyük bir adam bu adı (Atatürk soyadını C.Ö.) almamalıydı. İnsan olduğu için tabi kusurları var. O kusurlar hep meziyet gibi gösterilmiş. (...) Atatürk soyadını almak yani Türk'ün atası olduğunu söylemek hoşuma gitmiyor. Atatürk soyadını alması ilginçtir. Etrafına insanlar topluyor, onlara Atatürk'te karar kıldırıyor. Bu güzel değil. Onun için ben ona 'Mustafa Kemal' demeyi tercih ederim. İkincisi, Atatürk imzasını başkasına attırır, ondan kopya eder. Bir Ermeninin imzasıdır, beş on tane imza örnekleri getirttirir, onlardan bir tanesini beğenir. Ermeninin imzasını beğenmesi önemli değil. Ermeni olur, Türk olur. Ama kötü yaz senin yazın olsun."

Pazar günü evimde bu söyleyişi okurken çalışma masamın üzerinde bir süredir üzerinde çalışmakta olduğum Prof.Dr.A.Afetinan'ın "Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları" kitabı açık duruyordu. Bir Atatürk'ün imzasına baktım, bir de Atatürk'ün bu kitapta tıpkıbasımı verilen el yazılarına. Söz konusu imzanın Atatürk'ün kendi tasarımı olduğunu apaçık ortaya koyan bu karşılaştırma, imzanın başka birince tasarlandığı iddiasını çürütüyordu. Bu bulgularımı yazıp Pazartesi akşamı gazetenin okuyucu mektupları ilgilisine faksladım. Salı günü benden bir vesikalık fotoğrafımı istediler; gönderdim. 1 Ekim 1992 Perşembe günü gazetenin birinci sayfasında "Flaş. Cengiz Özakıncı. Araştırmacı-Yazar. Aziz Nesin'e cevar... Aziz Nesin'in, Atatürk'ün imzasını bir Ermeni'ye attırdığı iddiası tamamen yanlıştır. 27.sayfa" duyurusuyla yayımlanan yazım şöyleydi:

"Aziz Nesin'le yapıla 'Haftanın Sohbeti' başlıklı söyleşiyi ilgiyle okudum. Aziz Nesin, söyleşinin sonunda şöyle diyordu: "Atatürk imzasını başkasına attırır, ondan kopya eder. Bir Ermeni'nin imzasıdır. Beş, on tane imza örnekleri getirtir, onlardan bir tanesini beğenir. Ermeni'nin imzasını beğenmesi önemli değil. Ermeni olur, Türk olur. Ama kötü yaz, senin yazın olsun." Aziz Nesin'in bu savının doğru olup olmadığını yoklamak üzere, Prof.Dr.Afet İnan'ın 'Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün Elyazıları' kitabına baktım. Afet İnan, Atatürk'ün manevi evladıdır. Manevi babasının el yazısını çok iyi tanımaktadır. Söz konusu kitabın sonunda, 200 sayfa tutan el yazmalarının basımları yer almaktadır. Atatürk'ün el yazılarını tek tek inceledim. Sonuç olarak:

I - K.Atatürk imzasında geçen ATA sözcüğü, Atatürk'ün gündelik olağan el yazılarında, imzasındakinin tıpkısı olarak geçmektedir. Atatürk, kendi el yazısıyla; '...iptidai insan kümelerinde ATA korkusu ve nihayet, büyük kabile ve kavumlarda ATA korkusu...' sözlerini yazarken, burada gördüğümüz ATA sözcüğü, Atatürk'ün K.Atatürk imzasında görüğümüz ATA sözcüğünün tıpkısıdır, eşidir.

II - K.Atatürk imzasında geçen TÜRK sözcüğü de yazılarında, imzasındakinin tıpkısı olarak bulunmaktadır. Atatürk kendi el yazısıyla; '...bugünkü TÜRK milleti, varlığı için, bugünkü yurdundan memnundur. Çünkü TÜRK...' sözlerini yazarken, burada gördüğümüz TÜRK sözcükleri, Atatürk'ün K.Atatürk imzasında görülen TÜRK sözcüğünün tıpkısıdır, eşidir. 

Anladım ki, Aziz Nesin'in Ermeni ürünü dediği 'K.Atatürk' imzası, halkın ve çoğumuzun anladığı anlamda bir imza bile olmayıp, tersine 'K.Atatürk' sözlerinin, Atatürk tarafından mektup yazar gibi düz el yazısıyla yazılmasından ibarettir. Bu, o denli böyledir ki, Atatürk'ün el yazılarında geçen ATA ve TÜRK sözcüklerini kesip birleştiren herkes, Atatürk'ün K.Atatürk imzasının bir eşini elde etmiş olur.

Gerçek bu iken, Aziz Nesin'in savı, son kertede dayanaksız bir çamur atma olarak karşımızda durmaktadır. Halkımızın 'ancak domuz eti yerse akıllı olacağını' da söyleyen Aziz Nesin, yayımlanan bu söyleşide, baştan sona saçmalamaktadır. Yer darlığı nedeniyle, tüm saçmalıklarını tek tek göstermek yerine, şimdilik yalnızca K.Atatürk imzası Ermeni ürünüdür savının saçmalığını, gerçeğe aykırılığını belgeliyorum.

Atatürk'ün el yazılarında 'ata' ve 'Türk' sözcüklerinin geçtiği satırların fotokopisiyle birlikte yayımlanan bu yazım bir süre tartışıldı, sonra unutuldu ve bir çok ünlü yazar Atatürk'ün imzasını başkasına tasarlattığı iddiasını bir gerçekmiş gibi yaymayı sürdürdü. Ben de K.Atatürk imzasının başkalarınca tasarlanmış olmadığını gösteren, bu imzanın Atatürk'ün kendi tasarımı olduğunu kanıtlayan daha pek çok bulguya ulaştım.

Atatürk'ün 1928 yazı devriminden sonra 1934'e dek 'Gazi M.Kemal' ve Kasım 1934'ten sonra 'K.Atatürk' imzaları; onun 1913-1917 yılları arasında Madam Corinne'e Latin abecesiyle Fransızca olarak yazdığı mektuplarla ve Temmuz 1918'de Karlsbad'ta Latin elyazısıyla Fransızca olarak tuttuğu günlükleriyle harf-harf karşılaştırdığımda, imzalarının Atatürk'ün kendi tasarımı ve kendi el yazısıyla adını yazmasından ibaret olduğunu saptadım ve bu bulguları da A.Nesin'in ölümünden önce yayımladım.

Atatürk imzasını tasarladığını ileri süren yurttaşımız Vahram Dikran Çerçiyan (d.1887-ö.1975) çeşitli zamanlarda kendisiyle yapılan söyleşilerde imza konusunda birbiriyle çelişen sözler etmiştir. Ölümünden dört yıl önce 25 Kasım 1971 günlü Hürriyet gazetesinde Necmi Onur'un yayımladığı son söyleşisinde: "Şişli Müzesinde Aslı Bulunan Atatürk'ün En Doğru İmzası Pullardadır" diyen yurttaşımız:

"Atatürk'ün imzası konusunda konuşmasına 'Önce bir yanlışlığı düzeltelim' diye başladı. 'Yazı Devrimi sırasında milletvekillerinden bazıları Atatürk'e kartvizit bastırmayı düşünmüşlerdir. Beni tanıyanlar telefon ederek benden güzel yazılmış bir Kemal Atatürk yazısı istediler. Yazıp yolladım.... Atatürk'ü birkaç kere görmüştüm. Çok nadir eder ve beğenirdim. Ama, karşılaşmadık hiç. Yazdığım Kemal Atatürk yazısını çok beğenmişler, Kemal'in sadece K harfini alıp Atatürk'ü aynen kullanmışlar. Onun asıl imzası, pulların üzerindekidir. Sonradan bunun kuyruğunu filan uzattılar. Yanlıştır. Atatürk'ün beğenerek aldığı imzası, benim yazdığım ve pulların üzerindeki Şişli Müzesi'nde de aslı bulunan imzadır." diyordu.

Bu anlatıya göre; Çerçiyan'ın öğrencisi imza değil kartvizit; 'güzel yazılmış bir Kemal Atatürk yazısı' istemiş; kendisi de 'Kemal Atatürk' yazmış; Atatürk bu kartviziti beğenmiş, fakat kartvizitteki 'Kemal'i kısaltığı K yaparak elde ettiği 'K.Atatürk'ü kendi imzası olarak kullanmış; Çerçiyan'ın elinden çıkan 'Kemal Atatürk' kartviziti, Şişli'deki Atatürk Müzesi'ndeymiş; pulların üzerine basılan 'K.Atatürk' imzası, Çerçiyan'ın yazdığı 'Kemal Atatürk' kartvizitinden elde edilmiş 'K.Atatürk' imzasından ibaretmiş. Çerçiyan özetle: Atatürk'ün pullardaki imzası benim tasarımımdır, aslı Şişli Atatürk Müzesi'ndedir, diyor

Gerçek ise şöyledir: Çerçiyan'ın oğlu 18.09.2010 günlü Zaman gazetesinde yayımlanan söyleşisinde, olay tarihi olarak Mart ayını göstermektedir. Atatürk soyadı Kasım 1934'te verildiğine göre, sözünü ettiği Mart, en erken 1935 yılına aittir. Oysa Atatürk'ün pullardaki imzası, 1935 yılı Şubat ayında, Atatürk Ankara'da Karpiç lokantasında yemek yerken, diğer masada bulunan ressam Saip Tuna'nın hemen orada yapıp Atatürk'e sunduğu karakalem portre üzerine, Atatürk'ün aynı karakalemle attığı 'K.Atatürk' imzasıdır. Bunun Çerçiyan'ın Şişli Atatürk Müzesi'nde bulunan kartvizit yazıyla benzerliği bulunmamaktadır.

Atatürk, imzasının başkalarınca taklit edilme olasılığını gözeterek, taklidini olanaksız kılabilmek için önlemler düşünmüş, bu doğrultuda imzasını bir kaşe ile damgaya dönüştürdükten sonra resmi evrakları bu damgayı basarak imzalamıştır. Bu önlemi ilkin Osmanlı döneminde M.Kemal imzasını damgaya dönüştürerek uygulayan Atatürk, yazı devrimi sonrasında resmi evrakları Kasım 1934'e dek 'Gazi M.Kemal' ve son olarak 'K.Atatürk' kaşesi basarak imzalamıştır. Eski yazısıyla M.Kemal imzasının kaşesi İstanbul Harbiye Askeri Müzesinde; 'K.Atatürk' kaşesi Anıtkabir Müzesi'nde korunmaktadır.

İmzasının taklit edilmemesi için damgaya dönüştürmek gibi önlemler alan bir devlet adamının, kendi imzasını bir başkasına tasarlatıp, onun tasarladığı bir imzayı taklit ederek kullanması, yani devlet kararlarının altına atılan K.Atatürk imzasının aslının bir başkasına ait, yani başkasının eliyle tasarlanmış olması, o kişinin de o imzayı her zaman atabilir (yani K.Atatürk imzalı bir sahte devlet belgesi üretebilir) olması, düşünülebilir mi?

K.Atatürk imzası, Atatürk'ün kendi öz tasarımıdır, kendi el yazısıdır; insanlığa, uygarlığa, akla, bilime, atılan bir imzadır, bir 'Türk Damgası'dır.

Gelgelelim, neredeyse 80 yıldır 'K.Atatürk' imzası Vahram Dikran Çerçiyan tarafından tasarlanmıştır' propagandası sürüyor. Atatürk böyle saçmalıklara inananlara şöyle dermiş: "Şaşarım akl-u perişanına, çocuk!"

Ölümünden bu yana Atatürk hakkında akla, mantığa, yaşamın olağan akışına ve gerçeğe aykırı öyle çok uydurmalar yayıldı ki, hangisine şaşıracağımızı şaşırıyoruz.


Cengiz Özakıncı
Bütün Dünya Dergisi Kasım 2018







YENİ
Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş" ve 
A   T   A   T   Ü   R   K      D   E  R  S  İ
Cumhuriyetimizin 95. Yılına Armağan

"Kapağın bende yarattığı duygu: 
Atam, resmin derinlerinde sisler içinde görünen üniversitenin sahibi İNGİLİZLERE,
dersini yeniden vermiş, arkasına bile bakmadan geri dönüyor. Elinize sağlık"
Levent Yıldız / Tarihin Bilinmeyen Yüzü, Kanal B   



Cengiz Özakıncı "Türkiye'nin Siyasi İntiharı Yeni Osmanlı Tuzağı" kitabından "Atatürk soyadını Naim Onat önermiştir."