Irak hükümetleri Türkmen konusunu her zaman gündem dışında tutmak için özel bir özen göstermiştir.Türkmenlerin en doğal haklardan yoksun olarak yaşamlarını sürdürmelerine ve geçici anayasalarda onlara hiç değinilmemeye dikkat edilmiştir.
Bu anayasalar ve resmi açıklamalar Araplara ve Kürtlere değnir
belirgin çelişki ortaya çıkınca da ,öteki azınlıklar, olarak geçiştirilme yoluna gidilmiştir.
Aslında bu tutum uluslararası suskunluğun bir uzantısı olarak alışagelmiştir. Irak,ın yapılanmasında büyük rol oynayan İngilizler özel olarak Türkmenleri gündem dışı tutmaya onları her zaman politik çerçevenin dışında ve azınlık haklarından bile mahrum olarak yaşatma yolunu çizmiştir.
Arap ülkelerinin tutumu da bundan pek farklı olmamıştır. Arap
ülkelerinin toplu olarak ilan ettikleri Azınlık haklarına dönük teahhütleri ve kararları Türkmenler konusunda işlerlik kazanmamış ve Arap ülkelerindeki sivil toplum örgütleri dahil hiç bir cihetin Türkmenleri dinleme veya onlarla bir diyaloğa girme girişimi hiç bir zaman kaydedilmemiştir.
Türkmenlerin de bu konuda aksaklıkları ve sorumlulukları inkar edilemez. Irak Türkmenleri Arap dünyasına ve uluslararası camiaya kendilerini tanıtma çabaları çok yüzeysel olmuş doyurucu olmaktan uzak kalmıştır. Irak Türkmenleri konusunda Türkçe olarak çok kıymetli araştırmalar ve yayınlar . Irak Türkmenlerinin tarihi yerleşim bölgeleri kültür akımları edebiyat ve folklorları konularını konu edinmiş ancak bu çalışmalar ne Arapçaya ne İngilizceye ne de öteki dünya dillerine çevrilmiş ve bu eserler hakkında uluslararası bilim kurumlarına veya politika merkezlerine ulaştırılmamıştır.
Aslında İngilizce ve Arapça olan bu çalışmayı bugün Türk kamuoyuna sunarken Irak Türkmenlerinin geleceğini kaygı ile izleyen bilim çevrelerine ufak bir uğraşla da olsa ışık tutmaya çalışmak istedik.Bu çalışmaların ileride Türkiye'de bilim çevreleri tarafından daha da genişletilerek yapılması ümidini korumaktayız.
Erşat Hürmüzlü
2003
Türkmenler Kimdir?
Türkmenler Orta Asya'dan göç eden Oğuzlardır. Çoğu tarihçilere göre islamiyeti kabul ettikten sonra Türkmen ismini alan bu Türk kavmi islam ülkelerine yayılmış kurduğu devlet ve beyliklerle bu ülklerin kaderini çizmiş ve tarihinde çok belirgin bir rol oynamıştır.
Türkmenler Orta Asya'dan göç eden Oğuzlar olup bir kısmı kırsal alanda, diğer kısmı ise şehirlerde yaşamakta idi. Bunlardan konar-göçer olanlar Maveraünnehir (Seyhun Ceyhun arasında kalan bölge, özbeöz Türkçe olan adı Arap istilasından sonra değiştirilmiştir-SB) ve Hürasan bölgelerine yakın yerlerde bulunurlardı.
Oğuz boylarının ana vatanlarından yaptıkları göç bir hamlede meydana gelmemiş birbirini takibeden göçler uzun yıllar sürmüştür. Tarihçilerin görüşüne göre doğudan Maveraünnehir bölgesine göç eden Selçukların yanında Osmanlı hanedanının mensup olduğu Kayı Han aşireti de yer almış ve bir müddet orada kalmıştır. Daha sonra Sultan Gazneli Mahmut'un emri ile Horasan ve Merv'e göç ederek Mohan'da oturmaya karar kılmışlardır.
Oğuzların tarihi çok eskilere dayanır. Orhun Abidelerinin kitabelerine göre o dönemde Oğuzların Türk kavimleri arasında önemli yeri olduğu anlaşılmaktadır. Bu kitabeler Göktürk yurdunun kuzeyinde yaşayan Oğuzlara temas etmektedir. Oğuz boyları diğer Türk boyu olan Kırgızların baskısına maruz kalan kadar Anayurtları olan Orta Asya'da yaşadılar. Kırgızların tehdidi üzerine Oğuzlar Uygurlarla beraber anayurtlarını terketmek zorunda kaldılar.
Tarihi kaynakların çoğu 24 Oğuz boyunun efsanevi kimliği ile Türkler tarafından çok sevilen Oğuz han'a intisap ettiğine işaret etmektedir. Bilindiği üzere Oğuz Han milattan önce ilk Türk İmparatorluğunu kuran Mete Han'ın resmi lakabıdır.
Oğuz boyları da Oğuz Han'ın 24 torununa mensuptur. Selçuklu ailesi de Kınık boyuna mensuptur.
İslam ansiklopedisine göre Türkmenler Orta Asya'da oturan bir Türk kavmidir. El-Burini, Kaşgarlı ve diğer eski müellifler uygarlıkta ileri giden yerleşik Oğuzlarla Karluklar ve tarımla uğraşan Halaçlara Türkmen adını vermişlerdir.
Abul-Fevz Muhammed emin Bağdadi türklerin Yafes oğlu Kumer oğlu Türk'e intisap ettiklerini yazar. Barthold ise Hazar denizinden Çin hududuna yayılan türk boylarının Türkmen, Oğuz, Karluk ve Dokuz-Oğuz olduğunu söyler . Barthold tarihte en büyük iki Türk imparatorluğu olan Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarının bu Türkmenlerin eseri olduğunu yazar.
Türkmen isminin aslı ve anlamı:
1.Görüş : Bazı tarihçilere göre Türkmen deyimi "Türk" ve Farsça "Manend" kelimelerinin birleşerek Türk'e benzer anlamına gelen Türkmanend'den doğmuştur. Bu görüşü benimseyenlere göre müslümanlığı kabul eden Türkler bu adla anılmışlardır. Dorblue'nun ileri sürdüğüne göre Horasan yakınlarına göçeden Oğuz Han'a mensup bazı boylar kendilerine mahsus lehçelerini korumuşlardır. Bu yüzden Horasanlılar tarafından kendilerine Türkmanend = Türk'e benzer adı verilmiştir.
2.Görüş: Prof.Dr.Faruk Sümer'in de benimsedği başka bir görüşe göre Türkmen adı 11.yüzyıldan itibaren islam ülkeleri ile kurulan ticari ilişkiler sonucunda çoğunlukla islam dinine giren Oğuz boylarına verilmiştir. Bu tarihten iki yüzyıl sonraki dönemden itibaren Türkmen sözü Oğuz kelimesinin yerini alarak yaygınlaşmıştır.
Türk tarihçisi Yılmaz Öztuna'ya göre Türkmen adı müslümanlar tarafından İslamiyeti kabul eden Türkler anlamında Oğuzlara için kullanılmıştır. Ancak 11.yüzyıldan itibaren Türkmen sözü Oğuz kelimesi ile beraber eş anlamda kullanılmış ve bu ad göçebe Oğuz boylarına verilmiştir.
3.Görüş: İbn-i Kesir ve Mehmet Neşri gibi yazarlara göre ise Türkmen sözünün Türk ve İman kelimelerinden meydana gelmiş bileşik bir deyim olduğu da düşünülebilir.
4.Görüş : Ebul-Fida'ya göre Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde yaşayan Türklerin müslüman olanlarına Türkmen denilmiştir. İslam dinini benimseyen bu Türklere Araplar arasına karıştıkları bunlarla henüz müslüman olmamış Türkler arasında tercümanlık etmekle tanındıkları için önceleri, Tercüman adı verilmiştir. Böylece Tercüman kelimesi ağızlarda zamanla Türkman biçimine dönüşmüştür.
5.Görüş: Deguignes'e göre Selçuklu Türkleri İran, Suriye ve Anadolu'yu ele geçiren birçok Türk boyları yanında Kumanlar da bulunuyordu. Kıpçak bölgesinden akıp gelen Kumanlar iki bölüğe ayrılmışlardır. Bunlardan bir bölüğü İslam imparatorluğu ile Erminya ve Horasan sınırına dayanan Maveraünnehir bölgesine yayılmışlardır. Diğer Arap tarihçilerinin Ğuz dediği ve öbür bölüğü oluşturan Uzlar ise Avrupa'ya doğru yönelmişlerdir. Deguignes'e göre Turkuman (sonradan Türkmen'e dönüşmüştür) kelimesi adı geçen Kuman boyundan kaynaklanmıştır.
6.Görüş: Necip asım ise Türkmen sözünün Türk insanını veya Türk savaşçısını ifade eden (Türk+men) kelimelerinden oluştuğunu ileri sürmüştür.
7.Görüş : Önem kazana diğer bir görüş de J.Deny tarafından ileri sürülmüştür. Türk gramerine dayanılarak ele alınan bu görüşte, men veya man takısının yücelik, ululuk veya sonsuz çoğunluk ifade ettiği üzerinde durulmuştur. Kısacası birleşik bir kelime olan, türkmen'in asil veya safkan Türk insanını ifade ettiği savunulmuştur.
8.Görüş: Buna benze bir görüşü de Türk müelliflerinden Hüseyin Hüsamettin ileri sürmüştür. Bu da man takısının yüzelik veya büyüklüğü ifade ettiğini böylece Türkmen kelimesinin büyük veya yüce Türk anlamına geldiğini benimsemiştir.
9.Görüş: Osmanlı Türkiyesi adlı eserinde Claude Cahen Türkmen kelimesinin Türklerin İslamlaşma döneminde ortaya çıktığını ve böylece müslüman olan göçebe Türkleri bu kelime ile henüz müslüman olmayan ve yerleşik düzende yaşayan medeni Türklerden ayırdedebilmek için kullanıldığını söylemektedir.
10.Görüş: Türkmen kelimesi hakkında ortaya atılan çeşitli görüş ve düşüncelerin bulunmasına rağmen biz Prof.Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun bize daha sağlıklı görülen görüğüne katılıyoruz. Kafesoğlu Türkmen deyiminin yine dil gramerine dayanarak ortaya çıkış ihtimalleri üzerinde durmuş ve bu durumda Türkmen tabirinin ancak halis, asil, büyük, üstün, sağlam Türk manasına gelebileceğini benimsemiştir. Biz de bu görüşün doğruluğuna inanıyoruz.
Aslında özetlemek gerekirse, Türkmenler Orta Doğu Anadolu ve Kafkaslarda yaşayan Oğzulara verilen isimdir. Zaman zaman siyasi çevreler Türkiye Türkleri ile hudut aşırı yaşayan Türkleri ayırmak için özel bir çaba harcamışsa da bu bir yeniliği getirmemiştir. Zaten şu and Türkiye'de yaşayan Türkler de Türkmen Oğuz boylarına mensuptur.
Irak Türkleri
BİRİNCİ CİHAN HARBİ'nden sonra, Misak-ı Milli'ye dahil olmasına rağmen,Türkiye hudutları dışında kalması önlenememiş Musul bölgesinde yaşamakta olan Türklerin karşılaştıkları zorluklarla çok fazla ilgilenmediğimiz bir vakıadır. Bidayette İngilizlerin, daha sonra da Irak hükümetlerinin, bu bölge Türklerinin, Türkiye Türkleri ile bir ilgisi bulunmadığı iddialarını kuvvetlendirmek maksadıyla, onlara ısrarla '' Türk'' yerine ''Türkmen'' deyişleri karşısında, Türkiye'de genç nesillerin bu konuda doğru bilgilere sahip olmadıkları dahi söylenebilir.
Uzun senelerdir yakından tanıdığım kıymetli dost Erşat Hürmüzlü, bu soydaşlarımızın yıllardır neler çektiklerini, her türlü zorluğa göğüs gererek geçmişlerini ve kimliklerini nasıl muhafaza ettiklerini, olayların içinde yaşamış bir kişi olarak canlı bir üslupla bizlere aktarmaktadır.
Irak'ta yeni bir düzen kurulması konusunun gündeme geldiği bu günlerde bu kitap, Irak Türklerinin haklarının korunmasında şimdiye dek gereğince yerine getiremediğimiz bir görevi bize hatırlatmaktadır.
Bütün Türklerin okumalarını ümit ve temenni ettiğim böyle bir eseri bizlere kazandırdığı için Sayın Hürmüzlü'ye kendi hesabıma teşekkür ederim.
Kamuran GÜRÜN
Türkmenler ve Irak - Hürmüzlü
***