"Özellikle Kıpçakların damgaları artı şeklinde, artı işaretinin uç kısımları üç tane yonca şeklinde motif oluşturuyor, ve nerede bunları görsek Kıpçak motifleri diyoruz. Bu motifleri hıristiyanlıktan öncede görüyoruz. Ermeniler bu yapıların kendilerine ait olduğunu söylüyor, o zaman kendilerine bir sorsunlar bakalım bu Ermeniler kim? Bizim ırkımız, milletimiz kim, Haylarla, Huylarla bir ilgileri var mı? Yoksa bunlar o mezhebe girmiş Türk Boyları mı? . Halı kilim motiflerimize sahip çıkıyorlar, tamam ama siz kimdiniz geçmişte? Bunu irdelerseniz Kıpçaklara dayandığını göreceksiniz. Gürcü mezhebinde de bol miktarda Kıpçak Boyları var. Gagavuzlar da dinleri hıristiyan, ama aynı Türk boylarından gelme. Yapımız aynı, milletimiz aynı, dinimiz ayrı..."
Prof.Dr.Tahsin Parlak
Hıristiyan Kıpçak Türkleri , 19.yy sonları
Şirvan/Azerbaycan.
Özet:
Türk-Ermeni münasebetlerinin tarihi tahlili gösterir ki tarihen bir-biri ile komşu olan, kendi aralarında yüz yıllarla ilişkiler kuran, birçok bölgelerde birlikte yaşayan şu halkları birleştiren çok uygunluklar, medenî, sosyal, ekonomik ve hatta etnik yakınlık mevcut olmuştur. Ermeni etnosunun, kültür ve sanatının formalaşmasında Türkler yakından iştirak etmişler. Tarihi gerçekler gösterir ki Macaristan’da, Kırım’da, Polonya ve diğer Avrupa ülkelerinde onlar ortak dil, medeniyet ve yazıya sahip olmuşlar. Eski çağlarda siyasî karmaşalar sonucu iki tarafl ı çatışmalarla münasebet bozukluklarına yol verseler de az bir zaman içinde barışa nail olmuş ve sonra yeniden birlikte yaşayışlarını devam ettirmişler. Ermenilerin Türklerle alâka bağları o kadar güçlü olmuştur ki kilise dualarını bile Türkçeye çevirmişler. 1618 yılında Lvov şehrinde ‘Alkış bitiği’ adlı duanın Ermeni alfabesi ile Türk dilinde yazıya alınması da Ermenilerin Türk dilini kendilerine ‘hayat dili’ olarak kabul ettiklerini gösterir. XVI yüzyılda Ermeni nüfusunun mahkemelerinde Türk dilinin kullanılması çok büyük abideleri yadigâr koymuştur. Tüm bunlar Ermenilerin Türklere yakından bağlı olduğunu göstermektedir.
Azerbaycan ve Ermenistan dışında başka devletlerde yaşayan Ermeni ve Türklerin (Azerilerin) bir-biri ile normal işbirliği kurmaları, düşmanlık etmediklerine ait çok gerçekler vardır. Bu da problemin çözüm yollarını kolaylaştıran faktörlerden en önemlisidir. Sempozyuma sunulan tebliğde Ermeni-Kıpçak dil problemi öne çekilir. Bir zamanlar Hıristiyanlığı kabul etmiş Polonya’da yaşayan ahalinin Ermeni yazısı ile kayda alınmış mahkeme senetlerinde inanç, yazı ve sosyal problemler tahlil edilir. Ermeni yazılarından istifade etmekle tarihi abide yaratan Kıpçakların tarihi taleyinden söz açılır.
Giriş:
Türk-Ermeni münasebetlerinin tahlili gösteriyor ki, tarihen birbiri ile komşu olan kendi aralarında yüz yıllarca ilişkiler kuran, birçok bölgelerde birlikte yaşayan bu halkları birleştiren çok yönlü uygunluklar, medeni, dini, sosyal, ekonomik ve hatta etnik yakınlık mevcut olmuştur. Ermeni etnosunun, kültür ve sanatının şekillenmesine Türkler yakından iştirak etmişlerdir. Tarihi gerçekler gösteriyor ki, Ukrayna’da, Macaristan’da, Romanya’da, Kırım’da, Polonya və diğer Avrupa ülkelerinde onlar ortak dil, medeniyet, hatta din ve yazıya sahip olmuşlar. Eski çağlarda siyasi karışıklıklar sonucu iki-taraflı çatışmalarla münasebetlerin bozulmasına yol açsa da, az bir zaman içinde barışmaya nail olmuş ve sonra yeniden birlikte yaşayışlarını devam ettirmişler. Ermenilerin Türklerle alaka bağları o kadar kuvvetli olmuştur ki, Avrupa ülkelerinde de kilise dualarını bile, Türkçe’ye çevirmişlerdir. 1618 yılında Lvov şehrinde «Alkış bitiği» adlı duanın Ermeni alfabesi ile Türk dilinde yazıya alınması da Türklerin Ermeni-Gregorian dinini yahut Ermenilerin Türk dilini kendilerine «hayat dili» olarak kabul ettiklerini gösterir. XVI yüzyılda Ermeni nüfusunun mahkemelerinde Türk dilinin kullanılması çok büyük abideleri yadigar bırakmıştır. Bütün bunlar Ermenilerin Türklere yakından bağlı olduğunu göstermektedir.
Bir zamanlar Polonya’da yaşayan, Hıristiyanlığı kabul etmiş ahalinin Ermeni yazısı ilə kayda alınmış mahkeme kayıtlarında ve belgelerinde inanç, yazı ve sosyal alakalar çok ilginç ilmi sonuçlara sebep olmuştur. Ermeni yazılarından istifade etmekle tarihi abide yaratan Kıpçakların ve başka Türk kavimlerinin tarihi kaderini öğrenmek bakımından bu yazılı ve mimari abidelerinin yeni düşünce ile tahlili çok gerekli ve önemlidir.
1. Türk-Ermeni İlişkilerine Dair Tarihi Kaynaklar
Son yüz yılda Avrasya, o cümleden, Kafkas halklarının tarihinin öğrenilmesi yönünde büyük çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Tarihin eski çağlarına ait arkeolojik buluntuların, kaya ve taş yazılarının, mitoloji ve folklorun mukayeseli araştırılması ile halkların en eski inançları, büyük göçler zamanı etnosların hareketi ve birbirine karışıp kaynaşması ile ilgili çok yönlü uygun bilgiler ortaya çıkarılmaktadır. Halkların büyük göçleri zamanı insanlar hangi prensiple hareket etmişler, nereden nereye gitmişler ve kendileri ile birlikte neleri aktarmışlar? Bu problemlerin öğrenilmesi birçok tarihi ve linguistik, aynı zamanda etno-coğrafî meseleleri aydınlatmak bakımından özel önem taşımaktadır. Tarihin yeni sahifeleri açıldıkça Türk halklarının da dünyadaki çok eski izleri ve yarattıkları medeniyet hakkında bilgilerimiz daha da genişlemektedir.
Dünya tarihinin en eski çağlardaki medeniyetlerinin şekillenmesinde, Küçük Asya’da medeniyetin oluşturulmasında ve gelişmesinde başka halklarla yakınlaşması, eski Türklerin (Kimmer ve İskitlerin) de büyük katkıları olduğunu yeni araştırmalar ispatlamış ve yeni araştırmalar bunları daha derin tahlil etmektedir. Sümerler zamanından önceki medeniyetlerin temelinde eski Türk izlerinin olmasını hem maddi, mitolojik detaylarda, hem de dini inançlar sisteminde görmek mümkündür. Eski Sümerlerin, Kimmerlerin, İskitlerin (Sakaların) Küçük Asya’ya akınları, buradaki devlet ve siyasi kuruluşlara çok ciddi tesir göstermeleri, getirdikleri ve buradan başka yerlere aktardıkları medeni servetler de az değildir. Sümerlerden, Hititlerden sonraki Manna, Midya, Asurya, Urartu gibi tanınmış siyasi devlet kurumlarında hususi tesir gücüne malik kavimler içerisinde Türk halklarının mevcut olması ve onların diğer kavimlerle harbi, siyasi, medeni ve iktisadi alakalar kurması sonraki dönemlerde de dünya tarihinde mühim rol oynamıştır.
Bu karşılıklı alakaların temelinde Türk soyları ile Ermeni (Hay) etnosunun da adı ortaya çıkmaktadır. Siyasi kuruluşlar, dini ve ideolojik sistemler değiştikçe bu halkların tarihi ilişkileri de ayrı ayrı zamanlarda çeşitli şekillerde kendisini göstermiştir. Son dönemlerde eski Türklerin yayıldığı Avrupa ülkelerinde yerli ahali ile beraber aynı medeniyet ve inanca sahip oldukları, aynı ve benzer sosyal çevrede karşılıklı alakada yaşadıkları, çok şeyleri paylaştıkları hakkında da birçok gerçekler ortaya çıkarılmıştır. Onlardan biri de Polonya, Romanya, Ukrayna, Moldova, Macaristan ve Rusya arazilerinde yaşayan Kıpçak-Ermeni tarihi belgeleridir. Osmanlı İmparatorluğu dışındaki ülkelerde yaşayan, Türk diyalektlerinde konuşan, muhtelif inançlara sahip olan ahalinin hayatını aksettiren bu materyaller artık 150 yıla yakın bir vakittir ki, öğrenilmektedir. Bu saha edebiyatının ilk araştırmacıları A.E. Krımski’nin ve onun öğrencisi T. İ. Krunin olmuşlardır.
Bu dilde yazılan belgelerin bir kısmı Polovets (Kuman-Kıpçak) dilinde XVI yüzyılın belgeleri adlı kitapta 1967-cı yılda T. İ. Krunin tarafından hazırlanarak E.V.Sevortyan’ın redaktörlüğü ve U.R. Daşkeviç’in giriş makalesi ile Moskova’da basılmıştır. Kitabın girişinde, redaktörden verilen yazıda (2.12–56) Kıpçak Ermeni yazıları gibi tarihte kalan yazılı abideler hakkında malumatlar verilmiştir. Bu önsözde ve diğer makalelerde XVI. yüzyılın 50-60’ıncı yıllarında Komenetsk-Podolsk’daki Ermeni kolonisi hakkında geniş bilgi verilir. Ermeni-Polovets (Kuman-Kıpçak), yahut Ermeni-Kıpçak, Kuman-Polovets gibi adlarla tanınan bu halkın tarihine dair açıklamalar verilir.
2. Kıpçak-Ermeni Yazılı Abideleri ve Onların Öğrenilmesi
Tarihi araştırmalarda Ermeni-Kıpçak dili yahut Polovets dilinde belgeler, Polonya Ermenilerinin mahkeme belgeleri, Ermeni kolonisinin ahalisi ve belgeleri, Polonya Emenilerinin meşguliyeti və başka adlarla tarihe takdim olunan malumatlarda bu ahali hakkında yazılı bilgilerin araştırmacıları onların burada yerleşme tarihini XII-XIII. yüzyıllara ait ifade ederler. Ayrı ayrı ülkelerin arşivlerinde, kütüphanelerinde, müzelerinde yalnız 1524-1669’uncu yılları ihata eden on binlerce sayfa materyal vardır. (1.1-6). Bu materyaller daha çok bir zamanlar Polonya krallığına dâhil olan, sonraları Ukrayna, Polonya, Belarus, Macaristan, Romanya arazilerine ait sayılan yaşayış yerleri ile bağlantılıdır. Aynı ahali toplum halinde Kamanetsk-Podolsk, Lvov, Lutsk, Mogilev-Podolsk, Sutsin, Seret, Zamust, Yaş, Akkerman ve başka şehirlerde yaşamışlardır. Hangi zamanlarda hristiyanlığı kabul ettikleri kesinlikle netleştirilememiştir. Lakin ahalinin esas kısmının Hıristiyanlığın Ermeni-Greorian koluna mensup oldukları bellidir. Ahalinin buraya Kırım’dan, Kuzey Kafkasya’dan ve Azerbaycan’dan ve Doğu Anadolu’dan muhtelif zamanlarda göç etmeleri ihtimal dahilinde kabul edilmektedir. (12.15). Ermeni-Gregorian Hıristiyanlığına mensup olan Kıpçaklar’ın şimdiki Ermenistan’ın Artik, Tumanyan, Kafan, Taşir bölgelerinde, Azerbaycan’ın ise Kazah, Gedebey, Kelbecer, Kafan ve Karabağ bölgelerinde kiliselerinin olduğu bildirilir. Günümüzde Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın bazı bölgelerinde Hıristiyanlaşmış Kıpçakların yaşamaları hakkında bilgiler XII. yüzyıllara ait kabul edilir. Ermenistan’ın Şirak vilayetinin Artik bölgesinde Aric adlı XII-XIII. yüzyıllara ait manastır şimdi de mevcuttur. Bu manastır «Kıpçak manastırı» yahut Ermeni kaynaklarında Kıpçahavenk olarak adlandırılmaktadır. Aynı resim A. Berjenin (8), V. M. Arutunyan ve S. A. Safaryanın (9), Alekberli’nin kitaplarında da gösterilmiştir (10.109-112; 11.114-115).
Kırgız araştırmacı Elteber’in bildirdiğine göre, Ermeni-Kıpçak dilinde toplanmış 112 tarihi abide mevcuttur (1). Onlar: Komenetsk-Podolsk şehri Ermeni voytunun 1572-1663’lı yılları ihata eden 28 mahkeme belgelerinden, Lvov Ermeni dini mahkemesinin anlaşmaları, doğum kayıtları ve belgelerinden, Tsesor ameliyatı ve 1620-1621’lü yıllar Hotin Savaşı’nın tasvirine ait olan Komenets kronikasından, Venedik kronikası, Polonya kronikası, Polonya kralı Sigismund’un 1519’da ilâve ve izahlarla birlikte tasdiklediği Mhitar Goşun kanunnamesinden, 5 adet Ermeni-Kıpçak sözlüğü ve izahlı lügatlarından Andrey Toroseviç’in Felsefe Taşlarının Sırları (1626) eserinden, Psaltr’ın 2 versiyonda 5 listeden ibaret tercümesinden, Ermeni-Hıristiyan kilisesi dualarının bir nice tercümesinden ve 1618’de Lvov şehrinde matbaa usulü ile basılmış Alkış bitiği adlı dua metinlerinden, 3 dini kitaptan, çok sayıda takvim ve şahsi belgelerden ibarettir. Viyana şehrinden olan Prof. Fridrih fon Krelits-Grayfenhorst’un Ermeni-Kıpçak dil ilişkilerine ait araştırmaları ve Kıpçak diline tercüme edilmiş dini metinler Viyana şehrindeki milli kütüphanede korunmaktadır. Türkiyeli bilim adamı, araştırmacı Dr. Erdoğan Altınkaynak ve onun tertip ettiği 23 kişilik heyet şimdiye kadar açıklanmış metinlerin Latin yazısı ile Türkiye Türkçesi’ne çevirmekle meşgul olmuşlardır. E.Altınkaynak kaynaklar esasında metinlerin neşri üzerinde çalışmalarını devam ettirmektedir. Onun neşrettirdiği kitapta şimdiye kadar elde edilmiş eserlerin listesi verilmiştir (12.16–17).
3. Polovets-Kıpçak Dilinde Belgeler, Onların Dili Hakkında
Komenetsk-Podolsk’da yaşamış Ermeni topluluğunun mahkeme belgeleri tarih ve dilcilik bakımından nisbeten geniş öğrenilmiş metinlerdendir. Polovets-Kıpçak dilinde XVI. yüzyılın belgeleri (2), (Komenetsk-Podolsk Ermeni topluluğunun mahkeme anlaşmaları) adlı kitap geniş izahlar, önsöz ve bilimsel girişle 1967’de Moskova’nın Nauka neşriyatında basılmıştır. Bu kitapta Ermeni topluluğu gibi sunulan halkın tarihi-etnik ve dini mensubiyeti, meşguliyeti hakkında bilgiler verilmiştir. Kitabın redaktörü, meşhur Türkolog E. V. Sevortyan «Redaktörden» adlı geniş içeriği olan makalesinde metni Ermeni alfabesi ile kaleme alınmış eski «Kıpçak metni» olarak adlandırır. (s.12). Türkoloğun tasvirinde bu dil Polonya Ermenilerinin Kıpçak dili (2.12), XVI yüzyıl Polonya Ermenilerinin eski Kıpçak dili (2.13) gibi sunulmaktadır. Onun yazdığına göre, Polonya Ermenileri’nin eski Kıpçak nüfusunun abidelerinin sırf Ermeni bilimcilik bakımından öğrenilmesi için çaba gösterilmiştir. G. Alişan’ın 1896’da Venedik’te bastırdığı (2) «1560’tan 1652’a kadar Komenetsk-Podolsk hadiselerinin kronikası» adını verdiği kitabında 1611–1624 yılları ihata eden devrin tamamen eski Kıpçak dilinde yazıldığı gösterilir. Orada kaydolunduğu gibi bu kitap Fransız bilim adamı J. Den’inin hazırladığından geniştir ve türkologlar tarafından öğrenilmemiştir.
Bu metinlerin öğrenilmesi zamanı belgelerin dili hakkında Kuman dili, Tatar dili, Ermeni-Tatar dili, Kıpçak-Kuman dili ifadeleri kullanılır. Avrupa Türkleri, onların dili, dini inançları hakkında en geniş bilgileri genelleştiren, Polovets dili materyallerinin tahliline ve bu metinlerin neşrinin hazırlanmasına ömrünün 30 yıldan fazlasını sarf eden bilim adamı T. İ. Krunin olmuştur. T. Krunin Polovetslerin tarihi ve dili hakkında kendine kadarki bilgileri etraflıca öğrenmiştir. Onun fi krine göre, Polovets-Kıpçak, Kuman, Polovets, Peçenek ve başka adlarla tanınan ahali Kiev Rus devleti döneminden tanınan halklara ayrı ayrı zamanda verilen adlardır ve aslında onlar o zamanki Türklerdir. (2.100–101). T. İ. Krunin öyle kanaata gelmiştir ki, bu ahali Göktürkler Devleti zamanından itibaren Rus düzlüklerine yayılmıştır ve aynı Türk tayfalarının taş kabirleri olan balballar (komenniye babı) vaktiyle V. V. Radlof’un da dikkatini çekmiştir. T. Krunin 1303’de İtalyan ve Alman misyonerleri tarafi ndan hazırlanmış (2. 106) Kodeks Kumanikus Latin-Fars-Kuman (Polovets) lügatine, onu tetkik eden A. Kunik, V. Rubruk, V. V. Radlov, A. E. Krimski, A. N. Samoyloviç ve başkalarına dayanarak (2) Kuzey-Kafkasya-Kumuk, Karaçay, Balkar (Malkar), Kırım-Tatar, Mişer-Tatar dillerinin yayılma sebeplerini tahlil etmiştir. Bu fikirlere göre, aynı ahali daha çok muharebeler, ticari ilişkiler sebebiyle bu arazilere yerleşmişlerdir. T. Krunin kaydeder ki, Fransız bilim adamı J.Deni 1921’de Paris Milli kütüphanesindeki Ermeni yazılı Polovets belgelerini tahlil ederek sonuca varmıştır ki, bu dil leksikolojik bakımdan yalnız kodekse (cc) değil, hem de Karaimlerin, Kumukların diline yakındır ve Osmanlı Devleti Türkçesi’nin tesirinden uzaktır ve daha çok Uygur tesirine maruz kalmıştır. J. Deni Arap kaynaklarını da dikkatle araştırarak çok sonraları, yani 1957’de bu karara varmıştır ki, kullanılan «Kıpçak» terimi coğrafi anlam taşımıştır. Böylelikle, J. Deni Kuman (Polovets) dilinin 3 grubunu genelleştirmiştir:
1) Codeks Cumanikus dili,
2) Türk-Ermeni metinlerinin dili,
3) Yahudi, Kuman ve Karaim metinlerinin dili.
Böylelikle, bu karara gelinir ki, belgelerin sahibi olan ahali Osmanlı Devleti zamanından evvel bu arazilere göçmüş ve Müslüman dini tesirinden uzakta kalmışlardır. Hatta inzibati terimler Arap ve Fars tesirine uğramamıştır, daha çok Slavyan ve Polonya karakterlidir. (2) T. Krunin linguistik tahlillerle böyle kanaate gelir ki, Ermeni-Kıpçak metinlerinde eski Oğuz dili özellikleri çoğunluk teşkil eder. Metinlerle belirginlik gösterir ki, burada Oğuz ve Kıpçak konuşma üslubuna sınır koymak mümkün değildir. Bazı özellikler Azerbaycan dili konuşma üslubuna daha yakındır. Bu da tabii görünür, ona göre ki, Azerbaycan’da Oğuz ve Kıpçak tayfaları kadimden bu yana kaynaşıp karışmışlar ve Kıpçak dil unsurları yalnız bazı bölgelerde şive,lehçe şeklinde kalmıştır. Bu meselelerde Azerbaycan bilim adamı Azizhan Tanrıverdiyev’in araştırmaları da dikkat çekmektedir. Onun XVI. asır Kıpçak (Polovets) dilinin grammeri adlı 2000 yılında Baki’de neşredilmiş kitabında metinler dilcilik bakımından tahlil edilmiştir.
O şöyle yazmaktadır: Öyle metinler vardır ki, onlar başka bir halkın tarihi ile alaklalı olsa da, Türk dilinde yazılmıştır. Bu manada XVI. asırda Ukrayna’nın Komonetsk-Podolsk şehrinde topluluk olarak yerleşen Ermenilerin mahkeme belgelerinin Ermeni yazısı ile Kıpçak (Polovets) dilinde yazılması Türk dillerinin, o cümleden Azerbaycan dilinin tarihinin öğrenilmesi bakımından gerekli bir kaynaktır. Birincisi ona göre ki, bütün belgeler Türk (Kıpçak) dilinde yazılmıştı. İkincisi, resmi üslupla bağlı olan ilk nümunelerdendir. Üçüncüsü, bütün belgelerde Türk dillerinin leksikoloji, morfoloji ve sentaks ile bağlı bir sıra dikkat çekici özellikler özenle korunmuştur (7,3). Araştırmacı-bilim adamı yazmaktadır ki, «metinler Ermeni yazısı ile yazıldığından Ermeni dilinin bazı fonetik özelliklerini özünde aksettirse de, Ermeni dilinin leksikoloji, morfoloji və sintaktik özellikleri ile demek oluyor ki, alakası yoktur» (7,5). Bu kanaatler da gösteriyor ki, hakkında söz edilen kaynaklar türkoloji esaslıdır, onu ortaya çıkaran ahalinin yazısı ve dini inancı «Ermeni» olarak adlandırılsa da, halk olarak Türktürler.
4. Dil, Dini İnanç və Yazı Meseleleri
Şimdiye kadar yapılmış olan araştırmalarda ve basılmış kitaplarda ahali hakkında Ermeni-Polovets, Ermeni kolonisi ahalisi, Polonya Ermenileri gibi adlardan istifade edilmiştir. Bizans kaynaklarında Kumanların bir kısmının Hıristiyanlığı kabul ettikleri söylenir. Özellikle Hazarlar zamanında ahalinin bazı arazilerde Hıristiyan ve Musevîlik dinlerini kabul ettikleri gösterilir. XI yüzyılda Avrupa ve Doğu ülkeleri arasındaki ticaret yollarının tamamen Polovetslerin elinde olmasını Rus tarihi kaynakları da kabul etmektedir. Bu bakımdan Polovetslerin Türk dilini geniş arazilere yayması tabii görünür. Plano Karpini Moğolların Tarihi (3) kitabında XIII. yüzyılda Kumanların güneyinde Musevîlik dinine mensup olan halklardan söz etmiştir. Kumanlar’ın (Polovetslerin) Ermenilerle medeni-kültürel temasını aşağıdaki tarihî gerçeklerle alakalandırırlar:
1. Kafkas halkları ile çok öncelerden iktisadi-ticari alakaları olan Polovetslerin bir kısmı Vladimir Monomah’la savaşta yenilerek Gürcistan’a akın etmişler. O zaman Gürcü çarı David’in ordusunda 40 bin Polovets iştirak etmiştir.
2. Ermenilerin Polovetslerle alakası daha kadimdir. Bu, milattan sonraki II yüzyılın sonunda Ermeni çarı Hüsrev’in Hazarlara ve basillərə karşı şimdiki Dağıstan topraklarına yürüyüşü ile bağlantılıdır (4.89)
3. XI yüzyılda Bagratlıların Ani’yi ele geçirmesi (1045), sonra Selçukluların (1064) gelişi Ermenilerin Balkanlar’a ve Kuzey Kafkasya’ya, Hazar ve Karadeniz sahillerine gelmesi tarihte Ermenilerin Kıpçaklara bağımlı kalmaları durumuna düşmelerine neden olmuştur.
4. XI yüzyılda Moğolların hücumları zamanında Ermeniler Komenetsk- Podolsk, Lvov ve Lutsk arazisine gelmişlerdir.(2.102)
5. 1475’te Kırım Türkler tarafından işgal edildiğinde Kıpçaklar din kardeşleri Ermenilerle birlikte Podolsk ve Galiçya’ya göç etmişlerdir (2.103)
6. A.E.Krımski’nin fi krine göre, Podolya ve Galiçya’da Ermeni kolonisinin ortaya çıkması XIV yüzyılda Altın Orda zamanına aittir, çünkü Litvanya’da Karaimler kolonisinin ortaya çıkması da bununla bağlantılıdır (2.103)
Bütün bu sebepleri araştıran T. İ. Krunin şu neticeye gelmiştir ki, bu arazilere gelen «Ermeniler uzun zaman Kıpçaklarla münasebette oldukları için onların dilini benimsemişler ve Kıpçakların mevcut olmadıkları XVII. yüzyılda da yazılarını bu dilde yazmışlar.(2.103) Eğer bu fi kir esas kabul edilirse, sual meydana çıkıyor ki, o zaman Ermeniler niçin daha çok temasta oldukları ve yaşadıkları Hıristiyan Polonyalıların değil de, Kıpçakların dilinin tesiri altına düşmüş, yahut bu dilde konuşmuşlardır? Demek ki, özellikle Kıpçakların, yani Avrupa Türklerinin «Ermeni» olarak adlandırılmasının ve Türkçe konuşmalarının sebebi tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. A. Darkevets’e göre, Ukrayna’da yaşamış Ermenilerin Türkçe konuşanları XI. yüzyılın ortalarında Hıristiyanlığı kabul edip yabancı isimler alan Kıpçak halkıdır (12.10). Onların bir kısmı XI. yüzyılda Bizans İmparatorluğu vatandaşı olmakla Hıristiyanlığı kabul etmiş ve Yunan isimleri almışlardır.
Bu sahanın araştırmacılarından olan E. V. Sevortyan da Kıpçak abidelerinin ilk çağlarda yalnız Ermenişinaslığa ait edildiğini doğru saymıyor. Lakin bu meşhur türkoloğun da metinler doğrultusunda «Ermeni-Kıpçak konuşma dili»gibi ifadeler kullanmasını doğru hesap etmek olmaz, bunun yerine, bilim adamı kendi materyallerini Türkolojik bakımdan tahlil etmiştir. Burada bir şeyi de hatırlamak lazımdır ki, Ermeni ahalisinin eski Türklerle alakasından söz açarken milattan önce VII yüzyılda İskitlerin-eski Oğuzların- Urartu ve Asurya’ya hücumları ve bu bölgelerde devlet kurmaları zamanından başlamak gerekir. Lakin bu gerçekleri Kıpçak-Ermeni ilişkilerine ait kılmak mümkün değil. Hatta bu meseleyi Ermeni çarı Hüsrev’in II. yüzyılda Kafkasya’ya sefere çıkması ile de alakalandırmak olmaz. Ona göredir ki, o zamanlar Ermeniler Hıristiyanlığı kabul etmemişlerdi ve Ermeni yazısıyla alfabe henüz mevcut değildi. Bize göre, Kıpçakların Ermeni dini ve yazısını benimsemesini Hıristiyanlığın Kafkasya’da yayılması ve kiliselerde Ermeni yazılarının öğrenilmesi devri ile alakalandırmak daha uygun olabilir. Arapların geliş zamanı, Babek ayaklanması ve Arap-Hazar muharebesi devrinde de Azerbaycan ve şimdiki Ermenistan arazilerindeki ahalinin bir kısmının göç etmesi gerçeğini de dikkatten uzakta tutmamak gerekir. Türkiyeli bilim adamı Y.Kalafat elde bulunan materyalleri tahlil ederek göstermektedir ki, Gregorian Türklerinin çoğunluğu Oğuz soyludur (13.29-30).
Eğer Kıpçak yahut Oğuz dilli Ermeniler Kırım’dan ve Kuzey Kafkasya’dan göç etmişlerse, onda Gregorianlığı ve Ermeni yazısını nasıl kendileri ile birlikte götürmüşlerdir? Eğer bunların dili Avrupa’da Türkleşmişse, dinleri ve yazıları neden değişmemiştir? Avrupa «Ermenilerine» onların diline göre, yazı tarzına esasen, yoksa Gregorian mezhebine göre «Ermeni» denilmiştir? Şimdiye dek kimi ulaştırılmış araştırmalarda bu sorulara cevap verilmemiştir.
Bu sahanın bütün araştırmacıları da itiraf etmektedirler ki, hakkında bahsedilen bütün materyaller Türkoloji’nin sahasıdır, yalnız grafik yazı bakımdan Ermenişinaslığa ait kabul edilir. Böyle olduğunda yazı biçimine göre halka ad vermek doğru sayılmaz. Böyle olsa, Latin yazısı kullanan halklara etnik mensubiyetinden bağlı olmayarak Latin, Arap yazısı kullananların hepsine Arap denirdi. Demek ki, yalnız kullandıkları yazı biçimine göre bu ahali «Ermeni» adlandırılmamıştır. Bu ahalinin dini inanca göre, yani kiliselerinin Gregorian mensubiyetine göre idare olunmasına, ad ve soyadlarının kilise tarafından verilmesi ve kayda alınmasının Gregorian kaidelerine uygun icra edilmesine göre «Ermeni» adlandırıldığı kanaatini doğru saymak olur. Tarihi gerçekler onu da gösterir ki, şimdiki Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arazilerinde Hıristiyanlığın bir nice akımı inkişaf etmiş ve yerli ahali etnik mensubiyetinden bağlı olmayarak onu kabul etmiştir.
Yani, Azerbaycanlıların bir kısmı, hususen Albanların kiliseleri Gregorianlardan farklı olmuştur. Kiliselerin kuruluşu ve yazıları da yalnız Ermeni dilinde olmamıştır. Ermeni karakterli kilise yazılarının çoğu Ermeni dilinde olmadığına göre XIX. yüzyıldan başlayarak bu arazilerde kilise yazıları sökülerek Ermenileştirilmeye başlamıştır. Bunu Gürcü bilim adamı A.Çavçavadze 1903’te Tiflis’te bastırdığı «Ermeni bilginleri ve gözyaşı akıtan taşlar» (6) kitabında yazmış ve bunu kabul edilemez bir durum olarak değerlendirmiştir. Kafkasya’daki Türklerin Gregoryanlığı kabul etmesi ve bin yıldan fazla bir devirde Ermeni yazısını kullandığı da kesinlikle bellidir. Bunu Şirak vilâyetinin Artik bölgesindeki Arec köyündeki Kıpçak kilisesinin, Kıpçahavenk manastırının şimdiye dek kalması gerçeği de kanıtlamaktadır.
Ermeni yazısından Ermenilerden başka halkların istifade etmesini, yazıyı Ermeni diline uygun hale getiren Mesrop Maştos zamanından üzübəri bütün tarih yazarları kaydetmişlerdir. Avrupa Ermenileri adı ile tanınan Türklerin alfabesi de bu yazının Türk dili için düşünülmediğini, yalnız uygunlaştırılarak kullanıldığını gösterir. Bunlardan başka Erivan’da Matenadaran’da da Ermeni yazısı ile yazılmış birçok Türkçe metinler olduğunu bilim adamları kaydetmişlerdir. Azerbaycan’ın Gence şehri yakınlarında Türkmançay (14. s.216) Manastırı (bu ad Türkmen veya tercümeciler adını taşımıştır) da Oğuzların abidesidir.
Nesimi’nin, Fuzuli’nin eserlerinin Ermeni yazısı ile Türkçe yazıya alınması da bu alfabede okuyan Türkler’in mevcut olduğunu gösterir. XVII-XIX. yüzyıllarda da Ermeni karakterli Türkçe yazılar kullanılmıştır. Sayat Nova’nın şiirleri ve Ermeni adı taşıyan, lakin Türkçe şiirler koşan Ermeni âşıklarının - kusanların (XVI-XIX. yüzyıla ait) eserleri de bunu kanıtlar. Kafkasya’da, Kuzey Kafkasya’da, hatta Volga nehri kıyılarında Ermeni yazı karakterlerinden istifade ile yazılan Türk kabir taşlarının olması da Ermeni sayılan Türk ahalisinin uzun zaman Gregorian mezhebine mensup olduklarını gösterir. Bizans döneminde Hıristiyanlaşan Urum Türklerinin Avrupa’nın muhtelif halkları içinde, Karaim Türklerinin ise Avrupa Yahudiliğine mensup olup Yahudiler içerisinde eridiği gibi, hakkında bahsedilen Kıpçak ve Oğuz Türkleri’nin de Ermeni-Gregorian Hıristiyanlarına karışıp Ermenileştikleri aşikârdır. Hıristiyanlaşmış Gagauz Türkünden başka Hıristiyan dinine mensup olan Urum Türkleri'nin çoğunluğu da demek oluyor ki XIX-XX. yüzyıllarda başka halklarla karışıp kaynaşmış ve eriyip kaybolmuştur. Onlardan farklı olarak Gregorian Türkleri çok büyük maddi və manevi abideler, yazılı materyaller, kiliseler, manastırlar yadigâr bırakmışlardır ki, onlar Türkologlar tarafından daha derinden araştırılmalıdır.
Sonuç:
Ermeni yazısı ile tarihte yadigâr kalan Hıristiyan (Gregorian) Türklerin yazılı abideleri, kilise ve manastırları, mezarlıkları ve mezar taşları göstermektedir ki, Avrupa’da büyük tarihe sahip olan abidelerin araştırılması tarihte yeni sayfalar açacaktır. Bu materyallerin Türkşinaslık bakımından araştırılması, Kıpçak, Oğuz boylarından olan ahalinin Kafkasya’da, Kuzey Anadolu’da, özellikle Van gölü etrafında, Kırım’da, Ukrayna’da ve başka yerlerdeki medeniyet abidelerinin tetkik edilmesi dünya halklarının, Hıristiyanlığın, Türk halklarının yazı medeniyetinin ve dini inanç sisteminin daha etraflı araştırılmasının büyük önemi olduğunu gösterir.
Prof. Dr. İsmail Veli ÖMEROĞLU (Bakü Devlet Üniversitesi)
Ferhat FERHATLI (Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü Türk Halkları Folklorü Bölümü)
Hoşgörü Toplumunda Ermeniler / Cilt 2
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ YAYINI-153/Ocak 2007
Kaynaklar
1. www. кукэуз.ру. Эльтебер. Армяно-кыпчакский язык.
2. Документы на Половеском языке ХVI в., Издательство “Наука”, Москва 1967.
3. Плано Карпуни. История Монголов.Пер.А.Маленина. СПб. 1911.
4. Артаманов М.И.Очерки древней истории хазар, -Л: 1936.
5. Крымский А.И. Тукки их мови литератури.- Киив: 1930.
6. Чавчавадзе А. Армянские ученые и вопиющие камни. Тифлис. 1903.
7. Tanrıverdiyev Azizhan. XVI. Asır Kıpçak (Polovets) Dilinin Grameri (Документы на половецком языке ХVI в. Kitabı Esasında). N. Tusi Adına Azerbaycan Devlet Pedaqoji Üniversitesi, Bakü 2000.
8. Берже А. Кавказ в археологическом отношении, Тифлис 1875. стр. 55
9. В.М.Арутюнян, С. А. Сафарян. Памятники армянского зодчества, М., 1951. стр. 61-62.
10. Alekberli A. Kadim Türk-Oğuz Yurdu - “Ermenistan”, B. 1994, sah. 109-112.
11. Alekberli A. Garbi Azerbaycan Abideleri, B., “Ağrıdağ” Neşriyatı, 2006, s. 114- 115.
12. Altınkaynak Erdoğan. Gregoryan-Kıpçak Dil Yadigârları. İQ Kültür Sanat Yayıncılık. İstanbul. 2006.
13. Yaşar Kalafat. Farklı Dinî İnançlara Mensubiyet İtibariyle Türk Halk İnançları Çalışmalarında Metod ve Teori, Türksoy, Eylül 2003.
14. Армянская миниатюра. Ереван, 1969.
ilgili:
"Kipchak-Armenian are not Turkificated Armenian,
infact they are Christian Turks"