Kanal Mı, Kanalizasyon Mu?
Televizyon kanalları arasında geziniyorum. Bir dizi furyasıdır gidiyor. Bunlar dizi değil, toplumu çökertmek için yapılmış dinamit sanki.
Mardin’de çevrilmiş bir diziye baktım. Bir kadın hem baba, hem oğlu ile beraber. Gene aynı dizide evin oğlu amcasının kızına tecavüz ediyor, kız sonra evleniyor ama amca oğlu hala peşinde. Bir başka dizide iki kız kardeş aynı adamı seviyor. Biriyle beraber oluyor, kız hamile ama öteki ile evlilik hazırlığı yapıyor. Aşk-ı Memnu zaten şirazeden çıktı. Küçük kadınlarda lisede okuyan kıza enişte tacizi. Yaprak dökümü gene iki kız kardeşin aynı erkek ile beraberliği. Bir de hanımın çiftliği var. Dayı yeğeni için getirttiği kıza el koyacak.
Sonra dini kullanan kanallara bakıyorum. Sürekli ezilen, dayak yiyen, sokaklara atılan kadınlar. Nedense hiçbirinin aklına kanuna başvurmak gelmiyor. Onlar hep ağlıyor ve başına gelenleri kader kabul ediyor. Bu kadınlar ve garibanlar kaderine katlandıkça ve sabrettikçe, hukuk falan demediği için sonunda ödüllendiriliyor. Ne mi oluyor? Bir Hızır uğruyor evlerine. Utanmasalar cennetten yer de satacaklar.
Sabah başlayan bu afyon, uyuşturucu, akıl dışı, etik bütün değerlerin içini boşaltan yayınlar, insanların beynine boca ediliyor.
Birinde yemek programı, kimse yediğini beğenmiyor. Türk insanı nimeti kutsal bilirdi. Ekmeği yerde bulsa; önce alıp başına, sonra ayak basılmayan bir yere koyar. Bu yemek programı da sofra kültürümüze ve adabımıza saldırıyor.
Zannedersiniz ki şehir kanalizasyonları bu kanallardan geçiyor. Kanallar olmuş KANALİZASYON.
Bu ülkenin hazineler gibi tarihi var ama Küçük Ağa dizisinden beri çekilmiş tarihi bir dizi yok. ABD ayı bombalıyor, Türkiye Bilimsel hiç bir konu üzerinde konuşmuyor. Başbakanının “ulemaya” soralım dediği bir ülke başka nasıl olur? Dünya yeniden yapılanırken ve bu yapılanma planı Ortadoğu ve Asya üzerinde odaklanırken partime AKP diyen edepsizdir diyen bir başbakanın ülkesi... Bu lafı laf yerine koyup günlerce tartışan soytarı basın, Aydın yaftasını nereden aldığı belirsiz çakma aydınlar vitrini.
Bir de üniversitelerimiz var. Dünyada sayılı üniversiteler arasında esamesi okunmayan üniversiteler. Mason kadrolardan sonra ilkokul mezunu bir zata biat etmiş kadrolar da üniversitelerimizde yerini aldı. Bu kadroların “istisnaları tenzih ederim” dünya bilim dergilerinde kaç makalesi yayınlanır? Bu konular hiç gündemimize gelmiyor.
Kanalizasyonu açıktan akan bir şehirde ne olur? Tifodan başlayarak her türlü hastalık yayılır.
Aile parçalanıyor, bizi biz yapan her şey yok ediliyor. Kontör karşılığında yatmayı kabul eden ortaokul, lise kızlarından bahsediliyor. Alanya gibi halkın muhafazakar olduğu yerde bile belli para karşılığında ortaokulda okuyan kızın seraya davet edildiğini veliler anlatıyor.
Kapitalizmin acımasız değerleri kontrolsüz bir şekilde pompalanıyor. Bütün ahlaki değerlerimizin içi boşaltılıyor.
Türkiye manzarası ortaçağ Avrupa’sında meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans’tan farklı değil. Bütün bunlar sistemli, bilerek yürütülen bir savaş. Türk Milletinin varlığına, bekasına karşı sürdürülen bir savaş.
Peki Türk Halkı’nın bu gidişte hiç mi suçu yok? Tabii ki var. Sonuçta kumanda elinde olan halktır. En büyük kontrolü halk yapar. İsterse o kanalların santralını kilitler.
Okurlarımdan “siz niye seyrediyorsunuz” diye soran olabilir. Ben yazdığım için kim ne diyor diye bakmak zorundayım.
Para ne yazık ki bu iki grupta var. Küresel soyguna teslim olmamış, etki ajanlığı yapmayan insanlar para bulamıyor. ART’nin durumu ortada. Bir çözüm olmazsa bugün kapanıyor. Doğrunun peşinde olan, ciddi bir program seyretmek isteyen insanların seyrettiği bir kanaldı.
Eğer bu millet nefes aldığı bir kanala sahip çıkamıyorsa, kanal olmaktan çıkıp kanalizasyona dönmüş bu yayınları da hak ediyor demektir.
Roj TV’ye sahip çıkanlar kadar bile olamıyorsanız benim de söyleyecek sözüm olmaz.
Bir dosta okuru “arkanızdayız” demiş. Vatanını sevmesinin ve kalemini satmayışının bedelini kat be kat ödeyen yazarımız öfkelenerek “arkamda değil, yanımda olun” demiş.
Artık arkada olmayın. Arkada olanın ne zaman sıvışacağı belli olmuyor. Doğrunun ve doğruların yanında yer alacak kadar yürekli olun. Bu vatanı bize vatan yapanlara olan borcumuz, çocuklarınıza ve torunlarınıza olan sorumluluğunuz için.
Zahide UÇAR , 2009
kendi sitesi
_____________